Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-7
Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz ismini açıklamaya devam
ediyoruz.
34- AZîM
Allah’ın isimlerinden biri de el-Azim’dir.
Azim,bir fiili işlemek yahut işlememek konusunda kesinleşmiş karar veya
irade anlamındadır.
El-Azim, azamet ve büyüklük sahibi manasına gelmektedir. Allah-u Teâlâ
Azim’dir. Hem zatında hem isim ve sıfatlarında azamet ve büyüklük sahibidir.
El-Azîm ; Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.
Allah Varlık alemini sıfatlarının tasarrufuyla kuşatmıştır. Ezeli ve nurani
ilmi ile varlıkları ihata etmiş olup; her şey O'nun ilmi dairesi içindedir.
Hiçbir şey Allah’ın ilminin dışında kalması mümkün değildir. Onun ilminden hiç
bir şey gizi kalmaz. Allah’ın İlmi gibi kudreti de büyüktür, yücedir. Zati olan
kudreti sınırsızdır.
Allah’ın mutlak kudretine müdahale edecek hiç bir güç yoktur.
Yaratıcılıkta tektir, ortağı eşi ve benzeri yoktur. Eşyayı süratle ve
kolaylıkla yoktan yaratır. İstediği her şeyi hemen yaratır. Allah bir şeyin
olmasını dilerse ona ol der! Oda oluverir. Onun kudreti bütün alemi
kuşatmıştır.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur."
(Şura suresi, 4.ayet)
“O hâlde, O yüce Rabbinin adını tespih et (yücelt).” (Vakıa suresi,74.ayet)
“ (Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.” (Zâriyât
Suresi 47. Ayet)
“Eğer aldırmazlarsa de ki: bana Allah yetişir ondan başka ilah yoktur, ben
O’na dayanmaktayım ve O, büyük Arşın sahibidir.” ( Tevbe Suresi: 129.ayet)
Ayet’el kürsi olarak biline bakara suresinin 255.ayetinde Yüce Allah şöyle
buyurur:
“Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan,
diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak
O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların
işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi
kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi
O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.” . (Bakara suresi, 255.ayet)
35- GAFÛR
Allah’ın isimlerinden biri de el-Gafûr’dur.
Gafûr kelimesi, sözlükte “örtmek, gizlemek, kirlenmekten korumak için bir
şeyin üstünü örtmek” manasındaki gafr (gufrân, mağfiret) kökünden sıfat olup
“birinin kusurunu örten, suçunu bağışlayan” anlamına gelir.
El- Gafûr; Çok mağfiret eden, günahları çokça örten ve kusurları çokça
bağışlayan manalarına gelmektedir. Cenab-ı Hakk Gafur’dur. Günahları bağışlar,
kusurları örter ve kuluna mağfiret eder.
Allah’ın mağfireti çok büyüktür. Allah’ın kullarına mağfireti pek çoktur.
Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter.
Kul hakkı dışında kalan günahlarımıza tövbe ederek pişman olursak Allah
bizi bağışlar.
Pişmanlık duyan Kullarını hem dünyada hem de ahirette rezil etmediği gibi
onların günahlarını gizleyip örtüp ve günahlarından dolayı cezalandırmaz . Allah
günahları affettiği gibi, günahları insanın yüzüne vurmaz, günahı
hatırlatılarak rezil edilmez.
Yüce Allah Kur’anı Kerimde şöyle buyurur:
De ki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta
haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün
günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir." ( Zümer
Suresi, 53.ayet)
“Kullarıma benim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olduğumu
bildir.”( Hicr Suresi,49.ayet)
“O günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol
olandır. Ondan başka ilah yoktur. Dönüş Onadır.”( Mu`min Suresi 3.ayet)
“...Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok
bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.”
( Nûr Suresi ,22.ayet)
De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Âl-i
İmrân Suresi ,31.ayet)
36- ŞEKÛR
Allah’ın isimlerinden biri de eş-Şekûr’dur.
Şekûr; az iyiliğe çok mükâfât veren; kendi rızası için yapılan iyilikleri
fazlasıyla mükâfâtlandıran demektir.
Eş-Şekûr; Şükredilen, şükrün karşılığını veren, kendisine yapılan şükre,
daha çok sevapla karşılık veren. Dünyada yapılan iyi ameller karşılığında
ahirette sonsuz nimetler veren, Rızası için yapılan işlere bol sevapla karşılık
veren anlamlarına gelmektedir.
Şekûr dendiğinde bire yedi yüz, bire yüz bin, bire bir milyon ve az amele
sınırsız mükâfat veren manası anlaşılır.
Şükür, iyiliği, iyilikle karşılamak anlamındadır. Şükür her daim Allah’u
Teâlâ’ya karşı kulun yapması gereken bir görevidir.
Şekûr ise, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde
yapılan ameller karşılığında âhirette sonsuz nimetler lütfeden Er-Rahim’dir
Allah iman edip,güzel işler yapan mü’min kullarına kat kat mükâfat vereceğini
bildirir.
Bu dünyada bir çekirdeğe karşılık bir ağaç ihsan eden Allah, dünyada
yapılan ibadet ve şükürlere cennette sınırsız mükâfatlar verecektir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“Eğer Allah'a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat
kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele
etmeyendir.” (Teğâbun Suresi 17. Ayet)
Rabbiniz: "Şükrederseniz ant olsun ki, size karşılığını artıracağım;
nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir" diye bildirmişti.
(İbrahim Suresi 7. Ayet)
“...Ey Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin. Kullarım arasında hakkıyla
şükredenler pek azdır.” (Sebe' Suresi, 13 . Ayet)
“Çünkü Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lütfu ile arttırır.
Doğrusu O, bağışlayandır, şükrün karşılığını bol bol verendir.” (Fâtır Suresi
30. Ayet)
“ ...Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha
büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla
karşılıksız bırakmaz.” (Şûrâ Suresi ,23. Ayet)
“O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini
saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.”
(İbrahim Suresi 34. Ayet)
37- ALÎ
Allah’ın isimlerinden biri de el-Alî’dir.
El-Alî, İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın demektir.
El-Alî esmasının manası: Mutlak ve hakiki yüce, yüceler yücesi, Onun şanı
şerefi mertebe ve hükümranlığı pek yüce, her şeyiyle yüce olan.
El-Alî, Her şeyiyle yüce ve yüksek olan, Büyüklüğü, yüceliği,ilmi sonsuz
olan.
Alî, ismi esmâ-i hüsnânın içinde,
“yücelik ve hükümranlık ta kendisine eşit veya kendisinden daha üstün bir
varlık bulunmayan, mutlak olarak yüce olan, örf, akıl ve din açısından övgüye
değer bütün müspet nitelikleri kendisinde toplayan, yine örf, akıl ve din
açısından yerilmiş bulunan ve ulûhiyyetle bağdaşmayan bütün menfi niteliklerden
münezzeh bulunan kemal sahibi ulu Allah” anlamına gelir
Allah, insanın düşünebileceği ve hayal l edebileceği her şeyden daha büyük,
daha yüce ve daha yüksektir. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından Ondan daha
yüce bir varlık yoktur. Onun yüksekliği cisimlerin sahip olduğu türden bir şey
değildir. Onun yüksekliği, Yücelik ve üstünlük bakımındandır.
Hiçbir yücelik, kudret ve üstünlük düşünülmez ki, Allah ondan da üstün
olmasın.
Kuran-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede Allah’ın büyüklüğünü, yüceliğini,
kudretinin ne kadar yüce ve yüksek olduğunu anlatıyor.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“Herhangi bir beşer ile Allah’ın konuşması ancak vahiy ile yahut perde
arkasından ya da bir elçi gönderip, izni ile dilediğini vahyetmesi şeklinde
olabilir. Muhakkak ki O çok yücedir, engin hikmet sahibidir.”( Şûrâ Suresi, 51.
Ayet)
“...Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır
gelmez. O yücedir, büyüktür.” (Bakara Suresi 255. Ayet)
“...Çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (Nisâ Suresi, 34.Ayet)
“Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Onu bırakıp da taptıkları ise
batılın ta kendisidir. “...Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.” (Hac Suresi
62. Ayet)
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. O, yücedir, büyüktür.” ( Şûrâ
Suresi, 4. Ayet)
”Yüce Rabbinin adını tespih et.” (Ala suresi,1.ayet)
38- KEBÎR
Allah’ın isimlerinden biri de el-Kebîr’dir.
Kebîr, zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar ulu demektir.
El-Kebir; Büyüklükte kendisinden daha büyük düşünülmeyen, bütün büyüklükler
kendine mahsus olan,kemalinde sınır olmayan demektir.
Allah’n her hususta pek büyük olması, Kibriya (büyüklük, ululuk) sahibi.
Büyüklüğünü ancak kendisi bilen ve büyüklüğü hiçbir mahluk tarafından
bilinmeyen ve hiçbir zamanda bilinemeyecek olan mutlak ve hakiki büyük
demektir.
Allah, her hususta insanların kavrayamayacağı kadar ulu ve büyüktür. Zâtının
ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek kadar yücedir. Mutlak büyüktür. Kudret
ve hükümranlığı sınırsızdır. Hiç bir şeye muhtaç değildir. Bilakis her şey ona
muhtaçtır. Yaratılmışlara benzemez. Onun büyüklüğü, mekâna bağlı bir büyüklük
değildir. O, bundan münezzehtir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.”( Ra’d Suresi
9. Ayet)
“...O, yücedir, büyüktür.” (Sebe’ Suresi 23. Ayet)
“...Artık karar yüce ve büyük olan Allah'ındır.” (Mümin suresi 12. Ayet)
“Bu, Allah'ın hak olmasından ve Ondan başka taptıkları şeylerin batıl
olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.” (Lokman Suresi 30. Ayet)
“...Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisâ Suresi 34. Ayet)
“Allah onların söylediği şeylerden münezzehtir, çok çok yücedir.” (İsrâ
Suresi,43.Ayet)
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder