29 Ocak 2018 Pazartesi

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-1



Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın  Öğretisi-1

Her şeyi Allah yaratmıştır. Evreni, melekleri,cinleri,insanları,hayvanları,bitkileri,canlı- cansız her şeyi yaratan, şekil veren ve yöneten Allahtır.
Allah tüm varlıkları bir düzen içinde yönetmektedir. Her şey onun ilmi dahilindedir. Hiç bir şey onun bilgisi dışında kalmaz. Yüce Allah bu konuyla ilgili şöyle buyurur: “Gaybın (Görünmez bilginin) anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am suresi,59.ayet)
Allah varlıkları yaratıp kendi haline bırakmadı. Onlara uyacakları prensipleri haber verdi. Yüce Allah ilk insan olan Hz. Adem’i yarattı ve Ona  cebrail’i gönderdi. Cebrail meleği Allah’ın izniyle Hz. Adem’e her şeyi öğretti. Yüce Allah kur’an’da şöyle buyurur: “Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti...” (Bakara suresi,31.ayet)
Allah’ın öğretisi Hz. Adem’e  sayfalar halinde gönderildi. Yüce Allah Hz.Adem ile ilgili  şöyle buyurdu: “Doğrusu bundan önce Adem’e (bu ağaçtan yeme diye) emir vermiştik. Ne var ki, o bunu  unuttu...”(Taha suresi,115.ayet)
İnsanı en iyi bilen tanıyan Allah’tır. Çünkü, Alah insanı tasarlayayıp yaratandır. Dolayısıyla insanın tüm özelliklerini ve ihtiyaçlarını da en iyi bilen Allah’tır.
Allah insanların özelliklerine uygun ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir şekilde  hazırladığı öğretileri sayfalar ve kitaplar halinde  göndermiştir.  Bu sayfalar ve kitaplar dünya hayatını  gereği gibi kullanabilmek için Allah’ın hazırladığı “Kullanma Kılavuz”ları şeklindedir.
Yeni bir cihaz,makina veya elektronik bir eşya aldığımız zaman bize,üretici  firmanın hazırladığı kullanma kılavuzu verirlir. Cıhazın doğru bir şekilde kullanılması,sağlam ve uzun ömürlü olması için kılavuza göre hareket etmemiz istenir. Bazan kılavuz da yeterli olmaz bir servis elemanı ile  o cihaz kurulur ve çalıştırılır.
Yüce Allah’ta insanlara öğretilerini bir kılavuz halinde (Suhuf ve Kitaplar)  ve servis elamanı ile (Melek ve Peygamberler) göndermiştir.
Allah’ın gönderdiği öğretiler  zaman içinde insanlar tarafından unutulmuş veya değiştirilmiştir. Allah’ın gönderdiği suhuf veya kitaplar (Kullanma kılavuzu) değiştiği veya bozulduğu vakit ; Allah , yeni bir kitap ve yeni bir peygamber göndermiştir. Bu süreç Hz.Muhammed’in Peygamber olmasına kadar devam etmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gönderilen  ilahi mesajlardan oluşan öğretiler bir kitap (Mushaf) haline getirilip, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşmıştır. Allah’ın son ilahi kitabı olan Kur’an-ı Kerim’in hükmü kıyamete kadar sürecektir.
Yüce Allah bu konuda Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr suresi,9.ayet)
İşte bizler Allah’ın  öğretisini iyi bilmeliyiz. Yaşam tarzımızı Yüce Allah’ın öğretileri doğrultusunda düzenlemeliyiz. Bunun için de Allah’ın öğretilerinin bulunduğu  kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i  Türkçe mealiyle ve mümkünse tefsiriyle birlikte okuyarak iyice anlamalıyız.
Kur’an’’ın ve Peygamberimizin öğretisi doğrultusunda yaşayarak, hem bu dünyada ve hem de Ahirette (öteki alem) kurtuluşa ernlerden olmaya çalışmalıyız.
İnşallah bu köşede Kur’an-ı Kerimde’ki Allah’ın öğretilerini  bir yazı dizisi halinde sizlere sunmaya çalışacağım.

Allah’ın son ilahi kitabı Kur’an-ı Kerim’deki  mesajları dikkate alabilirsek  ailemizde,çevremizde, ülkemizde, İslam aleminde ve tüm dünyada huzur,güven,barış ve mutluluk oluşur...

Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:




26 Ocak 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 26/01/2018 Tarihli Cuma Hutbesi:BİRLİK VE BERABERLİK RUHU


BİRLİK VE BERABERLİK RUHU




Cumanız Mübarek Olsun Aziz Müminler!

Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz, birbirinize düşmandınız da O, kalplerinizi birleştirmişti. O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O, sizi oradan kurtarmıştı. Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”[1]

Peygamberimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Ancak şehit, cennette gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”[2]

Kardeşlerim!

Millet olarak büyük badirelerden, ağır imtihanlardan geçtik. Daha dün Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da vicdanı paslanmış, insafını ve insanlığını kaybetmiş güçler, bizi tarih sahnesinden silmek amacıyla üzerimize geldi. 15 Temmuz’da tarihimizin en büyük ihanetlerinden birine maruz kaldık. Bu zor günlerde bizi muzaffer eyleyen muazzam bir gücümüz vardı. Bu güç, Allah’a olan sarsılmaz imanımızdı. Vatana, ezana, bayrağa ve bağımsızlığa olan aşkımızdı. Şehitlik ve gazilik sevdamızdı.

Bizler, din ve mukaddesat uğrunda doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle binlerce evladımızı şehit vererek bu toprakları beraberce vatan kıldık. Aynı secdede Rahman’a kul olmakla, aynı kıblede istikamet bulmakla, birbirimize olan muhabbetle, birlik ve beraberlik ruhuyla bütün zorlukların üstesinden geldik.

Muhterem Müminler!

Son yıllarda hem İslam ümmeti olarak hem de millet varlığımızla yine imtihan çemberinden geçiyoruz. Gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler, fitne, terör ve ihanet silahıyla üzerimize geliyor. İslam coğrafyasının dört bir köşesinde açılan ateş çukurlarının içine ülkemiz de çekilmeye çalışılıyor. Türlü hile ve desiselerle, plan ve tuzaklarla varlık ve bekamız, istiklal ve istikbalimiz hedef alınıyor. Birliğimiz ve dirliğimiz tehdit edilerek aslında İslam ümmetinin umutları tüketilmek isteniyor.  

Aziz Kardeşlerim!

Necip milletimiz, bugün oynanan bütün karanlık oyunları feraset ve basiretiyle elbet bozacaktır. Zorlukları elbirliğiyle bir kez daha aşacak ve ihaneti püskürtecektir. Bu kahraman milleti hedef alanlar iyi bilmelidir ki; bizim en muazzez değerlerimizin başında vatanımız gelir. Biz, gerektiğinde aç ve susuz yaşarız, fakat hürriyet ve bağımsızlığımızdan, izzet ve onurumuzdan asla taviz vermeyiz. Mukaddesatımız uğrunda bedenimizi siper ederiz, ama bir karış vatan toprağından bile vazgeçmeyiz.

Bu yüce millet, geçmişten günümüze kadar savaşı değil barışı, tefrikayı değil birlikte yaşamayı tercih etmiştir. Bizim temel şiarımız, her daim zalimin karşısında, mazlumun yanında yer almaktır. Hakkı ve haklıyı savunmaktır. Kimsesizin, mağdurun, mültecinin, garibin ümidi olmaktır. Çaresize çare sunmaktır.

İslam’ın fetih anlayışı gereği bizim yüce ideallerimiz vardır. Bu ideal, değerleri sömürmek değil, yüceltmektir. İnsanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim etmektir. Yeryüzünde kötülüğe engel olup iyiliği hâkim kılmak için çalışmaktır. Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla yaşlısıyla, kahraman güvenlik güçlerimizle milletimizin her ferdinin bugün verdiği şanlı mücadele, işte bu yüce ruh ve idealin bir tezahürüdür.

Aziz Müminler!

Millet olarak Rabbimizin karşısında, tarih önünde insanlık adına her birimize görev ve sorumluluklar düşüyor. Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere inat, gönüllerimizi iman kardeşliğiyle sımsıkı kenetlemeye devam edelim. Terörü, fitne ve fesadı körüklemeye yönelik oyunlara karşı uyanık olalım. İstiklal Şairimizin,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!

mısralarında ifade ettiği azmimizi, muhabbetimizi, birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü söylem ve eylemden uzak duralım.

Kardeşlerim!

Geliniz bu mübarek Cuma vaktinde hep birlikte Yüce Rabbimize şöyle niyazda bulunalım:

Rabbimiz! Okunan Fetih Sureleri hürmetine, istiklal ve istikbalimiz, birlik ve beraberliğimiz uğrunda mücadele eden kahraman ordumuzdan, güvenlik güçlerimizden nusret ve inayetini esirgeme! Millet olarak bize zafer ihsan eyle! Şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifalar lütfeyle!

Allah’ım! Birliğimize, dirliğimize göz dikenlere, izzetimize, şerefimize kast edenlere fırsat verme! Milletimizi ve İslam ümmetini her türlü dahili ve harici düşmanlardan muhafaza eyle!

Rabbimiz! Terör ve vahşetten, kan ve gözyaşından, fitne, fesat ve bozgunculuktan beslenenlere karşı milletçe yekvücut olmayı nasip eyle! Asırlardır İslam’ın sancaktarlığını yapan, senin adının gök kubbede yankılanması için çabalayan bu aziz milleti sen mahcup etme!




[1] Âl-i İmrân, 3/103.
[2] Buhârî, Cihâd, 21; Müslim, İmâre, 109.
                               Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:


http://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/HutbelerListesi/Birlik%20ve%20Beraberlik%20Ruhu,.pdf

 https://61efkanvural61.blogspot.com.tr/2018/01/cuma-hutbesi.html

25 Ocak 2018 Perşembe

Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-24





Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-24

Yüce Allah’a tam anlamıyla inanan,güvenen ve O’ndan medet dileyenlere Allah, yardımını esirgemez.
Allah’tan yardım isterken insan olarak yapılabilecek her şeyi yapmak ve her türlü tedbiri almalıyız. Elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra Yüce Allah’a samimi olarak yalvarıp dua etmeliyiz.Böylece Yüce yaratıcının yardımı ve zaferi bize yetişsin.
Hiçbir uğraş vermeden,hiçbir tedbir almadan,hiçbir çalışma yapmadan ve işin gereğini yerine getirmeden Allah’tan yardım dilemeye yüzümüz olamaz.
Tarihte özellikle savaşlarda Allah’ın,inanan kullarına yardımı esirgemediğini görüyoruz.
Allah,Hz. Musa (A.S)’a Fravun’a karşı yardım etti.Nehir yarılıyor,Hz.Musa ve ona inananlar nehri geçiyor; Fravun ve ordusu nehrin ortasına geldiklerinde  nehir birleşiyor ,Fravun ve ordusu boğulup yok oluyor.
Allah, Peygamberimize  yaptığı savaşlarda  yardım etmiştir. Bedir savaşında Müşrik ordusu müslüman ordudan üç kat büyük olmasına rağmen, müslümanlar ilk savaşı ezici bir üstünlükle kazanıyorlar. Allah melekleri  müslümanlara yardım için göndermiştir.
Peygamberimizin yaptığı tüm savaşlarda Allah yadımını esirgmemiştir. Peygamberimiz ve müslüman ordusu da üzerlerine düşen her türlü çalışma ve gayreti göstermişlerdi. Ve sonunda Allah’a güvenip savaşmışlardı.Böylece Allah’ta onları muzaffer eylemiştir.
Şanlı tarihimizde de milletimizin nice kazandığı zaferler vardır. Allah bu zaferler de de yardımını esirgememiştir.
Çanakkale’de,Kut’ül-Amarede, İstiklal savaşında, Kıbrıs’ta ve terörle mücadelede Allah ordumuza ve güvenlik güçlerimize yardım etmiştir.
Bugün  sınırlarımızda,sınır ötesinde, huzur ve güvenliğimiz için,zulüm gören din kardeşlerimiz ve mazlumlar için Türk ordusu Mehmetçik  Suriye’de Allah’ın yardımıyla zafere kavuşacaktır. İnşallah!
Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki mesajı şöyledir:
“Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. ”
(Enfal suresi,9.ayet)
Allah’ım  Türk Askerine,Peygamberimizin askerleri Mehmetçiklere  yardım eyle...!

Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:



22 Ocak 2018 Pazartesi

Peygamberimizin Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var –5







  Peygamberimizin  Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var  –5


Yüce Allah’a inanıp iyi ve güzel işler yapan müslümanlar,öldükten sonra cennete gider. Tabii ki, cennete girebilmesi için kul hakkına riayet etmesi  gerekir. Kul haklarını ödemeden cennete girmek mümkün değildir.
Her müslümanın en büyük arzusu ahirette cennete girmek ve sonsuz bir mutluluğa ulaşmaktır. Cennetteki sayısız nimetler iyi kimseleri beklemektedir.
Cennete girebilmek için başta imanlı olmak şarttır. İmanlı olarak Allah’ın yap dediklerini yapan yasaklarından da uzak duran ve güzel işler yapanların cennete gireceği müjdelenir.
Cennete girmek ümidi ile cehenneme düşme korkusu arasında olan biz insanlar, cennete girebilmenin yollarını aramalıyız. Bu vesileyle Allah’ın razı olduğu kullardan olmaya çalışmalıyız.
Allah’ın varlığına ve  birliğine, Hz.Muhammed’in Allah’ın kulu ve Peygamberi olduğuna inanarak Allah’ın emirlerini yerine getiren, iyi ve faydalı işler yapan, kimseye zarar vermeyen ve kimsenin hakkını yemeyen kişiler iyi kimselerdir. Böyle kimseler cennetin bitmez tükenmez sonsuz nimetleriyle karşı karşıya kalacaktır. Cehennem ateşi böyle kimselerden uzak kalacaktır.
Yüce Allah’ın korkusundan göz yaşı döküp,geceleri Allah’a yakarıp ve sadece O’na kulluk edenler ile Allah için nöbet tutarak  sabahlayan gözlerde cehennem azabından uzak kalacaktır.
Çünkü, O kimselerin  tuttuğu nöbet ve yaptıkları vazifeyle insanların huzur ve güvenini sağlıyorlar.
Gece gündüz demeden nöbet tutup vatanın her köşesinde,sınırda ve sınır ötesinde canları pahasına Allah için,vatan ve millet  için mücadele eden görev ve sorumluluklarını yerine getiren asker ve polislerimizin cennetle mükafatlandırılacaklarına inanıyoruz.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in  hadis-i  şerifteki  mesajı  şöyledir:
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki, ” İki göz vardır ki,cehennem ateşi onlara dokunmaz:Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.”   (Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd,7.)

Bağımsızlığımız,vatanımız,bayrağımız,milletimiz,ezanımız,güvenliğimiz ve huzurumuz için görev başında bulunan tüm asker ve polisimize Yüce Allah yardım eylesin ve her daim onları muzaffer eylesin. Amin.

Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:


Milliyet Blog:


21 Ocak 2018 Pazar

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-1







Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın  Öğretisi-1

Her şeyi Allah yaratmıştır. Evreni, melekleri,cinleri,insanları,hayvanları,bitkileri,canlı- cansız her şeyi yaratan, şekil veren ve yöneten Allahtır.
Allah tüm varlıkları bir düzen içinde yönetmektedir. Her şey onun ilmi dahilindedir. Hiç bir şey onun bilgisi dışında kalmaz. Yüce Allah bu konuyla ilgili şöyle buyurur: “Gaybın (Görünmez bilginin) anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am suresi,59.ayet)
Allah varlıkları yaratıp kendi haline bırakmadı. Onlara uyacakları prensipleri haber verdi. Yüce Allah ilk insan olan Hz. Adem’i yarattı ve Ona  cebrail’i gönderdi. Cebrail meleği Allah’ın izniyle Hz. Adem’e her şeyi öğretti. Yüce Allah kur’an’da şöyle buyurur: “Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti...” (Bakara suresi,31.ayet)
Allah’ın öğretisi Hz. Adem’e  sayfalar halinde gönderildi. Yüce Allah Hz.Adem ile ilgili  şöyle buyurdu: “Doğrusu bundan önce Adem’e (bu ağaçtan yeme diye) emir vermiştik. Ne var ki, o bunu  unuttu...”(Taha suresi,115.ayet)
İnsanı en iyi bilen tanıyan Allah’tır. Çünkü, Alah insanı tasarlayayıp yaratandır. Dolayısıyla insanın tüm özelliklerini ve ihtiyaçlarını da en iyi bilen Allah’tır.
Allah insanların özelliklerine uygun ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir şekilde  hazırladığı öğretileri sayfalar ve kitaplar halinde  göndermiştir.  Bu sayfalar ve kitaplar dünya hayatını  gereği gibi kullanabilmek için Allah’ın hazırladığı “Kullanma Kılavuz”ları şeklindedir.
Yeni bir cihaz,makina veya elektronik bir eşya aldığımız zaman bize,üretici  firmanın hazırladığı kullanma kılavuzu verirlir. Cıhazın doğru bir şekilde kullanılması,sağlam ve uzun ömürlü olması için kılavuza göre hareket etmemiz istenir. Bazan kılavuz da yeterli olmaz bir servis elemanı ile  o cihaz kurulur ve çalıştırılır.
Yüce Allah’ta insanlara öğretilerini bir kılavuz halinde (Suhuf ve Kitaplar)  ve servis elamanı ile (Melek ve Peygamberler) göndermiştir.
Allah’ın gönderdiği öğretiler  zaman içinde insanlar tarafından unutulmuş veya değiştirilmiştir. Allah’ın gönderdiği suhuf veya kitaplar (Kullanma kılavuzu) değiştiği veya bozulduğu vakit ; Allah , yeni bir kitap ve yeni bir peygamber göndermiştir. Bu süreç Hz.Muhammed’in Peygamber olmasına kadar devam etmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gönderilen  ilahi mesajlardan oluşan öğretiler bir kitap (Mushaf) haline getirilip, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşmıştır. Allah’ın son ilahi kitabı olan Kur’an-ı Kerim’in hükmü kıyamete kadar sürecektir.
Yüce Allah bu konuda Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr suresi,9.ayet)
İşte bizler Allah’ın  öğretisini iyi bilmeliyiz. Yaşam tarzımızı Yüce Allah’ın öğretileri doğrultusunda düzenlemeliyiz. Bunun için de Allah’ın öğretilerinin bulunduğu  kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i  Türkçe mealiyle ve mümkünse tefsiriyle birlikte okuyarak iyice anlamalıyız.
Kur’an’’ın ve Peygamberimizin öğretisi doğrultusunda yaşayarak, hem bu dünyada ve hem de Ahirette (öteki alem) kurtuluşa ernlerden olmaya çalışmalıyız.
İnşallah bu köşede Kur’an-ı Kerimde’ki Allah’ın öğretilerini  bir yazı dizisi halinde sizlere sunmaya çalışacağım.

Allah’ın son ilahi kitabı Kur’an-ı Kerim’deki  mesajları dikkate alabilirsek  ailemizde,çevremizde, ülkemizde, İslam aleminde ve tüm dünyada huzur,güven,barış ve mutluluk oluşur...

19 Ocak 2018 Cuma

DENEME

Diyanet İşleri Başkanlığının 19/01/2018 Tarihli Cuma Hutbesi:ÖNCE KENDİMİZDEN SORUMLUYUZ



ÖNCE KENDİMİZDEN SORUMLUYUZ












Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, Mekkelileri tevhide davet ettiği günlerdi. Yüce Rabbimiz,

 “Önce yakın akrabanı uyar!”[1] buyurunca Rahmet Elçisi, yakınlarını Safâ tepesinde topladı. Onları Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmeye ve sadece O’na kullukta bulunmaya çağırdı. Her birinin bu daveti kabul etmekle yükümlü olduğunu ve herkesi iman ve ibadetle tezyin edilmiş, sorumluluk bilinciyle geçirilmiş bir ömrün kurtaracağını söyledi. Ardından sevgili kızı Hz. Fâtıma’ya döndü ve şöyle buyurdu: “Yavrum! Sorumluluklarını yerine getir ve kendini ateşten koru. Yaşadığım müddetçe babalık görevimi eksiksiz yerine getiririm. Lâkin hesap günü sana bir faydam dokunmaz.”[2]
Aziz Kardeşlerim!
Hepimiz bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Ve bir kul olarak öncelikle kendi imtihanımızda başarılı olmakla mükellefiz. Dünya ve âhirette huzura kavuşmak için sorumluluk bilinciyle hareket etmek mecburiyetindeyiz. Kendimize, Rabbimize ve çevremize karşı görevlerimizi yerine getirmek zorundayız. Nitekim Âlemlerin Rabbi de, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:



 “Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe dalâlete düşmüş kimseler size asla zarar veremez.”[3]  
Kıymetli Müminler!

Sorumluluk sahibi kişi, her daim görev bilinciyle yaşar. Hayata, olaylara ve kâinata ibret nazarıyla bakar. Bu dünyada başıboş bırakılmadığını; her bir nimetin, her bir sözünün, her bir işinin bir gün hesabının sorulacağını gayet iyi bilir. Sorumluluk duygusu taşıyan kimse, hayatının her alanında samimiyet ve dürüstlüğü, ahlak ve fazileti kuşanır. Yalan, iftira, hile, aldatma gibi türlü kötülüklerle kendisine ve çevresine zarar vermez.
Kardeşlerim!

Sorumluluklarının farkında olan kişi, Rabbimizin, 



 “Sakın kendinizi kusursuz görmeye kalkışmayın! Çünkü Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.[4] âyeti gereği kendisini hatasız görerek kibre kapılmaz. Öncelikle kendi kusurlarını gidermek için gayret eder. Kendi muhasebesini yapmayı bırakıp başkalarının günahını diline dolamaz. Kendi hatalarını gizlerken başkalarını hedef haline getirmez. “Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun ayıplarını örter.”[5] hadis-i şerifini asla göz ardı edemez.
Sorumluluk şuuru bulunan bir mümin, bilir ki; kendisine düşen, İslam’ın sınırlarına riayet ederek yaşamaktır. Helal haram duyarlılığına sahip olmaktır. Her bir yanlış adımı için samimiyet ve nedametle tövbe kapısına yönelmektir. Bile bile günahta ısrar etmemektir.
Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz,



“Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup iyiliği başkalarına mı emrediyorsunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?[6] buyurmuştur. Sorumluluk bilinciyle hareket eden kişi, iyiliği önce kendisi şiar edinir. Özüyle, sözüyle çevresine örnek olur. Zira şu bir gerçektir ki; iyilik yolunda yürümeyen, başkalarını iyiliğe yöneltemez. Kötülüğün esiri olan, başkalarını kötülükten uzak tutamaz.  Hak ve hakikatin hizmetkârı olmayan, başkalarına hak ve hakikati öğretemez. Erdemli bir duruş sergilemeyen, başkalarına ahlak ve fazilette örnek olamaz.  
Muhterem Müslümanlar!

Yeryüzünün en değerli varlığı olarak, insan olarak yaratıldık. Bu değerimizi imanımızla taçlandırdık. Öyleyse insanlık ve iman nimetinin kıymetini bilelim. Bu nimetlerin bizlere sorumluluk yüklediğini asla unutmayalım. Kendimizle, Rabbimizle, sorumlu olduklarımızla ilişkilerimizde samimiyeti elden bırakmayalım. Önce kendi sorumluluklarımızın farkında olalım. Daha sonra çevremize güven ve sorumluluk duygusu aşılayalım. Ve hep beraber Rabbimizin rızasına kavuşmak için çabalayalım.





[1] Şuarâ, 26/214.
[2] Buhârî, Menakıb, 13; Müslim, İman, 89.
[3] Mâide, 5/105.
[4] Necm, 53/32.
[5] Ebû Dâvûd, Edeb, 60.

18 Ocak 2018 Perşembe

Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-23






                        Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-23


İnsanı yaratan Yüce Allahtır. Allah insanı en iyi tanıyandır. İnsan için gerekli olan her şeyi en iyi bilen Allah’tır.  Çünkü, insanı tasarlayıp yaratan O’dur.
 Allah insanı yeryüzüne gönderdiğinde ona kendisini,hayatı,dünyayı  en güzel biçimde kullanabilmesi için broşür  misali mesajlarla dolu sayfalar ve kitaplar göndermiştir.
Allah’ın gönderdiği sayfalar ve kitaplar zaman içinde değişmiş,değiştirilmiş,bozulmuş veya  unutulmuştur. Böyle durumlarda Allah bir yenisini göndermiştir.
En son Allah Kur’an-ı Kerim’i göndermiştir.  Kur’an kıyamete kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan hükmü devam edecektir.
Allahın  insana  vermiş olduğu en önemli özelliği  akıllı olmasıdır. İnsan aklı sayesinde iyi ile kötüyü,faydalı ile zararlıyı birbirinden ayırır.
İnsan her şeyi aklı ile ölçer ve ona göre hareket eder. Allah’ın varlığını, yaratılışı,ölüm ve ötesini akıl tek başına çözemez. Akla yön vermek için yüce Allah ilahi mesajlar gönderir. Bu mesajlar en son olarak Kur’an-ı Kerim’de toplanmış ve insanlara sunulmuştur.
Kur’an ayetlerini okuyup,aklımız sayesinde düşünüp,hayatımızı doğru bir biçimde  yönetmek için ondan öğüt almamız isteniyor.
Yüce Allah insanın ihtiyaç duyduğu her şeyi kutsal kitabımızda bildirmiştir.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indiriliş amacı, ayetleri düşünüp öğüt almaktır.
Allah, insanın  yaşamını kolaylaştırması,toplumsal ilişkileri kurabilmesi,  Allah ile olan ilişkilerini  belirlemesi ve insanca yaşayabilmesi için Kur’an’ı Kerim’i  gönderilmiştir.
İnsan oğlu kur’an ayetlerini okuyup aklı ile düşünmek suretiyle ondan  aldığı öğütler doğrultusunda yaşamını düzenleyebillirse,  Allah’ın emrini yerine getirmiş olur.
Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki mesajı şöyledir:
“(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik. ” (Sa’d suresi 29.ayet)
Bize düşen Kur’an ayetlerini okuyup, düşünmek ve öğüt almaktır.

Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:


15 Ocak 2018 Pazartesi

Peygamberimizin Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var – 4







Peygamberimizin  Hadis-i Şeriflerinden Mesaj Var  – 4

Bütün davranışlarımızda tam ve mükemmel olmamız zordur. Yaptığımız ve yapacağımız şeylerde mükemmele ulaşmak herkesin arzu ettiği bir durumdur.

Davranışlarımızda hatalarımız ve eksikliklerimiz olabilir. İnsanlar bazan bilinçsiz  hareket edebilir ve  hata edebilirler. Yaptıkları davranışları kontrol edemeyebilirler.

Kişilerin  yaptığı hata ve yanlışlıkları hoşgörü ile karşılamak uygun olur.
Hatalı ve ayıp davranışları sergileyenleri  düzgün bir şekilde uyarmalıyız. Uyarıların rencide edici olmamasına dikkat etmeliyiz.

Yapılan yanlışlıkları ,hataları ve ayıpları  toplum içinde kimsenin yüzüne vurmamalıyız. Yapıcı,onarıcı,affedici ve hoşgörülü olmaya çalışmalıyız.
Bizler kuluz, elbette hatalarımız olabilir. Hata ve yanlışlıklarımızı ısrarla devam ettirmemeliyiz.

Hatalarımızı, kusurlarımızı bize hatırlatanlara darılmamalıyız. Onların uyarılarına kulak vermeliyiz.

Toplıum içinde hiçbir kimsenin ayıbını, kusuunu  ve hatasını  açık ve gizli bir şekilde ortaya çıkarmamalıyız. Ayıp ve kusurlu davranışları örtmeye çalışmalıyız. Kusurlarında ısrarlı davrananları  ise  ciddi bir şekilde yapıcı olarak uyarlamalıyız.

Bir kimseyi utandırmamak için ayıbını örtersek, Yüce Allahta bizim ayıbımız örter. Tabii ki, bu  kusurlu davranışların kul hakkına girmemesi gerekir. Kul hakkına giren kusurlu davranışlar bunun dışında tutulmalıdır.

Hiçbir kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmamalıyız. Başkalarının kusurlarını ortaya çıkararak kimseyi rencide etmemeliyiz. Başkalarının kusurlarını görmek yerine kendi kusur ve hatalarımıza bakmalıyız.

Başkalarının kusurlarını görmemezlikten gelelim ki, Allah’ta bizim kusurlarımızı affetsin inşallah...




Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in  hadis-i  şeriflerdeki  mesajı  şöyledir:
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki, “ Her hangi bir kişi dünyada diğer bir kişinin ayıbını örterse Allah'ta’kıyamet gününde onun ayıbını örter.”  (Müslim,Birr,72.)
Ne mutlu kıyamet gününde  ayıpları örtünenlere...


Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:


Milliyet Blog:

12 Ocak 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 12/01/2018 Tarihli Cuma Hutbesi:HAKKIN YANINDA, BÂTILIN KARŞISINDA YER ALABİLMEK


HAKKIN YANINDA, BÂTILIN KARŞISINDA YER ALABİLMEK





Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), yaklaşık on yıl önce hicret ederek ayrılmak zorunda kaldığı Mekke’yi ordusuyla birlikte fethetmişti. Allah’ın Resûlü, doğup büyüdüğü ve hasretini çektiği bu mübarek beldeye bir müddet özlemle baktı. Ardından coşku ve heyecanla Beytullah’a yöneldi. Tavaftan sonra Kâbe’nin içine girdi ve



 “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur.[1] âyetini okuyarak Kâbe’yi ve çevresini putlardan temizledi.[2]
Aziz Müminler!
Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri de “el-Hak” tır. Rabbimiz, hakkın, hakikatin, adaletin kaynağı ve yegâne sahibidir. O, Âdem (a.s.)’dan Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.s)’e kadar yüce peygamberleri aracılığıyla insanları hakkı tanımaya davet etmiştir. İnsanlık tarihinin hak-bâtıl mücadelesi Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil ile başlamıştır. Hâbil, teslimiyet ve samimiyetiyle hakkın yanında yer almış, Kâbil ise hırsı ve kıskançlığıyla, bâtılın tarafını seçmiştir. Kıyamete kadar Hâbil, iyilerin ve iyiliğin öncüsü; Kâbil ise işlediği cinayetle kötülerin ve kötülüklerin sembolü olarak anılmaya devam edilecektir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Hak, tevhit inancıdır. Allah’a iman ve teslimiyettir. Yalnızca O’na kul olmaktır. Bâtıl ise, Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmek ve O’na şirk koşmaktır. O’ndan başkasına kulluk etmektir. Hevâ ve hevesin esaretine girmektir. Allah’ın sayısız nimetlerine kör ve sağır kesilmektir.
Hak, Din-i Mübin-i İslam’ın hayat veren ilkeleri ve insanı insan yapan, dünyayı yaşanılır kılan güzellikleridir. Bâtıl ise Yüce dinimizle bağdaşmayan inanış ve anlayışlardır. İslam’a savaş açan uygulamalardır. İnsanın onur ve haysiyetini zedeleyen kötülüklerdir.
Hak, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt eden hidayet rehberimiz Kur’an-ı Kerim’dir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in eşsiz örnekliğidir. Bâtıl ise Yüce Kitabımızı ve peygamberimizin sünnet-i seniyyesini gönüllerden, zihinlerden silmeye yönelik hareketlerdir.
Hakkın yolu, peygamberlerin, şehitlerin, sadakat ehli, iyi müminlerin yoludur. Bu yolun sonunda ebedi nimetler yurdu olan cennet vardır. Bâtılın yolu ise inkârcıların, gazaba uğrayanların, doğruluktan sapanların, kötülerin yoludur. Bu yolun sonu, azap ve hüsran diyarı olan cehennemdir.
Kardeşlerim!
Hakkın yolunu tutanlar, mazlumun, mağdurun ümidi olurken; bâtılda birleşenler, çoğunlukla zulmün ve zalimin sesi olurlar. Hakka gönül verenler, yüce değerler uğruna mücadele ederken; bâtıla dalanlar, çıkar ve menfaati üstün tutarlar. Hak sevdalıları, yeryüzünü imar edip yaşanılır hale getirmeye çalışırken; bâtılın hizmetkârları, fitne, fesat, yalan, iftira ve bozgunculuk peşinde koşarlar. Hakka tâbi olanlar, dünyada barış, huzur ve adaleti temin için çabalarken; bâtıl taraftarları, kan ve gözyaşı akıtmaya; şehirleri harabeye çevirmeye; zihinleri ve gönülleri tahrip etmeye çalışırlar.  
Kardeşlerim!
İstiklâl Şairimizin hak sevdalısı bir gönlü tarif eden şu dizeleri ne kadar da anlamlıdır:
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Öyleyse kardeşlerim! Şartlar ne olursa olsun hakkın yanında, bâtılın karşısında yer almaya, hakikatin tercümanı olmaya devam edelim. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmekten vazgeçmeyelim. Unutmayalım ki, hakkın hizmetinde olduğumuz sürece Allah’ın rahmeti ve yardımı da bizimle olacaktır. Hakkı tutup kaldırdığımız müddetçe bâtıl bize asla zarar veremeyecektir.
Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadisiyle bitirmek istiyorum:
“Allah’ım! Hamd, sana mahsustur. Sen, yerin ve göğün nurusun. Sen, bütün varlıkların yegâne sahibi ve Rabbisin. Sen Hak’sın. Va’din de sözün de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler haktır. Kıyametin kopması haktır.
Allah’ım! Geçmiş ve gelecek, gizli ve açık bütün günahlarımı bağışla! Benim ilâhım Sensin. Senden başka ilâh yoktur.”[3]