29 Haziran 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 29.06.2018 Tarihli Cuma Hutbesi:EVLADIN ANNE-BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARINDAN BİRİ: GÜZEL İSİM



EVLADIN ANNE-BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARINDAN BİRİ: GÜZEL İSİM

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) hayatın her aşamasında İslami değerlerin gözetilmesine önem verirdi. Zira o, bizlere kulluk şuurunu, nezaket ve zerafeti öğretmek üzere gönderilen bir Peygamberdi. Onun, hayatın her anını anlamlı kılmaya yönelik bu hassasiyeti, bir bebeğe isim koymada dahi kendini gösterirdi. Öyle ki iki güzide torununa güzel, zarif ve iyi anlamlarına gelen Hasan ve Hüseyin isimlerini vermişti. Bunu yaparken onları önce şefkatle kucaklayıp bağrına basmıştı. Ardından da sağ kulaklarına ezan, sol kulaklarına kâmet okumuştu. Hayırlı ve bereketli bir ömür geçirmeleri için minik yavrulara dua etmişti.[1]

Kardeşlerim!

Peygamberimiz (s.a.s) okuduğu bu ezan ve kâmetle aslında bebeğin kulağına yaratılış gayesini fısıldıyordu. Ona imanı ve İslam’ı, hâsılı tevhidi telkin ediyordu. Ömrü boyunca sadece Allah’a kul olması gerektiğini öğretiyordu. Allah Resulü (s.a.s) verdiği güzel ve anlamlı isimle de çocuğa bir istikamet çiziyordu. Hayatı boyunca hayrın ve iyiliğin hizmetkârı olmasını öğütlüyordu.  
Aziz Müminler!

Kur’an’ın ifadesiyle çocuklarımız, gözlerimizin nurudur. Kalplerimizin sürûrudur. Yüce Rabbimizin bizlere birer lütfu ve emanetidir. Kız ya da erkek fark etmez, dünyaya gelen her bebek özeldir, değerlidir. Allah onu yeryüzünün en şerefli varlığı, halifesi olarak yaratmış ve biz yetişkinlere emanet etmiştir. Salih bir kul, iyi bir insan olması için emek vereceğimiz bu yavru, kendine yakışır bir karşılamayı hak eder. Bu karşılamanın ilk adımlarından biri ona güzel bir isim vermektir.

Kardeşlerim!

Çocuk, anne kucağında dünya nimetlerini tatmaya başladığı gibi, adıyla da ebedi âleme kadar uzanacak bir kimliğe kavuşur. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur. “Siz kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız. Öyleyse çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.”[2]

Bu hadis-i şerif bizlere öğretmektedir ki, insan telaffuzu da anlamı da güzel olan isimlere layıktır. İnsanın bedeni, izzet ve onuru saygın olduğu gibi onun kimliğini ifade eden ismi de saygındır, hürmeti hak eder. İnsana ömrü boyunca hoşlanmayacağı bir isim vermek şöyle dursun onu kötü lakapla bir defa dahi olsun çağırmak dinimizce yasaklanmıştır. Yüce Rabbimiz “Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın”[3]  buyurarak bizleri bu konuda uyarmıştır.

Muhterem Müslümanlar!

İsim bir inancın, bir medeniyetin, bir kültürün yansımasıdır. Kaynağını din-i mübin-i İslam’dan alan medeniyetimizin isme verdiği önem hepimizin malumudur. Geçmişten günümüze milletimiz, evlatlarına başta Peygamberimiz olmak üzere tarihimizde iz bırakan nice büyüklerimizin ismini vermeyi onur vesilesi saymıştır.

Geleneğimizde isim her şeyden önce kişiye insan olarak değerini, varlığının anlamını ve medeniyetini hatırlatan bir unsurdur. İsimde asıl olan sadece kulağa hoş gelmesi değildir. Bununla birlikte sahibini ahlaki olgunluğa, yüce bir karaktere ulaştıran bir mana taşımasıdır. Bu doğrultuda Peygamber Efendimiz, İslam inancıyla bağdaşmayan, insan şerefine yakışmayan, şiddet ve nefret içeren isimleri değiştirmiştir.

Kardeşlerim!

Çocuklarımıza Müslüman olduklarını her daim hatırlatacak, dini ve milli değerlerimize uygun, anlamlı isimler verelim. Onların beslenme ve eğitimlerinden sorumlu olduğumuz gibi güzel isimlere sahip olmalarından da sorumlu olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım. İnancımıza ve kültürümüze uymayan isimlerin yavrularımızın değer dünyalarını tahrip edeceğini unutmayalım. Evlatlarımıza verdiğimiz isimler, onlara ahlak, edep, şuur ve ideal aşılasın, bir pusula gibi ömürleri boyunca iyiliğe, güzelliğe, hayra davet etsin.




[1] Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 45; Edeb, 109; Edebü’l-müfred, 286.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb, 61.
[3] Hucurât 49/11.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:

22 Haziran 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 22.06.2018 Tarihli Cuma Hutbesi :YAZ KUR’AN KURSLARI VE ÖNEMİ


YAZ KUR’AN KURSLARI VE ÖNEMİ



Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır…”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İnsanoğlu ebediyete irtihal ettiği zaman amel defteri kapanır. Şu üç kişinin defteri ise kapanmaz ve bunlara sevap yazılmaya devam eder: Ardında sadakayı cariye, yani kalıcı bir hayır bırakan kişi. İlmini insanlığın hayır ve hizmetine sunan kişi. Kendisine hayır duada bulunan bir evlat yetiştiren kişi.”[2]

Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz, Âlemlere Rahmet Peygamberimiz (s.a.s) aracılığıyla insanlığa muhteşem bir kitap lütfetti. Bu kitap, bize yaratılışımızın hikmetini, varoluşumuzun gayesini öğretti. Hayatın imanla anlam bulacağını, insanın kulluk ile yüceleceğini haber verdi. Müminler, on dört asırdır bu kitabı zihin ve gönüllerine nakşetti. Ona sarsılmaz bir imanla, derin bir muhabbetle bağlandı. İşte bu kitap, hidayet rehberimiz ve kurtuluş reçetemiz olan Kur’an-ı Kerim’dir.

Aziz Müminler!

Kur’an-ı Kerim, Yüce Rabbimizin biz müminlere en büyük hediyesidir. Kur’an-ı Kerim, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bize bıraktığı en yüce emanettir. Bu yüzden müminler olarak zihnimizi ve gönlümüzü onun ışığıyla aydınlatırız. Günümüzü ve yarınımızı onun rehberliğinde inşa ederiz. Kur’an’ın rahmet yüklü mesajlarını, helal ve haramlarını göz aydınlığımız olan yavrularımıza da öğretmek için gayret gösteririz.

Zira biliriz ki çocuklarımız, Yüce Allah’ın bize en büyük emanetlerindendir. Onları kendini ve Rabbini bilen, sorumluluklarının farkında olan, milletine ve insanlığa faydalı nesiller olarak yetiştirmek ise her anne babanın evladına karşı en önemli vazifesidir. Peygamberimiz (s.a.s)’in “Hiç bir anne baba çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[3] hadisi gereği yavrularımıza imanı ve İslâm’ı öğretmek, güzel ahlak ile mücehhez kılmak onlara bırakacağımız en büyük mirastır.

Kardeşlerim!

Hayırlı nesiller yetiştirmemize katkı sağlayacak, gözümüzün nuru evlatlarımızı Kur’an’la ve Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek hayatıyla buluşturacak bir zaman dilimi daha başlıyor.  Kur’an kurslarımız, 25 Haziran’da açılıp 17 Ağustos’a kadar devam edecek. “Camide Çocuk Sesi, Vatanımın Neşesi” şiarıyla camilerimiz, bu yıl da milyonlarca çocuğumuz için bir eğitim yuvasına dönüşecek.

Yavrularımız, Yüce Rabbimizi daha iyi tanıyacaklar. İmanı ve İslam’ı tertemiz kalplerine nakşedecekler. Kur’an-ı Kerim’le ve Peygamberimizin örnek hayatıyla daha yakından tanışacaklar. Kur’an’ın istediği, Peygamberimizin de yaşayarak gösterdiği doğruluk ve dürüstlüğü, şefkat ve merhameti, sevgi ve saygıyı, hak ve adaleti, paylaşma ve yardımlaşmayı, kardeşlik ve muhabbeti, hâsılı ahlâkî değerleri daha derinden kavrayacaklar. Kitaplarla dost olmayı, okumanın değerini, ilmin önemini hissedecekler. İstiklalimizin sembolü camilerimizle buluşacaklar. Tevhidin gür sedası ezanlarımızı daha yakından duyacaklar. Körpe dimağlarını ve tertemiz fıtratlarını kötülüklerden koruyacak ibadetleri öğrenecekler.

Kıymetli Müslümanlar!

Her bir camimizde açılacak yaz Kur’an kurslarını fırsat bilelim. Yavrularımızın bu kurslara katılmasına anne-babalar olarak öncülük edelim! Onları Kur’an’ın aydınlığından mahrum bırakmayalım. Kendimiz de çocuklarımıza örnek olacak şekilde Kur’an’ı okumak, anlamak, düşünüp ibret almak ve hayatımıza rehber kılmak için gayret gösterelim. Kitaplar ile ünsiyetimizi artıralım, okuma salonlarımız sayesinde ömrümüze huzur ve hikmet katalım. Yüce Kitabımızın ve Peygamber Efendimizin izinde hayatına yön veren nesiller yetiştirmek için gayret sarf edelim.

Hutbemi Hz. Peygamberin şu hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”[4]




[1] İbrahim 14/1-2.
[2] Müslim, Vasiyyet, 14.
[3] Tirmîzi, Birr, 33.
[4] Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'ân, 15

 Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

15 Haziran 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 15.06.2018 Tarihli CUMA ve BAYRAM Hutbeleri:KULLUK BİLİNCİYLE BİR ÖMÜR GEÇİRMEK & RAMAZAN BAYRAMI

CUMA HUTBESİ:


KULLUK BİLİNCİYLE BİR ÖMÜR GEÇİRMEK




         Cumanız mübarek olsun Aziz Kardeşlerim!

Bir gün Peygamberimiz (s.a.s.)’e, “Allah katında amellerin en kıymetlisi hangisidir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle cevap verdi: “Allah’a en sevimli gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır.”[1]

Bu cevap, ibadet ve kulluğun, iyilik ve ihsanın bir denge ve düzene muhtaç olduğunu haber veriyordu. Rahmet Peygamberi, bu cevabıyla bizlere imanımızın tezahürü olarak Rabbimize ibadet ederken sadeliğe ve sürekliliğe dikkat etmemizi öğütlüyordu. Kulluk bilincimizi bir ömür canlı tutmak için Cenab-ı Hak ile kurduğumuz gönül bağının ibadetlerimizle düzenli olarak beslenmesi gerekiyordu.

Muhterem Kardeşlerim!

Ramazan-ı Şerifin gelmesiyle tarifsiz bir sevinç yaşamış, onu heyecan ile karşılamıştık. Oruca, iftara, sahura, teravihe, mukabeleye kavuşmanın manevî huzurunu yaşamıştık. Bugün Ramazan mektebinin bizi eğiten, yücelten, nefsin arzularına karşı uyaran ve salih amele teşvik eden iklimine veda ediyoruz. Ruhlarımızı ve sofralarımızı bir ay boyunca zenginliği ve cömertliği ile donatan mağfiret ayını uğurluyoruz. Rabbim, bizleri Ramazan’a hakkıyla şahit olan ve Ramazan’ın da en güzel şekilde şahitliğini kazanan kullarından eylesin. Bizleri daha nice mübarek aylara ve bayramlara kavuştursun. 

Aziz Müminler!

Mübarek Ramazan ayında,



     “Müminler kurtuluşa ermiştir, onlar namazlarını huşu içerisinde kılarlar.”[2] ayet-i kerimesine uyarak gece ve gündüz kıyama durduk. Acizliğimizin farkına vararak secdeye kapandık. Kendimizi hesaba çekerek tevbe ve niyazda bulunduk. Sadece bedenlerimizi değil, gönüllerimizi de rahatlatan teravihlere ayrı bir heyecanla koştuk. Sağlığın, zamanın, gençliğin, bir lokma ekmeğin, bir yudum suyun kıymetini yeniden kavradık. Zekât, fitre ve sadakalarımızla kardeşlerimizi sevindirmenin mutluluğunu yaşadık.
Akrabaya, yetime, mülteciye, yoksula ve kimsesize el uzatmanın büyük sorumluluğunu bir kez daha hatırladık. Bir kurban kesilip etleri pay edildiğinde Peygamber Efendimizin, “Ey Âişe, geriye bıraktığın değil, dağıttığın bizimdir.[3] deyişindeki hikmeti kavradık.

Kardeşlerim!



          “Allah tövbeleri çokça kabul edendir.”[4] müjdesi ile bu bağışlanma ayında Rabbimizden af ve mağfiret diledik. İftar anındaki şükür ve dualarımızla, sahur vaktindeki tövbe ve istiğfarlarımızla günahlarımızdan arınmaya çalıştık.



 “Hep birlikte Allah’ın ipine, Kur’ana sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın.”[5] ilâhi emrine uyarak bu rahmet mevsiminde her türlü fitne ve tefrikadan uzak durduk. Bütün farklılıklarımızı unutarak bir olduk, birliğe koştuk. Beraberce oturduğumuz iftar sofraları, omuz omuza kıldığımız teravih namazları, paylaştıkça bereketlenen yardım faaliyetleriyle kardeşliğimizi pekiştirdik.

Kıymetli Kardeşlerim!

Şimdi, Ramazan’ın kazandırdığı güzelliklere sahip çıkma ve onları bütün bir seneye hatta ömre yayma zamanıdır. Hayatımızı disipline eden, kulluk bilincimizi tazeleyen ve maddi-manevi imkânlarımızı insanlığın iyiliği için seferber etmemize vesile olan Ramazan’ı milat kılma vaktidir. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[6] ayetiyle, son nefesimize kadar sorumluluğumuzun devam ettiğini hatırlatan Kur’an-ı Kerim’e uyma zamanıdır.

Muhterem Müslümanlar!

Ramazan’ın huzur ve şuurunu ömrümüze hâkim kılalım. Yüce kitabımız Kur’an’la bağımızı Ramazan’dan sonra da devam ettirelim. Ramazan’da olduğu gibi ailece camiye devam edelim ve mescitlerimizi mahzun bırakmayalım. Sevgimize, şefkatimize, ilgi ve desteğimize ihtiyaç duyan herkesin yanında olalım. Birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, bizi birbirimize düşürerek zayıflatan söz ve davranışlardan ısrarla kaçınalım. Allah hepimize Ramazan’ın mirasına sahip çıkmayı, güzel ahlak ve ibadette daim olmayı nasip eylesin.





[1] Müslim, Salâtü’l-Müsafîrîn, 216.
[2] Müminûn, 23/1-2.
[3] Tirmîzi, Sıfatü’l-Kıyame, 35.
[4] Nasr, 110/3.
[5] Âl-i İmran, 3/103.
[6] Hicr, 15/99.

                                               Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:




RAMAZAN BAYRAMI HUTBESİ:






RAMAZAN BAYRAMI

Kardeşlerim!

Rahmet ve mağfiretiyle gönüllerimizi kuşatan, kul olmanın şuurunu ve ibadetin huzurunu bizlere bir kez daha yaşatan Ramazan-ı Şerifi geride bırakmanın hüznü içindeyiz. Ama aynı zamanda üç ayları, mübarek geceleri ve on bir ayın sultanını ihya ederek böyle kutlu bir bayram sabahına uyanmanın sevincini yaşıyoruz. Bizleri bayrama ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Bayramımız mübarek olsun.

Aziz Müminler!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine, Kur’an’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) bizleri şöyle tarif ediyor: “Bir mümin, diğer bir mümin için âdeta birbirini destekleyen bir binanın tuğlaları gibidir.”[2]

Aziz Kardeşlerim!

Bizler bu bayrama oruçlu günlerden, bereketli iftarlardan, uykusuz sahurlardan sonra ulaştık. Ramazan boyunca sadece Rabbimizin rızasını kazanabilmek umuduyla nefsimizle mücadele ettik. İmsakla başladığımız sabır imtihanını iftarın sevinciyle tamamladık. Teravihin birlik ve beraberliğinden, sadaka ve infakın serinliğinden nasibimizi aldık. Kur’an tilavetiyle ruhlarımızı besledik. Mukabelelerle on dört asır öncesine giderken okuduk, düşündük, ibret ve istikamet edindik. Ramazan sayesinde az ile yetinmenin ve paylaşmanın değerini bir daha kavradık. Nihayet ömür yolculuğumuzun en kıymetli duraklarından biri olan bayrama kavuştuk. Bugün Rabbimizin eşsiz ikramına şükretme, huzur ve mutluluğumuzu paylaşma zamanıdır.

Kıymetli Kardeşlerim!

İslam’ın insanlığa rahmet olan değer ve ilkelerini, Müslüman olmanın şeref ve sorumluluğunu bayramlarda bir kere daha derinden hissederiz. İmsakla nefsinin zaaflarına uzak duran müminler için bu bayram iftarla gelen armağandır. Bayram, maddi ve manevi bir arınmanın ardından fıtrata dönüş, öze yöneliştir. Bayram ibadettir, selâmdır, duadır, sıla-i rahimdir, ülfettir, kardeşliktir. Bayram, dünya telaşından kimi zaman ihmal etiğimiz büyüklerimizi, akrabalarımızı, dostlarımızı ve komşularımızı hatırlamaktır. Bayram, yetimlerin başını okşama, kimsesizlerin kapısını çalma, muhtaçların yüzünü güldürme, hastalarla hemhal olma zamanıdır. Bayrama sevinçle ulaşan her mümine, bu sevinci elinden geldiğince yaymak ve yaralı gönüllere merhem olmak yaraşır.

Aziz Kardeşlerim!

Ramazan’ı fırsat, bayramı mükâfat bilelim. Birbirimize soframızı açtığımız gibi gönlümüzü de açalım. Küskünlüklere ve dargınlıklara son vererek güven ve samimiyet köprüleri kuralım. Önce biz adım atalım, gelmeyene gidelim, aramayanı arayalım. Kine, öfkeye, hasede, fesada sırtımızı dönerek birbirimize sarılalım.
Gelin, bu bayram anne babalarımızın duasını alarak cennete açılan kapılardan geçelim. Acısıyla tatlısıyla hayat imtihanını birlikte yüklendiğimiz eşlerimizin gönlünü yapalım. Yavrularımızı sevindirip ailemiz için emek vererek Allah’ın rızasına erişelim.

Kıymetli Kardeşlerim!

Hususi davetiyle genç yaşlı, çocuk büyük, kadın erkek, zengin fakir, evli bekâr bütün müminleri bayram sabahı musallada bir araya getiren Sevgili Peygamberimize salât ve selâm gönderelim. Bayram namazıyla bütünleşmekten, bayram hutbesiyle aydınlanmaktan ve bayram tekbiriyle tazelenmekten ümmetinin hiçbir ferdini mahrum bırakmayan Peygamberimiz gibi, biz de milletimiz ve ümmetimiz için çaba sarf edelim. Silahların gölgesinde bayram sevincini yaşayamayan, zulüm ve baskı altında inlerken imsakla iftarı ayırt edemeyen nice kardeşimizin kurtuluşu için Yüce Rabbimize dua edelim.

Aziz Müslümanlar!

Gelin bu bayram, 

 “Bütün müminler kardeştir.”[3] ilahî tavsiyesine uyarak birlik ve beraberliğimizi pekiştirelim. Kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için de isteyerek kâmil mümin olma yolunda yürüyelim. Aynı Rabbe, aynı Kitaba, aynı Peygamber’e iman ettiğimizi, aynı kıbleye yöneldiğimizi hatırımızdan çıkarmayalım. Hakiki anlamda bayramın, barışın, esenliğin ve adaletin bizim elimizle yeryüzünde kaim olacağını unutmayalım.

Kardeşlerim!


“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[4] buyuran Cenab-ı Hakkın emrine uyarak, Ramazan süresince elde ettiğimiz manevi kazanımları hayatımız boyunca devam ettirelim. Tıpkı oruçluyken olduğu gibi, her daim Allah’ın koyduğu helal haram sınırlarına riayet edeceğimiz, kendimizi Kur’an’ın yoluna, İslam’ın ve insanlığın faydasına adayacağımız nice bayramlara erişelim. Bayramımız birlik, beraberlik ve kardeşliğimize, İslam coğrafyasının huzur ve selametine, insanlığın kurtuluş ve hidayetine vesile olsun. Amin.





[1] Âl-i İmrân, 3/103.
[2] Buhâri, Salât, 88; Müslim, Birr ve Sıla, 65.
[3] Hucurât, 49/10.
[4] Hicr, 15/99.                                        
 Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

KAYNAK:



13 Haziran 2018 Çarşamba

Peygamberimizin Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var –13



Peygamberimizin  Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var  –13





İnsanlar ihtiyaçlarını gidermek için her gün işlerine giderler ve geri dönerler. İşe gidiş ve geliş esnasında yollarda araçla veya yürümek suretiyle,insanlar  rahat bir şekilde hareket etmek ister.

Her gün evimizden bir çok kere dışarı çıkarız ve tekrar eve döneriz.
Çarşıya,pazara,markete,dükkana, camiye,okula,doktora velhasıl  herhangi bir işimiz için sürekli yollar üzerinde bulunuruz.

Evimizden gideceğimiz yere kadar yolumuz üzerinde bazı engellerle karşılaşırız...

Engeller  henüz evimizin önünden başlar. Kapı önlerinde bırakılan ayakkabı ve çöp kovaları,yük ve eşyalar,merdivenlerde engelleyici  eşyalar,sokaklarda,yaya kaldırımlarında,inşaat atıkları,çöpler vs.

Engelli yürüyüş yollarında bırakılan eşyalar,malzemeler ve park edilen araçlar geçişleri zorlaştırmaktadır.Bunlara dikkat edilmelidir.

Trafik kurallarına uymayan sürücüler yollarda güvenli sürüşü engellemekte ve çeşitli kazalara sebep olmaktadır. Trafik kurallarına uymamak kul hakkına girer.

Köy ve patika yollarında yığınlar halinde  bırakılan odun,ot,toprak vb. atıklar insanlara rahatsızlık vermektedir.

Yola çok yakın dikilen ağaç, çiçek,bitki ve mahsuller insanların ve araçların geçişini zorlaştırır.

Oturduğumuz yerlerde evlerden akan  kirli ve pis kokulu akıntılar çevreye rahatsızlıklar vermekte ve insanları üzmektedir.

Bu ve benzeri bir çok  eziyet verici şeyler insanların yaşamlarını ve yolculuklarını  engellemekte ve sıkıntılar vermektedir.

Bütün bunlar kul hakkına girer. İyi insanlar bu ve benzeri hareketlerde bulunmazlar.

İyi bir Müslüman yaptığı her şeye dikkat etmelidir. Hiçbir kimseye rahatsızlık verecek işleri yapmamalıyız.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in  hadis-i  şerifteki  mesajı  şöyledir:
Ebu Berze dedi ki (Hz.Peygamber’e) Ey Allah’ın nebisi! Bana faydalanacağım bir şey öğret dedim. O da: “Müslümanlara eziyet veren şeyleri yollardan gider.” Buyurdu.

 (Müslim,birr ve sıla,131.132. İbni Mace,edeb,7.)




Peygamberimizin öğüdüne kulak vermeliyiz.İnsanlara  ve  hiçbir canlıya eziyet vermemeliyiz...

Ne mutlu, hiçbir şeye eziyet vermeden yaşayanlara .

Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Celal'in Penceresinden:


Milliyet Blog: