28 Şubat 2021 Pazar

26 Şubat 2021 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

  Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ

Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi  sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.


Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî,

 fiu’abü’l-Îmân, 4/334.





Diyanet İşleri Başkanlığının 26.02.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:ZOR ZAMANLARDA MANEVIYATIMIZDAN DESTEK ALMAK

 Zor Zamanlarda Maneviyatımızdan Destek Almak




Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Zor zamanlarda duasının kabul edilmesini isteyen kişi, rahat zamanında çokça dua etsin.[2]

Aziz Müminler!

Hayatımız boyunca pek çok sıkıntı, keder ve musibetle karşılaşırız. Sonuçları ne olursa olsun başımıza gelen her olay, dünya imtihanının bir parçasıdır. Ömür dediğimiz sermaye, aslında imtihan için bize tanınan sınırlı süredir. Önemli olan bu süreyi iman ve salih ameller ile geçirebilmek, karşılaştığımız hadiseler karşısında doğru tavırlar ortaya koyabilmektir. Nitekim Cenâb-ı Hak bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!”[3]

Kıymetli Müslümanlar!

İyi günlerimizde olduğu gibi, zor zamanlarda da Allah’a olan sevgimizden ve güvenimizden güç almalıyız. Çetin sınavlar karşısında mümin olarak öncelikli sorumluluğumuz, elimizden gelen bütün tedbirleri almaktır. Olaylara soğukkanlı ve metanetli yaklaşmak, çözüm için çaba sarf etmektir. Asla umutsuzluğa kapılmamak, inancımızı ve direncimizi kaybetmemektir.

Aziz Kardeşlerim!

Sebeplere başvuran; ilmin, aklın ve tecrübenin ışığında her türlü tedbiri alan mümin, aynı zamanda tevekkül etmeyi ve ilâhî takdire rıza göstermeyi bilmelidir. İsyan ve taşkınlıkla değil, teslimiyet ve sekînetle hareket etmelidir. Korku, endişe ve karamsarlıktan uzak kalarak, Rabbinin mutlak iradesine sığınmalıdır. En güvenli sığınak, Cenâb-ı Hakk’ın eşsiz kudreti, ilim ve hikmeti, yardım ve inayetidir. O’na olan inancını bir an bile yitirmemek, O’na dayanmak, O’na güvenmek ve O’ndan yardım dilemek müminin hayat ışığıdır. Dua ve niyazla, tevbe ve istiğfarla, hamd ve şükürle Allah’a iltica etmek, kulluğun özüdür.

Aziz Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

 “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır olur.”[4]

O halde, müminin Rabbine dayanarak, kendine güvenerek ve kardeşleriyle yardımlaşarak zorlukları aşabileceğini unutmayalım. Yaşadığımız olayları ibret ve ferasetle okuyalım. Sorumluluk bilinci ve nefis muhasebesi çerçevesinde değerlendirelim. Üzerimize düşeni yaptığımızdan emin olalım. Bu dünyanın sınavlarını azim, sabır ve şükür terazisinde tartalım. Hayatta güçlü olmak için ibadet, dua, tefekkür ve tevekkülle maneviyatımızı canlı tutalım.

 


[1] Bakara, 2/153.

[2] Tirmizî, Deavât, 9.

[3] Bakara, 2/155.

[4] Müslim, Zühd, 64.


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:

22 Şubat 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

              Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


                                   وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ


                 İnsan için ancak çalıştığı vardır.

                             

                                (Necm Suresi 39. Ayet)

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):86-MUKSİT

 Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):

                                         MUKSİT

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Muksit’dir.

el-Muksit, Allah’ın adaletle hükmetmesi demektir.

Muksıt “adaletle hükmeden, âdil” demektir. 

El Muksit; adaleti en üst seviyede ayakta tutandır.

El Muksit; hükmünde ve emirlerinde adil olandır.

El Muksit; her şeye belli bir denge ve düzen takdir edendir.

El-Muksit; mü’min kullarının mükâfatlarını adaletle verecektir.

El Muksit; kafir kullarının cezalarını da adaletle verecektir.

El-Muksit; hesap gününde adalet tartılarını kurandır.

El Muksit; adaleti ayakta tutmak için peygamber gönderen ve kitap indirendir.                                                                             El-Muksit; Adaletten şaşmayan, bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan,

 mazlumlara insaf eden, adil, yarattıklarından hiç birine

 haksızlık, eza, cefa, eziyet ve zulüm etmeyen demektir. Her

 şeyi yerli yerinde yapan. Zalimden mazlumun hakkını alan.

Allahü Teala, Muksit ismiyle adaleti tesis ve temin

 eder.                       

 En üstün adalet ve merhamet sahibi olan Allahu Teala, her işi

 birbirine den ve layık şekilde yapmaktadır. Zerre kadar da olsa

 haksızlığa uğratmaz. Kullarına muamelesi tam ve adaletli ve

 merhamet üzerinedir.                                                     

  Allahu Teala kullarının yapmış olduğu hiçbir iyiliğin en ufak

 bir zerresini dahi karşılıksız bırakmaz, hakkı yerine getirir.

 Hiçbir mazlumun hakkı kaybolmaz.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?”( Tin Sûresi Suresi, 8. Ayet)

Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye,

 hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi

 kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören

 olarak biz (herkese) yeteriz.”      

 (Enbiyâ Suresi 47. Ayet)

“Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan

 çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil

 davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah

 adil olanları sever.”( Mümtehine Suresi 8. Ayet)

“Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri

 geldiğinde aralarında adaletle hüküm verilmiş olur. Onların

 hakları yenmez.” (Yûnus Suresi 47. Ayet)

De ki: Rabbim adaleti emretti…” (A'râf Sûresi,29. Ayet)

“…Şüphe yok ki Allah Teâlâ adâlette bulunanları sever.” (Mâide Sûresi, 42. Ayet)

Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler

 olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe

 sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı


 gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının,

 doğrusu Allah işlediklerinizden Haberdar'dır.” (Mâide Suresi 8. Ayet)


(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL

19 Şubat 2021 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:


لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا


وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ


Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz

(Buhârî, Edeb, 57, 58.)

Diyanet İşleri Başkanlığının 19.02.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:İMANIN TADINA ERMEK: ALLAH VE RESÛLÜ’NÜ SEVMEK

İMANIN TADINA ERMEK: ALLAH VE RESÛLÜ’NÜ

 SEVMEK



Aziz Müminler!


Cenâb-ı Hakk’ın varlık âlemine ve ruhumuza nakşettiği en nadide duygu sevgidir. Sevgi; insanı Rabbine bağlayan, gönülleri birleştiren, hayatı anlamlı kılan eşsiz bir duygudur. Öyle ki, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, samimi sevgi, Yüce Rabbimizin varlığının delillerinden biridir.[1]

Sevilmeye en çok layık olan hiç şüphesiz Allah Teâlâ’dır. Zira O “Vedûd”dur, sevgiyi yaratan, sevmeyi ve sevilmeyi insana öğretendir. Bütün sevgilerin kaynağı O’dur. Tüm kâinat, O’nun sevgi ve merhametiyle ayakta durmaktadır.


Kıymetli Müslümanlar!


Kur’an-ı Kerim’de

“İman edenlerin Allah sevgisi çok kuvvetlidir.”[2] buyrulur.

 Evet, bir müminin kalbinde en değerli köşe, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine ayrılmıştır. Mümin, Rabbini şartsız ve sınırsız bir biçimde, ihlas ve ihtiram ile sever. Aynı zamanda, Allah’ın sevgisine layık bir kul olabilme gayreti taşır. Mümin, Allah’a duyduğu derin sevgiyle tüm mahlûkata rahmet nazarıyla bakar. Yaratılanı sever Yaratan’dan ötürü!

Değerli Müminler!

Müminin yüreği, Allah Resûlü (s.a.s)’in sevgisiyle de doludur. Zira adı güzel kendi güzel Peygamberimizi sevmek, bize onun ümmeti olma şerefini bahşeden Rabbimizi sevmenin gereğidir. Mümin bilir ki Peygamber Efendimizi sevmek, onun bize emanet olarak bıraktığı yüce Kitabımız Kur’an’a ve hikmet yüklü sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak demektir. Onun yolundan gitmek, onun sevdiklerini sevmek, onun ahlakı ile ahlaklanmaktır.

Aziz Müslümanlar!

Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, imanın lezzetine varmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurur: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: Allah ve Resûlü’nü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, ateşe atılmaktan nasıl korkuyorsa imandan sonra küfre dönmekten de öylece korkmak.”[3]

Ne mutlu Cenâb-ı Hakk’ın sevgisi gönlünde yer etmiş olanlara! Ne mutlu Resûl-i Zişan Efendimizin muhabbetiyle gözleri yaşaranlara! Ne mutlu bu kutlu sevginin gücüyle birbirine kenetlenenlere! 

Kıymetli Müminler!

Hutbeme son verirken geçen hafta hain terör saldırısında şehit edilen kardeşlerimize, kahraman vatan evlatlarına Yüce Rabbimizden sonsuz rahmet; kederli ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Cenâb-ı Hak bizleri şehitlerimizin uğrunda can verdikleri mukaddesatımızdan asla ayırmasın.



[1] Rûm, 30/21.

[2] Bakara, 2/165.

[3] Buhârî, Îmân, 9.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:

17 Şubat 2021 Çarşamba

Regaib Kandili

 

                    Regaib Kandili

Yarın akşam, Regaib Kandili,kandiliizi tebrik ederim.

Regaib Kandili, dinimizde “ üç aylar “ olarak bilinen rahmeti, bereketi ve mağfireti bol olan bir atmosfere girdiğimizin habercisidir.

Üç ayların ilki olan Receb ayının ilk Cuma gecesi  Regaib Kandili olarak kutlanır.
Regaib Gecesi denilince “Çok lütuf ve ihsanla dolu; rahmeti, nimeti, bereketi, bol iyiliği çok, kıymeti değeri büyük bir gece akla gelir.
Peygamberimiz bu gecede Allah’ın bir çok lütfuna eriştiği için şükür ve hamd etmiş, namaz kılmış ve dua etmiştir.
Bu gece Allah’ın kullarına bol bol ikram ve ihsanda bulunduğu, duaların ve tövbelerin kabul edildiği çok önemli bir gecedir.
Bu geceyi en güzel biçimde değerlendirmek gerekir. Gündüzünü de mümkünse oruçlu geçirebilirsek iyi olur.

Bu gece sebebiyle kendimizi hesaba çekerek, Allah’ın verdiği bunca nimet karşısında ne kadar şükrettiğimizi düşünelim. Yaratılış gayemizin yalnızca Allah’ı tanımak olduğunu hatırlayalım. Allah’a karşı görevlerimizi ne ölçüde yerine getirebildiğimizi düşünelim. Komşularla ilişkilerimizi gözden geçirelim. İnsanlara karşı davranışlarımızı değerlendirelim. Yetim ve yoksullar için neler yapıp neler yapamadığımızı düşünelim. Çevremizdeki engelli kişilerin yaşam mücadelelerini nasıl devam ettirdiklerini ve engellilere ne derece önem verebildiğimizi aklımıza getirelim.

Üç ayları ve içinde bulunan kandil gecelerinin kıymetini bilerek iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz.

 İnsan oğlu hata yapmaya ve günah işlemeye yatkın bir varlıktır.

Günahımız ne kadar fazla olursa olsun; ümitsizliğe kapılmadan bu gece yapacağımız tövbe ve ibadetlerle kurtuluşa erebiliriz. Çünkü Allah bağışlayıcıdır, affedicidir.

Böyle gün ve gecelerin feyiz ,bereket ve rahmetinden yararlanıp, Allah’tan bağışlanma dilemeliyiz.

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurur:

“ De ki: Ey kendilerine kötülük edip, aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O bağışlayandır. merhametlidir. “ (Zümer, 39/53)

“ Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin .Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir. (Hud,11/90)

Peygamberimiz de şöyle buyurmaktadır:

“Vallahi ben, Allah’tan günde yetmiş defadan daha fazla mağfiret diliyor, tövbe ediyorum. ( Buhari, daavat, 3 )

Bu gece ve üç aylarda cennete girebilmek ümidiyle ibadet, hayır ve iyilik yapmalı ;kutsal kitabımızı okuyup, anlamını düşünmeliyiz.

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır.

“İman edip Salih amel işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele…”(Bakara,2/25)

Evet, üç aylar ve bu gecede nefis muhasebesi yapalım. Dini duygu ve düşünce ile ruhumuzu donatalım. İbadetlerle kalbimizi süsleyelim.

Yaşadığımız müddetçe Allah ve Resulünün istediği biçimde hareket edelim. Hayatımızı dürüstlükle, çalışkanlıkla, hoşgörüyle, sevgiyle ve ibadet anlayışı içinde sürdürelim.

Hem bu dünyada ve hem de ebedi ahiret yurdunda rahat edelim…

 

 

15 Şubat 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

                   Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


                    اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِۚ

                                          وَاَجْرٍ كَر۪يمٍ  فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ  


                          Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.    

                             (Yâsîn Suresi 11. Ayet)         

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):85-ZÜ’L-CELȂLİ ve’l İKRȂM

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):  

                 ZÜ’L-CELȂLİ ve’l İKRȂM



Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm’dır.

Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm;Allah’ın azamet ve kerem sahibi olması demektir.

 Celal ve ikram sahibi demektir.

Sözlükte “azamet sahibi ve yüce olmak” anlamındaki celâl ile “cömert ve merhametli, asil ve şerefli olmak” mânasındaki keremden türeyen ikrâm kelimelerinin başına zû (sahip) getirilmesiyle meydana gelen bir terkip olup “azamet ve kerem sahibi” demektir.

Zü’l- Celal-i ve’l-İkram İsmi Şerifi üzerinden anlamına bakmak gerekirse ‘Allahu Teala kayıtsız şartsız azamet sahibi olandır’ şeklinde ifade edilir. O bütün sıfat, fiil ve zat ve yasak ile emirlerinde yüce ve tam olandır. O bütün eksik sıfatlardan münezzeh olandır. Dilediği şekilde kendi koyduğu kurallarına azamet ve yücelik verendir. Hiçbir karşılık beklemeden ihsanda bulunan ve verendir.

Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur.

Dünyada insanın hoşuna gidecek sayısız nimet vardır. Allah kullarının hoşnut olacağı çeşitli detaylarla dünyayı süslemiştir. Ancak elbette Allah'ın sonsuz kerem ve ihsanını asıl olarak göstereceği yer cennettir. Kuran'da tasvir edilen cennet, O'nun sonsuz ikramını gözler önüne sermektedir. 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı bâki kalacaktır.” (Rahman suresi, 26-27.ayetler)

Büyük ve pek cömert olan Rabbinin adı ne yücedir!” (Rahmân Sûresi,78. Ayet)

Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.” (Fecr Suresi 17. Ayet)

“Ey insan! İkramı bol olan Rabbin hakkında seni aldatan nedir?”                                 (İnfitâr Suresi 6. Ayet)

“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!” (İbrahim Suresi 34. Ayet)

Oku! Rabbin sonsuz kerem(cömert) sahibidir.” (Alak Sûresi,3. Ayet)

Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi aşağıdaki biçimde bir dua cümlesi olarak ta kullanılır.

Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Ey azamet ve kerem sahibi Allahım! duasını ihmâl etmeyip sık sık söyleyiniz.” (Tirmizî, Daavât 92.



(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL

12 Şubat 2021 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 12.02.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:MANEVÎ HUZUR İKLİMİNE GİRERKEN

 

MANEVÎ HUZUR İKLİMİNE GİRERKEN




Muhterem Müslümanlar!


Üç ayların manevî iklimine yeniden ulaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Yarın Ramazan’ın muştusu olan Receb ayının ilk günü. Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece ise Regâib Gecesi. Bizleri bu rahmet ve mağfiret mevsimine kavuşturan Yüce Allah’a hamd ü senalar olsun. İslam’ın eşsiz güzelliği ile gönüllerimizi buluşturan Hz. Muhammed Mustafa’ya salât ve selam olsun. Aziz milletimizin ve İslâm âleminin üç ayları ve Regâib Gecesi mübarek olsun.

Değerli Müminler!

Ömrümüzün her anı kıymetlidir. Ancak Cenâb-ı Hakkın, kullarına lütuf ve ihsanını bolca ikram ettiği özel vakitler vardır. Receb, Şaban ve Ramazan ayları, işte böyle birbiri ardına açılan bereket kapılarıdır. Bu müstesna zamanlar, maddî ve manevî kurtuluşumuza, ebedî huzur ve mutluluğumuza vesiledir.       

 

Üç aylar, dünya telaşıyla rüzgâr gibi geçen ömrümüzü muhasebe etme imkânıdır. Tefekkür etme, özümüze dönme, kendimizle barışma, maneviyatımızı güçlendirme zamanıdır.

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:       “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1] Öyleyse mübarek üç aylara ulaşmanın şükrü ile Yüce Allah’ın affına ve mağfiretine sığınalım. Hata, noksan, isyan ve aşırılıklarımızdan dolayı nedamet duyalım. Rabbimizin engin rahmetini umarak, yorulan ve paslanan gönül hanemizi tevbe ile arındıralım.

Aziz Müminler!

Bu mukaddes zamanlarda bütün varlığımızla

 Rabbimize yönelip,

 O’nun rızasını kazanmak için gayret edelim.

 Şefkatle kalbimiz

 yumuşasın, cömertlikle ruhumuz ferahlasın. Her

 türlü günahtan

 ve faydasız işten uzak durmakla nefsimiz

 arınsın. Şiarımız, ihlas

 ve samimiyetle yaşamak, iyilik ve takvada

 yarışmak olsun.

 Sevgili Peygamberimizin niyazıyla dillerimiz ve

 gönüllerimiz duaya dursun:

“Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını

 hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan

 ayına ulaştır.”[2]



[1] Zümer, 39/53.

[2] Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189; Ahmed b.   Hanbel, I, 259.


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK: