İNSAN, ÖZÜ İTİBARİYLE DEĞERLİDİR
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ey insanlar!
Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi
kavimlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı
sorumluluklarını en iyi yerine getireninizdir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla
bilendir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”[i]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Allah sizin
görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve davranışlarınıza bakar.”[ii]
Aziz Müminler!
İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Onun bu değeri, dış görünüşünde,
malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir
aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır.
Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi
vardır. İşte insan, aklını, iradesini ve kalbini, imanın, ibadetlerin ve
ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kâmil bir insan olur.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsanlık, saygınlığını ve gerçek değerini Peygamber Efendimiz (s.a.s)’den
öğrenmiştir. O, hiç kimseyi, dış görünüşüne, malına ve mülküne, makam ve
mevkiine göre değerlendirmemiştir. İnsan olması hasebiyle herkese değer vermiş,
sevgi, saygı, şefkat ve merhametle davranmıştır. Allah Resûlü (s.a.s) insanları
engelli ya da engelsiz diye ayırmamıştır. Engelleri sebebiyle hiç kimseyi
dışlamamıştır. Farklı engel gruplarında yer alan sahâbîlere yakın ilgi
göstermiş, her daim destek olmuştur. Birikim ve yeteneklerine göre önemli
görevler vermiş, onları topluma kazandırmaya çalışmıştır. Nitekim görme engelli Abdullah b.
Ümmü Mektûm’u Medine’de kendi yerine vekil bırakmıştır.
Ortopedik engelli genç sahâbî Muâz b. Cebel’i vali olarak tayin etmiştir.
Değerli Müminler!
Dinimize göre engellilik; görememek, konuşamamak, yürüyememek değildir. Asıl engellilik, hakkı duymamaktır. Hakikati görmemektir. Doğruyu söylememektir. Kişinin kalbini imandan, gönlünü İslam’dan, söz ve davranışlarını güzel ahlaktan mahrum bırakmasıdır. İmkânlarını Allah’ın rızası ve insanlığın faydası için kullanmamasıdır. Samimiyetini riyakârlığa feda etmesidir. Hâsılı asıl engellilik; insanın, kendi eliyle değerini yitirmesidir.
Kur’an-ı Kerim, gerçek engellileri bizlere şöyle tanıtmaktadır:
لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ
بِهَاۘ وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاۘ وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا
يَسْمَعُونَ بِهَاۜ
“…Onların, kalpleri vardır ama hakkı anlamazlar; gözleri vardır ama gerçeği
görmezler; kulakları vardır ama hakikati işitmezler…”[iii]
Aziz Müslümanlar!
İnanç, azim ve gayret hiçbir engel tanımaz. Önemli olan birbirimize engel çıkarmamak, hayatı birbirimize zorlaştırmamaktır. Engelli kardeşlerimizin ve ailelerinin hayat mücadelesinde yanlarında olmaktır. Onları ziyaret ederek, hal ve hatırlarını sormak, dualarını almaktır. Kendilerine içten ve samimi davranmaktır. Onlara karşı komşuluk ve insani görevlerimizi yerine getirmektir. Çalışmalarını ve üretmelerini zorlaştıran bütün engelleri ortadan kaldırmaktır. Yollarımızı, sokaklarımızı, binalarımızı ve hayatın her alanını onların kullanabileceği şekilde planlamaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadis-i şerifini kendimize şiar edinmektir:
يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا، وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!
Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”[iv]
Kardeşlerim!
Hak ve hukuk tanımayan vicdan yoksunu siyonist
zalimler; kadın, çocuk, yaşlı, engelli demeden Filistinli kardeşlerimize top
yekûn bir soykırım gerçekleştirmektedir. Bu zulme engel olmak, din, dil ve ırk
ayrımı olmaksızın bütün insanlığın ortak görevidir. Bugün bizler de Cuma namazının
farzından hemen sonra dünyada zulüm altında inleyen bütün kardeşlerimiz için
Yüce Rabbimize dua edeceğiz. Cenâb-ı Hak, dualarımızı kabul buyursun. Başta
Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere bütün mazlumları zafere ulaştırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder