28 Şubat 2017 Salı

Af ve Hoşgörü



Ahlaki davranışlarımızdan  biri de af etmek ve hoşgörülü olmaktır. İnsanlar birlikte yaşamak zorundadır. Toplumdan uzak bir şekilde yalnız  başına yaşamak  çok zor bir durumdur. Dinimiz toplumsal yaşama önem vermektedir. Toplum içinde yaşarken insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde bazen  uygun olmayan davranışlara rastlanabilmektedir.
Davranışlarımızda af edici ve hoşgörülü olmalıyız. İyiliğe iyilikle karşılık vermeliyiz. Kötülüğe de yine iyilikle karşılık vermeliyiz. Bu suretle kötülüğü ve kötü davranışları engelleye biliriz.
Kötü davranışlarını ısrarla sürdürmek isteyenlere de elbette gereken karşılığı vermeliyiz.
Bizler her şeyden önce af ve hoşgörü yolunu seçmeliyiz. Af ve hoşgörü karşısında kötülüğün duramayacağı açık ve nettir. Af  ve müsamaha kişilerin kalplerini yumuşatır,dostluk ve sevgiyi artırır. Af ve hoşgörü düşmanlığı, kin ve nefreti yok eder.
Yüce Allah kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:
“Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.”(Fussilet suresi,34.ayet)
Af ve hoşgörü  müslümana yakışan bir davranıştır. Büyük bir fazilet ve üstünlüktür.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.” (Şura suresi,40.ayet)
Affedici olmalıyız.Ailemize,çocuklarımıza, çevremizdekilere karşı hoşgörülü olmalıyız. Yapılan hataları ve kusurları affetmekle Allah’ın merhametine ve yardımına layık olmaya çalışmalıyız.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Onlar bollukta ve darlıkta sarf ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever.” (Ali İmran suresi,134.ayet)
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) hoşgörülü bir kişiydi. Bizler de peygamberimizi örnek almalıyız. Peygamberimizin affediciliğini  ve hoşgörüsünü  yaşantımızda ortaya koymalıyız. Peygamberimiz  Yüce Allah’a şöyle dua ederdi: “Allah’ım şüphe yok ki, sen affedicisin, affı seversin, o halde beni affet” (Tirmizi daavat ,85)
Peygamberimiz Taif’e islamı anlatmaya gittiği zaman  Taifliler peygamberimizi taşlamışlar ve yoluna dikenler koymuşlardır. Peygamberimiz kan revan içinde sıkıntılı anlar  yaşamış olmasına rağmen;Taiflilere beddua  etmemiş,onlar için  Allah’tan hidayet (doğru yolu) dilemiştir.


Yine Peygamberimiz ve Müslümanlar Mekke’de Müşrikler tarafından görülmemiş işkencelere ve sıkıntılara maruz kalmıştır. Bütün bunlara rağmen Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği vakit  Mekkelileri affetmiş ve onlara hoşgörülü davranmıştır. Peygamberimizin hoşgörüsü karşısında Mekkeliler   İslam dinine hür iradeleriyle  girmişlerdir.
Peygamberimizin aşağıdaki hadislerine kulak vererek, nasıl  davranmamız gerektiğini düşünelim:
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)şöyle buyurur:
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)

“Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31)
Kim bir müslümanın (kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onun  ( kusurunu) örter.”
(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)

Ne mutlu, hoşgörülü davranarak ve affederek,Allah’ın hoşgörüsüne ve affına mazhar olanlara…..


Efkan VURAL

Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır:

Of Havadis:

Milliyet Blog:




13 Şubat 2017 Pazartesi

Selam vermek



Selam İnsanların birbirleriyle iletişim kurmalarının ilk adımıdır. Selamı kimseden
esirgememeliyiz. Selam “selamun aleyküm” sözüyle verilir, “aleyküm selam“ sözüyle
de selama karşılık verilir.
Duruma göre,Günaydın,iyi günler,merhaba,iyi akşamlar,iyi geceler gibi sözlerde
kullanarak muhatabımızla iletişime geçebiliriz.İnsanların birbirinden uzaklaştıklarını
görmekteyiz.İnsanlar artık yüz yüze değil,interaktif ortamlarda görüşür olmuşlardır.
Sosyal hayatta selamın yerini hiçbir şey tutmaz. Bunun için birbirimize selam
vermeyi ihmal etmemeliyiz.
Yüce Allah Kur’an’da selamla ilgili şöyle buyurmaktadır:
“Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla
karşılık verin. Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır.” (Nisa
suresi,86.ayet)
“Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına
selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Herhalde (bunu) düşünüp
anlarsınız.”(Nur suresi,27.ayet)
“İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla
mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır.” (Furkan
suresi,75.ayet)
Sevgili Peygamberimiz de selamla ilgili şöyle buyurmaktadır:
“Selam kelamdan öncedir.(Önce selam verilir sonra konuşmaya başlanır.)”
(Tirmizi,isti’zan,11)
“Şüphesiz ki Allah indinde insanların en iyisi önce selam verendir.”(Ebu
Davud,edeb,133.)

“Mü’min olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mü’min
olamazsınız. Size bir amel bildireyim mi ki onu yaptığınız takdîrde birbirinizi
seversiniz: Aranızda selâmı yayınız.” [Müslim, Îmân, 93;
Nebi (sallallâü aleyhi vesellem)’ e birisi: Yâ Rasûlalah! İslam’ın hangi ibadeti hayırlıdır? Diye sordu. Nebi (s.a.v.): “(Aça) yemek yedirmen,tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir.” Diye cevap verdi. (Buhâri,İman,6,20.)
Enes (r.a.) Rasulüllah’in kendisine şöyle dediğini rivayet eder:
“Oğlum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver ki,sana ve ev halkına bereket olsun.”
( Tirmizi,isti’zan,10)
Allah’ın selamını birbirimizden eksik etmeyelim.
Allah’ın selamı hepinizin üzerine olsun!

Efkan VURAL


Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır:

Of Havadis:

Milliyet Blog:










3 Şubat 2017 Cuma

Kur’an-ı Kerim’den mesaj var -2



Yüce Allah insanlara  mesajını,  Kur’an’ı Kerim’de  iletmiştir. 
Biz Allah’ın mesajlarına kulak vermeliyiz.

Allah kullarının dosdoğru olmalarını emrediyor. Dosdoğru olmak demek, yapılan tüm hareketlerde ölçülü ve dürüst olmak demektir. Hak ve adalet çizgisinden ayrılmamak demektir.

Kişinin dosdoğru olabilmesi için, Allah’tan hakkıyla korkması gerekir. Helal ve harama dikkat etmesi gerekir. İçi ile dışının bir olması gerekir.  Görünüşte değil gerçekte dürüst olmalıdır.
Hareketlerimizde istikamet üzerinde olmalıyız. Yani doğruluktan ayrılmamalıyız. İstikamet, hak ve adalet, helal ve haram çizgisidir.

Allah bize bu çizginin dışına çıkmadan dosdoğru olmamızı ve haddi aşmamamızı emrediyor.
Hepimiz top yekun  sözlerimizde, yaptıklarımızda, işimizde, komşuluk ilişkilerimizde, görev ve sorumluluklarımızda  hak ve adaletten ayrılmadan devletin ve milletin hakkını  gözetmeliyiz.

Unutmayalım, herkes  ahirette hesabını verecektir. Mahkeme-i Kübra’da (Büyük Mahkeme) hiçbir şey gizli kalmayacaktır.

Bunun için attığımız her adımda dosdoğru olmalıyız. İstikametten ayrılmamalıyız. Doğruluk, dürüstlük, Hak ve adaletten uzaklaşarak aşırılığa düşmemeliyiz. Unutmayalım ki, Allah tüm yaptıklarımızı görür.



Yüce Allah  Kur’an’da şu mesaja yer vermektedir:

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberinde ki, tövbe edenler de dosdoğru olsunlar.  Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. ”
(Hud suresi 112. ayet)


Ne mutlu  Kur’an’daki mesajlara kulak verenlere!


Efkan VURAL


Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır: