30 Ekim 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 30.10.2020 Tarihli Cuma Hutbesi:PEYGAMBERİMİZ VE ÇOCUK

                                            PEYGAMBERİMİZ VE ÇOCUK




Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: Servet ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.”[i]

Aziz Müminler!

Çocuk, bize bahşedilmiş nimetlerin en sevimlisidir. Yuvalarımızın en masum misafiri, hanelerimizin bereketidir. Onlar, hayatımızın neşesi, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle göz aydınlığımızdır. Amel defterimizi daima açık tutacak olan iyilik kaynağımızdır. En nadide emanetimiz, varlığı ve yokluğu ile imtihan vesilemizdir.

Kıymetli Müslümanlar!

Çocuklarımızla ilişkilerimize yön veren en değerli rehberimiz, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizdir. O, yaratılmışlar içinde en çok çocukları sevmiştir. En çok çocuklara açılmıştır onun merhamet yüklü yüreği. Çocukların başını okşayarak, onları bağrına basarak, öpüp koklayarak göstermiştir engin merhametini. Çocukları ve torunlarının yanı sıra etrafındaki tüm çocuklar onun şefkatinden doyasıya nasiplenmiştir. 

 

Değerli Müminler!

Resûl-i Ekrem, çocuklara değer verir, onlara değerli olduklarını hissettirirdi. Yanı başında çocuklara yer ayırır, bir şey ikram ederken önce çocuklardan başlardı. Yanlarından geçerken selâm verip hatırlarını sorardı. Bazen onlarla şakalaşır, hatta oyunlarına eşlik ederdi. Üzülmelerine, güven duygularının zedelenmesine müsaade etmezdi. Hangi hatayı işlemiş olursa olsunlar, onları sabırla dinler, öğütler verirdi. Kız çocuklarına ve yetimlere ayrı bir önem verir, onları en aziz emanet bilir, hor görülmelerine asla izin vermezdi. Peygamberimizin bütün gayreti çocukların şahsiyetli bir şekilde büyümeleri, imanlı ve güzel ahlaklı bir nesil olarak yetişmeleri içindi. 

Aziz Müslümanlar!

Bugün insanlık Peygamber Efendimizin çağları aşan örnekliğine her zamankinden daha fazla muhtaçtır. O halde “Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.”[ii] buyuran Sevgili Peygamberimize kulak verelim. Özümüzle, sözümüzle, davranışımızla çocuklarımıza örnek olalım. Onları ilgimizden ve sevgimizden mahrum bırakmayalım. Şefkat ve merhametle, Allah’a kulluk ve sorumluluk bilinci ile yetiştirelim. Maddi ihtiyaçlarının yanında manevi ihtiyaçlarını da gözetelim. Unutmayalım ki çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi, verilen ahlak ve değer eğitimi dünya ve ahiretimiz için en hayırlı yatırımdır.



[i] Kehf, 18/46.

[ii] Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.

 

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri2

HAFTANIN HADİSİ

28 Ekim 2020 Çarşamba

Peygamberimiz ve Çocuk

 Peygamberimiz ve Çocuk




Ülkemizde ve İslam aleminde Peygamberimizin doğumu olan Rebiül-Evvel ayının 11.günü, Mevlid-i Nebi (Peygamberin Doğumu) kutlamaları yapılır.

Peygamberimizin doğumu münasebetiyle onu bir kez daha hatırlıyor ve örnek davranışlarını kendimize rehber ediniyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Mevlid-i Nebi kutlama haftası nedeniyle bu yılki temayı “Peygamberimiz ve Çocuk” olarak belirlemiştir.

Peygamberimiz Hz.Muhammed her yönüyle örnek almamız gereken şahsiyettir.

Müslümanların dünya ve ahiret hayatıyla ilgili dini yaşantılarında örnek olmaları gereken Hz.Muhammed için Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“"And olsun ki, Allah'ın elçisi (Hz. Muhammed), sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. (Ahzab Suresi, 21. Ayet).

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür ” (Hud suresi,112.ayet)

“(Ey Muhammed) seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”

( Enbiyâ Suresi,107. Ayet)

“Muhammed Allah'ın elçisidir…” (Fetih Suresi 29. Ayet)

 “…Sen af yolunu tut. İyiliği emret ve cahillere aldırış etme.” (Araf suresi, 199.

“Kur'an-ı Hakim’e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.” (Yasin Suresi,2-4.Ayetler)

“Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.”(Ahzâb Suresi,40.Ayet)

“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe’ Suresi 28. Ayet)

Sevgili Peygamberimizin çocuklarla ilgi bizlere nasıl örnek olduğunu anlatmaya gayret edeceğiz.

Şüphesiz Rahmet Elçisi’nin çocuklarla ilişkisi muhabbet, şefkat ve merhamet üzerine kuruluydu. O, “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.”(Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 58.), buyurarak çocuklara karşı merhametli olmamızı istemiştir.

Peygamberimiz çocuk, genç, yaşlı herkesi sever ve saygı duyardı. Çocukları gördüğünde onların anlayacağı dil ve hareketle onlara davranırdı. Çocukların sevgisini kazanırdı. Gençlerle ve yaşlılarla da aynı şekilde onların durum ve seviyelerine göre hareket ederdi. Böylece herkesin sevgi ve saygısını kazanırdı.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çocuklarla kurduğu ilişki, şefkat ve merhamet eksenindeydi. Öyle ki büyüklere saygı gösterilmesini isterken küçüklere de merhamet gösterilmesi gerektiğinin altını çizer, kendisi de yaşantısıyla bu konuda çevresine örnek olurdu. Kimi zaman aralarına karışıp onlarla oyunlar oynar kimi zaman yolunu gözleyen çocukları bineğine alıp onları gezdirirdi. Kendisine bir yiyecek ikram edildiğinde bulunduğu mecliste bir çocuk varsa önce ona yedirir, ardından kendisi yerdi. (Müslim, Hac, 474)

Hz. Peygamber, çocukları çok severdi. Zira o, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti ve çocuk sevgisi, Allah’ın insana bahşettiği merhamet duygusunun göstergesiydi. Bir bedevî Hz. Peygamber’e gelerek ona, “Sizler çocukları öper misiniz? Biz onları (hiç) öpmeyiz.” demişti. Peygamber (s.a.v) ona şu anlamlı cevabı vermişti: “Allah senin gönlünden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?” ( Buhârî, Edeb,18;)

Şefkat Peygamberi, çocukları bazen bineğine alarak sevindirirdi. Resûlullah’ın bu uygulaması, çocukların o kadar hoşuna giderdi ki onun seferden dönüşünü âdeta dört gözle beklerler ve onu karşılamak için yarışırlardı. Resûlullah da çocuklardan birini bineğinin önüne, birini de arkasına alır ve gönüllerini hoş ederdi.(Ebû Dâvûd, Cihâd, 54;)

Namaz kılarken çocuklar onun önünden geçtiklerinde namazına devam eder hatta bazen dizlerinden tutan çocuklar olur ama Peygamberimiz namazını bozmadan tamamlardı.

(Nesâî, Kıble, 7; )

 Namaz kıldırırken cemaatin içinde ağlayan bir çocuk sesi duysa dayanamaz, kıraati kısa tutarak namazı bir an evvel bitirirdi. Buhârî, Ezân, 65)

Peygamber Efendimiz, her ne sebeple olursa olsun çocukların incitilmelerine göz yummazdı. Nitekim onun amcasının hanımı ve torunu Hasan’ın da süt annesi olan Ümmü’l-Fadl, bir gün ziyarete geldiğinde yanında Hasan’ı da getirmiş ve onu Resûlullah’ın kucağına vermişti. Ne var ki Hasan, dedesinin kucağını ıslattı. Bunun üzerine süt annesi, “Ne yaptın!” dercesine bebeğin omuzuna dokununca, Rahmet Peygamberi dayanamamış ve “Oğlumun canını acıttın! Allah senin hayrını versin!” buyurmuştu.(İbn Mâce,Ta’bîrü’r-rü’yâ, 10)

Sevgili Peygamberimiz çocuklara kızmaz, yaramazlıklarını görmezden gelir ve onlara müsamahakâr davranırdı. Hz. Peygamber‟e on yıl hizmet eden ve bu sebeple onun davranışlarını en iyi bilen genç sahabilerden Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: Allah Resûlü (s.a.s.), insanlar içerisinde ahlakı en güzel olan idi. Bir gün beni bir iş için gönderdi. Ben, “Allah‟a yemin olsun ki gitmem.” dedim. Oysa içimde Resûlullah‟ın emrettiği işe gitme niyeti vardı. Derken bu iş için yola koyuldum. Sokakta oynayan çocuklara rastladım (da onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum). Bir de baktım ki, Allah Resûlü (s.a.s.) arkamdan başımı tutmuş gülümseyerek duruyor. Bana, “Ey Enescik, sana emrettiğim yere git haydi!” dedi. Ben de, “Peki ya Resûlallah, hemen gidiyorum” dedim. Enes b. Mâlik devamla şöyle dedi: “Allah‟a yemin olsun ki, ben kendisine on yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı “niye böyle yaptın?”, yapmadığım bir işten dolayı da “niçin böyle yapmadın?” dediğini hatırlamıyorum.”( Buhârî, edeb 39,)

 Hz. Peygamber (sav), çocukların kişiliklerine saygı gösterir ve onlara iltifat ederdi. Bu amaçla, bazen oyun oynayan çocuklara selâm verir, (Müslim, Fedâilü’s- sahâbe, 145) bazen onların kıyafetlerini över, (Buhârî, Cihâd, 188.) bazen de hastalandıklarında ziyaretlerine giderdi.(Buhârî, Merdâ, 11.)

Peygamberimize mevsimin ilk meyvesi sunulunca bereket duası yapar ve onu orada bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi.(Müslim, Hac, 474.)

Peygamberimiz torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’i çok severdi. Torunları namazda sırtına binerdi ve onlarala secdeye giderdi ve namazını kılardı.

Büreyde b. el-Husayb anlatıyor: Ben, Resûlullah‟ı hutbe okurken gördüm. Hutbe esnasında torunları Hasan ve Hüseyin geldiler. Üzerlerinde iki kırmızı gömlek vardı. Küçük yaşta oldukları için düşe kalka yürüyorlardı. Hz. Peygamber minberden indi, onları alıp kucağına koydu, ardından, “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır ve büyük sevap Allah katındadır.” (Enfâl, 8/28.) ayetini okudu ve “Ben bunları gördüm de sabredemedim” buyurdu. Sonra hutbesine devam etti.”

(İbn Mâce, libâs 20)

Peygamberimiz çocuklara verilecek en iyi hediyeyi şöyle dile getiriyor:

 “Hiçbir anne ve babanın çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunamayacağını bildirmiştir.”(Tirmizî, birr ve sıla 33),

Kız çocuklarının canlı canlı toprağa gömüldüğü cahiliye düşüncesini yıkarak kız çocuklarına değer vermiş ve onlar için de akika kurbanı kesilmesini önermiştir.

  Hz. Peygamber, kız çocuklarının bakımının güzelce yapılmasını, onlarla ilgilenilmesini öğütlemiş ve “Bir kimse iki kıza bulûğa erinceye kadar bakarsa, kıyamet gününde benimle beraber şöyle gelir.” diyerek parmaklarını bir araya getirmiştir.

( Müslim, birr ve sıla 149)

Peygamberimizin kız olsun erkek olsun, hür olsun köle olsun ayırım yapmadan herkese iyi davranırdı.

Peygamberimiz bir gün Medine’de satıcıdan 10 dirhem verir bir gömlek alır. Gömleği gören bir kız çocuğu o gömleğe ne kadar da ihtiyacım var, der. Peygamberimiz de gömleği çocuğa verir.

Peygamberimiz tekrar yeni bir gömlek daha alır.

Çıkınca bir kız çocuğunu daha ağlarken görür.

Peygamber çocuğa sorar “niye ağlıyorsun”

Ev sahibim un almak için bana 2 dirhem vermişti. Onu kaybettim bu yüzden ağlıyorum dedi.

Hz. Peygamber cebindeki iki dirhemi de ona çıkarıp verdi.

Kız yine ağlıyordu.

Hz. Peygamber çocuğa şimdi de neden ağlıyorsun? dedi

Çocukta, eve geç kaldım, Efendimin beni dövmesinden korkuyorum, dedi.

Peygamberimiz çocuğu elinden tutup taa şehrin ucundaki evine götürdü.

Peygamberimiz selam verip kapıyı çaldı.

Kapı açılmadı. İkinci kez selam verdi. Sonra kapı açıldı.

Peygamberimiz neden kapıyı açmadınız dedi.

Evdekiler peygamberimize: Senin geldiğini görünce sesini daha çok işitmeyi arzu ettik. Canımız sana feda olsun Ya Resulallah…dediler.

Çocuğun efendisi peygamberimize: Ey Allah’ın Resulü seni buraya getiren nedir?

Çocuk efendisine Allah’ın Resulü benim için buraya geldi. Geç kaldığım için sizden korkuyordum. dedi.

Çocuğun efendisi Peygamberimize:Ey Allah’ın Resulü siz bu köle kız çocuğu için kapıma kadar geldiniz. Ben de bu kız çocuğunu hür bırakıyorum. Dedi. Böylelikle kız çocuğu hür olmuştur.

İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed böyle merhametli biriydi

Sevgili Peygamberimiz her yönüyle bizim için en iyi örnektir.

Peygamberimizin örnekliliği ile ilgili bilgiler edinmeliyiz.

Peygamberimizin hadislerini incelemeliyiz.

Peygamberimizin hayatını okumalıyız.

Onun dünya ve ahiretle ilgili yaptığı davranışları öğrenmeliyiz.

En iyi ve en güzel örneğimiz Peygamberimiz Hz.Muhammed olmalıdır.

Eğer Peygamberimizi örnek alamaz ve peygamberimizin örnekliliğini iyi bilemezsek, başkalarını örnek almaya başlarız.

Örnek aldığımız kişiler de bizi yanlış ve kendi emelleri  doğrultusunda yönlendirebilirler. Biz bunu fark edemeyebiliriz.

Başkalarının tuzaklarına düşmemek  için; Peygamberimizi, Kur’an’ı ve İslam’ı iyi bilmeliyiz.

Yaşayışımızı Kur’an ve Sünnete göre düzenlemeliyiz.

Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)şöyle buyurmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti.” (Mâlik, Muvatta’, Kader 3)

      Efkan VURAL


HAFTANIN AYETİ

      Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:   

            

                              وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ

    "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemler rahmet olarak gönderdik."


(Enbiyâ Suresi 107. Ayet)

23 Ekim 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 23.10.2020 Tarihli Cuma Hutbesi:MEVLİD-İ NEBİ

 MEVLİD-İ NEBİ




Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Andolsun ki Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp tertemiz yapan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.”[i]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden, Allah’a isyan etmiştir.”[ii]

Aziz Müminler!

Yüce Allah, Hz. Âdem’den itibaren müjdeleyici ve uyarıcı olarak nice peygamber göndermiştir. Peygamberler aracılığıyla insanları tevhide ve kulluğa, hakkı benimseyip erdemli yaşamaya davet etmiştir. Peygamberler asırlar boyunca Allah’ın dinini tebliğ etmiş, iyiliğin yayılması ve kötülüğe engel olunması yolunda insanlığa örnek olmuştur. İlâhî vahiy alan bu şerefli elçiler zinciri, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile nihayete ermiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Resûl-i Ekrem Efendimiz, insanlığın umudu, müminlerin sevgilisi, âlemlerin rahmet vesilesidir. Kur’an-ı Kerim’i bize aktaran, anlatan ve yaşayarak öğreten odur. Dünyada huzur ve güvenin, ahirette sonsuz mutluluğun anahtarı, onu model almak ve onun gibi yaşamaya gayret etmektir. Zira o, bize şöyle seslenir: “Kim Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı ve peygamber olarak Muhammed’i kabul ederse, imanın tadını alır.”[iii]

Değerli Müminler!

İmanın manasını bize anlatan, mümin olmanın gereği olarak namazdan oruca, hacdan zekâta her bir ibadetimizi nasıl yerine getireceğimizi bize gösteren Sevgili Peygamberimizdir. İyi bir insan, salih bir kul, olgun bir mümin olmayı bize öğreten odur. Nitekim o kendisini şöyle anlatır: “Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[iv]

Son Peygamber’in hayatına baktığımızda görürüz ki, iman ve ibadet ancak güzel ahlakla kemale erer. Sünnet namazları kılmak nasıl ondan bize miras kalmışsa, samimi ve dürüst olmak, can taşıyan her varlığa şefkat ve merhamet göstermek, adaletten ayrılmamak, ailenin değerini bilmek ve mümin kardeşliğinin hakkını vermek de aynı şekilde onun sünnetidir.


Muhterem Müminler!


Önümüzdeki Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece, Habib-i Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümü olan Mevlid Gecesini idrak edeceğiz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mevlid-i Nebi Haftasını kutlayacağız. Başkanlığımız bu yıl Mevlid-i Nebi Haftasının temasını “Peygamberimiz ve Çocuk” olarak belirlemiştir. Bu vesileyle Peygamberimizi daha yakından tanımaya, anlamaya ve bilhassa çocuklarla iletişimini yeniden hatırlayarak hayatımıza taşımaya gayret edeceğiz. Mevlid-i Nebi gecemizi tebrik ediyor, haftamızın İslâm âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.


[i] Âl-i İmrân, 3/164.

[ii] Müslim, İmâre, 33.

[iii] Müslim, İman, 34.

[iv] İbn Hanbel, II, 381.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2


22 Ekim 2020 Perşembe

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):77-VÂLȊ

                                                                             VÂLȊ




Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Vâlî’dir.

El Vali;Kainata hakim olup onu yöneten.

El Vali; varlıkların yegâne hükümranıdır.

El Valî; varlıkların üzerinde tek söz sahibidir

El Vali; devamlı sürette rızık verendir.

El-Valî; idare eden, kudret sahibi, icraat yapandır.

Allah,evren içerisinde yaşanan her olayı sürekli olarak kontrol edendir. Aynı

 zamanda bu büyük evreni yaratandır. Yarattıklarının işlerini yerine koyandır.

 Varlıklar üzerinde tek hakimdir ve istediği şekilde onlar üzerinde tasarrufta

 bulunandır. O ki dirilten ve aynı zamanda öldürendir. Hiçbir şey O’nun

 tasarrufunun dışında gerçekleşmez.

Her şeyi yöneten Allah’tır. Kontrol Allah’a aittir.

 Her şey emri ve iradesi altındadır. Herşey’i bilir. Ondan habersiz mülkünde

 hiçbir şey cereyan etmez. Âdile mükâfatını, zâlime cezasını eksiksiz verir.



Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

 “Bir şeyi istediğinde, O’nun buyruğu “ol!” demekten ibarettir; hemen oluverir.

Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na

 döneceksiniz.”(Yasin Suresi,82-83.Ayetler)

“Göklerde ve yerde bulunanlar (her şeyi) O'ndan isterler. O, her gün (her an) yeni bir

 iştedir.”( Rahmân Suresi 29. Ayet)

Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur...”

( Ra’d Suresi 11. Ayet)

“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle

 onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah

 onların durumunu değiştirmez…” (Ra`d Suresi 11. Ayet)

“Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi

 çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (O’ndan) nasıl

 çevriliyorsunuz?”( En’âm Suresi 95. Ayet)

“… Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!”

(Hac Suresi 78. Ayet)

(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL

HAFTANIN HADİSİ

 


اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ

İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.

Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58.

21 Ekim 2020 Çarşamba

HAFTANIN AYETİ

 Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَاداً لِكَلِمَاتِ رَبّ۪ي لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ   

  رَبّ۪ي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَداً  

De ki: "Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar mürekkep ilâve etseydik dahi rabbimin sözleri bitmeden önce mutlaka deniz tükenirdi."

(Kehf Suresi - 109 . Ayet)

16 Ekim 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 16.10.2020 Tarihli Cuma Hutbesi:CAMİ: ALLAH’IN EVİ, MÜMİNLERİN ESERİ

            CAMİ:ALLAH’IN EVİ, MÜMİNLERİN ESERİ



Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s)  şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah için bir mescit bina ederse, Allah da ona cennette bu mescidin bir benzerini bina eder.”[2]

Aziz Müminler!

Cuma gününün şu icabet vaktinde Rabbimize kulluğumuzu arz etmek üzere bir araya geldiğimiz camilerimiz Allah’ın evi, müminlerin eseridir. Yalnızlıktan bunalan ruhlarımıza şifa, hayat telaşıyla yorulan gönüllerimize devadır. Mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin ruhu, aziz milletimizin ve ümmet-i Muhammed’in güvenli yuvasıdır.

Kıymetli Müslümanlar!

Salgın hastalıkla mücadele sürecinde millet olarak paylaşmanın, dayanışmanın, merhamet ve kardeşliğin en güzel örneklerini verdik. Allah yolunda yardımlaşmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşadık. Bugün de Başkanlığımızın öncülüğünde yurt içinde ve yurt dışında inşası devam eden camilerimiz için bir yardım seferberliği başlatıyoruz. Dua ve desteklerinizle bu camilerimizi bir an önce tamamlayıp ibadete açacağız. İnşası biten camilerimizde ezanlar yükselecek, mümin gönüller omuz omuza saf tutacak, alınlar secdeyle buluşacak inşallah. Cuma namazının ardından siz kıymetli cemaatimizi az çok demeden bu hayır yarışına katılmaya davet ediyorum.

Cenâb-ı Hak, yardımlarımızı, infak ve sadakalarımızı dergâh-ı izzetinde kabul buyursun. Her türlü kaza ve beladan bilhassa salgın hastalıktan bir an önce kurtulmamıza vesile kılsın. Hak Teâlâ Hazretleri, geçmişten günümüze camilerimizin imar, inşa ve ihyasına öncülük eden, destek olan, yardımda bulunan, ibadet aşkıyla camilerimize hizmet eden kardeşlerimizden dâr-ı bekâya irtihal edenlere rahmet eylesin. Hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir ömür nasip eylesin.

[1] Tevbe, 9/18.
[2] Müslim, Zühd, 44.

 Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2


15 Ekim 2020 Perşembe

Kur’an ayetleri aydınlatıyor-6

                    Kur’an ayetleri aydınlatıyor

Bir kimseyi öldürmek herkesi öldürmektir.

Bir kimseyi diriltmek herkesi diriltmek gibidir.

İnsanın en temel hakkı yaşama hakkıdır. Tüm anayasalarda yaşama hakkı teminat altındadır.

Yaşama hakkı bu kadar mühim olmasına rağmen; maalesef dünyamızda insanın bir değeri

 yokmuş gibi yaşama hakları ellerinden alınmaktadır.

İsteyen istediği şekilde insanları öldürüyor ve yaşamlarına son veriyor.

Oysa, Allah insanı yaşaması için dünyaya göndermiştir. Allah insana bir ömür vermiştir. Elbette

 bu ömür sınırlı bir ömürdür. Her insan Allah’ın verdiği bu sınırlı ömre razıdır ve bunu yaşamak

 ister. Hiç kimse kolay kolay ölmeyi istemez.

Hayatın son bulması olan ölüm Allah’ın koyduğu bir yasadır. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır.

İnsanları öldürmek insanlık suçudur. İnsan öldürme suçunu işleyenler insanlıktan çıkmış canavar gibidir.

Halbuki insanın asıl gayesi insanların ve bütün canlıların yaşamasını sağlamaktır.

İnsanlar menfaatleri uğrunda her türlü kötülüğü yapmaktan geri durmaz; Çoluk çocuk

 demeden herkesin canına kıyarlar.

 Bir kişiyi öldürmek bile, bütün insanlığı öldürmek gibidir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle aydınlatır:

Yüce Allah şöyle buyurur: “…Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk

 çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini

 (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır…” (Mâide Suresi 32. Ayet)

İnsan, Allah’ın vermiş olduğu ömür ne kadar ise onu huzurlu bir şekilde yaşamak ister. Kimse

 kimsenin yaşamına son veremez. Hiçbir kimse başkasının yaşama hakkını engelleyemez.

İnsanların yaşama hakkını engelleyenler, insanlığın yüz karasıdır.

İnsanlık tarihi incelendiğinde her dönem öldürülen ve yaşamlarına son verilen yüz binlerce

 insanın olduğunu görmekteyiz.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dünyanın pek çok yerinde insanların yaşama hakları ellerinden alınmaktadır.

İnsanların ölümüne seyirci kalan tüm dünya (insanlık alemi) her zaman olduğu gibi şimdi de sınıfta kalmıştır.

Yıllardır birçok coğrafyada (Uygur/Urumçi, Doğu Türkistan, Filistin, Suriye, Irak, Azerbaycan,

 Keşmir, Myanmar, Yemen, Sudan ve Arakan gibi birçok bölgede) zulüm ve işkencelere

 uğrayan milyonlarca insanın yaşamına son verilmektedir.

Allah zulüm ve işkence yapanları, masum insanların canına kıyanları rezil ve rüsvay yapacaktır.

Bunca insanın yaşamını elinden alanlar şunu anlamalıdır artık. Bir kişinin ölümü demek bütün

 insanların ölümü demektir.

Dinimizde değil insanı öldürmek bir hayvanı bile sebepsiz yere öldürmek yasaktır.

Dinimizde bir insanı yaşatmak ise bütün insanları yaşatmak demektir.

Allah’ım inananlara uyanış nasip eyle. Amin.

Efkan VURAL

 Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

 

HAFTANIN HADİSİ

        Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:


لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا


وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ


Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.

(Buhârî, Edeb, 57, 58.)