26 Eylül 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

  Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.) Şöyle buyurmuştur:

Sizden birisinin kapısının önünde nehir olsa ve orada günde beş kere yıkansa o kişinin hiç kiri kalır mı? İşte beş vakit namaz da böyledir. ...

                 (Buhârî, "Mevâkîtu'- Salât", 6; Müslim, "Mesâcid", 283)

Diyanet İşleri Başkanlığının 26.09.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:PEYGAMBERİMİZ (S.A.S), CAMİ VE NAMAZ

                PEYGAMBERİMİZ (S.A.S), CAMİ VE NAMAZ




Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam’ın temel esaslarından biri de namazdır. Namaz, Cenâb-ı Hakk’ın bütün peygamberlere ve ümmetlerine emrettiği bir ibadettir. Namaz; dinin direği, müminin miracı, imanın hayata yansımasıdır. Huzurun, teslimiyetin ve kulluğun tezahürüdür. Rükün, şart ve adabına riayet edilerek kılınan namaz; nefsimizi terbiye eder. Ömrümüze bereket katar. Evlerimize huzur verir. Bizleri dünyevi hırs ve gösterişten korur. Yorgun ruhlarımızı dinlendirir. Zorluklara ve sıkıntılara karşı sabretmeyi öğretir.

Aziz Müminler!

Namaz, sadece belirli hareketlerden ibaret değildir; o, hayatımıza yön veren, bizi istikamet üzere sabit tutan bir yol haritasıdır. Nitekim bizler; namaza başlarken ‘İftitah Tekbiri’ alır, Allah’tan başka ilah olmadığını dile getiririz. ‘Kıyam’ ile hakkın yanında batılın karşısında duracağımızı, zulme ve zalime asla rıza göstermeyeceğimizi beyan ederiz. ‘Kıraat’ ile Kur’an-ı Kerim’i okur, onun çağları aşan mesajlarını hayatımızın her alanına aktaracağımızı ifade ederiz. ‘Rükû’ ile Allah’tan başkasının önünde eğilmeyeceğimizi izhar ederiz. ‘Secde’ ile Rabbimize olan yakınlığımızın huzur ve mutluluğuna varırız. ‘Selâm’ ile elimizden ve dilimizden kimseye zarar gelmeyeceğinin güvenini veririz.

Kıymetli Müslümanlar!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) için namaz, hayatın son anına kadar terk edilmeyen bir kulluk vazifesidir. O, hayatının son günlerinde çok hasta olmasına rağmen cemaatle namazı bırakmamış, zorlukla da olsa namaz kılmak için mescide gelmiştir.

 Allah Resûlü (s.a.s), namazı bir kalkan olarak görmüş, meleklerin şahitlik ettiği sabah namazıyla gününe başlamış,

“Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allah’ın koruması altındadır.”[i] buyurmuştur. Bir vakit namazı terk etmeyi; dünyayı ve içindekileri kaybetmekle eşdeğer görmüş, 

“İkindi namazını kılmayan kimse, sanki ailesini ve malını yitirmiş gibidir.”[ii] uyarısında bulunmuştur. 

Resûl-i Ekrem (s.a.s) sabah namazının bereketiyle başlayan gününü yatsı namazının sekinetiyle tamamlamış, “İnsanlar sabah ve yatsı namazındaki sevabı bilselerdi sürünerek de olsa camiye gelirlerdi.”[iii] buyurmuştur.

Değerli Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in hayatında namaz, kulun Allah ile olan bağını canlı tutan bir ibadet, camiler ise bu ibadetin hayat bulduğu mübarek mekânlardır. 

Allah Resûlü (s.a.s), “Bir kişinin namaz kılmak için sürekli mescide gittiğini görürseniz onun imanına şahitlik ediniz!”[iv] buyurarak,  namaz ve camiyi, bir bütünün iki parçası olarak görmüş, imanın göstergesi saymıştır. Nitekim camiler; Allah’ın evi, Kâbe’nin şubesi, şehirlerimizin kalbi, medeniyetimizin temeli, huzur ve barışın teminatı olan mukaddes yerlerdir. Birlikte omuz omuza huzura durduğumuz, kardeşliğimizi pekiştirdiğimiz; doğru ve sahih bilgilerle hayatımızı güzelleştirdiğimiz ilim, hikmet ve irfan yuvalarıdır.

Aziz Müslümanlar!

Cami ve namaz; haz, hız, tüketim ve yalnızlığın kıskacındaki günümüz insanına nefes alma, sükûnet bulma ve yeniden huzura erme fırsatı verir. Toplumsal barışa katkı sağlar. Çocuklarımıza ve gençlerimize kimlik ve kişilik kazandırır, sorumluluk bilinci aşılar. Onları zararlı alışkanlıklardan ve yıkıcı ideolojilerden korur; ailelerine, topluma ve insanlığa faydalı hale getirir. O halde, Yüce Rabbimizin,

وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقاًۜ نَحْنُ نَرْزُقُكَۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوٰى

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Biz sana rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır”[v] ayetine icabet ederek ailemizi; tatlı dil, güler yüz ve sabırla namaza alıştıralım. Rızık endişesinden dolayı çocuklarımızı ve himayemizde çalışanları namazdan alıkoymayalım. Allah Resûlü (s.a.s)’in sabah namazına giderken kızı Hz. Fâtıma annemizi ve damadı Hz. Ali efendimizi namaz için uyandırdığını[vi] unutmayalım.

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, ömrünün son anlarında bile “Namaza dikkat edin!”[vii] uyarısında bulunduğunu, asla göz ardı etmeyelim.

Kıymetli Müminler!

Her yıl, 1-7 Ekim tarihleri arası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaktadır.

 Bu yıl, “Peygamberimiz (s.a.s), Cami ve Namaz” temasıyla haftamızı idrak edeceğiz inşallah. Bu vesileyle; geçmişten günümüze aziz milletimizin manevi imarını gerçekleştiren hocalarımızdan, camilerimizin inşasında emeği geçen hayır sahiplerinden ve bütün cemaatimizden ahirete irtihal edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyorum.

Hutbemi Ankebût sûresinin kırk beşinci ayetiyle bitirmek istiyorum:

“Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Kuşkusuz namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak en büyük iştir. Allah yaptıklarınızı bilir.”[viii]



[i] Müslim, Mesâcid, 262.

[ii] Buhârî, Mevâkîtü's-salât, 14.

[iii] Buhârî, Ezân, 9.

[iv] Tirmizî, Îmân, 8.

[v] Tâhâ, 20/132.

[vi] Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 33.

[vii] İbn Mâce, Cenâiz, 64.

[viii] Ankebût, 29/45.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 


19 Eylül 2025 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 19.09.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:PEYGAMBERİMİZ (S.A.S) VE TİCARET AHLAKI

                       PEYGAMBERİMİZ (S.A.S) VE TİCARET AHLAKI


Muhterem Müslümanlar!



Bir gün, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in huzuruna bir sahabi geldi ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Elçisi! Ben ticaretle uğraşırım. Mal alırken fiyatı düşük söyler, sonra yavaş yavaş artırırım. Mal satarken de yüksekten başlar, sonra düşürürüm. Bu yaptığım doğru mudur?” Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu: 

“Asla dediğin şekilde yapma! Bir şey alacaksan malın gerçek fiyatını söyle. İster versinler ister vermesinler. Bir şey satacaksan da onun gerçek fiyatını söyle. İster alsınlar ister almasınlar.[1]

Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın üzerinde durduğu önemli konulardan biri de ticaret ahlakıdır. 

İslam’ın emrettiği ticaret ahlakının temelinde helal haram hassasiyeti vardır. 

وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ 

“Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.”[2] ayeti gereğince ölçü ve tartıya adaleti hâkim kılmak vardır. Doğruluk ve dürüstlüğü esas almak, yalan ve hileye tevessül etmemek vardır.

Kıymetli Müslümanlar!

Ticaret hayatımızda en güzel örnek, kendisi de ticaretle meşgul olan Allah Resûlü (s.a.s)’dir. O, nübüvvetten önce de Muhammedü’l-Emîn, yani Güvenilir Muhammed olarak tanınmıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), çalışmayı ve helal yoldan kazanç elde etmeyi teşvik etmiş, tembelliği ve dilenciliği hoş görmemiştir. Ticarette terazisine hile karıştıran, diline yalan bulaştıran, kazancına haram katanları cehennem azabıyla uyarmıştır.

Değerli Müminler!

Maalesef, bugün Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in,

“Öyle bir zaman gelecek ki, kişi, malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak!”[3] buyurduğu günlerden geçiyoruz. Kimi insanlar, daha çok kazanma ve kısa yoldan zengin olma arzusuna kapılıp helâl haram hassasiyetini kaybetmiş durumdadır. İslam’a göre; sattığı ürünü olduğundan farklı göstermek, karaborsacılık, tefecilik ve stokçuluk yapmak kul hakkıdır, haramdır. Verdiği sözü yerine getirmemek, yerine getiremeyeceği bir şeyi taahhüt etmek yalancılıktır, günahtır. Alım satımda yerli ve yabancı kişilere farklı tarifeler uygulamak, aldatmadır, günahtır. Afet zamanlarını, öğrencilerin okul, memurların tayin dönemlerini fırsat bilerek kira ve ürün fiyatlarını artırmak kul hakkıdır, vebaldir.

Alışverişte satılan malların kusurlarını bilerek gizlemek, satıcının bilgisizliğinden veya zor durumda kalmasından istifade ederek malı gerçek fiyatından düşük bir fiyata almak fırsatçılıktır, emeğe ihanettir.

 Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır:

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl değildir.[4]


Kıymetli Müslümanlar!

Aziz milletimiz, Allah Resûlü (s.a.s)’in güzel ahlakını ticaretimize ahîlik teşkilatı ile taşımıştır. Ahîlik; iyiliğin tezgâhta dokunduğu, alın terinin duayla buluştuğu, kazancın sadece cepte değil yürekte de biriktiği bir gönül kurumudur. Yüce Rabbimizin,

 “Onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.[5] buyurduğu üzere;

 imanı kalbe nakşeden, ticaret uğruna ibadetten vazgeçmeyen şahsiyetler topluluğudur. Bugün bize düşen, ahîlik anlayışını ticaretimize yeniden hâkim kılmaktır. Rızkımızı helal yollardan temin etmenin gayretinde olmaktır. Unutmayalım ki, ticaretin bereketi dürüstlükte, huzuru helâlde, kazancı ise Allah’ın rızasında saklıdır.

hutbe qr kodHutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu müjdesiyle bitiriyorum: 

Dürüst ve güvenilir tüccar, mahşerde peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.[6]

 



[1] İbn Mâce, Ticâret, 29.

[2] Rahmân, 55/9.

[3] Buhârî, Büyû’, 23.

[4] İbn Mâce, Ticâret, 45.

[5] Nûr, 24/37.

[6] Tirmizî, Büyû’, 4.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

12 Eylül 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ


Diyanet İşleri Başkanlığının 12.09.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:PEYGAMBERİMİZ VE AİLE AHLAKI

                              PEYGAMBERİMİZ VE AİLE AHLAKI




Muhterem Müslümanlar!

Huzurlu bir toplumun teminatı sağlam ve güçlü bir ailedir. Aile, dinen evlenmelerine engel bulunmayan bir erkek ve bir kadının meşru nikâhla kurdukları mutluluk ve muhabbet yuvasıdır. Aile, insanlık tarihinin en kadim ve en sağlam kurumudur. İnancın, kimliğin ve kişiliğin şekillendiği, millî ve manevi değerlerin gelecek nesillere aktarıldığı eşsiz bir mekteptir.

 Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimizin, 

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi O’nun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.[i] buyruğu üzere aile; sevgi ve saygı, şefkat ve merhamet ocağıdır.

Aziz Müminler!

Bizler, aile ahlakına yönelik tüm güzellikleri ve incelikleri Peygamber Efendimiz (s.a.s)’den öğrendik. Allah Resûlü (s.a.s), ailesine karşı son derece zarif ve nazikti.  Onun bütün konuşmalarında ve tavırlarında nezaket vardı. O, ailesinin hiçbir ferdinin gönlünü incitmemiş, kalbini kırmamış, onlara kötü söz söylememiştir. 

Resûl-i Ekrem (s.a.s), 

“Ben onun sevgisi ile rızıklandırıldım.”[ii] buyurarak eşi Hz. Hatice’ye olan sevgisini daima dile getirmiştir. 

“Allah rızasını umarak ailene yaptığın her harcamadan muhakkak sevap alırsın.”[iii] hadisiyle aile için yapılan her fedakârlığı, Allah’ın rızasını kazandıran bir iyilik olarak değerlendirmiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an’ın ve sünnetin ortaya koyduğu ahlaki değerlerden uzaklaşıldığında aileler, huzur ve mutluluğa hasret kalır. Maalesef, günümüzde, aileyi hedef alan bazı mihraklar tarafından; kadınlar annelik, erkekler babalık gibi kutsal bir değerden uzaklaştırılmak, kadın ve erkeğin aile içindeki rolleri zayıflatılmak istenmektedir. İslam’ın haram kıldığı, fıtrata aykırı sapkınlıklar medeni birliktelik adıyla masum; nikâhsız beraberlikler normal; evlilik ise bir yük ve külfet olarak sunulmaktadır. Oysaki evlenmek ve aile olmak; Allah’ın emri, Peygamberimizin sünneti, fıtratın gereğidir. Neslin ve milletin devamı için zaruridir.

 Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde evliliğe şöyle teşvik etmektedir:

“Evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur.”[iv]

Değerli Müminler!

İffet ve hayâyı ortadan kaldıran, nesilleri ve toplumu ifsat eden zinaya giden yollar meşrulaştırılmaya çalışılmamalı; çıplaklık ve teşhircilik, hayatın bir parçasıymış gibi lanse edilmemelidir. Alkol, kumar ve madde bağımlılığı normal; çarpık ilişkiler ve boşanmalar sıradan, öfke ve şiddet olağanmış gibi gösterilmemelidir. Şu husus unutulmamalıdır ki, zina, alkol ve kumar, dinimizin haram kıldığı büyük günahlardandır. 

Yüce Rabbimizin bu hususlarla ilgili uyarıları gayet açıktır:

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”[v]   

Aziz Müslümanlar!

Bugün, aile yapısı, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar küresel lobiler, çıkar çevreleri ve emperyalist güçlerin kuşatması altındadır. Bu şer odakları; aile bağlarını zayıflatmayı, nesilleri şahsiyetsiz ve kimliksiz bırakmayı, öz değerlerinden ayırmayı bir hedef haline getirmiştir. Hal böyleyken, aile kurmak, aileyi korumak ve güçlendirmek yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, iman, vicdan ve izan sahibi her insanın; dini, ahlaki ve insani sorumluluğudur. 

Nitekim hutbemin başında okuduğum hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s),

“Ailesine karşı sorumluklarını ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.”[vi] buyurmaktadır.

Kıymetli Müminler!

Aile değerlerinin örselenmeye çalışıldığı bu zamanda bize düşen; dünyadaki cennetimiz, muhkem kalemiz, son sığınağımız olan ailemizin kıymetini bilmektir. 

Aile hayatında, Allah’ın koyduğu helal-haram sınırlarını gözetmek, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in güzel ahlakını esas almaktır. 

Yüce Rabbimizin,

“Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et.”[vii] emrine uyarak ailemize ibadet bilinci kazandırmaya gayret göstermektir. Ailenin temeli olan evlilikleri kolaylaştırmak, gençlerimizi evliliğe teşvik etmektir. Ailemizle geçirmemiz gereken nitelikli zamanı televizyon ve telefon başında heba etmemektir. Aile içi iletişimi canlı tutmaktır. Aile fertlerinin duygusal ihtiyaçlarını önemsemektir. Çocuklarımızı, ailenin sıcaklığından, sevgi ve alakasından mahrum bırakmamaktır.

hutbe qr kodHutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum:
“Her şeyin Rabbi olan Allah’ım! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlâsla bağlı olan kullarından eyle


[i] Rûm, 30/21.

[ii] Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 75.

[iii] Buhârî, Cenâiz, 36; Müslim, Zekât, 48.

[iv] Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1.

[v] İsrâ, 17/32.

[vi] Ebû Dâvûd, Zekât, 45.

[vii] Tâhâ, 20/132.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

8 Eylül 2025 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

          Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


      بَلْ هُوَ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ ف۪ي صُدُورِ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الظَّالِمُونَ


Hayır! Gerçekte bu Kur’an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yer eden apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi zâlimlerden başkası inkâr etmez.

                   Ankebût Sûresi,49. Ayet

6 Eylül 2025 Cumartesi

İLİM KENDİN BİLMEKTİR

                  Nefsinin Tanıyan Rabbini Bilir

5 Eylül 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:  

           إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّم

"Ben, ancak bir öğretmen olarak gönderildim"


                                                                            İbn Mâce, Sünnet, 17.

Diyanet İşleri Başkanlığının 05.09.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:İLİM HAKKI BİLMEKTİR

                                                 İLİM HAKKI BİLMEKTİR




Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam, kadın erkek her Müslümana ilim öğrenmeyi farz kılmıştır. İlim; kişinin kendini bilmesi, Rabbini tanıması ve yaratılış gayesini idrak etmesini sağlar. 

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ 

 “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”[1] emri bize; ilim elde etmenin Allah’ın adıyla ve O’nun rızası için yapılması gerektiğini haber verir.

Aziz Müminler!

İslam’a göre ilim sadece meslek, kariyer ve dünya kazancı için yapılan bir yarış değildir. Allah’ın, öğrenilmesini emrettiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in rehberlik ettiği ilmin temelinde; hayatın merkezine Kur’an’ı yerleştirmek vardır. Allah’ın ve Resûlü’nün sevgisini gönüllere nakşetmek vardır. Yaratana hürmet eden, yaratılana şefkat gösteren bir anlayışı hâkim kılmak vardır. Şiddetin yerine muhabbeti, nefretin yerine merhameti; kin ve düşmanlığın yerine sevgi ve saygıyı ikame etmek vardır. İmanlı, ahlaklı ve erdemli nesiller yetiştirmek vardır.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler, ilmin değerini Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’den öğrendik.

إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً 

“Ben, ancak bir öğretmen olarak gönderildim.”[2] buyuran Allah Resûlü (s.a.s), Mekke’nin o zor günlerinde Dârulerkam’ı bir ilim mektebine; Medine’nin daha ilk günlerinde Mescid-i Nebi’yi bir hikmet yuvasına dönüştürmüştür. 

Allah Resûlü (s.a.s),

“Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!”[3] hadisiyle bizleri ilme teşvik etmiştir. “Kim, ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.”[4] buyurarak ilim talebelerini ve muallimleri cennetle müjdelemiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’i rehber edinen her öğretmen; eğitim ve öğretim için harcadığı zamanı bir ibadet şuuruyla değerlendirmeli; öğrencilerini, Allah’ın bir emaneti olarak görmelidir. Onlara, önce Allah’a ve Resûlü’ne imanı öğretmeli; sonra da adalet, merhamet, güzel ahlak, helal haram bilinci gibi değerler üzerine bina edilmiş iyi bir insan, güzel bir Müslüman olmanın yollarını göstermelidir.

Değerli Müminler!

Zamanımızda yaşanılan problemlerin temelinde evlatlarımızı; Rabbimizin emrine, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yüce ahlakına göre eğitememiş olmamız yatmaktadır. Bugün ne yazık ki kimi çocuklarımız daha küçük yaşlarda bağımlılık tuzağında, kimileri sanal kumar batağında; kimileri sapkın fikirlerin, batıl düşüncelerin, fıtratlarını bozacak yanlış anlayışların ağında, kimileri akran zorbalığı altında, kimileri ise moda ve özenti uğruna elimizden kayıp gitmektedir. Maalesef anne, baba ve toplum tarafından ihmal edilen; manevi değerlerimize göre yetiştirilemeyen, kötülerin insafına terk edildiğinden dolayı suça sürüklenen nice çocuk vardır. 

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır:

“Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[5]


Aziz Müslümanlar!


Eğitim ve öğretimin aileden sonraki en önemli ayağı okullardır. Ailede ve okulda öğretilemeyen sevgi, saygı ve tahammül; sokakta öfke ve şiddete, akran zorbalığı ve kavgaya dönüşmektedir. Yine öğretilemeyen adalet, merhamet ve edep; toplumda haksızlık, kargaşa ve ahlaksızlığa yol açmaktadır. O halde Allah’ın bize emanet ettiği evlatlarımızı; 

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[6] buyuran Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ahlakıyla buluşturalım. Onlara; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmanın yollarını öğretelim. Çocuklarımızın değerlerimize bağlı birer insan olarak yetişmeleri için, aile, okul ve toplum el birliğiyle sorumluluklarımızı yerine getirelim. Okullarımızda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini büyük bir fırsat bilelim. Ahlaki ilkeleri hem teorik hem de pratik olarak çocuklarımıza kazandıralım. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in doğumunun 1500’üncü yılı münasebetiyle okullarımızda Peygamberimizin Hayatı ve Kur’an-ı Kerim dersini bu yıl daha çok öğrencimizin; severek, muhabbet ve heyecan duyarak seçmesini sağlayalım.

hutbe qr kodBu vesileyle milyonlarca evladımızı yeniden okullarla buluşturacak olan eğitim öğretim yılının hayırlı olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: 

“Allah’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.” [7]

 



[1] Alak, 96/1.

[2] İbn Mâce, Sünnet, 17.

[3] Dârimî, Mukaddime, 26.

[4] Tirmizî, İlim, 19.

[5] Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.

[6] İbn Hanbel, II, 381.

[7] Tirmizî, Deavât 128; İbn Mâce, Sünnet, 23.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü