Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ
İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
مَنْ َ يَرْحَمِ النَّاسَ َ يَرْحَمُهُ اللّهُ تَعالى
"İnsanlara merhametli olmayana Allah Teala merhamet etmez."
[Tirmizî, Birr 16, (1923).]
BERAT GECESİ: GÜNAHLARDAN ARINMA VESİLESİ
Muhterem Müslümanlar!
Yarın akşam
Ramazan’ın habercisi olan mübarek Berat Gecesini idrak edeceğiz inşallah. Bizleri
bu mübarek geceye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Peygamberimiz
Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Berat Gecemiz şimdiden mübarek
olsun.
Aziz Müminler!
Berat Gecesi, akıp giden ömrümüzün muhasebesini yapmayı; yaratılış gayemize uygun olmayan her türlü söz ve davranıştan uzak kalmayı bizlere hatırlatır. Kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize zarar veren her türlü öfke, kin, haset ve nefretten uzak durmamızı öğretir. İnsanların hata ve kusurlarını örtenlerin Rabbimizin sonsuz ikramlarına nail olacaklarını haber verir. Nitekim ayet-i kerimede,
فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ
“Kim affeder ve insanlarla arayı düzeltirse,
onun mükâfatı Allah’a aittir.”[1] buyrulur.
Değerli
Müslümanlar!
Berat Gecesi, tövbe ve istiğfar gecesidir. Tövbe,
günahta ısrar etmemektir. Hata ve kusurlarımıza nedâmet duyup, “Tevvâb” olan
Rabbimizin sonsuz mağfiretine sığınmaktır. Yüce Rabbimiz, “Ey iman edenler!
İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz
kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar…”[2] buyurmaktadır. Öyleyse bu mübarek geceyi hayatımızda
tertemiz sayfalar açmak için fırsat bilelim. Rabbimizle aramızdaki en büyük
engel olan haramlardan, kul ve kamu hakkından uzak duralım. Günahımızın ölçüsü ne olursa olsun, Allah’ın
rahmetinden asla ümidimizi kesmeyelim. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Rabbimiz, kulunun tövbe
etmesine, önemli bir eşyasını kaybedip sonradan o eşyayı bulan birisinin
sevindiğinden daha fazla sevinir.”[3] hadisini
aklımızdan çıkarmayalım.
Kıymetli Müminler!
Berat Gecesi, aynı zamanda dua gecesidir. Dua, kulluğun ve ibadetin özüdür. Dua, hayatın zorlukları karşısında bizlere direnme gücü veren eşsiz bir nimettir. Dua, kulun halini Rabbine arz etmesi, acziyetini kabul etmesi, O’nun lütuf ve inayetine sığınmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de
اُدْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ
“Bana dua edin, ben de duanızı kabul edeyim.”[4] diye buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise Berat Gecesinde Cenâb-ı Hakk’ın kullarına şöyle nida ettiğini haber vermektedir:
“Benden
bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Benden rızık isteyen yok mu, onu
rızıklandırayım! Belaya düçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!”[5]
Öyleyse
bu kutlu gecede karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek, Rabbimize içtenlikle
dua edelim. Anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın; akraba, komşu ve
dostlarımızın sıhhat ve selameti için Rabbimize niyazda bulunalım. Devletimizin
bekası, milletimizin huzuru, ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliği için Allah’a
yalvaralım. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere dünya üzerinde zalimlerin
zulmü altında inleyen kardeşlerimizden kavli ve fiili dualarımızı eksik
etmeyelim.
Aziz Müslümanlar!
Beratımızı
alanlardan olabilmek için Kur’an ve sünnetin tarif ettiği bir mümin olmaya
gayret edelim. Rabbimizin emirlerine hakkıyla tabi olalım, yasaklarından var
gücümüzle sakınalım. Her türlü kötülükten, haksızlıktan ve adaletsizlikten
uzak duralım. Kırılan kalpleri onaralım, küskünlük ve dargınlıkları sonlandıralım.
Üzerimizde hakkı bulunanlarla helalleşelim.
Mazlum
ve kimsesizlere el uzatmaya, haklı davalarında onların yanlarında olmaya, zalimlere ve destekçilerine karşı boykotu
sürdürmeye devam edelim.
Bu
vesileyle, Cenâb-ı Hak’tan Berat Gecemizin; aziz
milletimiz, ümmet-i Muhammed ve tüm insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Başta
Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere bütün mazlumların felaha ulaşmasını Yüce
Rabbimden niyaz ediyorum.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمٖيعاًؕ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّؕ اِنَّهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُعٖيدُهُ لِيَجْزِيَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِؕ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمٖيمٍ وَعَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ
Hepiniz dönüp O’nun huzurunda toplanacaksınız, bu Allah’ın gerçek vaadidir. O, baştan yaratır, sonra da yaratmayı tekrar eder ki, iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları adaletle ödüllendirsin! İnkâr yolunu tutmaları sebebiyle münkirlerin nasibi ise kaynar bir içecek ve acı veren bir azaptır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
لَوْ أنّ أهْلَ السّمَاءِِ وَأهْلَ ارْضِ اشْتَرَكُوا في دَمِ مُؤْمِنٍ كَبْهُمُ
اللّهُ تَعالى في النَّار
"Eğer semâ ve arz ehli bir mü'minin kanına (haksız yere dökmede) iştirak etselerdi, Allah her ikisini birden cehenneme atardı."
[Tirmizî, Diyat 8, (1398).]
DÜNYAYI BARIŞ VE İTİDALE ÇAĞIRIYORUZ
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Hepiniz
topluca barış dini İslam’a girin. Şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, size
apaçık bir düşmandır.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) namazlarının ardından Cenâb-ı Hakk’a şöyle niyazda bulunmuştur:
“Allah’ım! Sen, Selâm’sın; selam, barış ve esenlik Sendendir.
Yücelik ve ikram sahibi olan Allah’ım! Sen ne mübareksin.”[2]
Aziz
Müminler!
Yüce dinimiz İslam
barış ve esenlik dinidir. Allah’ın güzel isimlerinden birisi de “es-Selâm”dır.
Rabbimiz, barış ve esenliğin kaynağıdır. Kullarına İslam ile barışın yolunu
gösteren O’dur. Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’den itibaren gönderdiği tüm rahmet
elçileri aracılığıyla insanlığı barışa davet etmiştir. Zira barışın olmadığı
yerde savaş vardır. Savaşın olduğu yerde ise kan, gözyaşı ve sönen ocaklar
vardır. Yetim ve öksüz kalan çocuklar, dağılan aileler, yıkılan medeniyetler,
kaybolan umutlar vardır.
Kıymetli
Müslümanlar!
İslam’ı kabul edenlere,
barışın teminatı anlamında Müslüman denilmiştir. Müslüman, Rabbimizin “Selâm”
isminin dünyadaki temsilcisidir. Müslüman, barıştan yana tavır alan, etrafına
güven veren, huzur ve kardeşlik ortamına katkı sunan insandır. Bununla birlikte
Müslüman, zulme rıza gösteremez. Zalime asla destek olamaz. Çekilen
sıkıntılara, yaşanan acılara duyarsız kalamaz. Tek bir kuruşuyla dahi
masumlara sıkılan kurşunların, mazlumlara atılan bombaların destekçisi olanlara
katkı sunamaz. İstiklâl Şairimiz, Müslüman’ın bu tavrını şöyle ifade
etmektedir:
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim,
hakkı tutar kaldırırım!
Değerli
Müminler!
Dünyamızı yangın
yerine çevirmek isteyen siyonist zalimler
tarafından, önce Gazze’de şimdi de göçe zorladığı Refah’ta Filistinli masumların,
bebeklerin ve kadınların üzerine bombalar yağdırılmaktadır. Anlamı “ferahlık ve
esenlik” olan Refah kentinde insan hakları, zulmün ateşinde
yakılmaktadır. Annelerinin kokusuna doyamamış yavrular, yavrularının kokusuna
doyamamış anneler şehit edilmektedir. Yalnızca bir şehir, bir toprak parçası
değil, dünyanın gözü önünde Gazze ve Refah’ta insanlığın izzeti çiğnenmektedir.
Can, mal ve namus dokunulmazlığı ayaklar altına alınmaktadır. Mazlumlara
gönderilen insani yardımlara dahi engel olunmaktadır. Bununla birlikte zulüm,
sadece Gazze ve Refah’ta değil maalesef Doğu Türkistan başta olmak üzere
dünyanın pek çok yerinde devam etmektedir.
Aziz
Müminler!
“Dünyaya barış ve demokrasi getireceğiz” söylemiyle İslam beldelerine
ölüm kusan caniler ve onların destekçileri, bu güçlerini ümmet-i Muhammed’in
suskunluğundan almaktadır. Ne acıdır ki, ümmetin dağınıklığı zalimlerin
pervasızlığını günden güne artırmaktadır. Dünyamız,
her zamankinden daha fazla barış ve itidale muhtaçtır. Bunun yolu ise Müslümanların
dayanışmalarından ve aralarındaki kardeşlik bağlarını güçlendirmelerinden geçmektedir.
Öyleyse
Değerli Müslümanlar!
Bu zorlu ve sıkıntılı süreçte görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edelim. Rabbimizin,
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın.”[3] emrine kulak verelim.
Zulmün karşısında tek yürek ve tek ses olalım. Gözü
dönmüş cinayet şebekelerine karşı muhabbet ve kardeşliğimizi diri tutalım. Maddi
ve manevi desteğimizi kardeşlerimize sunmaya devam edelim. Unutmayalım ki, Allah
nurunu tamamlayacak; barış, yeryüzüne yeniden hâkim olacaktır.
Kıymetli
Müslümanlar!
Erzincan’da göçük altında kalan kardeşlerimizin bir an önce
salimen kurtulmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Cenâb-ı Hak, vefat eden
kardeşlerimize rahmet eylesin. Ailelerine ve milletimize sabırlar versin. Ülkemizi, milletimizi ve âlem-i İslam’ı her türlü kaza,
bela ve musibetten muhafaza buyursun.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
hayatI DEĞERLİ KILAN ÖLÇÜ: iman
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum
ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah, iman edip dünya ve ahiret için
yararlı işler yapanlara ‘bağışlama ve büyük bir mükâfat’ sözü vermiştir.”[i]
Okuduğum
hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Şu üç
özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: Allah ve Resûlü’nü her
şeyden çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, ateşe atılmaktan
korktuğu gibi imandan sonra küfre dönmekten de öylece korkmak.”[ii]
Aziz Müminler!
İman; Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve
şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır.[iii] Rabbimizin emirlerine uymaya, yasaklarından kaçınmaya,
istikamet sahibi bir mümin olmaya söz vermektir. İman, hak ve adalete, iyilik ve merhamete, huzur ve
mutluluğa giden yollardaki bütün engelleri kaldırmaktır. Kur’an’ın getirdiği ilahi prensiplere
gönülden bağlanmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in her alandaki örnek hayatını
kendimize rehber edinmektir.
Kıymetli Müslümanlar!
İman,
davranışlarımıza yansıyıp ahlakımıza yön verirse gerçek anlamına ulaşır.
İmanımız dilimize yansıdığında zikir ve şükür olur. Gözümüze yansıdığında iffet
ve hayâ olur. İmanımız yüzümüze yansıdığında tebessüm, aklımıza yansıdığında
tefekkür olur. Gönlümüze yansıdığında samimiyet, ailemize
yansıdığında sevgi, saygı, şefkat ve merhamet olur. Kalplerimiz muhabbetle
dolar, hanelerimiz huzur bulur. İmanımız iş ve
ticaret hayatımıza yansıdığında doğruluk ve dürüstlük olur. Helal ve haram
hassasiyeti gözetilir, kul ve kamu hakkına riayet edilir. İmanımız toplumsal
hayata yansıdığında adalet, güven ve huzur olur. Birlik ve beraberliğimiz
güçlenir, dostluk ve kardeşliğin en güzel örnekleri sergilenir.
Kıymetli Müminler!
Dünya
imtihanımızda bizi başarıya ulaştıracak olan, Rabbimizin daima yanımızda
olduğuna ve bizi yalnız bırakmayacağına dair inancımızdır. Bütün
zorluklar karşısında bizleri güçlü kılacak ve yarınlara dair ümidimizi canlı
tutacak olan imanımızdır. Zulümlere, kötülüklere ve haksızlıklara karşı bize
direnme gücü veren imanımızdır. Nitekim dün aziz milletimiz Çanakkale’de,
Kurtuluş Savaşı’nda imanından aldığı güçle bütün hayâsızca akınlara ”dur!”
dedi. Rabbimizin yardımı her zaman bizimle beraber oldu. Bugün de Gazze’de bir
avuç mücâhid, imanlarından aldığı güçle zalimlere karşı direnmektedir. Allah’a
olan sarsılmaz imanları sayesinde katillerle mücadele etmektedir. Rabbimiz, اَللّٰهُ وَلِيُّ
الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ “Allah iman
edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. ”[iv] buyurmaktadır.
Bize düşen ise kardeşlerimiz vatanlarında özgür bir şekilde yaşayıncaya kadar
maddi ve manevi desteğimizi onlardan esirgememektir.
Aziz Müslümanlar!
Yüce
Rabbimize sonsuz hamd ve sena olsun ki bize iman gibi büyük bir nimet lütfetti.
Bizler, imanımızı hayatımızın tüm alanlarına yansıttığımız zaman bu büyük
nimetin şükrünü yerine getirmiş oluruz. İmanımızı, salih ameller ve güzel
ahlakla kemale erdirmenin gayretinde olduğumuz müddetçe Rabbimizin rızasını
kazanırız. Elimizden ve dilimizden hiç kimsenin
zarar görmediği iyi bir mümin olduğumuzda İslâm’ı en güzel şekilde temsil ve
tebliğ ederiz.
Hutbemi,
Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğretilen şu dua ile bitiriyorum:
رَبَّنَٓا اِنَّـنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَاد۪ي
لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا
ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّـنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ
“Rabbimiz!
‘Rabbinize iman edin’ diyerek imana çağıran davetçiyi işittik ve hemen iman
ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle
beraber al.”[v]