26 Temmuz 2024 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

                        حُبُّكَ الشَّىْءَ يُعْمِي وَيُصِمّ  

"Bir şeye karşı sevgin seni kör ve sağır eder (de onun eksiklerini görmez, kusurlarını işitmez olursun" 

                                 [Ebu Davud, Edeb 125, (5130).]


Diyanet İşleri Başkanlığının 26.07.2024 Tarihli Cuma Hutbesi :CENNET VESİLEMİZ, AİLE BÜYÜKLERİMİZ

                               CENNET VESİLEMİZ, AİLE BÜYÜKLERİMİZ




Muhterem Müslümanlar!


Mekke’nin fetih günüydü. Hasret bitmiş, vuslat gerçekleşmişti. Müminler âdeta bayram sevinci yaşıyor, hep birlikte Allah’a şükrediyorlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sadık dostu ve hicret arkadaşı Hz. Ebûbekir ise Mekke’ye girdiğinde doğruca babasının yanına gitti. Müslüman olmasını gönülden arzuladığı babasını Allah Resûlü (s.a.s)’in huzuruna getirdi. 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) yürümekte zorluk çeken bu adamı karşısında görünce Hz. Ebûbekir’e şöyle dedi:

“Keşke bu yaşlı adamcağızı buraya kadar yormasaydın da ben onun yanına gitseydim.” Bu nazik davranıştan sonra Hz. Ebûbekir’in babası Ebû Kuhâfe Müslüman oldu.[i]


Aziz Müminler!


Başta anne babamız olmak üzere aile büyüklerimiz, bizi Yüce Rabbimizin rızasına ulaştıran cennet anahtarımızdır. Onlar, rahmet ve mağfiret vesilemizdir. Evlerimizin bereketidir, sohbetlerimizin neşesidir. Varlıkları huzurun kaynağı, güvenin teminatıdır; yoklukları ise yürek yarası, gönül sızısıdır. Onlar, ailemizi bir arada tutan müstesna şahsiyetlerdir. Ailelerimiz ve toplumumuz onlarla daha da güçlüdür. Birlik ve beraberliğimiz onlarla daha da kuvvetlidir. Ne kadar büyük olursa olsun, sorun ve sıkıntılarımızı onların destek ve dualarıyla daha kolay aşarız.

Kıymetli Müslümanlar!

Büyüklerimiz, bizleri yetiştirmek için nice fedakarlıkta bulundular. Tecrübeleriyle bize her daim rehberlik ettiler. Sevgi ve saygıyı, iyilik ve adaleti, hürmet ve muhabbeti onlardan öğrendik. Hayat yolculuğumuzdaki sığınağımız ve dayanağımız onlar oldu. Milli ve manevi değerlerimizi onlar bize aktardı. Onlar, yaşayan tarihimizdir, yerleri asla doldurulamayacak olan hafızamızdır. Büyüklerimize saygı ve ilgi göstermek; geçmişimize sahip çıkmak, geleceğimizden emin olmaktır.

Değerli Müminler!

Ne acıdır ki, her geçen gün nice ulu çınarımız yalnızlığa terkediliyor. Nice büyüğümüz, dört duvar arasında çocuklarını ve torunlarını görmeyi bekliyor. Bayramlarımız ve tatillerimiz, büyüklerimizi ziyaret yerine oyun ve eğlence fırsatları gibi görülmeye başlandı. Birçok insan, huzur ve mutluluğu bireysellikte arar hale geldi. Oysaki bizler; aile fertlerimizle, büyüklerimizle ve akrabalarımızla ilgilenmeyi emreden bir dinin mensuplarıyız. Ailemizden koparak bireysel bir hayatı tercih etmek, büyüklerimizden ve akrabalarımızdan uzaklaşarak kendi dünyamıza hapsolmak bizlere asla yakışmaz. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), akrabalarımızla ilişkilerimiz ne kadar güçlü olursa Rabbimizle aramızdaki bağın da o kadar kuvvetli olacağını haber vermiştir.[ii] Ayrıca anne babasının sağlığına ulaşıp da onların gönlünü alamayan kişilere “Burnu yerde sürtünsün”[iii] sözüyle uyarıda bulunmuştur.

Aziz Müslümanlar!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bugünün ihtiyarlarının dünün gençleri, bugünün gençlerinin de yarının ihtiyarları olacağını şöyle haber vermektedir: 

Sizi güçsüz yaratan, güçsüzlüğün ardından kuvvet veren, kuvvetli halinizden sonra da güçsüz hale getiren ve yaşlandıran Allah’tır. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.”[iv] O halde bugün bize düşen, büyüklerimize şefkat ve merhametle muamele etmektir. Onlara gönül alıcı hoş sözler söylemek, kalplerini asla kırmamaktır. Ziyaretlerimizle,  ilgi ve alakamızla hayır dualarına mazhar olmaktır. Hayatlarını kolaylaştırmak için atacağımız her bir adımın bizleri Rabbimizin rızasına ulaştıracağını unutmamaktır. Değerlerine bağlı, anne ve babasına saygılı, büyüklerine hürmetkâr, bütün insanlığa faydalı nesiller yetiştirmenin gayretinde olmaktır.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: 

“Bir genç, bir ihtiyara hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında hürmet edecek birisini hazırlar.”[v]



[i] İbn Hanbel, VI, 350.

[ii] Ebû Dâvûd, Zekât, 45.

[iii] Müslim, Birr, 10.

[iv] Rûm, 30/54.

[v] Tirmizî, Birr, 75.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

19 Temmuz 2024 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

  Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

تَقُولُوا لِلْمُنَافِقِ سَيِّدٌ فإنَّهُ إنْ يَكُ سَيِّداً فَقَدْ أسْخَطْتُمُ اللّهَ تَعال

         "Münafığa "efendi" demeyin. Zira eğer o, seyyid olursa Allah'ı kızdırırsınız."

                                            [Ebu Davud, Edeb 83, (4977).]


Diyanet İşleri Başkanlığının 19.07.2024 Tarihli Cuma Hutbesi :MÜSLÜMAN TAKVA SAHİBİDİR

 

MÜSLÜMAN TAKVA SAHİBİDİR





Muhterem Müslümanlar!


Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi de hayırlıdır. Bunlar, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.”[i]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: 

“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz öğrenmiştir: Şayet utanmıyorsan dilediğini yap![ii]


Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam, yeme içmeden söz ve davranışa, giyim kuşamdan alışveriş ve eğlenceye kadar hayatın her alanında belli ölçüler koymuştur. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bunları haber vermiş, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ise yaşayarak bizlere öğretmiştir. Bu ölçülere riayet etmeye takva sahibi olmak diyoruz.

Takva, Allah’tan hakkıyla sakınmaktır. İyiliğe yönelmek kötülükten uzak durmaktır. Her türlü günah ve haramdan korunmaktır. Rabbimizin her an bizi görüp gözettiği, yaptığımız her şeyden haberdar olduğu bilinciyle yaşamaktır. Ölümü, yeniden dirilişi, hesabı, cennet ve cehennemi unutmadan bir ömür geçirmektir.


Değerli Müslümanlar!


Takva, kalbimize yerleşince gönlümüz iyiliklerin merkezi haline gelir. Riya, kibir, gurur ve gösteriş gibi kötü duygulardan bizi arındırır. Takva, dilimize yansıyınca sözlerimiz doğru ve güzel olur. Gıybet, yalan, dedikodu ve iftira gibi afetlerden bizi uzak tutar. Takva, zihnimize yön verince davranışlarımız nezaket ve zarafete, merhamet ve adalete, ülfet ve muhabbete dönüşür. Zulüm, haksızlık ve şiddet gibi dünyamızı karartan kötülükler hayatımızda yer bulamaz.


Kıymetli Müminler!


Takva, giyim kuşamda kendini gösterince bedenimizin saygınlığını koruruz. Zira kadın erkek her insanın beden mahremiyeti vardır. Yüce dinimiz İslam, bu mahremiyetin zarar görmemesi için; bedenimizin örtülmesi gereken yerlerini örtmemizi, başkalarına teşhir etmememizi emretmiştir. Kadınlar için yabancı erkeklerin yanında ve evlerinin dışına çıkarken örtülmesi gereken yerler; yüz, eller ve ayaklar hariç bedenin tamamıdır. Erkeklerde ise göbek ile diz kapağı arasıdır. Uzuvları belli eden dar ya da açık elbise giymek, Rabbimizin emaneti olan bedenin saygınlığını ihlal etmektir. Şu husus unutulmamalıdır ki, tesettür her şeyden önce Allah’ın bir emridir, kişisel bir tercih değildir. Tesettür müminin süsüdür, fıtri bir gerekliliktir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

“Allah halîmdir, hayâ sahibidir, kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.”[iii]


Aziz Müslümanlar!


Takva; nişan, nikâh ve düğün merasimlerimize yansıdığında yuvalarımız huzur, mutluluk ve muhabbet üzere inşa edilir. İslam, meşru çerçevede düğünlerde eğlenmeye müsaade etmiştir. Ancak, yüksek sesle çevreye rahatsızlık verilen, alkolün tüketildiği, mahremiyet sınırlarının ihlal edildiği, yolların kapatıldığı, sevinçleri hüzne çeviren silahla kutlama yapıldığı bir düğün eğlencesi dinimizde yoktur ve İslam ahlakına uygun değildir. Ayrıca evlilik için yapılan gereğinden fazla harcamalar, hem evlenen çiftlerin hem de ailelerin maddi ve manevi birçok sıkıntıya düşmelerine sebep olmaktadır. Bu da gençlerimizin ya hiç evlenmemelerine ya da evliliklerini geciktirmelerine yol açmaktadır. 

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır:

إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً 

“En bereketli nikâh, külfeti en az olandır.”[iv]


Değerli Müminler!


Takva şuurunu hayatımızın her anına ve alanına hâkim kılmanın gayretinde olalım. Saygınlığımızı zedeleyen, insan onuruyla bağdaşmayan her türlü yanlış söz, tutum ve davranıştan uzak duralım. Unutmayalım ki, dünyamızı mamur, ahiretimizi cennet kılacak olan; imanımız, salih amellerimiz, güzel ahlakımız ve sorumluluk bilincimizdir.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yaptığı şu duayla bitiriyorum: “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.”[v]



[i] A’râf, 7/26.

[ii] Buhârî, Edeb, 78.

[iii] Nesâî, Gusül, 7.

[iv] İbn Hanbel, VI, 83.

[v] Müslim, Zikir, 72.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

16 Temmuz 2024 Salı

12 Temmuz 2024 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

كُلُّ ذَنْبٍ عَسَى اللّهُ أنْ يَغْفِرَهُ إَّ مَنْ مَاتَ مُشْرِكاً، أوْ مُؤْمِنٌ

قَتَلَ مُؤْمناً مُتَعَمِّداً  

"Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir." 

                                        [Ebu Dâvud, Fiten 6, (4270).]

Diyanet İşleri Başkanlığının 12.07.2024 Tarihli Cuma Hutbesi :15 TEMMUZ: MİLLETİMİZİN DESTANSI ZAFERİ

                   15 TEMMUZ: MİLLETİMİZİN DESTANSI ZAFERİ




Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:

Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2]

Aziz Müminler!

Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir.

Değerli Müslümanlar!

15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur.

Kıymetli Müminler!

Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Aziz Müslümanlar!

Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim.  Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım.

Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin.

 



[1] Bakara, 2/11,12.

[2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.

[3] İbn Hanbel, I, 240.

[4] Tirmizi, Birr, 11.

[5] Tirmizî, Menâkıb, 30.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

11 Temmuz 2024 Perşembe

Srebrenitsa Katliamı ya da Srebrenitsa Soykırımı

                  Srebrenitsa Katliamı

                                 ya da 

                Srebrenitsa Soykırımı

Dünyanın en büyük katliamlarından biri ola Srebrenitsa Katliamı 1995 yılında,Bosna

 Hersek'te 8 binden fazla Boşnak, Sırp askerleri tarafından katledildi.

Bu yüz karası katliam hiç bir zaman unutulmadı ve unutulmayacak.

Ogün den bugüne nice katliam sayılacak olaylar gerçekleştirildi zalimler tarafından.

Bu katliamların devamı ve en kötüsü olan Gazze Katliamı ve Soykırımı tüm dünyanın gözleri önünde devam etmektedir. Bu katliamda binlerce Filistinli can vermiştir. Maalesef hala katliam son sürat devam etmektedir.

Bugünlerde yaşanan Gazze Katliamı yıllar sonra  unutulmayacak ve İsraillilere nefret hiç bir zaman yok olmayacak.

Allah'ım İslam  alemine uyanış ver katliamlardan insanlığı koru.Amin.


Srebrenitsa'da 29 yıl önce neler oldu?

1995 yılında Avrupa'nın ortasında soykırım yaşandı. Sırplar, Birleşmiş Milletler'in Bosna Hersek'te güvenli bölge ilan ettiği ve Hollandalı askerlerin koruduğu Srebrenitsa'da katliam yaptı. 8 binin üzerinde genç ve yetişkin erkeği acımasızca öldürüldü.

1992'de başlayan Bosna savaşı sürüyordu. Ancak bir yandan da ateşkes için müzakereler yürütülüyordu. Boşnaklar Birleşmiş Milletler'in 'güvenli bölge' ilan ettiği Srebrenitsa'da toplanmıştı.

11 Temmuz 1995'te Sırp komutan Ratko Mladiç emrindeki birlikler Srebrenitsa'ya girdi.

Sırplar güvenli bölgeyi işgal etti

Bölgedeki Boşnakların bir bölümü BM adına güvenliği sağlamak üzere Srebrenitsa'da bulunan Hollandalı askerlerin Potoçari'deki üssüne sığınmaya çalıştı, bir bölümü de orman yolundan Boşnak askerlerin kontrolündeki Tuzla'ya ulaşmaya çalıştı. Kaderleri aynı oldu.

Potoçari'de Hollandalı askerlerin karargahı olan eski akü fabrikası Sırpların soykırım üssüne dönüştü. Fabrikaya sığınan erkekler önce ailelerinden ayrıldı, esir alınanlar, kamyon ve otobüslere doldurularak ölüme götürüldü.

Orman yolunda da keskin nişancı Sırp askerleri pusu kurmuştu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 4 Haziran 1993 tarihli 836 sayılı kararı: Güvenli bölgeye ve etrafına yapılan saldırılar karşısında, Birleşmiş Milletler askerleri tarafından güç kullanılması hatta hava desteğinin talep edilmesi öngörüldü.

Hollanda askerleri gözleri önünde yaşanan soykırıma sessiz kaldı. BM'nin hava operasyonu Sırpların elindeki 30 Hollandalı asker nedeniyle engellendi.

8 binden fazla Boşnak, Sırp askerleri tarafından katledildi

Sırplar Srebrenitsa'da Bosna Hersek savaşı sürecindeki en büyük soykırımı gerçekleştirdi. 8 binden fazla Boşnak, Sırp askerleri tarafından katledildi, toplu mezarlara gömüldü. Aradan çeyrek asırdan fazla geçti. Yüzlerce soykırım kurbanının hala cenazesi kayıp, mezarı belli değil.

Her yıl bölgede yürütülen kazılarda toplu mezarlarda bulunan kemikler kimlikleri belirlendikten sonra Potoçari'deki Anıt Mezarlığı'na defnediliyor.




HAFTANIN AYETİ

5 Temmuz 2024 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

Diyanet İşleri Başkanlığının 05.07.2024 Tarihli Cuma Hutbesi :İZARÛRÂT-I HAMSEYİ MUHAFAZA EDELİM

ZARÛRâT-I HAMSEYİ MUHAFAZA EDELİM




Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve esenlik dini İslam’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”[i]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir.”[ii]


Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş hikmetlerinden biri de hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet ve iyiliğin, merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmektir. İslam dini, böyle bir toplumu inşa etmenin yolunu bizlere öğretmiştir. Bu yol; yaratılmışların en değerlisi olan insanın canını, dinini, malını, aklını ve neslini korumaktan geçer. Zarûrât-ı hamse olarak adlandırılan bu beş temel hakka sahip çıkmak farz, hangi sebeple olursa olsun bunlara zarar vermek ise haramdır.

Değerli Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin gönderdiği bütün peygamberlerin ortak amacı; canın, dinin, malın, aklın ve neslin emniyetini sağlamaktır. Rahmet elçileri, hayatları boyunca gönüllerin imanla buluştuğu, zihinlerin ilimle donatıldığı, hiçbir cana kıyılmadığı, hiçbir mala zarar verilmediği, nesillerin ifsat edilmediği bir medeniyet inşa etmek için çalışmışlardır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in hayatı da böyle bir medeniyeti oluşturmakla geçmiştir. Allah Resûlü (s.a.s), güvenilir bir insan olmanın ve insanlarla güzel geçinmenin yollarını bizlere göstermiştir. Sevgi ve saygı, adalet ve merhamet, iyilik ve muhabbet, hoşgörü ve nezaket gibi değerleri her daim bizlere hatırlatmıştır. Çevremize huzur ve güven vermemizi, toplumu ifsat eden her türlü söz ve davranıştan uzak durmamızı tavsiye etmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bu hususta bizleri şöyle uyarmıştır: “Mümin, bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder.”[iii]

Aziz Müslümanlar!

Bizler, zarûrât-ı hamseyi yani korunması gereken beş temel hakkı muhafaza ettiğimizde Rabbimizin rızasına nail oluruz. Dünyada huzur ve güven hâkim olur. Ahiretimiz ebedi mutluluk yurduna dönüşür. Bu haklara gerektiği gibi sahip çıkamaz isek toplumda kavga ve kargaşa, kin ve husumet ortaya çıkar.

 Hüzün ve keder, acı ve ıstırap etrafımızı kuşatır. 

Nitekim Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarır: 

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ  

“Sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayıp herkese sirayet edecek olan azaptan sakının.”[iv] 

O halde, insanın insana, komşunun komşuya, herkesin birbirine güvendiği bir toplum inşa etmenin gayretinde olalım. Sevgi, şefkat ve merhametle birbirimize muamele edelim. Kalp kırmayalım, gönül incitmeyelim. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim.

Değerli Müminler!

Önümüzdeki Pazar, Muharrem ayının ilk günü. 1446. Hicri yıla kavuşacağız inşallah. Allah Resûlü (s.a.s), Muharrem ayını “hürmete layık”[v] olarak nitelemiş, Ramazandan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu bizlere haber vermiştir.[vi]

Hicri yeni yılımızın; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin pekişmesine, insanlığın huzur ve iyiliğine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.



[i] Bakara, 2/208.

[ii] Tirmizî, İman, 12.

[iii] İbn Hanbel, II, 199.

[iv] Enfâl, 8/25.

[v] Müslim, Sıyâm, 203.

[vi] Tirmizî, Savm, 40.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü