14 Kasım 2021 Pazar

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):91-DÂR (Zâr)

 Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler): 

                              DȂR (Zâr)




Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de ed-Dâr’dır.

Ed-Dâr; Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyler yaratan.

Ed-Dâr; Elem ve zarar verici şeyler yaratan, dilediğine felaket, keder ve şiddet veren, zarara uğratan demektir. Zarara uğratan. Her şer kabul edilenin mutlak var edicisi. Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri de yaratan.

Ed-Dâr: Üzüntü ve zarar verici şeyleri yaratan

Ed-Dār : Zarar verici şeyler dâhil her şeyi yaratan; insanları çeşitli biçimlerde zarara sokanları, azgınları ve sapkınları zarara uğratan anlamında Allâh’ın esmâ-i hüsnâsından biridir.

“Zarar vermek” anlamındaki darr veya durr masdarından sıfat olup “zarar veren” veya “elem ve zarar verici şeyleri yaratan” mânası ile esmâ-i hüsnâ içinde yer alır. Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok menfaat (nef‘), hayır ve rahmet kavramlarıyla birlikte ve bunların karşıtı olarak elliden fazla âyette geçen zarar kavramı bu âyetlerin bir kısmında, Allah’tan başka tapınılan sözde tanrıların kendilerine de başkalarına da herhangi bir fayda veya zararlarının dokunamayacağını ifade eder.

Allah’a nispeti açısından dârrın, karşıtı olan nâfi‘den bağımsız olarak düşünülmesi mümkün değildir. Şu halde dâr-nâfi‘ lafızları ikileme (tekrar) durumunda olup esmâ-i hüsnâ içinde ikisi bir arada “maddî-mânevî her şeyin mâliki ve mutasarrıfı” (mâlikü’l-mülk) anlamını taşırlar.

Kur’an’da Allah’a nispet edilen zarar kavramı, “Allah eğer sana bir zarar verecek olsa onu kendisinden başka kimse bertaraf edemez” (Yûnus suresi /107) örneğinde görüldüğü üzere, daima yüce yaratıcının yetkin kudretini ifade eden ve bu kudretin başkalarında bulunmadığını vurgulayan bir üslûpla dile getirilmiş, sürekli olarak şartlı ve alternatifli cümleler halinde kullanılmıştır. Dâr (zarar veren) ile nâfi‘(fayda veren) isimleri arasında bulunan sıkı münasebet onların birlikte kullanılması sonucunu doğurur.

Allah’ın doksan dokuz ismi içinde “rahmân-rahîm” gibi anlamları birbirine çok yakın olanlar yanında “dâr-nâfi‘”, “kābız-bâsıt” (rızkı daraltan-genişleten), “muhyî-mümît” (yaşatan-öldüren) gibi karşıt anlamlı ikileme şeklinde kullanılanlar da vardır. Bu sonuncular bir çelişkiyi değil, birbirinin zıddı veya alternatifi olan varlık ve olayların düzenli ve âhenkli işleyişinden ibaret bulunan kâinatın Allah ile münasebetini dile getirir. Bu açıdan dâr ismi, “zarar veren” şeklinde değil “zarar verici olanları da dahil olmak üzere her şeyi yaratan, kâinatı karşılıklı etki-tepki münasebeti içinde düzenleyip yöneten” tarzında anlaşılmalıdır. Dâr bu muhtevası ile Allah’ın kevnî isimleri grubuna girer.




Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız.”( Nahl Suresi ,53. Ayet)

“Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O’ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O, her şeye güç yetirendir.” (Enam,17)

“Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O'ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur.” (Yûnus suresi /107.ayet)

"O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar." (Yâsîn Suresi 23. Ayet)

“Ve eğer gerçekten onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, mutlaka: “Allah” derler. De ki: “Allah’tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O’nun zararını onlar giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, O’nun rahmetini tutabilirler mi (engelleyebilirler mi)?” De ki: “Allah bana yeter! Tevekkül edenler (yalnız) O’na tevekkül ederler (O’nu vekil ederler).” (Zümer suresi 38. Ayet)

(Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Mâide Suresi 76. Ayet)

(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder