PEYGAMBERİMİZ (S.A.S) VE TİCARET AHLAKI
Muhterem Müslümanlar!
Bir gün, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in huzuruna bir sahabi geldi ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Elçisi! Ben ticaretle uğraşırım. Mal alırken fiyatı düşük söyler, sonra yavaş yavaş artırırım. Mal satarken de yüksekten başlar, sonra düşürürüm. Bu yaptığım doğru mudur?” Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Asla dediğin şekilde yapma! Bir şey alacaksan malın gerçek fiyatını
söyle. İster versinler ister vermesinler. Bir şey satacaksan da onun gerçek
fiyatını söyle. İster alsınlar ister almasınlar.”[1]
Aziz
Müminler!
Yüce dinimiz İslam’ın üzerinde durduğu önemli konulardan biri de ticaret ahlakıdır.
İslam’ın emrettiği ticaret ahlakının temelinde helal haram hassasiyeti vardır.
وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ
“Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.”[2] ayeti
gereğince ölçü ve tartıya adaleti hâkim kılmak vardır. Doğruluk
ve dürüstlüğü esas almak, yalan ve hileye tevessül etmemek vardır.
Kıymetli
Müslümanlar!
Ticaret hayatımızda en güzel örnek, kendisi
de ticaretle meşgul olan Allah Resûlü (s.a.s)’dir. O, nübüvvetten önce de Muhammedü’l-Emîn,
yani Güvenilir Muhammed olarak tanınmıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), çalışmayı
ve helal yoldan kazanç elde etmeyi teşvik etmiş, tembelliği ve dilenciliği hoş
görmemiştir. Ticarette terazisine hile karıştıran, diline yalan bulaştıran, kazancına
haram katanları cehennem azabıyla uyarmıştır.
Değerli
Müminler!
Maalesef, bugün Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in,
“Öyle bir zaman gelecek ki, kişi, malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde
ettiğine bakmayacak!”[3] buyurduğu
günlerden geçiyoruz. Kimi insanlar, daha
çok kazanma ve kısa yoldan zengin olma arzusuna kapılıp helâl haram
hassasiyetini kaybetmiş durumdadır. İslam’a göre; sattığı ürünü olduğundan farklı göstermek, karaborsacılık,
tefecilik ve stokçuluk yapmak kul hakkıdır, haramdır. Verdiği
sözü yerine getirmemek, yerine getiremeyeceği bir şeyi taahhüt etmek
yalancılıktır, günahtır. Alım satımda yerli ve yabancı kişilere
farklı tarifeler uygulamak, aldatmadır, günahtır. Afet zamanlarını, öğrencilerin
okul, memurların tayin dönemlerini fırsat bilerek kira ve ürün fiyatlarını
artırmak kul hakkıdır, vebaldir.
Alışverişte satılan malların kusurlarını bilerek gizlemek, satıcının bilgisizliğinden veya zor durumda kalmasından istifade ederek malı gerçek fiyatından düşük bir fiyata almak fırsatçılıktır, emeğe ihanettir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır:
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Kusurlu bir
malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl değildir.”[4]
Kıymetli Müslümanlar!
Aziz milletimiz, Allah Resûlü (s.a.s)’in güzel ahlakını ticaretimize ahîlik teşkilatı ile taşımıştır. Ahîlik; iyiliğin tezgâhta dokunduğu, alın terinin duayla buluştuğu, kazancın sadece cepte değil yürekte de biriktiği bir gönül kurumudur. Yüce Rabbimizin,
“Onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.”[5] buyurduğu üzere;
imanı
kalbe nakşeden, ticaret uğruna ibadetten vazgeçmeyen şahsiyetler topluluğudur.
Bugün bize düşen, ahîlik anlayışını ticaretimize yeniden hâkim kılmaktır. Rızkımızı helal yollardan temin etmenin gayretinde
olmaktır. Unutmayalım ki, ticaretin bereketi
dürüstlükte, huzuru helâlde, kazancı ise Allah’ın rızasında saklıdır.
Hutbemi Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’in şu müjdesiyle bitiriyorum:
“Dürüst ve güvenilir tüccar, mahşerde peygamberler,
sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.”[6]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder