CENÂB-I HAKK’IN NAZARGÂHI: KALP
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün ashabına helaller ve haramlarla alakalı birtakım şeyleri anlattıktan sonra şu uyarıda bulundu:
“Dikkat edin! Vücutta öyle bir et
parçası vardır ki o iyi olursa bedenin tamamı iyi olur. O bozulursa bütün vücut
bozulur. Dikkat edin! İşte o et parçası, kalptir.”[1]
Aziz Müminler!
Kalp;
Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhıdır. İman ve takvanın, irfan ve hikmetin mekânıdır. Nezaket
ve zarafetin membaı, ilâhî aşkın ve muhabbetin mihenk
noktasıdır. Kalp; sevgi ve nefretin, cesaret ve korkaklığın, iyilik ve
kötülüğün, hâsılı bütün duyguların merkezidir.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsan, Allah ve Resûlüne gönülden inanıp Cenâb-ı Hakk’ın zikrini kalbine yerleştirdiği zaman gerçek huzuru elde eder. Nitekim hutbemize başlarken okuduğumuz ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz,
“Doğru yolda olanlar, iman edip Allah’ı zikrederek kalplerini huzura erdirenlerdir. Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur”[2] buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’i okuyan, dinleyen, öğrenen, öğreten, onun rahmet yüklü mesajlarını hayatının her anına ve her alanına aktaran kişinin kalbi, ilahi tecelliye mazhar olur. Kul, kalbini fani olandan kurtarıp baki olana bağladığında,
İslam’ın hakikatleriyle cilalayıp tövbe ve istiğfar ile günahlardan arındırdığında dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşır.
Cenâb-ı Mevlâ,
“Mahşer
günü, insana ne mal ne de evlât fayda verir. Ancak Allah’a kalb-i selîm ile
gelenler o günde fayda bulur”[3] buyurarak
bu hususa dikkatlerimizi çekmektedir.
Değerli Müminler!
İnsan, şeytanın ve nefsinin aldatmalarına kapılır; şirk ve küfrün, riya ve gösterişin, hırs ve tamahın, öfke ve şiddetin esiri olursa kalbi katılaşır. Sevgisinde soğukluk, sözlerinde sertlik, davranışlarında acımasızlık ortaya çıkar. Kişi; yönünü şaşırır, istikametten ayrılır, ibadetlerden uzaklaşır, helal-haram hassasiyetini kaybeder ve günahlara dalarsa kalbi kararır. Kulağı gerçeği işitmez, dili doğruyu söylemez, gözü hakikati görmez olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır:
“Kul
bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe
ve istiğfar ederse kalbi parlar. Günaha devam ederse siyah nokta artar ve
sonunda tüm kalbini kaplar.”[4]
Aziz Müslümanlar!
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s), kalbinin katılığından şikâyet eden bir sahâbîye, onun
yumuşaması için ihtiyaç sahiplerine ikramı ve yetimin başını okşamayı tavsiye
etmiştir.[5]
Evet, yaptığımız her iyilikte kalbimize yansıyan bir güzellik vardır. Eşimize
ve çocuklarımıza güler yüz göstermek, anne ve babamıza hürmet etmek, komşumuzun
hakkına riayet etmek, yaşlılara ilgi göstermek, hastaları ziyaret etmek, yetim
ve öksüze kol kanat germek kalbimizi yumuşatır, ruhumuza esenlik verir. Bize
düşen; Hakk’ın aynası olan kalbimizi iyiliklerle donatmanın gayretinde
olmaktır. Kimsenin
kalbini kırmamak, gönlünü incitmemektir. Kalbimizi kirleten gafletten, paslandıran kötülüklerden ve
karartan günahlardan uzak durmaktır. Namazla, zikirle, Kur’an’la, hayır ve
hasenatla onu diri tutmaktır. Unutmayalım ki, kalbimizi İslam’ın nuruyla
aydınlattığımız takdirde Allah’ın razı olduğu bir kul oluruz.
Hutbemizi
Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitirmek istiyorum: “Ey kalpleri hâlden hâle çeviren
Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.”[6]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder