ORUÇ, BEDENİMİZE SIHHAT, GÖNLÜMÜZE SEKİNET VERİR
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ey
iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.
Umulur ki Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız.”[i]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kim gönülden inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[ii]
Aziz Müminler!
Oruç, İslam’ın beş esasından
biridir. Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar Allah rızası için yeme-içmeden,
şehevi arzulardan ve her türlü kötülükten uzak durmaktır. Akıllı, buluğ çağına
ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti olmayan her
Müslümanın Ramazan orucu tutması farzdır.
Kıymetli Müslümanlar!
Oruç, sadece
midemizi aç ve susuz bırakmak değildir. Oruç, aklımıza, ruhumuza ve bütün organlarımıza
tutturulduğu zaman, gerçek anlamına kavuşur. İşte o zaman oruç, bedenimize
sıhhat, gönlümüze sekinet verir.
Aklın orucu, Rabbimizin
kudretini ve rahmetini tefekkür etmektir. İnsanı değersizleştiren her türlü
kötü düşünceden uzak durmaktır. Dünyevî kaygıların, hırs ve ihtirasların esiri
olmamaktır. Kalbin orucu, Allah ve Resûlü’nün sevgisinin önüne hiçbir sevgiyi
geçirmemektir. Kalbi karartan kin, nefret ve haset gibi tüm kötü duygulardan
arınmaktır.
Değerli Müminler!
Dilin orucu, yalandan, gıybetten, iftiradan, kötü ve kırıcı sözlerden uzak durmaktır. Hiç kimsenin şahsiyetine, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır. Kulağın orucu, kötü ve çirkin sözleri dinlememektir. Duyduğu her şeyi araştırmadan doğru kabul etmemektir. Allah Resûlü (s.a.s), bu hususlarda bizleri şöyle uyarmaktadır:
“Yalanı ve işine yalan karıştırmayı terk etmediği sürece oruçlu
kimsenin yemesini ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.”[iii]
Aziz Müslümanlar!
Elin orucu, harama el
uzatmamaktır. Helal olmayan ve hak edilmeyen hiçbir şeyi almamaktır. Ölçüde ve
tartıda hile yapmamaktır. Elimizi şiddetin değil, şefkatin, yardımlaşma ve
paylaşmanın aracı kılmaktır. Ayağın orucu, Allah ve Resûlü’nün gösterdiği istikamet üzere
yürümektir. Adımlarımızı her daim hayır
ve iyilik yolunda atmaktır.
Muhterem Müslümanlar!
Oruç, iftar ve sahur
sofralarımızı ihtiyaç sahiplerine, kimsesizlere, yetim ve öksüzlere açmaktır. Dünyanın
pek çok yerinde açlık ve susuzluğa mahkûm edilen insanları unutmamaktır. Gazze
ve Doğu Türkistan başta olmak üzere zulüm altında inleyen kardeşlerimizin
acısını yüreğimizde hissetmektir. Elimizle, dilimizle ve bütün imkânlarımızla mazlumlara
destek olmaya devam etmektir. Tek bir kuruşumuzla dahi olsa zalimlere ve
destekçilerine katkıda bulunmamaktır.
Değerli Müminler!
Önümüzdeki Pazartesi günü
Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Çanakkale; şanlı
ecdadımızın yedi düvele karşı istiklal ve istikbal mücadelesi verdiği yerdir.
Kahraman milletimiz, bütün zorluklara rağmen Çanakkale’de hayâsızca akınlara “dur!”
demiştir. Bugün bize düşen, Çanakkale ruhunu iyi anlamak ve gelecek nesillere
aktarmaktır. Şehitlerimizin canları pahasına bize emanet bıraktıkları yüce
değerleri yaşamak ve yaşatmaktır.
Bu vesileyle geçmişten günümüze vatan ve mukaddesat uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve bu uğurda mücadele veren kahraman
gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Yüce Rabbimiz, hak, hakikat ve
istikametin temsilcisi olan devletimizi payidar; gariplerin, masum ve
mazlumların umudu olan milletimizi bahtiyar eylesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder