31 Mayıs 2021 Pazartesi

Güzel İnsan İsa ÇELİK-4

                         Güzel İnsan İsa ÇELİK-4

 Tam bir yıl önce aramızdan ayrılıp Hakka yürüyen çok sevdiğimiz komşumuz güzel insan İsa ÇELİK abimizin hayat öyküsünü sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum.




İsa ÇELİK abimizin anlatılacak bir çok yönü var elbette. Onun  bence en önemli özelliklerinden biri de her konuda bilgi ve tecrübe sahibi olmasıydı. Kendisi iyi bir usta ve iyi bir şoför olmasından dolayı bu sahada kendisine güveni tam olup, başarılı bir geçmişe sahipti. Yani bu konularda tam anlamıyla söz sahibi idi.

Bunların dışında da hemen hemen her konuda bilgi sahibi olup, her mesleğin genel özelliklerini bilirdi. Bu biraz merak ve biraz da kabiliyete bağlıdır. Her ikisi de İsa abide mevcuttu.

Başka mesleklerinde püf noktalarını bilirdi. Buna bir örnek vererek İsa abinin ne derece bilgi ve anlayışa sahip olduğunu görmeye çalışacağız.

Tanıdığımız stajyer bir öğretmen, dersini dinlemeyen haylaz bir öğrenciyi sınıftan kovar. Öğretmen öğrenciye der ki, dışarı çık ve dersin sonuna kadar orada bekle. Öğrenci dışarda beklemez, doğruca çarşı merkezine gider. Orada bir bakkaldan yiyecek canı çeker ve gizlice bir şeyleri alıp kaçmak isterken yakalanır ve polislere teslim edilir. İlçe çok küçük bir yerleşim yeri olduğundan konu kaymakam bey’e yansır. Kaymakam hemen okulu arar ve karşısına çıkan nöbetçi öğretmen:Buyurun efendim der… Okul müdürü o anda okulda olmadığı için nöbetçi öğretmen telefona bakar. Telefonun uçunda Kaymakam bey var. Kaymakam olayı anlatır ve kızar tabi… Nöbetçi öğretmen aynı zamanda öğrenciyi dersten dışarı çıkaran kişidir. Tesadüf öğretmen ile Kaymakam önceden tanışıyordu. Öğretmen Kaymakam’a şöyle der: Kaymakam bey özür dilerim öğrenciyi dışarda beklemesi için çıkarmıştım. Oda bu yanlış davranışa yöneldi… Kaymakam bey’de öğretmeni tanımıştı. Hocam dedi bir daha böyle bir şey olmasın… Bu olay, stajyer öğretmen için hayatında büyük bir ders olmuştu.                                                    Bu olayı bir öğretmen olarak İsa abi ile konuşurken, İsa abinin söylediği şu söz onun ne kadar bilgi ve tecrübe sahibi olduğunu gösteriyordu:” Yaramazlık yapan öğrenciyi tahtaya kaldırıp, dersin sonuna kadar tek ayak üstünde bekletseydi ya” İşte bu tüm öğretmenlere iyi bir önek olsun.

İsa abinin bize anlattığı bir çok öykü  vardı. Hepimize ders verici özellikte olan anlatımlarını videoya çekmeye başlamıştık. Maalesef bu çekimleri tamamlayamadık. İsa abinin anlattığı ilgi çekici ve eğlendirici olanlarından bir iki örnek vermek istiyorum.    

                    Ön Tarafı ve Sürücü Yeri Olmayan Kamyon

Eskiden  kamyonla yolcu taşınmaktaydı. O zamanlar  yolcu arabası yaygın değildi. Kamyonlarla yolcu taşınmaktaydı. Sürücü yeri ve ön tarafı olmayan ve terk edilmiş bir kamyon kasası varmış. İki kişi  kamyon kasasının arka kapısını açıyorlar ve oradaki yolculara sesleniyorlar. Birazdan kamyon şu yere  hareket edecek. Hadi vatandaş gel birkaç yolcu aldıktan sonra kalkacak diyerek, kamyonu yolcu ile dolduruyorlar. Yolcular binerken yol paralarını da veriyorlardı. Son yolcu bindikten sonra kamyonun kapısını kapatıyorlar. Ve yüksek sesle şoföre bağırıyorlar. Hareket edebilirsin iyi yolculuklar… Aradan az bir süre geçmişti. Kamyon hareket etmeyince yolcular mırıldanmaya başlıyor. Niye kalkmıyor bu araba? Ne var acaba? İçlerinden biri aşağıya iniyor şoförü uyarmak için bir de ne görsün, kamyonun önü yok, şoför yok… Tüm yolcular aldatılmıştı… Böyle bir aldatma nasıl yapılır diye hayretler içinde gülüşüyorduk, İsa abinin anlatımlarıyla… 

                                Ailenin Mutluluk Sırrı:Karpuz

Mutlu ve huzurlu bir aile reisi arkadaşlarını evine davet eder. Evde ziyafet verilir. Arkadaşları evde gördükleri huzur ve mutluluğun sebebi nedir, diye sorarlar.

Adam  eşine derki , Bir karpuz getir de ikram edelim. Hanım bir karpuz getirir, eşine verir. Adam karpuza eliyle birkaç kez vurur. Hanımına der ki,  bu karpuz iyi değil git başka getir. Hanım karpuzu alır gider ve arkasından yeni bir karpuz getirir. Adam karpuzu inceler eliyle vurur karpuzu yine beğenmez. Hanımına karpuzu verir git diğer karpuzlardan getir, der. Hanım hiç bozuntuya vermez gider yeniden bir karpuz daha getirir. Adam karpuza dokunur şimdi iyi bir karpuz getirdin der, hanımına. Karpuz kesilir ve afiyetçe yenir. Arkadaşları adama sorar. Hani bize mutluluğun sırrını demedin.  Nedir sizi mutlu eden şey?

Ben size bunu gösterdim. Ama siz fark edemediniz. Mutluluğumuzu sağlayan şey karpuzdu. Önce anlayamamışlardı mutluluğun sebebini…. Adam sırrı açıklayınca herkes anlamıştı sırrı. Meğer evde tek karpuz vardı. Evin hanımı her sefer gider aynı karpuzu alır getirir. Başka karpuz yok diyerekten Kocasını rezil  etmez. Eşlerin birbirine her zaman değer vermesidir mutluluk kaynağı.




Rahmetli İsa abi eşi Nuriye hanıma bakarak şöyle demişti: Hocam bizim hanımda böyledir…Bizim huzurumuz Nuriye hanımdır. Ben dışarda gurbetlerde çalışırken. Nuriye hanım evi döndürdü. Çocuklarımı yetiştirdi. Onların okumalarına sebep oldu. Allah razı olsun ondan, dedi.

Gerçekten çok uyumlu eşlerdi. Allah her ikisinden razı olsun. Tüm aile Cennette buluşur İnşallah.

(Devam edecek)

Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

Celalin Penceresinden

 

30 Mayıs 2021 Pazar

Güzel İnsan İsa ÇELİK-3

 

                        Güzel İnsan İsa ÇELİK-3

Tam bir yıl önce aramızdan ayrılıp Hakka yürüyen çok sevdiğimiz komşumuz güzel insan İsa ÇELİK abimizin hayat öyküsünü sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum.

Bugün de sizlere saygıdeğer İsa ÇELİK büyüğümüzün çeşitli yönlerinden söz etmek istiyorum. Kendisinden gördüklerimi  ve duyduklarımı, komşu ve arkadaşlarının anlattıklarını ifadeye dökmek istiyorum.  



                                  İsa ÇELİK Çok Dürüst Bir Kişiydi                                                                                                                    

Su kuyusu açmak üzere sondaj yapılırken  yere vurulan boruların kırılmaması için çok titiz davrandığını, kırılıp zayi olan borular için çok üzülürdü. Devlet malının hiçbir şekilde zayi olmasını istemezdi. Kullandıkları fabrika arabasının bakımını titizlikle yapardı. Tamir ve bakımlarında en uygun olabilecek şekilde tamirini ucuz bir şekilde yapmaya çalıştığını anlatırdı bize.                                                  

       Daha ucuza halledilecek bir durum varsa onu uygulardı. Parça ucuza tamir edilecek gibi olursa tamir ettirir. Yeni bir parça alarak masrafı artırmak istemezdi. Değişecek diyerekten bir rapor hazırlasa birçok parça değiştirilip yenisini alma yetkisi vardı. Bu yetkiyi mecbur kalmadıkça en uygun fiyata yaptırırdı. Bu ve buna benzer birçok konu duymuştum kendisinden. İsa ÇELİK, oğlunu işe getirip götürüyordu, kendisi de işine gidiyordu. Amirleri oğlunu getirip götürmek için biraz geç gelmesi ve işten erken çıkabileceğini söylediler. İşinde yapacağı bu aksamayı bir hak olarak gören ve bu durumdan rahatsızlık duyduğu için emekliye ayrılarak dürüstlüğüne halel getirmemiş oldu. Böyle bir inceliği çoğumuz yapmayız diye düşünüyorum.

                                   İyilik ve Yardım Severdi 

Kim olursa olsun ayrım yapmadan herkese yardım yapmak isterdi. Yardıma ihtiyacı olanların yardım istemesini beklemeden, onlara yardım etmeyi severdi. Hemen işe koyulup gereğini yapmaya çalışırdı. İyilik ve yardımseverliğine birçok örnek verebiliriz.                                                                            

             Arabası olmayan komşulardan biri terminale gidecekse, hastaneye gidecekse  veya herhangi bir iş hususunda hemen ben sizi istediğiniz yere bırakayım derdi. Bunları yaptığına şahit olduğumuz olmuştur. Bir gün dayımın vefatı haberi üzerine bana hocam sizi terminale bırakayım demişti. Akşam gideceğimi söyleyerek çok zamanım olduğunu ifade ederek kendisine teşekkür etmiştim. İsa abinin beni ne kadar samimi olarak terminale getirmek istediğini biliyordum. Kendisinden Allah razı olsun.                                                                      

  Birçok komşumuzun bozuk musluklarını düzeltmiş. Evlerdeki onarımları yapmıştı.                                                                                                                   

    Kışın arabaların üzerindeki karları sıradan temizlerdi. Lastikleri patlayan komşuların arabalarının lastiklerini değiştirmeye yardım eder. Çalışmayan arabalara kendi arabasıyla akü takviyesi yapardı.                                  

   Sokaktaki çocukların bisikletlerinin lastiklerini şişirirdi. Sürekli çocuklar ziline basar yardım isterlerdi. İsa abi bıkmadan herkesin yardımına koşardı. İyilik meleği gibiydi.

Bir anımı da müsaadenizle anlatmak isterim. Bir gün Gazi Mahallesinde Hastanede bir komşumuzu ziyarete gitmiştik. Sokakta zor da olsa arabayı park ettik. Hasta ziyaretini yaptıktan sonra geri geldik arabanın yakınında bulunan bir otomobilin dört lastiğinin havasının inmiş olduğunu gördük. Otomobilin lastiklerini yakından görmek için yaklaştığımda karşıdan gelen biri, utanmadan lastiklerin havasını niye indirdin diyerek söylenmeye başladı. Biz de kendisine bu otomobil senin mi? Yazık lastiklerini indirmişler. O hala söylenmeye devam ederken bir kişi daha geldi. Ve arabayı benim garajımın önüne niye park ettiniz. Diyerek sitem ediyordu. Bakın buraya garaj girişi park yapılmaz yazısını görmediniz mi? Otomobilin sahibi özür diliyordu hem bizden ve hem de garaj sahibinden. Otomobilin sahibi bildiğiniz bir lastikçi var mı acaba dedi. Biz de buraların yabancısıyız dedik. İnternetten lastikçi bulabilirsin, dedim. İyilik sever astım ve kalp hastası İsa abimiz adama yardım edelim lastiklerini şişirelim diyordu…

                      Komşu ve Dostları İçin Kapısı Devamlı Açıktı

Komşularımızdan birinin cenazesi olduğu vakit evini gelenlere açar,misafir eder ve ikramlarda bulunurdu.                                                                            

         Kış gecelerinde bir çok kez bir araya gelerek “Arap aşısı” çorbasını içerdik. Yapılan bu ikramda İsa abinin mutluluğunu görmeliydiniz. Memleketleri Ereğli’de kış gecelerindeki “Arap aşısı buluşmalarını ve oradaki anıları heyecanlı bir şekilde anlatırdı. Sanki o anları yaşıyor gibiydi.                                                                                                      

   Oğlu Celal’in arkadaşlarına hürmet eder ve onlara ikramlarda bulunurdu. Tabi bunları yaparken eşi Nuriye hanımın katkısını da unutmamak gerekir.                                                Binaya giren ve çıkanlara dikkat eder yabancı ve art niyetli kişileri takip ederdi.               Pazarlama niyetiyle binaya giren bir kişiyi izleyerek o kişinin komşularımızdan yaşlı ve yalnız olan birine zorla bir şeyler satmak istemesiyle yukarı çıkar ve pazarlamacı ayağıyla kapının kapanmasını engellediğini gördü ve onu binadan kovdu.                           Kızıma küçükken bir bayram gününde Celal ve İsa abinin kim olduğunu sorduğumuz da; “en iyi komşumuz” diyerek verdiği cevap İsa abiyi en güzel biçimde anlatmaktadır.                                                                            

         Yine kızıma dedim ki, İsa amcayı bir yazı ile tanıtmak istiyorum. İsa amca ile ilgili bir anı hatırlıyor musun dediğimde şunu anlattı: Baba sana defalarca bisikletimin yan tekerlerini çıkar dedim. Sen hiç benimle ilgilenmedin. İsa amcaya bir kere söyledim. Oda hemen söylediğimi yaptı ve ben o zaman çok mutlu olmuştum. ..

Başkalarının Başarılı Olmasından  Mutlu Olurdu

Mahallemizdeki çocukların okul başarısını sorar ve onların başarılı olmalarından çok mutlu olurdu. Komşu çocuklarının okuldaki şiir dinletisi, tiyatro ve mezuniyet programlarına katılır heyecanla ve sevinçle onları izlerdi. Yakınlarından biri bir başarı gösterdiğinde neşesini paylaşarak mutluluğunu etrafına yansıtırdı. Yeğeni tıp fakültesini kazandığında ve doktor olarak atandığındaki mutluluğu yüzünden okunuyordu. Komşuların çocuklarının üniversiteye girdiklerini  uyduğunda, kendi çocuklarının başarısı gibi sevinir  ve onların anne ve babalarını tebrik ederdi.                                           Oğlumun okulunu bitirip te işe girdiğini duyduğundaki sevinci ve yüreğindeki mutluluğu hissedebiliyordum. Karşılaştığımız her zaman çocuklarım durumunu sorar ve oğlumun işe girmesi üzerine de bana “oğlunuz kendi mesleği üzerine işe girmesi ne güzel oldu ” diyerek gözlerindeki ve yüreğindeki mutluluğunu her halükarda belli ederdi. İyi yürekli biriydi. Başkalarının iyi ve başarılı olmasını çok isterdi.

İsa ÇELİK ‘in çeşitli yönleri

İsa abi iş yerindeki amirlerine karşı çok saygılıydı. Bizlere sohbetlerinde lafı iş arkadaşlarına, amirlerine ve mühendislere getirirdi. Amirlerinden söz ederken saygısını esirgemezdi. Amirleri ve iş arkadaşlarıyla her zaman görüşür, telefon eder geçmiş olsun ziyaretine gider, baş sağlığını hiç ihmal etmezdi.

Komşulardan eş dost ve akrabalardan her daim haberdar olur. Hasta olanları ziyaret eder, cenazelere katılır ve taziyeleri ihmal etmezdi. Geçmiş olsun ziyaretinde bulunmak ve taziyeyi yerine getirmek için acele eder ve şöyle derdi: “Hocam ölüye baş ucunda ağlanır” bu akşam taziyemizi yerine getirelim. Birlikte hasta ziyaretlerine ve taziyelere giderek komşu ve tanıdıklarımıza karşı vazifemizi yerine getiriyorduk.                                        Sevgili İsa abimiz, buna benzer birçok konuda  bize örnek olmuştu...

(Devam edecek)

 Efkan VURAL

 Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

Celalin Penceresinden

 

29 Mayıs 2021 Cumartesi

Güzel İnsan İsa ÇELİK-2

                              Güzel İnsan İsa ÇELİK

Tam bir yıl önce aramızdan ayrılıp Hakka yürüyen çok sevdiğimiz komşumuz güzel insan İsa ÇELİK abimizin hayat öyküsünü sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum.   İsa Çelik’in hayatıyla ilgili ve kendisine özgü birçok özellikten söz edeceğim sizlere.      İlk önce İsa ÇELİK’İ en fazla öne çıkaran özelliğiyle başlamak istiyorum.  

     İsa abinin üç evladından biri engelli olup, onun normal bir kişi gibi hayata bağlanması için uğraşmıştır. Engelli oğlunun yaşamını ikame etmek üzere yılmadan bıkmadan seferber olmuştur.


                                   
Oğlum Celal Bana Allah’ın Emanetidir.

Yüce Allah İsa abiye 3 evlat vermiştir. Evlatlarının en büyüğü sevgili “Celal ÇELİK” 20 yaşlarında “Freidreich Ataksisi” rahatsızlığı sonucu engelli bir kişi olarak hayatını sürdürmeye çalışacaktır.                                               

1993 yılında böyle bir engellilik karşısında çaresiz baba İsa ÇELİK, oğlunu bağrına basıyor.                                                                                                                                   İsa ÇELİK, oğlunun Allah’ın bir emaneti ve imtihanı olarak görüyor ve perişan bir halde olan eşine şöyle diyor: “Oğlumuz Celal bize Allah’ın bir emanetidir, Yaşadığım sürece oğlumuza hizmet etmek için; Allah’a söz veriyorum.” Bundan sonra İsa ÇELİK oğlu için hayata tutunuyor ve mücadelesi hastalığı ağırlaşana kadar sürüyor.                                                                                                   

     İsa abi oğluna engelli olduğunu hissettirmeden onu yaşama bağlamaya gayret göstermiştir. Kendi yaşam alanını kısıtlayıp tamamen oğluna göre hareket eden baba İsa ÇELİK, oğlu için henüz emeklilik süresinin sonunu beklemeden işinden ayrılıp emekli olmuştur. Sırf engelli oğluna daha iyi bakabilmesi için emekliye ayrılmıştır.

İsa ÇELİK’in oğlu Celal’e yaptıkları saymakla bitmez. Celal Çelik’in çocukluk ve gençlik yılları normal bir şekilde devam etmekteyken, üniversitede okurken yürüme bozukluğu ve dengesizlikle ortaya çıkan rahatsızlığı ciddi bir boyut kazanır. İki yıllık okulunu bu rahatsızlığıyla birlikte tamamlar.

Okulu bitirdikten sonra rahatsızlığı daha da artmıştı. Sonunda çare aramak üzere Ankara Dışkapı Hastanesinde 1 ay tedavi görür.                                                    

  Tedavi sonrasında doktorların bu hastalığın ömür boyu süreceğini ve gün geçtikçe zamanla daha fazla ilerleme kaydedeceğini ve sonunda yatalak olarak hayatını sürdürmek mecburiyetine kalacaklarını söyler.                                     

  Üstelik doktor pervasızca hiçbir işte çalışamaz diyordu.                            

    Hastanede baba İsa ÇELİK ile doktorlar arasında uzun bir görüşme ve sert  konuşmalar olmuştur.                                                                                                        Bu bölüme girmeden devam edeceğim. Ancak şunu belirteyim ki, doktor önceki açıklamasının hatalı olduğunu kabullenerek, Celal’in  iyileşebileceği şeklindeki açıklamalarıyla ve ikna yoluyla bir müddet sonra  taburcu oldular.

İsa ÇELİK engelli oğluyla eve geliyor. Eşi Nuriye hanımla birlikte üzgün ve bitkin bir şekilde birbirlerine kakıyorlar. Anne Nuriye hanım hünkür hünkür ağlıyordu.

Ümitlerin tükendiği ve morallerin sıfırlandığı o anda İsa ÇELİK, eşi ve oğluna şöyle diyor: “Allah bize bu evlatları verdi. Celal yavruma da bu rahatsızlığı verdi. Ben Allah’a söz veriyorum, yaşadığım sürece oğlum Celal’e bakacağım. O bana Allah’ın bir emanetidir, artık.

O günden itibaren İsa ÇELİK, oğlunun bir dediğini iki yapmamıştır.                 

  İsa ÇELİK engelli oğlunun işe yerleşebilmesi için büyük bir mücadele vermişti.

Allah Çelal ÇELİK’e  Karel firmasında işe girmesini nasip eyledi. Celal firmada başarılı bir tekniker ve kart tasarımcısı olarak görevini başarıyla sürdürür. Elektronik kartları düzenleyerek şirkette önemli bir konuma gelmişti. Patronu Celali çok sever ve takdir ederdi.

İşte bu başarıya ulaşması için baba İsa ÇELİK her sabah oğlunu işe bırakır ve akşamleyin işten alırdı. Yıllarca bıkmadan usanmadan oğluna özel servislik yapmıştır.

Celalin bir ihtiyacı karşısında günün hangi saatinde olursa olsun hemen yanına koşar imdadına yetişirdi.

Karel firmasının patronları ve yöneticileri, engelli oğluna titizlikle bu denli ilgilenen baba İsa ÇELİK’i takdir ederler ve hürmet gösterirlerdi.

İsa ÇELİK, işini ihmal etmeden her gün erkenden Celal’i işe bırakır ve kendi işine giderdi. İşten çıkınca gider Celali alır eve götürürdü.

Evde oğlunu lavaboya taşır tıraş eder ve temizliğini yapardı. Oğlunun tüm ihtiyaçlarını yerine getirdikten sonra kendine ve eşine zaman ayırırdı.

Oğlu Celal’le daha çok ilgilenmek için erkenden emekli olan İsa ÇELİK’in tüm gayreti oğlu için olmuştu.

Zaman zaman İsa abinin bana söylediği şu sözler kulağımda çınlar:

Hocam, ben kendimi Celal’e adadım. O ne derse onu yaparım. Ben Allah’a söz verdim, Celalim’e hizmet edeceğim. İnşallah.

Evlatlar babaya hizmet eder diye düşünürüz. Ama burada tam tersi görülmüştür. Baba oğluna hizmet ediyordu.

İsa ÇELİK, yaşına, astım ve şeker hastalığına rağmen oğluna hiçbir zaman engelli olduğunu hissettirmeden hizmet etmiştir.

İsa ÇELİK, kalp, şeker ve astım rahatsızlıklarıyla ilgili sürekli ilaç alarak ömrünü idame etmiştir.

Yıllarca  hem oğluna ve hem de kendisine bir hemşire edasıyla her gün saat 22:00’da şeker iğnesi yapardı.

Bir gün hocam dedi, Celal’e iğne yapardım, hiç aklıma gelmezdi, aynı iğneyi kendime de yapacağımı.

Bende kendisine iğneleri nasıl oluyor da karıştırmıyorsun. Derdim.

İsa ÇELİK, iğneler için alarm kurardı. Buzdolabından iğneyi çıkarırdı.20 dakika sonra iğneyi yapardı. Yıllarca bu işi hiç şaşmadan yapmıştı.

2010 yılında oğlu Celal, emekli oldu.

İsa ÇELİK, memleketi Konya Ereğli’den bir ev alarak yazları Ereğli’de geçiriyordu.

Orada da oğlunu memnun etmek için uğraşıyordu. Çarşıda dolaştırıyor, Ulu Camiye Cuma namazına götürüyor. Ayrancı’ya köyleri Kavuklara, İvriz’e parka ve pikniğe getiriyordu. Bütün bunları üşenmeden oğlunun mutlu olması için yapıyordu.

Oğlu Celal, şeker komasına girerek hastanede yoğun bakım ve serviste bir ay kaldığı sürece İsa ÇELİK her gün hastaneye gider oğlu için dua eder ve çok tedirgin olur.

Bundan sonra oğlunun hizmeti daha da zorlaşır.

Her şeye rağmen İsa ÇELİK oğluna hizmette hiçbir eksiklik yapmaz.

Uzun zaman oğlunu yalnız bırakmaz yanı başından ayrılmazdı.

İsa ÇELİK kendi sosyal yaşamını daha da kısıtlayarak, oğlu için yaşamak istiyor ve ona her daim yardım ediyordu.                                                                    

      Bıkmadan usanmadan….

Efkan VURAL

 Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

Celalin Penceresinden

 

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةِ أَشْيَاءَ مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ

Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: “İnsan Öldüğü zaman (bütün) amel(ler)i kendisinden kesilir. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mu'min evlâd."” (

M                                   (Müslim, Vasiyyet,14) 

 

28 Mayıs 2021 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 28.05.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:YÜCE ALLAH, MÜMİNLERİN YARDIMCISIDIR

              YÜCE ALLAH, MÜMİNLERİN YARDIMCISIDIR




Muhterem Müslümanlar!

Hicretin beşinci yılıydı. Uhud’da isteklerine ulaşamayan

 müşrikler, son kez Medine’ye büyük bir saldırı kararı almışlardı.

 Durumdan haberdar olan Peygamberimiz (s.a.s), her zaman

 olduğu gibi ashabıyla istişare etti. Savunma savaşı yapılmasına

 ve Medine çevresine hendek kazılmasına karar verildi.

 Müminler el birliğiyle hendeği kazarken büyük bir kaya

 parçasına denk geldiler. Bu devasa kaya ne yerinden oynuyor ne

 de parçalanabiliyordu. Ashabın ümidi tükenirken Resûl-i Ekrem

 (s.a.s) çıkageldi. O, bir yandan arkadaşlarının kırmakta

 zorlandığı kayayı parçalıyor diğer yandan da o günün şartlarında

 düşünülmesi bile zor olan, Kisrâ’nın, Kayser’in şehirlerinin

 fethedileceğini müjdeliyordu.[1]

Aziz Müminler!

Ashab-ı kiram, Allah Resûlü (s.a.s)’in bu müjdesine nail olmak için İslam’ın evrensel mesajlarını diyardan diyara taşıyordu. Anadolu’muzda ilk defa İyâz b. Ganem ve Halid b. Velid’in de içinde bulunduğu sahabe ordusu Diyarbakır’a İslam’ın kutlu sancağını dikiyor, bu şehri Anadolu’nun İslam’a açılan ilk kapısı haline getiriyordu. Sahabe şehri Diyarbakır o günden beri Müslümanların kalbi, İslam’ın kalesi olmaya devam ediyor elhamdülillah.

Kıymetli Müslümanlar!

İslam ile müşerref olan ve devraldığı İslam sancağını bir daha bırakmayan aziz milletimizin î’lây-i kelimetullah aşkı, Allah’ın adını yüceltme gayreti hiç eksik olmamıştır. Bu uğurda yılmadan, yıkılmadan, seferden sefere, zaferden zafere koşan şanlı ecdadımız, Malazgirt Zaferi ile Anadolu’yu bize vatan kılmıştır. İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, şu kutlu müjdesine nail olmuştur: Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır! Ve o asker, ne güzel askerdir![2]

Değerli Müminler!

İstanbul’un fethi sadece bir şehre hâkim olmaktan ibaret değildir. Bu fetih, Peygamberimizin müjdesi, ashab-ı kiramın arzusu,  Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin hayali ve ecdadımızın sevdasıdır. Bu fetih, çağ kapatıp çağ açan yeni bir altın dönemin başlangıcıdır. Bu fetih, Mekke, Medine ve Kudüs ile İstanbul’u kardeş kılan bir zaferdir.

Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:Müminlere yardım etmek, üzerimizde bir gerekliliktir.[3] Hamd olsun ki, Rabbimizin yardımı daima, hak ve hakikatten ayrılmayan, mazlum ve mağdurların yanında yer alan aziz milletimizle beraber olmuştur. Asırlardır milletimizin her cephede kazandığı zaferler bunun en büyük şahididir.

Aziz Kardeşlerim!

Bugün bize düşen, ecdadımızın aziz hatırasını ve şanlı mirasını gelecek nesillere aktarmaktır. Din ü devlet, mülk ü millet yolunda var gücümüzle gayret göstermektir. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermemektir. Unutmayalım ki girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. Yedi düvel de üzerimize gelse, vatanımızı bölemeyecek, bayrağımızı indiremeyecek, ezan-ı Muhammedi’yi dindiremeyecektir.  نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ   Yardım Allah’tandır ve Allah’ın yardımı ile fetih yakınlaşır.[4]



[1] Nesâî, Cihâd, 42.

[2] Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325.

[3] Rûm, 30/47.

[4] Saf, 61/13.

 Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

KAYNAK:

27 Mayıs 2021 Perşembe

Güzel İnsan İsa ÇELİK-1

 

                              Güzel İnsan İsa ÇELİK

Tam bir yıl önce bugün aramızdan ayrılıp Hakka yürüyen çok sevdiğimiz komşumuz güzel insan İsa ÇELİK abimizin hayat öyküsünü sizlerle paylaşmak istedim.

İsa ÇELİK büyüğümüz sıradan biri değildi. Onu tanıtmakla bizler güzel bir hayat örneğini görme şansını yakalamış olacağız.

Değerlerin zayıfladığı günümüzde güzel bir insanı tanıtarak, az da olsa değerlerimizi güçlendirmeye gayret etmiş olacağız.

İsa ÇELİK abi ile 2003 yılında komşu olmayı Allah bize nasip eyledi. Kendileriyle sayısız anılarımız oldu.

Yeri geldi bir abi, bir amca ve hatta bir baba oldu bizlere, çocuklar içinde iyi bir dede olmuştu.

Son yıllarda sağlığı bozulan İsa ÇELİK büyüğümüz 27 Mayıs 2020 Çarşamba günü Hakkın rahmetine kavuşmuş ve cenazesi 28 Mayıs Perşembe günü Sincan Çimşit mezarlığında defnedilerek, sonsuz alem olan Ahirete uğurlanmıştı.

Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.

Büyüğümüzün vefatı nedeniyle yakından uzaktan cenazeye ve taziyeye gelen akraba, dost, arkadaş ve meslektaşlarını bir  komşu olarak karşılarken, onların dillerinden İsa abi için çok güzel ifadeler dökülüyordu.

Onun için güzel sözler dile getiriliyordu.

Herkes onun iyi bir insan olduğunu ve onunla ilgili kısa bir anısını anlatıyordu.

Yakınları ve yeğenleri İsa ÇELİK’in kendileri için çok farklı bir yere sahip olduklarını söyleyerek, onu ve yaptıklarını  hayatlarında hiç unutamayacaklarını ifade ediyorlardı.

Komşularımız, dost ve işyeri arkadaşları İsa ÇELİK’in ender rastlanan kişiler arasında bulunduğunu, böyle dürüst, temiz ve yardım sever bir insanla   zor karşılana bileneceğini söylüyorlardı.

 İsa ÇELİK’in  yardımsever, iyilik sever, çok merhametli, ayırım yapmadan herkesin derdiyle ilgilenen bir kişi olduğu ortak bir kanaat olarak dile getirilmişti.

Cenazeye gelen kişilerin bu güzel ifadeleriyle  birlikte, duygu yüklü olduğumuz o gün büyük bir değerimizi yitirdiğimizi fark ederek içimden İsa abiyi gelecek kuşaklara anlatmanın uygun olacağını düşünmüştüm.

İşte o günkü bu duyguyla yazıyı yazmaya niyetlendim.

Ama yazıyı vefatının acısı üzerine hemen yayınlamayıp, bir yıl sonra  ölümünün birinci yılında yayınlamayı uygun görmüştüm.

İnşallah yazıyı bir dizi halinde yayınlamaya çalışacağız. Umarım faydalı bir çalışma olur.

           


                                         Konyalı Koca Usta İsa ÇELİK

İsa ÇELİK,1948 yılında Konya’nın Ayrancı ilçesinin Kavuklar köyünde dünyaya geldi.

İsa ÇELİK, Çanakkale gazisi olan dedesinin adını almıştır.

Küçük yaşından itibaren ailesinin tüm işlerine yardım etmiştir.

Ailenin iş yükünün fazla olması nedeniyle babasına tarım işlerinde

yardım eder, bir çok işi yaparak kabiliyetini ortaya koyardı.

Derslerindeki başarısı çok iyi olmasına rağmen, babası onu ortaokul 1.sınıftan sonra okula göndermez.

Ailenin işlerini üstlenirken okul ve eğitim hayatını küçük yaşta sonlandırır.

İsa ÇELİK, çok yetenekli biri olduğu için, hayatında bir çok başarılı işler yapmıştır. Daha küçük yaşlarında hayvanları güderek bağ ve bahçe işlerinde babasına yardım ediyordu.

Gençlik yıllarında biçer döver ile  tarlaları biçerdi. Tır şoförlüğü de yapmış olan İsa ÇELİK ailesine çeşitli katkılarda bulunmuştur.

Daha sonra Türkiye Şeker Fabrikalarına  işçi olarak çalışmaya başladı.

Arkadaşları fabrikada kendisine “Koca Usta” diye hitap ederlerdi.

Yıllarca şeker fabrikalarında “Baş Sandör” ve ustabaşı olarak  ülkemizin çeşitli bölgelerinde şeker fabrikalarına ve şahıslara yüzlerce kuyu açmıştı.

Anılarını bizimle paylaştığı eski  günlerde  köylerde açtıkları su kuyularının hikayelerini bıkmadan dinlerdik İsa abiden.

Suyun yerden çıkarılmasının heyecanını anlatırken İsa abinin  o anki mimiklerini görmeliydiniz.

Kuyu sahiplerinin sevincini bir başka güzellikle dile getirirdi. Bazı bölgelere yıllar sonra gittiğinde gördükleri manzarayı da anlatması gözümün önünden gitmez.  Şöyle ki, kuyuyu açmadan önceki durum ve sonrası bambaşkaydı. Öncesi kuru bir arazı, sonrası yemyeşil bahçe ve sebzelikler ağaç ve meyvelikler. Bu farklılığı ne büyük mutlulukla anlatırdı.

Tabi bu arada kuyudan su çıktığında da kuyu sahiplerinin ziyafet ve iltifatlarını  ballandırarak anlatıp, onlara olan teşekkürlerini dile getirirdi. İnanın şu an anlattıklarının hepsi gözümün önünden bir bir geçmektedir.

Aylarca karavana da kaldıklarını orada yaşadıklarını durmadan  anlatırdı bize…

 Orada bir çok kişiye ve yolcuya  ikramda bulunduklarını çay içip sohbet ettiklerini, o yıllarda telefon yok iletişim yok arada mektup gönderirdi ailesine.

Babasına yazdığı mektuplarda yanlış hatırlamıyorsam zarfın içine bir miktar para sıkıştırarak babasının sevgisini kazanmak isterdi.

Geçmişte yaşadıklarını ve gördüklerini anlatırken bir gün ona, abi dedim senin bu anlattıkların tam bir belgesel nitelikte gel bunları videoya çekelim gelecek nesillere aktarılsın.

Teklifimizi iyi karşılayan İsa abimizle üç beş video çekme fırsatı bulduk.

Bu videoları oğlu sevgili Celal ÇELİK, Youtube sayfasında yayınlamıştı.

Daha birçok belgesel nitelikli videolar çekmeyi düşünüyorduk, rahatsızlığı  nedeniyle bu işi  tamamlayamadık.

Kış gecelerinde dinlediğimiz ders verici ilginç ve güzel öykülerin yanında geceyi Nuri’ye ablanın hazırladığı meşhur “Arap Aşı” çorbasını içerek taçlandırırdık.

Bunun gibi bir çok kez bir araya gelmişliğimiz olmuştu sayıdeğer  İsa Abi ve Sevgili Celal ÇELİK’le …

(Devam edecek)

Efkan VURAL

 Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

Celalin Penceresinden