Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِرًا وَاِمَّا كَفُورًا
Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.
İnsan Suresi 3. Ayet
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِرًا وَاِمَّا كَفُورًا
Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.
İnsan Suresi 3. Ayet
Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):HȂDİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
صَلاَةُ الْجَمَاعَةِ أَفْضَلُ مِنْ صَلاَةِ الْفَذِّ بِسَبْعٍ وَعِشْـرِينَ دَرَجَةً
“Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha
faziletlidir”.
(Buharî: Ezan 30; Müslim: Mesacid 249)
KARDEŞLİK, DAYANIŞMA VE DUA VAKTİ
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın;
bölünüp parçalanmayın…”[i]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kim, bir kardeşinin
ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir.”[ii]
Aziz Müminler!
Milletçe zor zamanlardan geçiyoruz. Tek yürek,
yekvücut olup yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Acılarımızı hafifletmeye,
umutlarımızı diri tutmaya devam ediyoruz. Allah’a gönülden bağlı müminler
olarak inancımız odur ki bu sıkıntı bulutları, ilahi rahmet rüzgârlarıyla
dağılacaktır. Hayır ve bereket kapıları dua, kardeşlik ve dayanışma anahtarıyla
açılacaktır. Gönüllerimiz, huzur ve sekînete kavuşacaktır. İman dolu
yüreklerimiz, selamet bulacaktır inşallah. Zira müminlerin velisi ve yardımcısı
Yüce Allah’tır. O, bize bizden daha
yakındır. Her halimizi bilen, bize metanet ihsan eden, gönlümüze ferahlık veren
O’dur.
Kıymetli
Müslümanlar!
Afetler karşısında imanımızdan güç almak, duaya sığınmak, kulluğumuzun bir gereğidir. Evet, bugün gönlümüzü duaya açma, halimizi Cenâb-ı Hakka arz etme vaktidir. Sonsuz kudret sahibinin yardım ve inayetini dileme vaktidir. Yüce Mevlamızın
اُدْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ
“Bana dua edin, duanızı kabul edeyim”[iii] emrine icabet etme vaktidir.
اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۜ
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin”[iv]
buyruğuna
kulak verme, samimi yakarışlarda buluşma vaktidir. Bugün, depremin sebep olduğu
yıkımla mücadele eden milletimiz için Yüce Rabbimizden rahmet, metanet, güç ve
kuvvet dileme vaktidir.
Değerli Müminler!
Böylesi zor zamanlarda millet
olmanın gereği, kardeşlik ruhumuzu canlı tutmaktır. Duyarlı ve samimi olmak,
birbirimizin derdiyle dertlenmektir. Darda kalan kardeşlerimizin işini
kolaylaştırmak, afetle sarsılan dünyalarına güven aşılamaktır. Kimsesiz, yalnız
ve yardımsız olmadıklarını onlara hissettirmek, ellerinden tutmaktır. Bilhassa
çocuklara kol kanat germek, öksüz ve yetimlerin hâmisi olmaktır. Şüphe ve
endişeye, fitne ve fesada asla fırsat vermeden, erdemlerimizi yaşatmanın,
kardeşlik ahlakını yüceltmenin şimdi tam zamanıdır!
Aziz Müslümanlar!
Peygamberlerinin azmi
neticesinde onlara lütfettiği çareyi bize de ihsan etmesi için Yüce Rabbimize
dua edelim. Üzerimize sekînet yağdırması, gönüllerimizi onarması, yaralarımıza
derman olması için O’na yalvaralım. Yüreklerimizi birbirine kaynaştırması,
birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurumuzu daim kılması için O’na niyazda
bulunalım.
Bu vesileyle ahirete irtihal eden
kardeşlerimize Cenâb-ı Hak’tan bir kez daha rahmet, yaralı olanlara acil
şifalar diliyorum. Yüce Rabbimiz, aziz milletimize ve bütün insanlığa bir daha
böyle acılar göstermesin.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.
(Hucurât Sûresi(49) 13. Ayet)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فيِ تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ: إِذاَ اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداَعَى لَهُ ساَئِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى
“Müminler, birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet etme ve birbirlerine
şefkat gösterme konusunda bir vücut gibidirler. Vücudun bir organı rahatsız
olsa, diğer organlar uykusuzluk ve hararette ona ortak olurlar”.
(Malik, Muvatta: Şiir 16.)
MİRAÇ GECEMİZ: İLÂHÎ RAHMET VE SEKÎNET VESİLEMİZ
Muhterem Müslümanlar!
Geçen hafta
milletçe büyük bir felaket yaşadık. Yitirdiğimiz her
bir canın acısıyla yüreklerimiz yangın yerine döndü. Acımızı tarif etmeye
kelimeler kifayetsiz. Allah’a hamdolsun ki dün olduğu gibi bugün de zor zamanımızda
kenetlendik. Âlicenap milletimiz başta olmak üzere duyarlılık gösteren
ülkelerin, depremin ilk anından itibaren maddi manevi imkânlarını seferber etmesi
her türlü takdire şayandır.
Aziz
Müminler!
İnanıyoruz
ki aynı iman ve ruha sahip olduğumuz müddetçe aşamayacağımız hiçbir engel
yoktur. Toplu vurdukça yüreklerimiz Allah’ın yardım ve inayetiyle üstesinden
gelemeyeceğimiz zorluk yoktur. Birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimiz sürece
saramayacağımız hiçbir yara, dindiremeyeceğimiz hiçbir acı yoktur.
Kıymetli
Müslümanlar!
Bu gece, mahzun gönüllerimize ilâhî bir rahmet ve sekînet vesilesi olan miraç gecesini idrak edeceğiz. Yüce Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’i, ömrünün hüzün senesi olarak bilinen çok zor bir döneminde miraç hâdisesiyle teselli etmişti. Âlemlere rahmet Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’i zatının birliğine, büyüklüğüne ve sonsuzluğuna şahit kılmıştı. Bu kutlu yolculuk Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden
bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Hiç
şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”[i]
Değerli Müminler!
Bu mübarek gecede, ellerimizi
semaya, dillerimizi duaya, gönüllerimizi Rabbimize açıp yalvaralım ve diyelim
ki:
رَبِّ اِنّ۪ي
لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ
“Ey Rabbimiz! Bize göndereceğin her hayra muhtacız.”[ii]
رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يٌۙ
“Rabbimiz! Gönlümüze ferahlık ver. İşimizi
kolaylaştır.”[iii]
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَ
“Ya Rabbi! Bizleri bağışla.
Bizlere merhamet et. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.”[iv]
Aziz
Müslümanlar!
Rahmet ve mağfiretin bizleri kuşattığı bu kutlu gecede, dualarımız sadece dillerimizde kalmasın. Sözlü dualarımıza fiili dualarımızı da katalım. Yaşadığımız bu büyük afet karşısında kimsesizlere kimse, çaresizlere çare olmaya devam edelim. İhtiyaç sahiplerine kol kanat gerelim, yetim ve öksüz yavrularımızı bağrımıza basalım. Kardeşlerimizin acısını bir nebze de olsa hafifletmek için elimizden gelen bütün gayreti gösterelim. Deprem bölgelerinin yanında illerimize gelen depremzede kardeşlerimize de ulaşıp destek olalım. İhtiyaç fazlası evlerimizi ve bütün imkânlarımızı karşılıksız olarak onların istifadesine sunalım. Bu zor dönemde fahiş fiyatlarla depremzede kardeşlerimizi, aziz milletimizi istismar edenleri uyaralım. Unutmayalım ki gün, dayanışma ve yardımlaşma günüdür. Vakit, iyilik ve fedakârlık vaktidir. Zaman, Allah Resûlü (s.a.s)’in şu hadis-i şerifini aklımıza ve gönlümüze nakşetme zamanıdır:
“Bir kul,
kardeşine yardım ettiği sürece, Allah da o kula yardım eder.”[v]
Hutbemi bitirirken ahirete irtihal eden her bir kardeşimize
Cenâb-ı Hak’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa, aziz milletimize metanet
diliyorum. Rabbim bizleri her türlü felaketten muhafaza eylesin. Miraç gecemiz
mübarek olsun.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
Bakara Suresi 2. Ayet
GÜN, MİLLETÇE KENETLENME GÜNÜDÜR
Muhterem Müslümanlar!
Millet olarak hepimizin ciğerini dağlayan çok
büyük depremlerle sarsıldık. Ateş sadece
düştüğü yeri değil hepimizin yüreğini yaktı.
Dillerimizde dua, içimizde umutla enkazların
başında bekledik. Canlarımızı kurtarmak,
birbirimize el uzatmak için hep birlikte seferber
olduk.
Aziz Müminler!
Rahmet Peygamberi (s.a.s) bizleri şöyle tarif ediyor:
“Müminler, birbirlerini sevmede,
birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında
diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”[i]
O
halde mümin kardeşlerim! Gün, kenetlenme günüdür. Gün, yardımlaşma ve dayanışma
günüdür. Gün, dua ve niyazla Cenâb-ı Hakk’a sığınma, O’nun engin rahmetini ve
yardımını isteme günüdür. Öyleyse geçmişte olduğu gibi bugün de imanımızın
gereği olarak birlik, beraberlik ve kardeşlik şuuruyla hareket edelim. Birbirimizin umudu, birbirimizin yaşama
sevinci olalım. Depremden etkilenen her bir kardeşimizin yüreğine dokunalım, gözyaşlarını
silelim. Hüzünlerimizi paylaşarak azaltalım. Maddi ve manevi bütün
imkânlarımızla kardeşlerimizin yanında olalım. Yüreklerimiz soğuk kış
gecelerinde ısınacakları bir soba, başlarını sokabilecekleri bir yuva
mesabesinde olsun. Böylesi zamanlarda sağduyumuzu ve sükûnetimizi daha bir
özenle muhafaza edelim. Birlik ve kardeşliğimize zarar verebilecek her
türlü söz ve davranıştan uzak duralım.
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًاۙ اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًاۜ
“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır”[ii]
Evet,
Rabbimizin gönüllerimize sağanak sağanak yağdırdığı inşirah ve umutla, inanıyoruz
ki bu zorluğun da beraberinde bir kolaylık, bu sıkıntının da ardından bir ferahlık
gelecektir. Biliyoruz ki her türlü zorluğu omuz omuza, gönül gönüle aşan aziz
milletimiz, sahip olduğu basiret ve feraseti, Rabbimizin rahmet ve inayeti,
devletimizin kudret ve gayretiyle yine yaralarını saracaktır inşallah.
Bu vesileyle geçmişten günümüze afetlerde
vefat eden bütün kardeşlerimize Cenâb-ı Haktan
rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yüce
Rabbimiz, bizlere bir daha böyle acılar
yaşatmasın. Ülkemizi, milletimizi, İslam
âlemini ve bütün insanlığı her türlü afetten
muhafaza buyursun.
Değerli Müminler!
Depremden etkilenen kardeşlerimizin yaralarını
sarmak için pek çok yardım kampanyasının
başlamış olmasından büyük bir memnuniyet
duyuyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, bu
kampanyalara destek olabilmek amacıyla bugün
Cuma namazı sonrasında depremden etkilenen
illerimiz dışındaki bütün camilerimizde aziz
milletimizin yardımlarına müracaat edilecektir.
Milletimizin sevgi ve muhabbet yüklü bu
yardımları kardeşlerimize ulaştırılacaktır.
Cenâb-ı Hak bütün yardımları yüce dergâhında
kabul buyursun.
İMANIN GEREĞİ:
SALİH AMEL VE GÜZEL AHLAK
Muhterem
Müslümanlar!
Yüce Rabbimizin rızasına ve ebedi kurtuluşa
erebilmenin temel şartı imandır. İman, Allah’ın varlığına ve birliğine, O’nun
peygamberlerine, meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kaza ve kaderin
Allah’tan olduğuna gönülden inanmaktır. İman aynı zamanda insanın Rabbine karşı
samimiyeti ve ona verdiği sadakat sözüdür. Güven ve huzur içinde yaşama
isteğidir.
Aziz Müminler!
İmanın göstergesi ve hayata yansıması salih ameldir. Salih amel, imanla verdiğimiz kulluk ahdine vefa göstermek, bütün benliğimizle Allah’a teslim olmaktır. İmanımızı, özümüze, sözümüze, davranışlarımıza yansıtmaktır. Kendimizle, ailemizle ve çevremizle barış içerisinde yaşamaktır. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de imanla salih ameli birlikte zikretmiş ve imanını salih amellerle güzelleştirenleri şöyle müjdelemiştir:
“İman
edip salih amel işleyenler bilmelidirler ki, biz güzel iş yapanların
karşılığını asla zayi etmeyiz.”[1]
Kıymetli Müslümanlar!
İmanımızı kemale erdiren ise müminin en temel özelliği olan güzel ahlaktır. Güzel ahlak, peygamberlerin vahiyden sonra ümmetlerine bıraktığı en büyük mirastır. Ahlâkî erdemleri kuşanmak, kötü davranışlardan kaçınmak, mümin için vazgeçilmez bir sorumluluktur. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا
“Müminlerin
iman bakımından en olgunu, ahlaken en güzel olanıdır.”[2]
Değerli Müminler!
Bizler, Rabbimizin
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”[3]
diye övdüğü ve güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderdiği[4]
bir peygamberin ümmetiyiz. Öyleyse ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s) gibi bizler de imanımızı hayatımızın her alanına
yansıtmaya, onun yüce ahlakını kuşanmaya gayret edelim. İmanın aile hayatına
yansıması iffettir, nezakettir, sevgidir, merhamettir; birbirini üzmekten ve
kırmaktan kaçınmaktır. İmanın ticaret hayatına yansıması doğruluktur,
dürüstlüktür; hak etmediğine el uzatmamak, hak edenin karşılığını eksiksiz
vermektir. İmanın sosyal hayata yansıması saygıdır, güvendir. İmanın eğitim
hayatına yansıması bildiğiyle amel etmek, bilgi ve tecrübesini insanlığın
faydası için kullanmaktır. Hayırlı nesiller yetiştirmek için mücadele etmektir.
Hâsılı imanın hayatımıza yansıması Allah’ın emirlerine titizlikle riayet etmek
ve onun yarattığı mahlûkata şefkat nazarıyla bakmaktır.
Aziz Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz iman ve salih amelle huzuruna varacak olan müminleri şöyle müjdelemektedir:
وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ
“Kim de O’na salih ameller
işlemiş bir mümin olarak gelirse, işte onlar için yüksek dereceler vardır.”[5] Öyleyse, zamanın Ramazan’a aktığı bu ayları güzel
başlangıçlara vesile kılalım. İmanımızla uyuşmayan eylemlerimizi terk edelim.
Bu dünyadan göç etmeden önce kendimizi hesaba çekelim. İmanımızı sâlih amel ve
güzel ahlakla taçlandıralım. Unutmayalım ki kabre konulduğumuzda herkes ve her
şey dönüp gidecek, yalnızca imanımız ve yaptığımız amellerle baş başa
kalacağız.[6]
Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum:
“Allah’ım! Senden güzel ahlakla
bezenmiş sağlam bir iman ve ebedi kurtuluşa ulaştıracak ameller bahşetmeni
istiyorum.”[7]