Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
Sâffât Suresi 71. Ayet
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
Sâffât Suresi 71. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'den şöyle rivayet edilmiştir:
Hz Ebu Eyyub radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi: "Bana;
beni cennete soka cak, cehennemden uzaklaştıracak bir amel bildir."
Cemaat: "Bunun neyi var, ne oluyor?" dedi. Pey gamber sallallahu
aleyhi ve seltem şöyle buyurdu: "Bir İhtiyacı olmalı." (Sonra soruyu
sorana):
تَعْبدُ اللَّهَ لَا تُشْرِكُ بهِ
شَيْئًا وَتُقِيمُ الصَّلَاةَ وَتُؤْتِي الزَّكَاةَ ، وَتَصِلُ الرَّحِمَ، ذَرْهَا
"Al lah'a ibadet edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koş mazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin" buyurdu. Buhari, Sahih hadis no: 5553;
HER İŞİN BİR AHLAKI VARDIR
Muhterem Müslümanlar!
Bu hayatta her
birimiz farklı iş ve görevlerle iştigal etmekteyiz. Kimimiz memur, kimimiz amiriz;
kimimiz işçi, kimimiz işvereniz. Allah katında bizi değerli kılan, ne
mesleğimizdir ne de konumumuzdur. Bizi değerli kılan; imanımız ve
ibadetlerimizdir. Sorumluluk bilincine sahip güzel ahlaklı bir kişi olmamızdır.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Allah, hanginizin
işini daha güzel yapacağını sınamak için ölümü de hayatı da yaratandır…”[i] Ayet-i kerimede ifade edildiği üzere, müminde
bulunması gereken hasletlerden biri de işini en güzel şekilde yapmasıdır. Zira
İslam’ın bize öğrettiği bir iş ahlakı vardır. Bu ahlakın özünde doğruluk ve
dürüstlük, güven ve sadakat, helal ve haram duyarlılığı vardır. Bu ahlakın
özünde hak etmediğini almamak, kul ve kamu hakkına riayet etmek vardır. Bu ahlakın özünde ülkemizi her alanda daha güçlü
kılmak, milletimizin huzuruna, mutluluk ve refahına katkı sunmak vardır. Bu
ahlakın özünde ilmi, bilim ve teknolojiyi insanlığın hayrına kullanmak, adalet
ve iyiliği hâkim kılmak, zulüm ve kötülüğe engel olmak vardır.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde “Allah
Teâlâ, işinizi en güzel şekilde yapmanızdan hoşnut olur.”[ii] buyurmaktadır. Bu hadis-i
şerife gönülden bağlı kalmalı, işimizin hakkını vermek için çaba göstermeliyiz.
Helal rızık kazanmak için emek sarf etmeliyiz. Alın terini kutsal bilmeliyiz.
İşimizi, bize verilmiş bir emanet olarak görmeliyiz. Rızkımızı kazandığımız
işyerinin eşya ve malzemelerine zarar vermemeliyiz. İşyerinin imkânlarını şahsi
menfaatlerimiz için kullanmamalıyız.
Değerli Müminler!
Yüce dinimiz İslam’da sadece işin ve işçinin değil, işverenin de bir
ahlakı vardır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “İşçiye, ücretini teri kurumadan önce verin.”[iii]
buyurmaktadır. Eğer işveren isek bu hadisi kendimize şiar edinip
işçinin ücretini tam ve vaktinde ödemeliyiz. Onu sosyal güvenceden mahrum bırakmamalıyız. İş güvenliğine hassasiyet
göstermeli, işçinin sağlığını kendi sağlığımız bilmeliyiz. İşçinin canına zarar
verecek her türlü tutum ve davranıştan sakınmalıyız. Ona dinlenme ve ibadetlerini yerine getirme
fırsatı sağlamalıyız.
Aziz Müslümanlar!
İslam’a göre kamuda görev yapmanın da bir ahlakı vardır. Her şeyden önce kamu hakkının topyekûn bir milletin hakkı olduğunu bilmeliyiz. İster memur isterse amir olalım, görev ve sorumluluğumuzu hakkıyla yerine getirmeliyiz. Devletimize sadakatle bağlı kalmalı, milletimize nezaket ve güler yüzle hizmet etmeliyiz. Adaleti titizlikle ayakta tutmalı, doğruluktan, iyilikten, hak ve hakikatten ayrılmamalıyız.
Yüce Rabbimizin,
وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ
“Kim emanete, devlet
malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı
olarak gelir.”[iv] uyarısını asla unutmamalıyız.
Kıymetli Müminler!
Yaptıklarımızın
hesabını vereceğimiz ve karşılığını eksiksiz göreceğimiz ebedi bir ahiret
hayatı var. Öyleyse iş ve çalışma hayatımızda hesap verilebilir adımlar atalım.
Ne aldatan ne de aldatılan olalım. Helalinden kazanalım, helale harcayalım. Kul
ve kamu hakkından sakınalım. Boğazımızdan haram bir lokmanın geçmemesine özen
gösterelim. Unutmayalım ki, kendimiz ve ailemizin ihtiyaçlarını helal ve meşru
yollardan temin etmek için çalışıp çaba göstermek de ibadettir.
Hutbemi Yüce Rabbimizin şu müjdesiyle
bitiriyorum: “İman
edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar bilsinler ki biz, güzel iş
yapanların ecrini asla zayi etmeyiz.”[v]
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın 104'üncü yılını kutluyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış yıldönümü anısına Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda tüm yurtta kutlamalar yapılmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 104. yıl dönümünü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını sevinç ve mutluluk içinde idrak ediyoruz.
Türk milletinin bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli unsuru olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş halidir.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı 23 Nisan Cuma günü yapılmıştır.
Açılışın Cuma günü yapılması tesadüfi değildir.
Asırlar önce de Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan Anadolu kapılarını Türklere açmak için, bir Cuma günü namazdan çıkıp beyaz elbisesiyle atına binerek seferi başlatmıştır.
Tarihimizde bu olay Türk Milleti içim büyük bir başlangıç olup, unutulmaz değerlerimizdendir.
İşte Mustafa Kemal ATATÜRK’te özellikle Cuma gününü seçmiştir.
Çünkü çok önemli bir kurumun açılışı yapılacaktı.
Orada tüm dünyaya Türk Milletinin Bağımsızlığı ve bütünlüğü ilan edilecekti.
Böylesi önemli bir günde Cuma namazı sonrası dualarla açılan TBMM Milletin kalbi olmuştur.
Türk Milletinin bağımsızlığı ve varlığı her şeyin üstündedir.
Bağımsızlık olmadan yapılan hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Tutsak olmak, zincire vurulmak ölmekten beterdir.
Onun için önce bağımsızlık ve hatta tam bağımsızlık.
Bağımsızlık ve özgürlük yoksa bir yerde Cuma namazı kılınmaz diyerek milleti bağımsızlık ve milli mücadeleye davet eden Maraşlı Sütçü İmam’ı da dile getirmek lazım.
Bağımsızlığımıza ulaşmak adına mücadele eden herkese minnettarız.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, Büyük Millet Meclisinin açılışı ile beraber Türk çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1921'de Milli Bayram olarak kutlanmaya başladı.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramını idrak ettiğimiz bu kutlu günde;
Çocuklar ve gençler yarının büyükleri olarak idealleriniz ve ideallerimiz kısaca şunlar olmalıdır:
Biz büyük bir milletin çocuklarıyız. Bunu hepimiz çok iyi bilmeliyiz.
Kendimizi hiçbir zaman küçük görmemeliyiz.
Bizler çok çalışıp, çok okuyup, çok düşünmeliyiz. Bilimsel çalışmalara önem vermeliyiz. Teknolojik olarak çok ilerlemeliyiz.
Kendi teknolojimizi kurmalıyız.
Kendi savaş donanımımızı oluşturmalıyız.
Savunmamızı çok güçlü bir hale getirmeliyiz. En güçlü orduya sahip olmalıyız.
Bunun için ekonomimizin iyi olması lazım. Hep beraber ülke ekonomisine katkı sağlamalıyız.
Hepimiz tasarrufa önem vermeliyiz. Lüks tüketimden uzak durmalıyız.
Devlet malını kullanırken bir toplu iğnenin dahi hesabını Allah’a vereceğimizi unutmamalıyız.
Herkese hoşgörülü olmalıyız.
Elimizden geldiğince herkese yardım etmeliyiz.
Yardım sever olmalıyız.
Hep birlikte daha güzel günlere inşallah....
Efkan VURAL
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلاً وَنَسِيَ خَلْقَهُؕ قَالَ مَنْ يُحْـيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَمٖيمٌ
قُلْ يُحْيٖيهَا الَّـذٖٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍؕ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلٖيمٌۙ
Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” diyor.
De ki: “Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.”
Yasin Suresi,78-79.Ayetler
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
اَعُوذُ بِا للَّٰهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ
“Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” diyelim."
Buhârî, Edeb, 44; Ebû Dâvûd, Edeb, 3.
HAYATIN HER ALANINDA ÖFKEMİZE HÂKİM OLALIM
Muhterem
Müslümanlar!
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e bir adam gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! Bana bir tavsiyede bulun?” dedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ona,
“Öfkelenme!” buyurdu. O adam, bu soruyu
defalarca sordu. Allah Resûlü (s.a.s) ise ona her seferinde, “Öfkelenme!” diyerek nasihatte bulundu.[1]
Aziz
Müminler!
Bizler
insanız. Yaratılışımız gereği bazen neşelenir, bazen hüzünleniriz. Bazen sükûnetle,
bazen de kızgınlıkla hareket ederiz. Bize düşen, olumsuz duyguların esiri
olmamak, güzel hasletlerle hayatı anlamlı kılmaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsan
olarak sahip olduğumuz duygulardan biri de öfkedir. Öfke yerinde kullanılırsa,
ailemize, vatanımıza ve değerlerimize saldırıları bertaraf etmemize yardımcı
olur. Ancak öfkenin esiri olmak, telafisi güç sorunlara yol açar. Bizi Allah’ın
rahmetinden, insanların muhabbetinden uzaklaştırır. Öfkeye yenilmek, toplumda şiddet,
huzursuzluk ve kargaşaya sebep olur.
Değerli Müminler!
Müminin
öfkesi, Hakkın tarafında, batılın karşısındadır. Müminin öfkesi, mazlumun
dostu, zalimin düşmanıdır. Müminin öfkesi, iyiler için şefkat ve merhamet,
kötülerin önündeki engeldir. Hâsılı müminin öfkesi, hayra anahtar, şerre kilittir.
Öfke
aklı örtünce, idrak ve
şuur ortadan kalkar. Göz görmez, kulak duymaz olur. Öfke gönlü kuşatınca hisler
körelir, kalp katılaşır. Sevgi ve saygı azalır, şiddet ve nefret çoğalır. Öfke
nefse hâkim olunca, sabır ve tahammül gider. Lisan, kırıcı; insan, yıkıcı hale
gelir.
Aziz
Müslümanlar!
Maalesef öfkesine yenik düşen insanların ibretlik haberlerini her geçen
gün daha fazla duyuyoruz. Ailede, sosyal medyada, trafikte, hayatın farklı
alanlarında öfke nice üzücü olaylara sebebiyet vermektedir. Bir anlık öfkeyle akrabalık,
dostluk ve kardeşlik bağları kopmakta, geriye kin, nefret ve husumet
kalmaktadır. Aileler dağılmakta, ocaklar sönmekte, canlar yitirilmekte, umutlar
yok olmaktadır.
Kıymetli
Müminler!
Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyuruyor:
“O müminler ki, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Öfkelendikleri zaman affederler.”[2]
Öyleyse merhameti
öfkenin panzehiri yapalım. Yaratılan her cana şefkatle davranalım. Şiddet,
nefret ve zorbalığın her çeşidinden uzak duralım. Öfkenin esiri olmaktan af ve
bağış yolunu tutmakla kurtulalım. Kalbimizi düşmanlıktan, kin ve intikam
duygularından arındıralım.
Muhterem
Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
“Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiğinde kendisine hâkim olandır.”[3]
O halde öfkemizi sabırla dizginleyelim. Musibet anında metanetli olalım, soğukkanlılığı elden bırakmayalım. Zorluklar karşısında Allah’a sığınalım.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bize öğrettiği gibi öfkelendiğimizde
اَعُوذُ بِا للَّٰهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ
“Kovulmuş
şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” diyelim. İmkânımız varsa abdest alalım. Ayakta
isek oturarak, oturuyorsak uzanarak öfkemizi dindirmeye çalışalım.[4]
Hutbemi Yüce Rabbimizin
muttaki kullarını tanıttığı şu ayetin mealiyle bitiriyorum: “Onlar bollukta
ve darlıkta Allah yolunda harcayanlardır. Öfkelerini yenenlerdir. İnsanları
affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”[5]
KADİR GECESİ: KUR’AN’LA AYDINLANAN GECE
Muhterem
Müslümanlar!
Ramazan-ı şerifin son
günlerindeyiz. Bugün, üzerimize güneşin doğduğu en hayırlı gün olan Cuma. Bu
akşam ise bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi. Bizleri bu kıymetli vakitlere
kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Ümmeti olmakla şeref bulduğumuz
Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Cumamız ve Kadir Gecemiz mübarek
olsun.
Aziz
Müminler!
Kadir Gecesi’ni uzunca bir ömürden daha bereketli kılan, Kur’an-ı Kerim’in bu gece indirilmeye başlanmasıdır. Yüce Rabbimiz bu gecenin kadrini bizlere şöyle haber vermektedir:
“Şüphesiz, biz Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne
olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve
Cebrâil o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan
yerinin ağarmasına kadar bir selamdır, bir esenliktir.”[1]
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in isimlerinden biri “Burhan”dır.
O, doğruluğunda hiçbir şüphe olmayan yegâne kitaptır. Ona uyan yücelir; ondan
yüz çeviren zillete düşer. Kur’an “Hakîm”dir. Hikmet yüklü öğütlerle doludur.
Onun davetine kulak veren Rabbinin rızasını kazanır; ona sağır kesilen kendini
felakete sürükler. Kur’an “Furkân”dır. O, hak ile batılı birbirinden ayıran son
ilahi kelamdır. Ona sarılan hakikati bulur; ondan uzaklaşan yanlış yollara
sapar. Kur’an “Zikir”dir. Onu okuyan huzura erer; onu terk eden Allah’ın
rahmetinden mahrum kalır. Kur’an “Mübîn”dir. Onu anlayıp yaşayan dünya ve ahiret
saadetine ulaşır; kendini ondan yoksun bırakan karanlıklar içinde kaybolur.
Değerli Müminler!
Kur’an-ı Kerim bizden, son nefesimize kadar imanımıza sadık
kalmamızı ve yalnız Allah’a kulluk etmemizi ister. Kur’an bizden, Peygamber
Efendimiz (s.a.s)’in yüce ahlakıyla ahlaklanmamızı, onun örnekliğinde nezih bir
hayat yaşamamızı ister. Kur’an bize, dünyadayken yapıp ettiklerimizden ahirette
mutlaka hesaba çekileceğimizi bildirir.
Aziz Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah, bu Kur’an’la nice toplumları yüceltir, nicelerini alçaltır.”[2]
Bizler, Kur’an-ı Kerim’e ve onu bize öğreten
Peygamberimize hakkıyla tabi olduğumuzda yüceliriz. Adaleti, sevgiyi,
merhameti, hak ve hakikati dünyaya hâkim kılarız. Birlik ve beraberliğimizi,
huzur ve sükûnetimizi muhafaza ederiz. Zulmün ve zalimlerin önünde en büyük
engel oluruz. Mazlumları ve mağdurları sevindirmeye devam ederiz. Şairin dediği
gibi,
Beşerin derdine derman olur ancak Kur’an,
Onsuz artık, canavardan beterdir
insan.
Kıymetli Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde
“İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesi’ni
ihya edenin geçmiş günahları affedilir.”[3] müjdesini vermektedir. Öyleyse Kadir Gecesi’ni bir fırsat olarak görelim. Bu geceyi değerli kılan Kur’an-ı
Kerim’i özümüze, sözümüze ve hayatımıza yansıtmaya gayret edelim. Çocuklarımızı
ve gençlerimizi Kur’an’ın rahmet yüklü mesajlarıyla buluşturalım. Bu gece
kendimiz, ailemiz, ümmet-i Muhammed ve bütün insanlık için Rabbimize çokça dua
edelim, bağışlanma dileyelim. Allah Resûlü (s.a.s)’in Kadir Gecesi’nde yapılmasını tavsiye ettiği şu duayı
dilimizden düşürmeyelim: اَللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ
الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى “Sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi
seversin, beni de affet Allah’ım!”[4]
Muhterem Müslümanlar!
Hutbemi bitirmeden önce iki
hususu paylaşmak istiyorum. Kardeşlerim, sizleri camilerimizin manevi
atmosferinde buluşmaya, ailece bayram namazına davet ediyorum. Ülkemiz,
şehitlerimiz, Gazzeli mazlumlar ve zulme uğrayan bütün kardeşlerimiz için bayram
namazından sonra hep birlikte dua edeceğiz inşallah. Diğer taraftan bayram
vesilesiyle birçok kardeşimiz yolculuğa çıkacak. Yolculuk boyunca hem kendimizi
hem de başkalarını tehlikeye düşürecek davranışlardan uzak duralım. Trafikte
sabırlı ve dikkatli olalım. Öfkemizin esiri olmayalım. Acelecilik yaparak
kazalara sebebiyet vermeyelim. Bayram sevincini hüzne dönüştürmeyelim.
Yüce Rabbim bizleri her türlü kaza, bela ve musibetten
muhafaza buyursun. Sağlık, sıhhat ve afiyet içinde bayrama ulaştırsın.