İslam
Öğretisi
Allah’ın
İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-16
Allah’ın
en güzel isimleri olan doksan dokuz ismini açıklamaya devam ediyoruz.
80-TEVVÂB
Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ"
dan biri de et-Tevvâb’dır.
Sözlükte “geri dönmek, rücû etmek”
anlamındaki tevb (tevbe, metâb) kökünden
türeyen tevvâb “dönüş yapan, bu eylemi nicelik ve nitelik açısından
çokça gerçekleştiren” manasına gelir. Terim olarak tevvâb insan için
kullanıldığında “çok tövbe eden”, Allah’a nispet edildiğinde “tövbeleri çok
kabul eden” demektir. Et Tevvab; kullarının yönelişlerini kabul edendir.
Et Tevvab; kendisine dönen
kullarına af ve bağış kapılarını açandır. Et Tevvab; Kullarının tövbesini kabul eden,
günahları bağışlayandır.
Et Tevvab; Kullarına tövbe kapılarını açan, onları tövbeye sevk edecek
sebepler yaratan. Tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı verendir.
Samimi olarak günahlardan dönüp tövbe edenleri bağışlayandır. Et- Tevvab; Kullarını cezalandırmayıp
mağfiret eden. Tevbe edeni hiç günah
yapmamış gibi afv u rahmeti ile bahtiyar eder.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
“Allah'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini, sadakaları
geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen
olduğunu hâla bilmezler mi?” (Tevbe Suresi 104. Ayet)
“Kim (bu) haksız
davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun
tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Mâide Suresi
39. Ayet)
“Doğrusu Ben, tevbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru
yola gireni bağışlarım”( Tâ-Hâ
Sûresi,82. Ayet)
“Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte
Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet
eder.”( Furkân
Suresi 70. Ayet)
“Rabbimiz! Bizi sana teslim
olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet
yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok
kabul edensin, çok merhametli olansın.” (Bakara Sûresi128.Ayet)
“Ancak
tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır.
Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve
çokça esirgeyenim.”( Bakara Suresi 160.Ayet) Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v. )şöyle buyurur:
“Vallahi ben günde
yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî,
Daavât 3.) Rasulullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Kul tevbe edince Allah Azze ve Celle birinizin
kaybolan hayvanını bulduğu andaki duyduğu sevinçten daha çok sevinir.”
( İbni Mace/Kitabu’z-Zühd 4247.)
81-MÜNTEKIM
Allah'ın
en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Müntekım’dır.
El-Müntekim:
Suçlulara cezalarını verir, mağdurların intikamını alır.
El-Müntekim: Asilerden intika El-Müntekim: Suçluları adaletiyle cezalandıran O'dur.
El-Müntakim; Suçluları, adaleti ile hak ettikleri
cezaya çarptıran, kendisine isyan edenleri, asileri, canileri, azgınları
şiddetle cezalandıran. Kulun hak ettiği ceza ne ise onun cezasını tam olarak
veren demektir. Zarar verenin yaptığının karşılığıyla ödeştiren.
Zalimleri ahiret gününde calandıran: Cennet, Allah'a, peygamberlere ve ahiret gününe
iman edip salih amel işleyen kullar için yaratıldı. Allah'a şirk koşan, kul
hakkı yiyen ve büyük günahları işlemekte ısrarcı olanlar ise cehenneme
gidecektir.
Kuranı Kerimde cehennem ateşinin çok
şiddetli ve azaplı olduğu yazılıdır. Oraya girenler ebediyen orada kalacak ve
yaptıklarının cezasını çekecektir. Cehennem 7 kattan oluşur ve en aşağı katı
Esfel-i Safilin olarak bilinir. Orada münafıklar ve şirk günahını işleyenler
kalacaktır. Şiddetle
cezalandırıp intikam alan:
Allah'ın emir ve yasaklarını uymayan, yoksul ve yetimi
itip kakan, zekat vermek yerine mallarını biriktirip yığanlar, Allah tarafından
şiddetle cezalandırılacaktır. Allah, mazlumların intikamını zalimlerden
alacağını ''bekleyin, biz de sizinle birlikte bekliyoruz'' ayetiyle
bildirmiştir. Bu dünyada iki tarafın anlaşamadığı konular da Allah katında
sonuca bağlanacaktır.
Allah,
mümin kullarına dünya hayatında sabretmelerini, zulmeden zalimlerin
yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını buyurur. Başta Hz. Muhammed olmak üzere
tüm peygamberler de kavimleri tarafından zulme uğramıştır. Peygamberler
sabrederek ve cezalandırmayı Allah'a bırakarak takva sahibi kullara örnek
olmuştur.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
“Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil
kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.”
(A'râf Sûresi,136. Ayet)
“Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz
çevirenden daha zalimdir? Şüphesiz ki biz suçlulardan intikam alıcıyız.” (Secde
Sûresi,22. Ayet)
“Andolsun ki, biz senden
önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller
getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla
vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer.” (Rûm Suresi 47.Ayet) “Fakat biz büyük bir
şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.” (Duhân
Sûresi,16. Ayet) “Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?”
(Zuhruf Sûresi,25. Ayet) “İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa
Allah kullara zulmedici değildir.”( Enfâl
Sûresi,51. Ayet
82-AFÜV
Allah'ın
en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Afüv’dür.
Rabbimizin el-Afüvv ismi; yok etmek, silip
süpürmek, gidermek, anlamlarına gelmektedir.
El Afüvv; günahları
bağışlayandır. El Afüvv; kolaylıkla affedendir. El-Afüvv; cezaları kaldırandır. El
Afüvv; ayıpları ve kusurları örtendir.
El Afüvv; günahların yazılı olduğu kayıtları silendir.
El
Afüvv; ahirette kullarına günahlarını unutturandır. El-Afüvv; cezadan sonra affedendir. Afüvv;
hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir.
Allah,
günahları kökünden kazıyıp tamamen yok eder. Hatırlayıp mahçup olmasınlar diye
kullarına işledikleri günahları da unutturur. Bu isimden nasip alan kul, bir
taraftan devamlı Allah’tan af diler, diğer taraftan ümitsizliğe kapılmaz.
Kullara karşı da çok affedici olur.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
“İşte bunları da Allah’ın af
etmesi umulur; zira Allah, ‘Afuv (çok affedici)dir, Gafûr (çok
bağışlayıcı)dır.” (Nisâ,99.ayet) “De ki: “Ey kendilerinin
aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.
Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.” (Zümer
Suresi 53. Ayet)
“Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir
kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla
gücü yetendir.” (Nisa suresi 149. Ayet)
“(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden
yüz çevir.” (A’râf Suresi 199. Ayet) “Şüphesiz Allah, kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği
kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah
işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisâ Suresi 48. Ayet) “Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir
cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir.
Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.” (Şûrâ Suresi 40. Ayet)
83-RAÛF
Allah'ın
en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de er-Raûf’dur.
Sözlükte “şefkat ve merhamet
etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi
“kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demektir.
Raûf ;Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok
esirgeyen, kolaylık sağlayan.
Allah, bütün insanları
kuşatan lütfu, onları şuurlu birer canlı olarak yaratıp yetenekler vermesi,
Allah’a karşı işledikleri suçlardan dolayı hemen cezalandırmayıp tövbe
etmelerine fırsat tanımasıdır.
Allah mümin kullarının kusurlarını bağışlaması
ve işledikleri iyi amellere fazlasıyla mükâfat vermesidir
Bazı esmâ-i hüsnâ
âlimlerinin raûf isminin muhtevasını incelerken kullandıkları üslûp, annenin
evlâdına karşı taşıdığı derin şefkat duygusu arasında paralellik kurduklarını
göstermektedir. Anne yüreği evlâdına ağır bir işin yüklenmesine ve onun
tahammülü güç bir sıkıntıya mâruz bırakılmasına nasıl rıza göstermezse Allah’ta
şefkate lâyık olan insanların maddî ve
mânevî sıkıntılara uğramasına müsaade etmez.
Raûf,
kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına
kaldıramayacakları ibadetler ve yükler yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık
ve zayıflık gibi hallerde onları birçok ibadetlerden muaf tutmuştur.
Allah'ın yarattığı tüm canlılar kusursuz,
üstün bir yaratılış ve kompleks bir yapı sayesinde
yaşamlarını sürdürmektedir. Bu, O'nun merhametinin ve rahmetinin bir
delilidir. Çünkü hiçbir canlı kendisi için en uygun, en elverişli şekilde
yaşamak için güç sarfetmemiş, sadece Allah'ın üstün aklına teslim olmuştur.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"…O, onlara karşı çok şefkatli, pek
merhametlidir." (Tevbe, suresi,117.ayet.)
"…Allah
insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir." (Bakara suresi, 43.ayet)
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını
kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara
Suresi 207. Ayet)
Allah’ın lütfu ve rahmeti
sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı,
hâliniz nice olurdu? (Nûr Sûresi,20. Ayet)
“Herkesin, iyilik olarak
yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde
(insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun.
Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok
şefkatlidir.” (Âl-i İmrân Suresi 30. Ayet)
“O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu (Muhammed’e)
apaçık ayetler indirendir. Şüphesiz
Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.”( (Hadid Sûresi,9. Ayet)
84-MȂLİKÜ’L-MÜLK
Allah'ın
en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan
biri de el-Mâlikü’l-Mülk’tür.
Sözlükte “güç yetirmek, hâkimiyet kurmak, sahip olmak,
tasarrufta bulunmak” manasındaki mülk (melk, milk) mastarı Kur’an’da isim
olarak “duyular âlemindeki bütün cisimleri kuşatan varlık alanı ve bunlar
üzerindeki hükümranlık” anlamında kullanılır. Sözlükte “mâlik ve sahip olmak,
elinin altında bulundurup tek başına tasarruf etmek” manasındaki mülk (melk,
milk) kökünden türemiş bir sıfat olan melik “görünen ve görünmeyen âlemlerin
sahibi” demektir. Malikü’l Mülk, mülkün sahibi demektir. Mülkün ebedi ve tek sahibi.
Mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, dilediğini öldüren, dilediğini yaşatan,
dilediği gibi var eden, dilediğini yok eden; iradesine hiç bir şeyin ve hiç bir
kimsenin müdahalesi söz konusu olmayan. Allah Teâlâ, bütün kâinatın tek sâhibi ve mâlikidir. Mülkünde istediği
gibi tasarruf eder. Dilediğine mülk verir, dilediğine vermez. Dilediğine az
verir, dilediğine çok verir. Mutlak hükümranlık O’na aittir. Bu isimden nasip
alan kulda mal ve mülkün emânet olduğu şuuru yerleşir. Mal ve mülkü nasıl
kullanacağını bilir; israf ve cimrilikten uzak durur. Nimet verene şükrünü tam
yapar.
Her şeyin gerçek sahibi Allah’tır.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü
dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin,
dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla
gücü yetensin." (Ali İmran suresi 26. Ayet)
“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her
şeye hakkıyla gücü yetendir.”( Âl-i İmrân
Sûresi,189. Ayet)” “(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin
mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah´ındır? Sizin için Allah´tan başka ne
bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara Suresi 107.Ayet)
“ De ki:
“Biliyorsanız söyleyin, bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?” “Allah’a”
diyecekler. “O halde düşünmez misiniz?” de. “Peki yedi göğün rabbi, yüce arşın
rabbi kimdir?” diye sor. “Bunların rabbi Allah’tır” diyecekler. “O halde
Allah’a saygınız yok mu?” de. “Biliyorsanız söyleyin, bütünüyle varlığın
yönetimi elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi
korunmaya muhtaç olmayan kimdir?” de. “Hepsi Allah’a aittir” diyecekler. “O
zaman nasıl olup da böyle büyülenmiş gibi davranıyorsunuz?” de. Doğrusu biz
onlara hakkı bildirdik, onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.( Mü'minûn Suresi - 84-90 . Ayetler)
“Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur,
O, yüce Arş'ın sahibidir.” (Mü’minûn Suresi 116. Ayet) “Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek
bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.” (Kamer Suresi 54
ve 55. Ayetler)
(Bu
yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
(Devam
edecek)