Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
اَللَّهُمَّ!. إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ مُنْكَراَتِ اْلأَخْلاَقِ وَاْلأَعْمَالِ وَاْلأَهْوَاءِ
“Allahım!.. Çirkin ahlâktan, çirkin davranışlardan ve çirkin arzulardan
sana sığınırım”.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
اَللَّهُمَّ!. إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ مُنْكَراَتِ اْلأَخْلاَقِ وَاْلأَعْمَالِ وَاْلأَهْوَاءِ
“Allahım!.. Çirkin ahlâktan, çirkin davranışlardan ve çirkin arzulardan
sana sığınırım”.
ZEKÂT: İSLAM’IN DAYANIŞMA KÖPRÜSÜ
Muhterem Müslümanlar!
Bizler, bu
dünyada Rabbimizin nimetlerinin emanetçisiyiz. Ve biliyoruz ki her nimetin
kendi cinsinden bir şükrü vardır. Kalbimizin şükrü Yüce Allah’a imandır. Dilimizin
şükrü hakikate tercüman olmaktır. Bedenimizin şükrü ibadetlerdir. Malımızın
şükrü ise zekâttır, sadakadır.
Aziz Müminler!
İslam’ın beş temel esasından biri olan zekât, Müslümanlar arasında bir
kardeşlik köprüsüdür. Dayanışma ve paylaşmanın en
güzel göstergelerinden biridir. Zekât, insanı felaha, toplumu
refaha ulaştıran bir ibadettir. Cenâb-ı Hakk’a teslimiyetimizin, kardeşlerimize
karşı samimiyetimizin tezahürüdür.
Zekât, bir garibin duasından nasip almak, bir muhtacın sofrasında iftar
sevinci olmaktır. Kırık bir kalbe merhem, mahzun bir gönle derman olmaktır. Bir
yetimin başına dokunan şefkat eli, bir mazlumun aşına katık olmaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
Zekât, dinen zengin sayılan bir müminin, malının belli bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmasıdır. Aslında mümin, zekât vermekle muhtaç kardeşinin hakkını teslim etmiş olur. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de muttaki kulları hakkında şöyle buyurur:
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
“Onların mallarında, muhtaç ve yoksulların da
hakkı vardır.”[i]
Değerli Müminler!
Yüce Rabbimiz hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Hayır yolunda her ne harcarsanız Allah, onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”[ii]
Bu ayet-i kerime bize öğretiyor ki; zekât, malı asla eksiltmez, bilakis
bereketlendirir ve ahiret azığına dönüştürür.
Kişiyi dünyanın esiri olmaktan kurtarır, gerçek özgürlüğe ulaştırır.
Zekât, toplumsal barışın teminatıdır. Bu eşsiz ibadet, birlik ve beraberliğimizi pekiştirir, kardeşliğimizi güçlendirir. Cimrilik ve dünyevileşme gibi kötü huylardan arındırır. Mümini günahlardan temizler, Rabbinin rızasına ve mağfiretine kavuşturur. Peygamber Efendimiz (s.a.s) zekâtın bu güzelliğini bize şöyle haber verir:
“Su, ateşi nasıl söndürüyorsa
zekât da günahları öylece silip yok eder.”[iii]
Kıymetli Kardeşlerim!
Yardımlaşma
ve dayanışma ihtiyacının daha da arttığı Ramazan günlerinde zekâtlarımızla bereketlensin
kazançlarımız. Huzur ve sevinçle dolsun yuvalarımız. Rahmet ve merhamet
kaplasın çevremizi. Yetim ve öksüzlerin sevincinde
arayalım Allah rızasını. Muhtaç kardeşlerimizin duasında bulalım dünya ve
ahiret mutluluğunu. İnfakın da bir ahlakı olduğunu unutmayalım. Zekât ibadetini
ifa ederken de nezaket ve zarafeti kuşanalım. Gerçek ihtiyaç sahiplerini
araştıralım. Yardımlarımızı onlara ulaştırmaya devam edelim.
Aziz Müslümanlar!
Türkiye Diyanet Vakfımız, her yıl olduğu gibi bu Ramazanda da
“Kardeşliğimiz Zekâtla Bereketlensin” çağrısıyla zekât ibadetine dikkat
çekmektedir. Hayırsever milletimizin emanet ettiği zekâtları başta deprem
mağduru kardeşlerimiz olmak üzere ihtiyaç sahipleriyle buluşturmaktadır. Sizler de müftülüklerimiz aracılığıyla, din görevlilerimiz
rehberliğinde ya da Vakfımızın kurumsal internet sitesi üzerinden zekât
seferberliğimize katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca bugün Cuma namazından sonra
Vakfımızın deprem mağduru kardeşlerimize yönelik yürüttüğü faaliyetlerde ve
eğitim hizmetlerinde kullanılmak üzere yardımlarınıza müracaat edilecektir. Yüce
Rabbimiz yaptığımız ve
yapacağımız yardımlarımızı kabul buyursun.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ
“İyilik ve takva üzere yardımlaşın.”
Mâide Suresi,2.Ayet)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
إِنَّ الْمُؤْمِنَ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ ، يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا
“Müminler tuğlaları birbirine sımsıkı
kenetlenmiş bir bina gibidir.”
Buhârî, Salât, 88.
RAMAZAN VE DAYANIŞMA
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirinin yardımcısıdır.”[i]
Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kim bir
Müslüman’ın sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet günü onun bir sıkıntısını
giderir.”[ii]
Kıymetli Müminler!
Rahmet, mağfiret ve ebedi kurtuluşun müjdecisi Ramazan ayına dün itibariyle kavuştuk. Bir
yandan Ramazanın sevincini yaşarken diğer yandan afetlerin acısını yüreğimizde
hissetmeye devam ediyoruz. Ramazanın gönüllerimizi ferahlatan manevi ikliminde
kardeşliğimizi pekiştiren birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla acılarımızı
daha da hafifletecek, geleceğe ümitle yürüyeceğiz inşallah.
Değerli
Müslümanlar!
Aziz milletimiz, yaşadığımız felaketlerin
yaralarını sarmak için yine yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerini
sergiledi. Cenâb-ı Hak, bütün imkânlarını seferber eden, duasını esirgemeyen
her bir kardeşimizden razı olsun. Ancak bütün yaralar sarılıncaya, yürekler
sükûnet buluncaya kadar birbirimize desteğimizi sunmak, yardımlarımızı hız
kesmeden devam ettirmek kardeşliğimizin bir gereğidir. Zira birlik ve
beraberliğimizin, huzur ve güvenimizin teminatı işte bu dayanışma ruhudur. Bu
ruhla aramızdaki sevgi, şefkat ve muhabbet bağlarını kuvvetlendiririz. Bu ruhla
sevinç ve kederi, varlık ve yokluğu paylaşırız. Bu ruhla kardeşlik ahlakını
kuşanırız.
Değerli Müslümanlar!
İslam medeniyeti bir dayanışma medeniyetidir. Müminler, bu medeniyetin yeryüzündeki temsilcileridir. Nitekim yüce dinimiz İslam, dayanışma şuurunu her daim canlı tutmamızı emretmektedir. Cenâb-ı Hak,
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ
“İyilik ve takva üzere yardımlaşın.”[iii] buyurmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ise bizleri şöyle tarif etmektedir:
إِنَّ الْمُؤْمِنَ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ ، يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا
“Müminler tuğlaları birbirine sımsıkı
kenetlenmiş bir bina gibidir.”[iv]
Aziz
Müminler!
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak her yıl
Ramazan ayında önemli bir konuyu gündeme taşıyoruz. Yaşadığımız afetler
hususunda toplumsal duyarlılığı artırmak için bu yılın teması “Ramazan ve Dayanışma” olarak
belirlenmiştir. Bu kapsamda yapacağımız faaliyetlerle toplumsal dayanışma
bilincine katkı sağlayacağız inşallah. Bu vesileyle sıkıntı içinde olan
kardeşlerimize destek olmaya gayret edelim. Zekât ve diğer bağışlarımızla
ihtiyaç sahibi afetzede kardeşlerimizin sıcak yuvalarına kavuşmaları için kalıcı
konutlar inşa edilmesine yardımcı olalım.
Kıymetli Kardeşlerim!
Ramazanın manevi iklimini fırsat bilerek, el
birliğiyle saralım yaralarımızı. Sevgi, şefkat ve muhabbet bağlarımız
kuvvetlensin. Sahur ve iftarın sevinç ve bereketini yaşayalım hep birlikte.
Paylaşalım sevgi ve muhabbeti. Giderelim hüznü ve kederi. Zekât ve sadaka
köprüleri kuralım. Cömertlik kaplasın her yanımızı. Cimrilik uzak olsun bizden.
Kardeşliğimizi daim kılalım, iyiliği yayalım el birliğiyle. Huzur ve güven
sarsın etrafımızı. Yardımlaşma ve dayanışma ruhu düsturumuz olsun. Ramazan-ı
şerifimiz mübarek olsun.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
....هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا
"Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur..."
Bakara Sûresi,29.Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيماَناً: أَحْسَنُهُمْ خُلُقاً
“Mü’minlerin iman yönünden en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır”.
Tirmizî: Radâ’ 10; İbn Mace: Nikâh 4
RAMAZAN: RAHMET VE MAĞFİRET AYI
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru
yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olan Kur’an’ın
indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçlu geçirsin.”[i]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kim
inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa
geçmiş günahları bağışlanır.”[ii]
Aziz Müminler!
Huzur ve
bereketin müjdecisi, sonsuz ikramların habercisi Ramazan-ı şerifin manevi
iklimine giriyoruz. Önümüzdeki Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece, ilk teravih
namazlarımızı kılacağız inşallah. Ardından sahura kalkıp ilk oruçlarımıza niyet
edeceğiz inşallah. Bizleri bu müstesna zaman dilimine ulaştıran Yüce Rabbimize
sonsuz hamd-ü senâ, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salât ve selam olsun.
Kıymetli
Müslümanlar!
Yaşadığımız
afetle mahzun olan gönüllerimiz, bu ayın bereketiyle esenliğe kavuşacak.
Ramazanın diriltici soluğu bizlere bir bahar serinliği bahşedecek. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s)’in günahlardan âzâd olma müjdesi, istikbalimize dair
umutlarımızı yeniden yeşertecek. Bu şuur ve inançla diyoruz ki; Ey şehr-i Kur’an
hoş geldin! Ey şehr-i sıyâm hoş geldin! Ey şehr-i rahmet ve ğufrân hoş geldin!
Ey şehr-i Ramazan hoş geldin!
Muhterem Müminler!
Ayların sultanı Ramazan, hidayet rehberimiz olan Kur’an-ı Mübin’in nazil
olduğu aydır. Yüce Mevla’mızın bize en büyük rahmeti olan Kur’an’la daha çok
hemhal olacağız inşallah bu mübarek ayda. Okunan mukabelelerle Kur’an aşkımız
ve şuurumuz pekişecek. Kur’an-ı Kerim’in manasıyla hayatımızı yeniden inşa
edeceğiz. Kalplerimizi ve zihinlerimizi onunla daha çok mamur kılacağız inşallah.
Aziz Müslümanlar!
Ramazan, bizi takvaya ulaştıran oruç ayıdır. Oruç ibadeti ki, nice derin
anlamlar, nice hikmetler taşır. Yeme-içmeden ve nefsani isteklerden uzak
kalmak, orucun görünen yüzüdür. Hakkıyla tutulan oruçla nefsimizi terbiye eder,
ruhumuzu arındırırız. Şuurla tutulan oruçla sabrı kuşanır, irademizi eğitiriz.
Elimizi, dilimizi, gözümüzü, kalbimizi, zihnimizi hâsılı bütün varlığımızı
haram ve günahlardan uzak tutma kararlılığımızı gösteririz.
Kıymetli Müminler!
Ramazan, birlik, beraberlik, paylaşma ve dayanışma ayıdır. Omuz omuza
kılacağımız namazlarla daralan ruhlarımız feraha kavuşur. Dillerimizden
dökülen, camilerimizin kubbelerinde yankılanan tekbirler ve salavatlarla
gönüllerimiz huzur bulur. Zekât ve fitrelerimizle, infak ve sadakalarımızla
nice kardeşlik köprüleri kurulur. Yoksulların, muhtaçların, gariplerin ve
kimsesizlerin yüzü güler.
Aziz Kardeşlerim!
Hayatımızı gözden geçirmek, geçmişin muhasebesini yapmak, Rabbimize ve
çevremize karşı sorumluluklarımızı hatırlamak için Ramazan-ı şerifi eşsiz bir
nimet, emsalsiz bir imkân bilelim. Açalım kapılarımızı bu rahmet, bereket ve
mağfiret mevsimine. Ardına kadar açalım gönüllerimizi, Rabbimizin davetine.
Açalım ki O’nun affıyla ağarsın yüzlerimiz. Rahmân’ın gönderdiği aziz misafiri,
ona layık bir şekilde ağırlayalım. Şehr-i Ramazanı kendimizden razı ederek,
Cenâb-ı Hakkın rızasına nail olalım. Ve nihayet, Rabbimizin mümin kullarına
vadettiği cennet bahçelerinde, ebedi bayram sevincine kavuşalım.
Kardeşlerim!
Yarın
Çanakkale zaferimizin 108. yıldönümünü idrak edeceğiz inşallah. Bundan bir asır
önce kahraman ecdadımız, bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” diye haykırdı.
İslâm’ın izzet ve şerefini, Müslümanların haysiyet ve onurunu müdafaa etti.
Mabetlerimize namahrem eli değdirtmedi. Şehadetleri dinimizin temeli olan
ezanlarımızın susturulmasına müsaade etmedi. Onlar, imanlarıyla,
cesaretleriyle, fedakârlıklarıyla, Allah’ın inayet ve yardımıyla büyük bir
zafer kazandılar. Bugün bize düşen Çanakkale ruhunu her daim canlı tutmak ve
gelecek nesillerimize de aktarmaktır. Bu vesileyle başta Çanakkale şehitlerimiz
olmak üzere bütün şehitlerimize, ebedi
âleme göç eden gazilerimize Yüce Rabbimizden rahmet niyaz ediyorum. Afetlerde
vefat eden kardeşlerimize ve ahirete irtihal etmiş bütün geçmişlerimize Yüce Mevla’mızdan
merhamet diliyorum.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًاۙ
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.
Kehf Sûresi(18) 107. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا، وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız… Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz”.
Buharî: İlim 11;
Müslim: Cihad 5
MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN KİŞİDİR
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“İmanlarına iman
katsınlar diye müminlerin kalplerine huzur ve güven aşılayan O’dur.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Sizin en hayırlınız,
kendisinden hayır umulan ve asla kötülük beklenmeyendir.”[2]
Aziz Müminler!
Hepimiz
dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren kendimizi emniyette hissetmeyi
arzularız. Kötülüklerden uzak olmak, endişe ve korkularımızdan sıyrılmak
isteriz. Her birimiz güvenli bir ortamda, huzur içerisinde yaşamaya gayret
gösteririz. Zira Cenâb-ı Hakkın imandan sonra bize lütfettiği en büyük
nimetlerden birisidir güven duygusu.
Kıymetli Müslümanlar!
Güvenin
yegâne kaynağı Cenâb-ı Hak’tır. Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden birisi de
“el-Mümin”dir. O Allah ki huzur ve esenlik verendir. Kullarını güven ve emniyet
içinde yaşatandır. Kendisine güvenilmeyi en çok hak edendir. O’na
sığınanları korku ve endişeden emin kılandır.
Muhterem Müminler!
Allah’a
iman eden her mümin, O’nun himayesi ve koruması altındadır. Bu gerçek Kur’an-ı
Kerim’de şöyle ifade edilmektedir:
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا
“Allah’a güvenip dayan. Vekil olarak Allah yeter.”[3]
Bu ayet-i kerimeye gönülden inanan müminler
olarak biliriz ki; Yüce Mevlâmız bizleri asla kimsesiz ve çaresiz bırakmaz.
Nitekim tevhid uğruna atıldığı ateşi Hz. İbrahim’e serin ve zararsız kılan
O’dur. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz. Yusuf’u oradan çıkarıp Mısır’a
sultan eden O’dur. Hz. Yûnus’u balığın karnından kurtuluş sahiline ulaştıran,
Hz. Musa’ya denizi yol, kudret ve merhametini yoldaş eyleyen O’dur. Rahmet
Elçisi Hz. Muhammed Mustafa’yı müşriklerin tuzağından kurtarıp emniyet içinde Medine’ye
kavuşturan da O’dur.
Aziz Müslümanlar!
Mümin, söz ve davranışıyla bir güven insanıdır. Kardeşlerine emniyette olduklarını hissettiren bir iman kalesidir adeta. Gücünün yettiği oranda her şeyden ve herkesten sorumlu olduğunun bilincindedir. Bizler inanırız ki, iman güvendir. Mümin, güvenen ve güvenilendir. Kâinat insana, insan da birbirine emanettir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman, diğer Müslümanların
elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve
mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir.”[4] Onun içindir ki güven zedeleyici davranışlarda bulunmak, bir başkasının canına kastetmek,
malına el uzatmak; ağır bir vebal, büyük bir günahtır.
Kardeşlerim!
Yaşadığımız
depremlerin yaralarını sarmaya çalıştığımız şu günlerde güven ve huzur kaynağı
olmaya devam edelim. Zorluk ve meşakkatler karşısında birbirimiz için sağlam ve
güvenli bir liman olalım. Dertli gönüllere derman, mahzun yüreklere sevinç
taşıyalım. Aramızdaki şefkat, merhamet ve muhabbetle, zihinlerimiz ve
gönüllerimiz inşirah bulsun. Unutmayalım ki Allah’a dayanır ve güvenirsek,
kardeşlerimize karşı güven ve emanet bilincini kuşanırsak, Rabbimizin inayet ve
nusreti bizimle beraber olacaktır.
Hutbemi hicret yolculuğunun en sıkıntılı anında Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in Allah’a olan güvenini ifade eden şu ayet-i kerimeyle bitiriyorum:
“Hani
onlar mağaradaydılar; arkadaşına ‘Mahzun olma! Allah bizimle beraberdir’
diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi...”[5]
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَلَا تَايْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ
“Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.”
(Yûsuf Suresi 87.Ayet)
BERAT KANDİLİNİZİ TEBRİK EDER,HAYIRLARA VESİLE OLMASINI YÜCE ALLAHTAN DİLERİM.
Berat Kandili
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
اَلْيَدُ الْعُلْياَ خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى
“Veren el, alan elden daha hayırlıdır”.
Buharî: Zekât 18; Müslim: Zekât 94