28 Haziran 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

               Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ


Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.

                         (Teğâbun Suresi 12. Ayet)

27 Haziran 2021 Pazar

Peygamberimizin Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var-23

 

 Dürüst ve Güvenilir Ticaret Erbabı Şehitlerle Beraberdir

İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi ve hayatta kalabilmesi için maddi ihtiyaçlarını karşılaması şarttır. Maddi bir bolluğa ve zenginliğe ulaşmak için çalışmak ve mücadele vermek gerekir.

Toplumda birçok kimse maddi kazanç elde etmek için esnaflık ve tüccarlık yapmaktadır. Ticaretin para kazanmada önemli bir araç olduğu eskiden beri süre gelmektedir. Ticaret herkesi ilgilendiren bir faaliyettir. İnsanlar ya satıcı veya alıcıdır. Herkes alıcı durumdadır. Dolayısıyla satıcı olan esnaf ve tüccarların toplumsal yaşamda rolleri çok büyüktür. Bunların dürüst ve güvenilir olmaları da çok önemli bir davranıştır.

Tüccar ve esnaflar topluma karşı sorumludurlar. Ticaret erbabının dürüstlüğü ve güvenirliği toplumda örnek alınan güzel bir erdemdir. Çünkü toplumun temeli güven ve samimiyete dayanır. 

Tüccar ve esnafların yani ticaretle uğraşan kişilerin en önemli vasıfları dürüst ve güvenilir olmalarıdır. Bir ürünü, üreten, pazarlayan, satan kişi dürüst olmalıdır. Ürün hakkında söylenenlerin gerçeğe uygunluğu ve ürünün kalitesi noktasında dürüst davranılması çok mühimdir. Ürün ile ilgili yanıltıcı bilgiler alıcıyı aldatma ve kandırma olarak kabul edilir. Dinimizde aldatma ve yalancılık kötü bir davranıştır.

Ticarette dürüstlük söz ile değil, yapılan alış verişte belli olur. Gerçekten ticaret yapan kişi dürüst davrandığında Allah katında onun değeri çok büyük olur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed bir hadis-i şerifinde bu konuda bize şöyle mesaj vermektedir:

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: ”Dürüst ve kendisine güvenilen tüccar; nebiler, Sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.”(Tirmizi,buyū,4)

Her çeşit yapılan ticari faaliyetlerde dürüst ve güvenilir olmak dinimizde çok önemsenmiştir. Çünkü İslam dinin temeli dürüstlüktür. Bir Müslüman dürüst olmak zorundadır. Peygamberimiz dürüstlüğün ve güvenilir olmanın ne kadar çok önemli olduğunu işte bu sözüyle dile getirmek istiyor.

Düşünebiliyor musunuz, insanların manen en değerlileri nebilerdir, (peygamberler), Sıddıklardır, (dosdoğru olanlar) ve şehitlerdir. Bu değerli kişilerle birlikte olmak her Mü’minin en büyük arzusudur.

Peygamberimiz de dürüst olan ticaret erbabının bu güzel insanlarla beraber olacağını müjdeleyerek dürüst ve güvenilir olmanın önemini vurgulamak istemiştir.

Çünkü, dürüstlük dinimizin temeli sayılır, Bir gün bir Müslüman Peygamberimize gelerek şöyle bir soru sorar: Ey Allah’ın elçisi, bana İslam’a dair öyle bir söz söyle ki, o hususta sizden başka hiçbir kimseden sormaya ihtiyacım kalmasın. Diyen bir Müslüman’a peygamberimiz:”-Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol.” buyurmuştur.(Müslim,iman,62.)

Ne mutlu her hususta doğruluktan ayrılmayan güvenilir olan imanlı kişilere…

Efkan VURAL

ÜNVERSİTE SINAV ÖNERİSİ

                                                             2021-ÜNİVERSİTE SINAVI


26 - 27 Haziran 2021 Tarihlerinde ÖSYM tarafından TYT ve AYT olmak üzere iki sınav yapıldı.

26 Haziran Cumartesi günü TYT sınavı bittiği anda bazı adayların ağladığını ve çok üzgün olduğunu gördüm. Sınava giren ve ağlayan adaya niçin ağlıyorsun sen çok iyi yapmışsın. Başkaları senin kadar işaretlememiş, sınıfın en iyilerindensin, diyerek moral vermeye çalıştım. Ve kendisine bugün bu sınavı unut. Neyi nasıl yaptım. Doğru ya da yanlış mı yaptım diye düşünme. Dinlen yarınki AYT sınavına odaklan. Normal gündelik yaşamını sürdür. Dedim. Aday az da olsa rahatlatıp gitti.

Dışarda sınav sonrası çocukları ağlayan bazı velilere haddim olmadan çocuklarına sınav hakkında hiçbir şey sormamalarını söyledim.

Velilere, bugün sınavı konuşmayın. Normal gündelik hayatınızı devam ettirin. Yarınki, AYT sınavından sonra her şeyi değerlendirin ve yorumlayın, dedim. Ayak üstü kısa konuşmam sonrasında velilerin tedirginliklerinin azaldığını gördüm.

Sonrasında ben de bir eğitimci olarak üzüldüm. Eve gittim yaşadığım bu durumu çocuklarıma anlattım.

Anlatmaz olaydım, dört yıl önce YGS sınavı sonrasında oğlum, matematikten işaretlediği soru sayısını bana söylediğinde benim tepkim çok talihsiz oldu: “Sınava girmeseydin bari” dedim. O an söylediğimin ne anlama geleceğini düşünememiştim.

Meğer oğlumun üzüntüsünü artırmış oldum. 2.sınav olan LYS’ye yaklaşık üç ay kala bizim oğlan kendini mezuna bırakıyor. Yani LYS’ye asılmıyor, şansını bir sene sonrasına bırakıyor. Maalesef bu kararına benim tepkimin katkısı olmuştur.

O yıldan sonra Mart ayında yapılan sınavın adı değişerek Haziranda diğer sınavla arka arkaya yapılmaktadır.

Önceleri 1.sınavda morali bozulan ve öz güvenini kaybeden öğrenciler, 2.sınava aylar kala başarısız olacaklarını düşünerek kopuyorlardı.

Şimdi de yapılan bu sınavlarda birincisi eğer iyi geçmemişse 2.sınavda da moralsizlik oluşuyor ve başarıyı çok etkiliyor. Üst üste iki gece stres ve uykusuzluk her iki sınavı mahvediyor…

BU DURUM KARŞISINDA ÖSYM’YE ÖNERİM OLACAK

Yüksek Öğretime Giriş Sınavı için 2 önerim var:

1-Ösym sınavı bire indirgenmeli.

Tek bir sınav yapılması. Bu sınavın içinden çeşitli seviyelerde puanlar çıkartılması. (TYT,AYT,vb.)

Sınavda süreyi uzun tutarak soru çeşidini ve sayısını azaltmak.

2-Dört yılda 4 sınav. 9.10.11. sınıflarda Haziran ayında TYT benzeri seviye sınavları. Bunların yüzdeleri ayarlana bilir.

12.Sınıf AYT şeklinde genel bir sınav.

Bu şekilde Öğrenciler tek sınav stresinden kurtulmuş olurlar. Her şeyin kazanıldığı veya bittiği bir sınav yerine yıllara yayılmış çalışmayı ve tecrübeyi öne çıkaran bir sınav sistemi.

Bence en iyisi 2.önerim.

Tabii ki bana göre….

Ben kendimi avutmak için; böyle bir yazı yazmak geldi içimden…

Aklın yolu birdir….

Sınav sistemi, uzun ve deneyimli bir araştırma ve çalışma ile yapılması gerekir.

Tüm gençlerimize sağlık mutluluk ve başarılar dilerim.

Her şey bu sınav değil.

Hiçbir zaman umudunuzu yitirmeyiniz.

Gençler sizi seviyoruz…

Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

25 Haziran 2021 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

                   Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:


مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ 

فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ


Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda  bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.

(Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75.)


Diyanet İşleri Başkanlığının 25.06.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:KUR’AN’IN MANEVÎ İKLİMİYLE BULUŞALIM

 KUR’AN’IN MANEVÎ İKLİMİYLE BULUŞALIM




Muhterem Müslümanlar!

Medine’nin huzur dolu günlerinden biriydi. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Abdullah b. Mesûd’u çağırdı ve ona şöyle seslendi: “Ey Abdullah! Bana Kur’an oku.” Bir an şaşkınlık yaşayan Abdullah, “Yâ Resûlallah, Kur’an size indirilmişken, ben mi size okuyayım?” diye cevap verdi. Allah Resûlü, “Evet, ben Kur’an’ı başkasından dinlemeyi çok seviyorum.” buyurdu. Abdullah b. Mesûd, Nisâ Suresi’nden okumaya başladı. Nihayet,



 “Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!”  ayetine gelince Rahmet Elçisi’nin gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı ve “Bu kadar yeter.” buyurdu. 

Aziz Müminler!

Kur’an; Allah’ın kitabı, sözlerin en güzeli ve en doğrusudur. O, bizi en doğru yola ileten şifa kaynağımız, hidayet rehberimiz ve rahmet vesilemizdir. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur’an geldi.” 

Evet! Kur’an-ı Kerim, insanları inançsızlığın karanlıklarından hidayetin aydınlığına çıkarmak için Yüce Allah’tan gelen eşsiz bir hitaptır. Daralan gönüllerimize ferahlık veren Rahmânî bir ses ve nefestir. Sevgili Peygamberimizin ümmetine bıraktığı en değerli emanettir. 

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim’i okumak, doğru anlamak ve en güzel şekilde yaşamak hayatımızın ana gayesi olmalıdır. Göz aydınlığımız olan yavrularımızı Kur’an’ın manevî iklimiyle buluşturmak, onun mesajlarını, helal ve haramlarını evlatlarımıza öğretmek en büyük idealimiz olmalıdır. Unutmayalım ki çocuklarımız, Yüce Allah’ın bize birer emanetidir. Bu nadide emanete sahip çıkmak, onları Kur’an ve sünnetin rehberliğinde büyütmekle mümkündür. Yavrularımızı Allah’a kul, Resûlüllah’a ümmet olma şuuru kazanmış,  güzel ahlaklı, vatanına, milletine ve insanlığa faydalı nesiller olarak yetiştirmek en önemli görevimizdir. Peygamberimizin buyurduğu gibi “Hiçbir anne baba çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” 

Kıymetli Müminler!

Çocuklarımızın Kur’an’la, ibadetle, Sevgili Peygamberimizin örnek hayatıyla buluşup tanışacakları güzel bir fırsat mevsimi yaklaşıyor. 5 Temmuz Pazartesi gününden itibaren yavrularımız,  hem yüz yüze hem de çevrim içi olarak Yaz Kur’an Kurslarımız ile buluşacak inşallah. Bu vesileyle sizleri bir an önce cami ve Kur’an kurslarımıza başvurarak ya da Başkanlığımızın web sitesi üzerinden kayıt yaptırmaya davet ediyorum. 

Geliniz, göz aydınlığımız ve yarınlarımız olan evlatlarımızı Allah’ın yeryüzündeki manevî sofrası Kur’an’la nimetlendirelim. Gönüllerinin ve zihinlerinin Kur’an’ın nuruyla aydınlanmasına öncülük edelim. Masum yüreklerine Allah ve Resûlü’nün, İslam ve Kur’an’ın sevgisini nakşetmeye vesile olalım. 

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” 

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

KAYNAK:

21 Haziran 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

 Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا


Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

                  (İsrâ Suresi 23. Ayet)

20 Haziran 2021 Pazar

Kur'an-ı Kerimden Mesaj Var-42

                                    Birkaç  saatlık Dünya Hayatı

İnsanoğlu doğar büyür yaşar ve belli bir zaman sonra dünya hayatını terk eder.

İnsanın dünyada kalma ve hayatını yaşama  zamanını tayin etme, kendi elinde değildir. Bazılarımız doğmadan, bazılarımız genç yaşta, bazılarımız orta yaşlarda, bir kısmımız da yaşlı olduğumuz zamanlarda ömrümüzü tamamlayarak, bu dünyayı terk ederiz.

Bu durum “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti gereği gerçekleşmektedir. (Âl-i İmrân Suresi 185. Ayet)

Hiçbir kimse dünyaya kazık çakıp kalamayacaktır. Hepimiz bir yolcu misali istasyonumuz geldiğinde oradan inerek treni terk edeceğiz.

Dünya hayatını geçirip buradan ayrılıp, öteki aleme geçiş yaptığımızda orada yeni bir hayat başlayacak. Orada yani ahirette yaşam sonsuz olacaktır. Ahirette başlayacak hayatın yanında bu dünyada yaşadığımız hayatımız birkaç saatlik yaşadığımız bir hayat olarak anımsanacaktır.

Bu konu ile ilgili Allah’ın Kur’an’ı Kerim’deki mesajı şöyledir: 

“Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.” (Nâziât Sûresi,46. Ayet)

Bu birkaç saatlik  olarak anımsanan dünya hayatımız kısada olsa sonsuz ahiret hayatının kazanılmasını sağlayacak çok önemli bir andır.

Bu dünya  hayatı  sınav anı gibidir. Bu öyle sınav ki, bu sınava bir kere girme şansınız var. Bu sınavı kazanmak zorundasın.

İşte yaşantımızda sonsuz olan ahiret hayatını kazanmak için bize sunulan ömür çerçevesinde sınavımızı başarmak zorunda olduğumuzu fark etmeliyiz.

Çok uzun yaşasan da çok kısa yaşasan da önemli olan asıl ebedi hayatı hak edebilmektir.

İnsanın çok yaşaması uzun ömürlü olması elde ettiği bir başarı değildir. Dünyada ne kadar uzun kalırsan kal. Bu öldükten sonra kısa bir süre olarak algılanacak. Önemli olan insanın dünya hayatında imanlı olarak yaşayıp güzel şeyler yapmasıdır. Ve yine imanlı olarak göç edebilmek önemlidir.

 İmanlı olabilmek için İslam dini üzerinde olmamız şarttır. Allah’a ve Peygamberi Hz.Muhammed’e inanmalıyız.  Hz.Muhammed’in Allah’tan aldıklarına yani Kur’an’a inanmak,imanın diğer şartlarına inanmak, Kur’an ve sünnete uygun bir hayat yaşamaktır önemli olan. Uzun veya kısa ömürlü olmak değil.

Güzel ahlak üzerine olabilmek ve ahireti kazanabilmektir, mesele….

Ne mutlu şu kısacık dünya hayatını anlamlı geçirenlere.

Ne mutlu iman ehli olup, imanlı olarak göç edenlere.

Ne mutlu Allah’ın kendisinden razı olanlara.         

 Ne mutlu ebedi hayatını kazananlara…

Efkan VURAL

Efkan VURAL

 Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

 

18 Haziran 2021 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

   Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:



“Hiçbir evlât, babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp âzâd ederse, babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur.” 

             (Müslim, İtk, 25; Ebû Dâvûd, Edeb, 119-120; Tirmizî, Birr, 8/1906).






Diyanet İşleri Başkanlığının 18.06.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:MÜSLÜMAN ŞAHSIYETİ

 

müslüman şahsiyeTİ




Muhterem Müslümanlar!


İslam, insanı şahsiyetiyle inşa eden bir dindir. İslam’ın ortaya koyduğu ilke ve değerler, bir yandan duygu, düşünce ve davranışlarımızı inşa ederken diğer yandan da kişiliğimizin olgunlaşmasına katkı sağlar. Hayatın anlam ve gayesine, varlığın kökeni ve serüvenine, bilginin kaynağı ve sıhhatine, iyi, kötü ve estetiğe dair tüm sorular, İslam’ın inşa etmek istediği Müslüman şahsiyetinde cevaplarını bulur.

Aziz Müminler!

Müslüman şahsiyetini oluşturan en önemli imkân, dünyayı ve ahireti anlamlandıran imandır. İman, kişiyi kulluk yolculuğundaki savrulmalardan koruyup ebedî mutluluğa ulaştıran en büyük hazinedir.

Müslüman şahsiyetinin sapasağlam olmasında imandan sonra gelen, kulu Rabbine yaklaştıran ibadetler ve ibadetlerin somut neticesi olan güzel ahlaktır. Kişinin maneviyatını besleyen bu iki değer, zihnini ve gönlünü Rabbine bağlamış Müslümanın ayırt edici vasfıdır. Bu sebeple Müslümandan beklenen imanının göstergesi olan ibadetlere ve güzel ahlaka yönelmesidir. Çünkü ibadet, onun yaratılış gayesi ve kulluğunun özüdür. Güzel ahlak ise zihnini inşa eden ve ona şahsiyet kazandıran yüce davranışların tamamıdır.

Aziz Müminler!

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

İçinizden Allah’ın lütfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.”[1]

O halde bize düşen, Peygamber Efendimizin örnekliğinden bir an olsun ayrılmamaktır. Tıpkı onun gibi, temelinde tevhid olan, ibadetlerle mayalanan, ahlakla olgunlaşan bir duruş sergilemektir. İslam’ın izzet ve şerefini kuşanmak, zamana ve zemine göre değişmeyen sağlam bir karaktere sahip olmaktır. Daima hayrın peşinde koşmak, hayırlı işlerde yarışmaktır. Haksızlığa, zulme ve şiddete asla meyletmemektir. Başta anne ve babamız, eşimiz ve çocuklarımız olmak üzere hayat bulan her cana şefkat ve merhametle davranmaktır. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in buyurduğu gibi, “Elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği bir Müslüman”[2] olabilmek için gayret göstermektir.

Hutbemi Yüce Rabbimizin şu ayetiyle bitiriyorum: 

“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size dünyada iken vadedilen cennetle sevinin!’”[3]



[1] Ahzâb, 33/21.

[2] İbn Hanbel, VI, 22.

[3] Fussilet, 41/30.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

KAYNAK:

14 Haziran 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

 Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى مَٓا اَصَابَهُمْ

وَالْمُق۪يمِي الصَّلٰوةِۙ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ


"Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir."

                     (Hac Sûresi,35. Ayet)

13 Haziran 2021 Pazar

İslam Öğretisi-18

 İslam Öğretisi-18

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-14

Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz  ismini  açıklamaya devam ediyoruz.

70-MUKTEDİR

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Muktedir’dir.

Sözlükte “gücü yetmek; ölçü ile yapmak, planlamak” mânalarındaki kadr (kudret) kökünden  türemiş bir sıfat olup “gücü yettiği fiilen sabit olan” demektir

El-Muktedir: Allah her şeyi yapabilecek güçtedir.

El-Muktedir: Kuvvet ve kudret sahibi olan mutlak güç sahibi O'dur.

Muktedir; tam bir kudret sahibi; her şeye gücü yeten demektir.

Allah, her şey’e karşı mutlak ve ekmel surette Kâdirdir. Her şey’e kâdir olduğu içindir ki, dilediği şey’i yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır.

Allah, kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir. O’nun “Kâdir” oluşu, istediğini, istediği anda ve istediği şekilde yaratma gücüne sahip olması demektir. “Muktedir” olması ise, bilfiil gücünü yarattıklarında göstermesidir.

Muktedir, gücünü fiillerle ortaya koyup gösterendir. Allah’ın gücü yettiği halde yapmadığı nice fiilleri vardır. Eğer dilerse bunları yapabilir. O, dilediğini yapandır, Hiç  kimse O’na mani olamaz. hiçbir güç O’nu aciz bırakamaz. Kudreti her şeyi kuşatan O’dur. 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“…Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir.”(Kehf Suresi 45. Ayet)

“Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter.”( Kıyamet Sûresi,40. Ayet)

“Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” ( En’âm Suresi 103. Ayet)

“Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.” (Kamer Suresi 42. Ayet)

“Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

( Ahkaf Sûresi(46) 33. Ayet)

De ki: "İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah her şeye Kadir'dir".( Âl-i İmrân Suresi 29. Ayet)

71-MUKADDİM

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Mukaddim’dir.

Sözlükte “öne geçmek, önde bulunmak” anlamındaki  mukaddim “öne geçiren, öne alan” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “dilediği şeyi öne alan, önde bulunduran” mânasına gelir.

El-Mukaddim: Dilediğini öne geçirir.

El-Mukaddim: Dilediğini öne alan O'dur.

El-Mukaddim: Dilediğini ileri alan da O'dur. Öne geçiren de O'dur.

Allah Teâlâ, dilediği şeyi veya kimseyi öne alan, önde bulundurandır. Allah’ın daveti geneldir. Fakat hidâyet ettikleri davete uyar, ileri gider. Hidâyet etmedikleri geri kalır. Allah’ın emir ve yasakları bütün kullar içindir. Fakat Allah’ın muvaffak ettikleri bunlara uyar, yükselir; muvaffak etmedikleri geride kalır. O hâlde hem akıl ve irâdemizi Allah’a îmân ve itâat yönünde kullanmalı, hem de Allah’tan hidâyet istenmelidir.

Yüce Allah, istediği kimseleri öne geçirir. Bu öne geçirme dini konularda olduğu gibi yaradılış ve maddi konularda da olur. Yüce Allah, canlıların kimini önce, kimini de sonra yaratmıştır. Kimine zenginlik vermiştir, kimine vermemiştir.

Mukaddim ve Muahhir isimlerini birlikte kullanarak dua etmek  uygun olur. Bu iki ismi birlikte zikretmek, ayrı zikretmekten daha güzeldir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Yûnus Suresi 49. Ayet)

De ki: “Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.” (Sebe Suresi 30. Ayet)

“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nahl Suresi 61. Ayet)

“Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.” (Hicr Suresi 5. Ayet)

 

72-MUAHHİR

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Muahhir’dir.

“Geriye bırakmak, geride tutmak” anlamındaki te’hîr kökünden sıfat olan muahhir “geriye bırakan, erteleyen” demektir.

 İstediğini geri bırakan, geciktiren, istediğini geri alan demektir.  Dilediğini geri bırakan, erteleyen. Dilediğini sona alan, erteleyen, alçaltan. 

El-Muahhir: Dilediğini geri koyan.

El-Muahhir: Dilediğini sona bırakır.

El-Muahhir: Dilediğini arkaya bırakan O'dur.

El-Muahhir: Dilediğini geri bırakan. Tehir eden O'dur.

Allah Teâlâ, hikmeti gereği geri bırakılması gerekenleri geri bırakır. El Mukaddim ismi ile el-Muahhir simi esasen  beraber değerlendirilmelidir.

 Bazen Allah Teâlâ, kulların istediklerini bir hikmeti gereği geri bırakır. Her şeyin bir hikmeti vardır. İmtihan dünyasında olduğumuzu unutmamamız gerekir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.” (Hicr Suresi 5. Ayet)

“Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.” (İbrahim Sûresi,42.Ayet)

“Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.”(Fâtır Suresi 45. Ayet)

“Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka «Onun gelmesini engelleyen nedir?» derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.” (Hûd Suresi 8. Ayet)

73-EVVEL

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Evvel’dir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hadîd sûresinin 3. âyetinde âhir ile birlikte Allah’a nispet edilir. Bu âyetteki konumuna göre evvel “varlığının başlangıcı olmayan”, âhir de “varlığının sonu bulunmayan” demektir.

Evvel: Allah Teâla kadîmdir, ezelîdir; varlığının başlangıcı yoktur; O her şeyin başlangıcı ve başlatıcısıdır.

El-Evvel: İlk olan. Başlangıcı olmayan. Varlığının başlangıcı yoktur. O her şeyden önce var olup, başlangıcı olmayan, kendisinden önce hiçbir varlık bulunmayan demektir.

Allah Teâlâ, bütün varlıklardan öncedir. Varlığının bir evveli, başlangıcı yoktur. O, kadîmdir, ezelîdir. Varlığı kendi zâtıyladır. Bütün varlıklar varlığını O’ndan almaktadır. Yaratmayı başlatan O’dur. “Evvel” ismini “Âhir” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:

“O, Evveldir (başlangıcı olmayandır) ve Âhirdir (sonu olmayan, ebedi olandır). Zahirdir (varlığı fillerinin etki ve sonuçlarından bilinendir). Batındır (zatının hakikati ve mahiyeti gizli olup duyularla kavranamayan ve gözlerle görünemeyendir). O, her şeyi en güzel biçimde bilendir.” (Hadîd Suresi 3. Ayet)

74-ÂHİR

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Âhir’dir.

Âhir; varlığının sonu olmayan demektir.

“Son” mânasına gelen âhir, esmâ-i hüsnâdan biri olarak Kur’an’da bir âyette geçer ve “ilk” mânasındaki evvel ilebirlikte Allah’a nispet edilir.

Âhir kelimesi, “Allahım! Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur” anlamındaki sözlerle başlayan Hz. Peygamber’in bir münâcâtında da esmâ-i hüsnâdan biri olarak kullanılmıştır. (Müslim, “Ẕikir”, 61; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109)

Evvel “varlığının başlangıcı olmayan” yani “ezelî olan”, âhir de “varlığının sonu olmayan” yani “ebedî” mânasına gelir.

Esmâ-i hüsnâdan olan bâkī de âhire yakın bir anlam taşır. Evvel ve âhirin bu karşılıklı mânaları sebebiyledir ki bunlar tek başlarına değil ikisi birlikte Allah’a nispet edilir.

Allah Teâlâ, varlığı devamlı olandır. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Allah, eşyanın evveli olması bakımından “Evvel”dir. Eşyanın sonu Allah’tan olması bakımından da “Âhir”dir. “Âhir” ismini, “Evvel” ismiyle beraber değerlendirilir.

 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“O, Evveldir (başlangıcı olmayandır) ve Âhirdir (sonu olmayan, ebedi olandır)...”

(Hadîd Suresi 3. Ayet)

“…O’nun zâtından başka her şey helak olacaktır…” (Kasas,88),

“Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak.” (Rahmân, 26,27)

Yüce Allah’ın isim ve sıfatlarını öğrenerek O’nu tanımak ve O’na kulluk etmek mü’minin dünyaya gönderiliş amacıdır.

Bu amaca uygun olarak Allah’ın isimlerini anlamlarını bilerek öğrenip bu isimlerle Allah’a dua etmeli ve buna göre hayatımızı düzenlemeye çalışmalıyız.

(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

12 Haziran 2021 Cumartesi

HAFTANIN HADİSİ

                  Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:


كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ


Her insan hata eder.

Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.

(Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 3)