3 Ekim 2019 Perşembe

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-9

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın  Öğretisi-9

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-5

Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz  ismini  açıklamaya devam ediyoruz.

23- HAFIZ  

Allah’ın isimlerinden biri de el-Hafız’dir. 
Hafız,varlıkları gözetip koruyan ve muhafaza eden demektir.
Hafız, yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şey’i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan…
Bir ağacın bütün özelliklerini çekirdeğinde derceden.
İnsanın bütün amellerini kaydeden. 
Hafaza meleklerine insanın bütün iyi ve kötü işlerini kaydettiren.
Kâinattaki her şeyi ve her hadiseyi Levh-i Mahfuzda yazan.” 
Genelde alimler Hafız ismini  şu üç gurupta  anlamlandırmışlardır: 
 1–Kâinatın düzenini koyup sürdüren :Yani düzenin sürmesi için kuralları koyarak bunu sağlayan ve kâinatı koruyan, 
2–İnsanları değişik tehlikelere karşı koruyan, niyetlerini ve sırlarını bilen, davranışlarını kaybolmaktan meleklere tescil ettirerek koruyan, 
3–Kur’ân-ı Kerîm’i unutulmaktan, tahriften, ihmalden koruyan.
Bütün bu saydıklarımız, hıfz edip korumanın en çok kullanılan mânâlarıdır. 
Allah her mahlûkuna, kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ve  ilham vermiştir.  Bu da Hafîz ism-i şerîfinin tecelliyatından birisidir. 
 Kulların amellerinin yazılması, zâyi olmaktan korunması da Hafîz isminin tecellisidir. Bu bakımdan âhirette yeniden dirilme ve yaptıklarından hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakından ilgisi vardır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Ve (onu) her türlü isyankâr şeytanî güce karşı koruduk.”(Saffat suresi,7.ayet)
“O’nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah’ın emriyle gözetip-korumaktadırlar.” (Ra’d,suresi,11.ayet)
“...Rabbin her şeyi görüp gözetir.”Sebe suresi,21.ayet)
““…Hem Rabbim sizin yerinize başka bir kavmi geçirir de siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır, Hafîz’dir.” (Hûd Sûresi, 57.ayet)
“Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var.”(İnfitar suresi,10.11.ayetler)


 24-RAFİ   

Allah’ın isimlerinden biri de er-Rafi’dir. 
Rafi, “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” demektir
Er-Râfi; Dilediğini yükselten, kıymetlendiren,  dereceler ve şeref verip yükselten, dilediğinin makam ve mertebelerini arttıran, dostlarını yücelten; dilediğini aziz kılan.
Dilediğini aşağıya indiren, zelil eden Cenab-ı Allah, Er-Râfi’ ism-i şerifi ile dilediğini de yükseltir ve aziz eder. 
Bu isim dünyada tecelli ettiği gibi ahirette de tecelli edecek ve Müslüman olarak ölenler cennete girerek orada yükseleceklerdir. İşte bu, Er-Râfi isminin belki de en büyük tecellisidir!
Allah,kıyamet gününde kâfirleri zelil, müminleri aziz ve şerefli kılacağını  bildirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a nispet edilen ref‘ kavramı tabiatın kozmik düzeni çerçevesinde göklerin yükseltildiği, güneş sisteminin hassas dengelerle korunduğu, şeklindeki maddî muhtevanın yanı sıra insanların ruhî nitelik ve yetenekleriyle mânevî derecelerinin farklı kılındığı biçiminde soyut içerik de taşımaktadır. Bununla birlikte esmâ-i hüsnâ müellifleri râfi‘ ismini daha çok soyut alanla irtibatlandırarak “dostlarının taat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada da onları aziz kılan” şeklinde tefsir etmişlerdir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“O peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Allah içlerinden bir kısmıyla konuşmuş, bir kısmını da derecelerle yükseltmiştir...”(Bakara,253.ayet)
“Dereceleri yükselten Arşın sahibi Allah’tır...” (Mü’min suresi,15.ayet)
“Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz rabbinin cezası çok çabuktur; yine O’nun bağışlaması ve rahmeti boldur.”(En’am suresi,165.ayet)
“...Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilmektedir. .”(En’am suresi,83.ayet)
“Büyük olay gerçekleştiği zaman; Artık onun vukuunu yalan sayacak kimse kalmayacaktır. O, alçaltır, yükseltir.” (Vakıa suresi,1-3.ayetler)

25- MUİZ

Allah’ın isimlerinden biri de el-Muiz’dir. 
Muiz, “aziz kılan” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “dilediği kimseyi yücelten, güçlü ve değerli kılan” mânasına gelir.
Cenab-ı Hak Muiz’dir. İzzeti ve şerefi dilediğine verir. Her aziz olan, O’nun aziz kılmasıyla o izzete ulaşmıştır. 
Cenab-ı Hak, izzete ve şerefe layık olan kullarını en iyi bilendir. O, dilediği kulunu aziz eder, onun şanını artırır ve onu insanlar arasında vakar sahibi kılar. O kişi, bu ismin tecellisi sayesinde daima Rabbinin emrinde, Resulünün (asm) yolunda olup, asla kendisini rezil edecek bir işte ve harekette bulunmaz.
Allah dostlarını, kendisine ibadet ve itaat etmede başarılı kılarak onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Zira Allah’a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. Allah dostlarını;kanaatkarlıkla, amellerde samimi ve ihlaslı olmakla, nefislerinin arzu ve isteklerini terk etmekle aziz kılmıştır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Ey mülkün ve mutlak hâkimiyetin sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. Şüphesiz ki sen her şeye kādirsin.” (Âl-i İmrân suresi,26.ayet)
“Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.”(Nisa suresi, 139.ayet)
“... İzzet ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur...” (Münafikun, 63/8)

26- MÜZİL

Allah’ın isimlerinden biri de el-Müzil’dir. 
Muzil: Dilediğini alçaltan ve zelil eden demektir.
Dilediğini zelil edip alçaltan, süründüren, hor hakir eden. İstediğinden izzet ve şerefi çekip alan anlamlarına gelmektedir.
Dilediğini  hakir kılan, emir ve yasaklarına karşı koyanları zelil eden, süründüren demektir. Zillete düşüren, değersiz kılan, alçaltan demektir.
Allah Teâlâ, dilediğini aziz edip şerefli kıldığı gibi, dilediğini de zelil eder ve hakir kılar. Allah’ın hor ve hakir kıldığını kimse şerefli kılamaz; izzet ve şerefe ulaştırdığını da kimse zelil edemez. İzzet, Allah’ın kullarına verdiği bir şeref olduğu gibi, zillet de bir perişanlık ve mahrumiyettir.
Firavun’un denizde boğulması, Nemrud’un  sivrisinek ile helak edilmesi, Karun’un hazineleri ile birlikte yere geçirilmesi gibi bütün Allah düşmanlarının başına gelen musibetler,  Muzil isminin bir tecellisidir.
El-Muzil ism-i şerifi, ahirette de tüm haşmetiyle tecelli edecek ve kâfirler cehenneme atılarak zelil kılınacaklardır.
Allah pek çok ayetinde, ahirette inkarcılara alçaltıcı bir azap olduğunu haber verir. Bu, inkarcıların dünya hayatındaki kibir ve büyüklenmelerine karşılık Allah'ın takdir ettiği bir cezadır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“...Bilin ki asla Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah inkârcıları ergeç rezil rüsvay  edecektir.” (Tevbe suresi,2.ayet)
“O gün kimi yüzleri zillet kaplamıştır.” (Gâşiye Suresi,2.ayet)
 “İnkâr edenler ateşin başına getirilince, "Size ait iyi ve güzel şeyleri dünya hayatınızda tükettiniz ve onlardan yararlandınız, şimdi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamanıza ve yoldan çıkmanıza karşılık olarak aşağılayıcı cezayı çekeceksiniz!" denilecektir.( Ahkâf Suresi,20.ayet) 
“Allah’a ve peygamberine düşmanca davrananlar, işte onlar en büyük zillete uğrayanlar arasında olacaklar!” (Mücâdele Suresi,20.ayet) 
“Onlardan önce kiler de doğruyu yalan saymışlar; bunun üzerine tepelerine, nereden geldiğini anlamadıkları bir azap inmişti. Böylece Allah onlara bu dünyada rezilliği tattırdı, âhiretteki azap ise daha büyük olacak. Keşke bilselerdi!” (Zümer suresi,25.ve26.ayet)

27- SEMİ 

Allah’ın isimlerinden biri de es-Semi’dir. 
Semi sözlükte “işitmek, duymak, bir dileği kabul etmek, anlamak; duyurmak” mânalarındaki sem‘ kökünden türeyen semî‘ “işiten” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “işitilmeye konu teşkil eden her şeyi işiten” diye açıklanır. Allah’ın işitmesi kulak gibi bir organa veya araca bağlı değildir.
es-Semî’, kâinattaki her sesi; içte saklansın yahut açıkça söylensin duyan, gizliyi, fısıltıyı bile işiten demektir.
Semî işiten, işitme kuvvetine sâhip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve bir araca bağlı olmaksızın işitir. Her şeyi işiten, kullarının niyazını kabul eden demektir.
Allah’a nisbet edilen sâmi‘nin üç mânası vardır: Birincisi Allah’ın zâtıyla kāim işiticilik olup işitilecek şeylerin kendisine gizli kalmadığı zâtın ezelî sıfatını teşkil eder; Bu ilâhî isim veya sıfat karşısında gizli ile âşikâr, konuşma hali ile sükût hali eşittir, çünkü Allah’ın işitmesi kulak vb. vasıtalara bağlı değildir. Semîin ikinci anlamı “işittiren” demektir. Üçüncü anlamı “dilek ve niyazları kabul eden” şeklindedir. 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
(O şöyle) dedi: “Benim Rabbim, semadaki ve yerdeki sözü bilir. Ve O, (en iyi) işiten, (en iyi) bilendir.”(Enbiya suresi,4.ayet)
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf suresi,16.ayet)
“Sözü açıkça söylesen de söylemesen de bil ki O, gizliyi de, daha gizlisini de bilir.”(Taha suresi,7.ayet)
“...Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.”(Bakara suresi,181.ayet)
“Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.” (Zuhrûf Suresi 80. Ayet)
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

28- BASİR 

Allah’ın isimlerinden biri de el-Basir’dir. 
El-Basîr: Sözlükte, görmek, bilmek ve sezmek anlamındadır.
Basir,her şeyi bütün incelikleriyle gören,Yüce Allah,bütün varlıkları en küçük hareket ve davranışlarını, işaretlerini ve yaptıkları her şeyi  bilir  ve görür.Onun görmesi için gece veya gündüz fark etmez,ışık veya karanlık gerekmez. Onun görmesi için göze veya her hangi bir cihaza  ihtiyacı yoktur. Bütün evrende olan her şeyi Allah görür. O’ndan hiçbir şey gizli kalmaz.
Kur’ân’ı Kerim’de“Basîr” ismi, 4 ayrı anlamda, “sezen” , “gözüyle gören”, “kesin delil sayesinde gerçeği idrak eden” ve “ibret gözüyle bakan” anlamlarında kullanılır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz´da yazılı)dır.   (Yûnus Suresi,61.ayet)
“...Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O öyle bir duyar, öyle bir görür ki!...”(Kehf suresi,26.ayet)
“... Allah yaptıklarınızı görmektedir.” (Âl-i İmrân Suresi , 156 . Ayet)
“...Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür. Hud Suresi,112. Ayet
Onlar, üstlerinde sıra sıra süzülerek kanat çırpan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân’dan başkası tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi en iyi görendir. (Mülk suresi 19. Ayet)
“Kıyamet gününde ne yakınlarınızın ne de çocuklarınızın size yararı olabilir; Allah aranızda hükmünü verir. Yapıp ettiklerinizi Allah tamamıyla görmektedir.” (Mümtehine Suresi,3 .ayet 
 (Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 (Devam edecek)
Efkan VURAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder