EFKAN VURAL'IN EĞİTİM KÜLTÜR ve BİLGİ SİTESİ
Efkan Vural'ın Yazıları
18 Kasım 2025 Salı
16 Kasım 2025 Pazar
14 Kasım 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 14.11..2025 Tarihli Cuma Hutbesi:VATAN VE MİLLET RUHUMUZ
VATAN VE MİLLET RUHUMUZ
Muhterem Müslümanlar!
Bizler için
yalnızca bir toprak parçası olmayan vatan; bağımsızlığımızın sembolü, şanlı
ecdadımızın bizlere bıraktığı mukaddes bir emanetidir. Kahraman milletimizin
her türlü hayâsızca akına göğsünü siper ettiği, uğruna; canını, cananını, hatta
bütün varını verdiği, ulvi değerleri yaşatmak için gazi olduğu, şehadet
şerbetini içip Hakk’a yürüdüğü cennet yurdumuzdur. Vatan; içerisinde huzur ve
güvenle yaşadığımız, hür olmanın onurunu tattığımız, istikbâlin umudunu
taşıdığımız, âlimler, arifler, erenler diyarıdır.
Aziz Müminler!
‘Vatan’ deyince her şeyi unutup ileri atılan kahraman
ordumuz ve Mehmetçiğimizi hayırla yâd etmek hepimiz için bir borçtur. Adını
Fahr-i Kâinat Efendimizin adıyla anıp ‘Mehmetçik’ dediğimiz kahramandır o…
‘Peygamber Ocağı’ yuvasıdır onun! Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü
pektir! Daima ön safta olmak ister; asla durmaz, durmak nedir bilmez. Cepheden
cepheye koşarken her türlü zorluğa göğüs gerer, vatan sevgisini daima ileride,
en önde tutar ve ‘Vatan sağ olsun!’ der, ‘Yeter ki vatan sağ olsun!’ Şairin
dediği gibi;
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Kıymetli Müslümanlar!
Kur’an-ı Kerim, bu iman ve aşkla toprağa düşen canları, şehitler tepesini boş bırakmayan kahramanları şöyle anlatmaktadır: “Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyin. Bilâkis onlar diridirler; Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”[1] Cenâb-ı Hakk’ın bu müjdesine nail olmak isteyen kahraman ordumuz, geceleri gündüze, gündüzleri geceye sığdırmak için zamanı ve mekânı unutmuş, koşmaktadır. Mehmetçiğimiz, bugün; kanıyla, canıyla, her şeyiyle büyük bir mücadele içindedir. Sadece ülkemiz sınırlarında değil, ayak bastığı her yerde; sınır ötelerinde, gönül coğrafyamızda, garip sesinin, mazlum çığlığının yankılandığı her köşede insanlık onuru, iffet ve namusu ayakaltında kalmaktan kurtuluyor. Bu öyle bir insanlık mücadelesi ki,
“Gevşemeyin,
üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz”[2] buyuran Yüce
Kitabımız, barış yolunda bu kutlu askere, İslam’ın son ordusuna, kahraman
neferlerimize umut oluyor. Onları yeryüzü mazlumlarının duasına mazhar kılıyor.
Şair bu hususu ne kadar da güzel ifade ediyor:
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi!
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!
Değerli Müminler!
Devletimizin bütünlüğü, vatanımızın bekası
ve milletimizin selameti için sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmek; bize
medeniyetler kurduran, zaferden zafere koşturan milli ve manevi değerlerimize
sahip çıkmak ve bunları gelecek nesillere aktarmak, birlik ve beraberliğimizi
sekteye uğratmamak, aramıza fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı
uyanık olmak, kardeşliğimizden asla ödün vermemek üzerimize düşen bir
borçtur.
Bu vesileyle Bedir’den Malazgirt’e,
İstanbul’un Fethi’nden Çanakkale’ye, İstiklâl Harbi’nden 15 Temmuz’a, kelime-i
tevhidin nurunun aziz milletimizin ve kutlu devletimizin üzerine düştüğü ilk
günden bugüne kadar î’lây-i kelimetullah aşkıyla üzerinde özgürce yaşayabileceğimiz
bir vatan için canlarını feda eden, ayrıca geçtiğimiz Salı günü elem verici
uçak kazasında şehadet şerbeti içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden
kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd
ediyorum. Milletimiz var olsun, devletimiz ilelebet payidar olsun.
Hutbemizi Peygamber
Efendimiz (s.a.s)’in şu müjdeleriyle bitirmek istiyorum:
“İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Biri, Allah korkusundan
ağlayan gözdür. İkincisi ise gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren
gözdür!”[3]