BİZ, TEK BİR ÜMMETİZ
Muhterem Müslümanlar!
Bir gün Mescid-i Nebevi’de birkaç sahâbî sohbet ediyordu. Cahiliyeden kalma bir anlayışla birbirlerine karşı ırkçılık ve kabilecilik yarışı içerisine girmişlerdi. İçlerinden biri Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in çok değer verdiği İran asıllı Selmân-ı Fârisî’ye imalı bir şekilde “Sen hangi kabiledensin, soyun nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Selmân (r.a),
أنَا سَلْمَانُ ابْنُ الْإسْلَامِ
“Ben, İslam’ın oğlu Selmân’ım.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben yolumu kaybetmiştim; Allah, beni Peygamberimiz (s.a.s) ile hidayete erdirdi. Ben fakirdim; Allah, beni Muhammed Mustafa (s.a.s) ile zenginleştirdi. Ben köleydim; Allah, beni Resûlü ile özgürleştirdi.” Bu konuşmalara şahit olan Hz. Ömer, orada bulunanlara “Benim de soyumu öğrenmek ister misiniz?” diye sordu ve şöyle söyledi:
أخُو سَلْمَانِ ابْنِ الْإسْلَامِ أنَا عُمَرُ ابْنُ الْإسْلَامِ
“Ben de İslam’ın oğlu Ömer’im,
İslam’ın oğlu Selmân’ın kardeşiyim.”
Aziz Müminler!
Nice ibretlerle dolu bu
hâdise, bize şunları öğretmektedir: Üstünlük ne soyda ne ırktadır. Gerçek
üstünlük, Allah’a layıkıyla kul olmaktır. Hakiki izzet, İslam ile şeref
bulmaktır. Asıl kardeşlik, ümmet bilinciyle hareket etmektir.
Kıymetli Müslümanlar!
Ümmet-i Muhammed olmak,
“Doğrusu
ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet
edin.”[i]
ayetine uyarak tevhide dayalı İslam inancına sarılmaktır. Zalimlere karşı
vahdete dayalı iman kardeşliğini kuşanmaktır.
Peygamberimizin ümmeti olmak,
“Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah’a
inanırsınız…”[ii]
ayeti gereğince hakkın önderliğini, hakikatin rehberliğini yapmaktır. Adaleti ve iyiliği bütün insanlara ulaştırmak,
zulmü ve kötülüğü ortadan kaldırmak için gayret göstermektir.
Allah Resûlü (s.a.s)’in ümmeti olmak, tek yürek yekvücut olmaktır. Mümin kardeşimizi düşmanın insafına terk etmemektir. Onu yalnız ve çaresiz bırakmamaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez…”[iii]
hadisini hayatımızın her alanında şiar edinmektir.
Değerli
Müminler!
Birlik ve
beraberlik içerisinde olması gereken ümmet, maalesef bugün parçalanmış
durumdadır. Fitne, fesat ve tefrika ateşiyle
yanmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde Müslümanlar, ayrımcılık,
ötekileştirme ve türlü baskılara maruz kalmaktadır. Hak ve hukuk tanımayan zalimler,
ümmet-i Muhammed’in bu dağınıklığından cesaret bulmaktadır. Kin ve nefretten
beslenen caniler, dünyanın gözü önünde Müslümanlara hayâsızca saldırmaktadır.
Ümmetin sessizliğinden güç alan katiller, Filistin’de kadın, erkek, yaşlı, bebek
ayrımı gözetmeden masumların üzerine zalimce bombalar yağdırmaktadır. Bununla
da yetinmeyen insafsızlar, insani yardımlara engel olmakta, mazlumları bir
lokma ekmekten, bir yudum sudan mahrum bırakmaktadır. Sözde insan hakları
savunucuları ise İslam beldelerindeki katliam ve soykırımlara göz yumarak,
insani değerlerin ayaklar altına alınmasına ses çıkarmayarak zalimlere destek
olmaktadır.
Öyleyse Aziz Müslümanlar!
Her türlü ihtilafı ve farklılığı bir kenara bırakarak İslam kardeşliğini
esas alalım. İnancımız, ibadetlerimiz, ahlakımız, bütün söz ve davranışlarımızla
dinimizi en güzel şekilde temsil edelim. Ümmet olma bilincimizi her daim diri
tutalım. İmanımızdan aldığımız
gücümüzü, İslam’dan aldığımız izzetimizi, kardeşliğimizden
aldığımız kuvvetimizi koruyalım. İşte o zaman ümmet
coğrafyamız, zalimlerin zulmünden, hainlerin ihanetinden kurtulacaktır.
Garipler sevinecek, yetimlerin yüzü gülecek, çaresizler çare bulacaktır.
Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in ümmet olma mesuliyetimizi hatırlatan şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum:
“Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset
etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın
kulları! Kardeş olun!”[iv]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder