28 Eylül 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 21.09.2018 Tarihli Cuma Hutbesi:ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİNDEN MÜMİNLERE MESAJLAR


ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİNDEN MÜMİNLERE MESAJLAR



Aziz Müminler!
Bizler, sabah ve akşam namazlarından sonra Haşr sûresinin son üç ayetini okuruz. Allah’ın varlığını, birliğini, yüceliğini hatırlar, en güzel isimleriyle O’nu tesbih ederiz. Peygamberimiz (s.a.s)’in sabah ve akşam bu ayetleri okuyanlara meleklerin dua edeceği müjdesine nail olmaya çalışırız.[1]
Kıymetli Müslümanlar!
Haşr sûresinin son üç âyeti, 

 “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” şeklindeki tevhid ilkesiyle başlar. Her insana, bu hakikati gönülden kabul etmesi ve Allah’a samimiyetle bağlanması gerektiğini öğretir. 

 Rabbimiz, gizli ve aşikâr olanı, görüleni ve görülmeyeni hakkıyla bilendir. Rahmân’dır; dünyada bütün insanlara karşı çok şefkatlidir. Rahîm’dir; âhirette ise sadece müminlere merhamet edendir.
Mümin, Allah’ın kendisini her an ve her yerde gördüğünün, her türlü niyetini bildiğinin farkında olarak yaşar. Çünkü o, Rabbinin kendisine şah damarından daha yakın olduğuna inanmıştır.[2]
 Aziz Kardeşlerim!
Allah Teâlâ, isimleri ile kendisini bize şöyle tanıtır. 



 Yüce Rabbimiz, Melik’tir; mülkün gerçek sahibidir. Varlık da O’nundur, yokluk da. Elimizdeki nimetleri bize emanet eden O’dur. Mümin, sahip olduğu her nimetin kendisine verilen bir emanet olduğu şuuruyla hareket eder. Mal ve mülkün, makam ve mevkiin, şan ve şöhretin esiri olmaz. Aksine gün gelip nimetin hesabını vereceğine olan inancıyla, emanete riayet eder.

Yüce Allah Kuddûs’tür; her türlü noksanlıktan uzaktır. Mutlak kemal sahibidir. O, Selâm’dır; esenlik, huzur ve barışın kaynağıdır. Mümin de, başta ailesi olmak üzere hayatının her alanında huzur ve sükûnetin hâkim olması için gayret gösterir.

Allah Teâlâ, Mümin’dir; güven veren, kendisine güvenenleri korkudan emin kılandır. Gönlünü açanlara iman bahşedendir. Müheymin’dir; her şeyi görüp gözetendir. Dünyanın türlü sıkıntıları karşısında el açıp yalvaracağımız, sığınağımız, dayanağımız O’dur.
O, Aziz’dir; yegâne galip, izzet ve şanın asıl sahibidir.  Cebbâr’dır;  murat ettiğini her durumda icra eden, yaraları saran, dertlere derman olan O’dur. Mütekebbir’dir; büyüklük ancak kendisine yaraşan, büyüklükte eşi olmayandır. O’nun karşısında herkes acizdir. 

 Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimizin eşi ve benzeri yoktur.

Muhterem Müslümanlar!

Haşr sûresinin son ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: 
 Allah, istediğini istediği surette, hiçbir örneği olmadan yaratandır. Varlıkların şekil ve özelliklerini tayin edendir. Mümin, son nefesine kadar Rabbinin lütfettiği tertemiz fıtrata sahip çıkar. Allah nezdinde asıl değerli olanın görünüş, mal, mülk değil, iman-ı kâmil, kalb-i selîm, amel-i salih ve güzel ahlak olduğunu bilir. Gönlünü kin, nefret, fitne ve haset gibi kötülüklerden uzak tutar.  



 En güzel isimler O’nundur. Bizler en güzel isimleriyle Allah’a yakarışta bulunuruz. Peygamberimiz (s.a.s), “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle amel ederek sayarsa cennete girer.[3] buyurmuştur. Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâ’sının anlamını idrak edip gereğiyle amel etmek hepimizin gayesi olmalıdır.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder, yüceltir. O, mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibidir. Bizlere düşen de hem dilimizle hem de rızasına uygun hal ve davranışlarımızla Yüce Rabbimizi tesbih etmek, O’na boyun eğmektir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Allah’a imanın gereği, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, O’ndan başka hiçbir gücün önünde boyun eğmemektir. Allah’a teslimiyetin bir göstergesi olan kulluk görevlerini asla ihmal etmemektir.

Bu mübarek cuma vaktinde hep birlikte Allah’a gönülden niyaz edelim ve diyelim ki: Rabbimiz! Bizleri sana hakkıyla inanan, İslam’a samimiyetle bağlanan, Haşr Sûresinde öğrettiğin hakikatleri anlayan ve yaşayan kullarından eyle! Kur’ân-ı Kerim’in rehberliğinden, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in örnekliğinden bizleri bir an olsun mahrum bırakma!

Ya Rabbi! Şehâdeti arzulayarak canlarından vazgeçmeyi göze alan ve gazilik payesi ile şereflenen kahraman gazilerimize sağlık, afiyet ve huzur dolu bir ömür ihsan eyle!

Din, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden aziz şehitlerimize rahmet eyle!






[1] Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 22.
[2] Kâf, 50/16.
[3] Buhârî, Şürût, 18.

                                     
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

14 Eylül 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 14.09.2018 Tarihli Cuma Hutbesi: MUHARREM AYI VE ÂŞÛRÂ GÜNÜ



MUHARREM AYI VE ÂŞÛRÂ GÜNÜ



Aziz Müminler!

Allah’ın yarattığı aylar, günler, geceler arasında çok kıymetli kazanç mevsimleri vardır. Halen içinde bulunduğumuz Muharrem ayı da müminlerce ganimet ve fırsat bilinmesi gereken kıymetli bir zaman dilimidir. Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem, ilâhî feyz ve bereketin, huzur ve güvenin başlangıcıdır.

Kıymetli Müslümanlar!

Muharrem ayı, savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan biridir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır.  “Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur…”[1] Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de “Ramazan ayından sonra en kıymetli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”[2] hadis-i şerifiyle, bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir.

Muhterem Kardeşlerim!

Önümüzdeki hafta Perşembe günü idrak edeceğimiz Muharrem ayının onuncu günü, Âşûrâ günüdür. Resûl-i Ekrem (s.a.s.), “Âşûrâ günü tutulan orucun, bir önceki yılın günahlarına kefaret olmasını Allah’tan ümit ediyorum”[3] buyurmuş,  Âşûrâ gününe, Muharrem’in dokuzuncu veya on birinci gününü de ekleyerek iki gün oruç tutmayı müminlere tavsiye etmiştir.[4]

Kıymetli Müslümanlar!

Âşûrâ günü, aynı zamanda tarihimizde ve hafızalarımızda derin bir hüzün ile yer etmiştir. Bu elim günde, Sevgili Peygamberimizin torunu ve Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın gözünün nuru olan Hz. Hüseyin Efendimiz, yanında bulunan yetmişten fazla Müslüman ile birlikte Kerbelâ’da şehit edilmiştir. Kerbelâ, Allah ve Resûlüne iman edip, Ehl-i Beyt sevgisini gönüllerine nakşedenlerin ortak acısı, yürek sancısıdır. Bu menfur hadiseyi gerçekleştirenler, mezheb ve meşreb farkı gözetmeksizin, istisnasız bütün Müslümanların vicdanlarında mahkûm olmuşlardır.

Bugün de nice İslam beldesi acı ve gözyaşıyla yoğrularak adeta birer Kerbelâ’ya dönmüştür. Kardeşlerimiz zulme uğrarken, masum kadın ve çocuklar hayattan koparılırken bizlere düşen, Kerbelâ’yı doğru anlamak ve haksızlıklar karşısında Hz. Hüseyin misali bir duruş sergilemektir.

Kardeşlerim!

Hz. Hüseyin, Kur’an-ı Kerim’i ve Rahmet Peygamberinin şerefli sünnetini kendine rehber edinmiştir. Zulme rıza göstermemiş, adaletsizliğe seyirci kalmamıştır. Kendisine yapılan telkinlere itibar etmeyerek hakkın, hakikatin, huzur ve barışın yeryüzüne hâkim olması için yola çıkmıştır. Böylelikle kıyamete kadar bütün insanlığa onurlu bir mücadelenin eşsiz örneğini sunmuştur.

Muhterem Müminler!

Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; başka yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır...”[5] buyurmaktadır. Allah Resûlü (s.a.s.) de bizlere şöyle nasihatte bulunmaktadır. “Birbirinizin eksiğini bulmaya çalışmayın, birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin, birbirinize kin ve nefret beslemeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olun!”[6]

O halde, geliniz! Irk, dil, mezheb ve meşreb farklılıklarının arkasına sığınarak kardeşliğimizi hedef alanlara, coğrafyamızda yeni Kerbelâ’lar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Hz. Hüseyin Efendimiz gibi iyilerin ve iyiliklerin yanında, kötülerin ve kötülüklerin karşısında olalım; hakkı ve hakikati ayakta tutalım. İslam’ın aydınlığında buluşan gönüllerimizle, birliğe, dirliğe, vahdete koşalım.

Başta Hz. Hüseyin ve Kerbelâ’da şehit olan Ehl-i Beyt olmak üzere, mukaddesatımız uğruna can veren bütün şehitlerimize selam olsun. Makamları âlî, mekânları cennet olsun.

Kıymetli Kardeşlerim!

Pazartesi günü okullar açılıyor, yeni bir eğitim-öğretim yılı başlıyor. Yeni eğitim-öğretim yılının geleceğimizin umudu olan öğrencilerimize, onları yarınlara hazırlayan öğretmenlerimize hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Cenâb-ı Hak çocuklarımıza zihin açıklığı, öğretmenlerimize başarılar ihsan eylesin.




[1] Tevbe, 9/36.
[2] Tirmizî, Savm, 40.
[3] Tirmizî, Savm, 48.
[4] İbn Hanbel, I, 240.
[5] En’âm, 6/153.
[6] Buhâri Edep, 57.   


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:



                    



7 Eylül 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 07.09.2018 Tarihli Cuma Hutbesi:HİCRET


HİCRET


Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve inayetiyle önümüzdeki Salı Muharrem ayının ilk gününe ulaşmış, hicrî 1440 yılını yaşamaya başlamış olacağız. Hicretin yıldönümü olan bu başlangıcın, milletimize ve İslâm âlemine hayırlar getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.

Kıymetli Müminler!

Fahr-i Kâinat Efendimizin risaletini kabul etmeyen müşrikler, ona ve müminlere her türlü zulmü, baskı ve işkenceyi reva görmüştü. Artık Mekke’de nefes almalarının imkânsız hâle geldiği bir anda, Yüce Allah müminlere dinlerini özgürce yaşayabilecekleri, ibadetlerini kolayca yerine getirebilecekleri huzurlu bir şehre, Medine’ye göç etme izni verdi. Önce müminlerden bir kısmı yola çıkmış, ardından da Peygamberimiz, sadık dostu Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine’ye hicret etmişti.

Muhterem Müslümanlar!

İslâm tarihinin bu şerefli yolculuğu, keyfi bir göçü değil, hakkın ve hakikatin yeryüzüne hâkim olması için imkân arayışını simgeler. Hicret; Allah’a imanın, sadakat ve teslimiyetin, sabır ve sebatın göstergesidir. Hicret; Allah’ın rızası, insanlığın huzur ve barışı için sahip olduğu her şeyden vazgeçen fedakâr bir muhacirin, kendisine kucak açan cömert bir ensara kavuşmasıdır.

Kur’an-ı Kerim’de bu zahmetli ve bereketli yolculuğun kardeş kıldığı muhacir ve ensar şöyle müjdelenir: “İslâm'ı ilk önce kabul eden muhacirler ve ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır…”[1]

Kıymetli Kardeşlerim!

Hicret, Asr-ı Saadet’te yaşanmış ve bitmiş bir hadise değildir. Bugün de nice Müslüman, yurdundan ve yuvasından gözyaşları ile ayrılarak yollara düşmekte; kendisine ensarlık yapacak iyilik timsali insanlara sığınmaktadır. Bizlere düşen ise, hicretin yıldönümünde bu gerçeği bir defa daha hatırlayarak zulmün ve adaletsizliğin sona ermesi için gayret göstermektir.

Ayrıca hicret, her türlü fenalığı arkasında bırakarak, kötülükten uzaklaşarak iyiliğe ve hayra doğru adım atmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) hicretin bu manevi boyutuna şöyle işaret etmektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise, Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.”[2]

Aziz Müminler!

Hicrette asıl olan samimiyettir, halis niyettir. Hicretin mayası, Allah’a bağlılık ve Resûlullah’a olan muhabbettir. Mümin, arkasında bıraktığı acı günlere rağmen iman ve umutla hayata tutunduğu zaman muhacir olur. Muhacir de harama sırtını dönüp ısrarla helâlin izini sürdüğü zaman hicretin manasını keşfeder.

Muhterem Müslümanlar!

Yeni bir hicrî yıla girerken Müslümana yaraşan, geçmişin muhasebesini yaparak geleceği tanzim etmektir. İsyandan itaate, günahtan tövbeye, gösterişten tevazua, ayrılıktan vahdete, düşmanlıktan kardeşliğe, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe hicret etmektir.

Geliniz! Hicreti andığımız bu mübarek cuma vaktinde, zalimlerin zulmünden kaçarak yurdunu, yuvasını terk etmek zorunda kalan muhacir kardeşlerimize ensar olalım. Hayat yolculuğumuzu kâmil bir iman, salih bir amel ve güzel bir ahlakla mamur etmeye bir daha niyet edelim. Yönümüz, yolumuz, hicretimiz daima Allah’a ve Resûlüne olsun.




[1] Tevbe, 9/100.
[2] Buhârî, Îmân, 4.


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:



6 Eylül 2018 Perşembe

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)- 7 : MÜ’MİN




 MÜ’MİN
Allah’ın isimlerinden biri de el-Mü’mindir.

Allah’ın kullarının imanını ve samimiyetlerini tasdik eden,onların sıdkını tasdik eden,Peygamberlerine mucizeler vermek suretiyle onların doğruluğunu ispat eden manalarına gelir.

Mü’min kelimesi, “korkulardan ve endişelerden emin olmak, inanmak ve tereddütleri kaldıran, korku içinde bulunanlara emniyet sağlayananlamlarına gelir. 

Mü’min ismi, kulun en seçkin ve en kapsamlı  ismidir. Cenab-ı Hak kulunu o kadar seviyor ki, kendine mahsus olan ismi kuluna vermiştir. Tam anlamıyla müminlik sıfatlarını taşıyan insan için, dünyada ve âhirette huzur vardır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

O Allah ki; O’ndan başka İlâh yoktur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir)...(Haşr suresi 23.ayet)

“İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.”  (Enam suresi,82.ayet)

“İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.” (Al-i İmran suresi,68.ayet)

(Devam edecek)
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

Efkan VURAL
Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Celal'in Penceresinden: