Hz.Mevlana
EFKAN VURAL'IN EĞİTİM KÜLTÜR ve BİLGİ SİTESİ
Efkan Vural'ın Yazıları
17 Aralık 2025 Çarşamba
15 Aralık 2025 Pazartesi
13 Aralık 2025 Cumartesi
BİR GARİP ÖLDÜ DİYELER
Bizim Yunus dediğimiz Yunus Emre, milletimizin özü ve ruhudur. Şiirlerinde Türkçemizi çok güzel kullanarak Türk Milletinin gönlüne taht kurmuştur. Onun şiir ve ilahileri dilden dile yürekten yüreğe dolaşıp durmaktadır.
Şöyle Garip Bencileyin Şiirinde beni en çok etkileyen şu mısralara bayılıyorum.
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyinBir garip (fakir) öldüğünde ölüm haberi geç duyulur.Soğuk su ile yıkanır ve kefenlenir. Cenazesine katılım az olur.Ama zengin soylu ve makam sahibi birinin cenazesi erken duyulur.Cenazesi çok kalabalık olur.Herkes cenazeye gelir,Çünkü menfaat ilişkileri bunu gerekli kılar.İşte Yunus Emre insanın karakterini ne kadar güzel anlatır.
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN
Acep şu yerde varm'ola Şöyle garip bencileyin Bağrı başlı gözü yaşlı Şöyle garip bencileyin Gezdim Rum ile Şam'ı Yukarı illeri kamu Çok istedim bulamadım Şöyle garip bencileyin Kimseler garip olmasın Hasret oduna yanmasın Hocam kimseler duymasın Şöyle garip bencileyin Söyler dilim ağlar gözüm Gariplere göynür özüm Meğer ki gökte yıldızım Şöyle garip bencileyin Nice bu dert ile yanam Ecel ere bir gün ölem Meğer ki sinimde bulam Şöyle garip bencileyin Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Şöyle garip bencileyin Hey Emre'm Yunus biçare Bulunmaz derdine çare Var imdi gez şardan şara Şöyle garip bencileyinYUNUS EMRE
12 Aralık 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 12.12.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:İNSAN: KÂİNATIN GÖZBEBEĞİ
İNSAN: KÂİNATIN GÖZBEBEĞİ
Muhterem Müslümanlar!
Her doğan gün batacak, her can ölümü tadacaktır.
Yaratılan her şey nihai sonla karşılaşacaktır. Denizler kaynayacak, dağlar
yerinden oynayacak, yıldızlar dökülecektir. Kabirlerde olanlar dışarı
çıkartılacak ve her insan; dünyada neleri yaptığını, neleri de yapmadığını
anlayacaktır.
Kıymetli Müminler!
İnsan vardır; niçin yaratıldığını, nereden
geldiğini ve nereye gittiğini düşünmez. Kendini unutur, Rabbini unutur, ölümü
unutur, hesabı unutur, cennet ve cehennemi unutur. Kötülüğün gölgesinde
dolaşır; kalp kırar, gönül incitir. Kâbil olur cana kıyar. Kârun olur
zenginliğiyle şımarır. Nemrut olur mülküyle övünür. Ebû Cehil olur, hak ve
hakikati göremez. İnsan da vardır; dünyayı ahiretin tarlası bilir, hem dünyası
hem de ahireti için çalışır. Ahmed Yesevî olur, Hacı Bayrâm-ı Velî olur, Hacı
Bektâş-ı Velî olur, Mevlânâ olur, Yunus Emre olur, sözleriyle yürekleri
fetheder.
Ey Aziz İnsan!
Sen, âlemin özüsün, kâinatın gözbebeğisin. Hâlık-ı
zü’l-Celâl’in gözdesisin. Dünyayı ve içindekileri yaratıp senin hizmetine sunan
Allah Teâlâ’dır. Yaratılışını en güzel şekilde yapan O’dur. İyiyi kötüden ayırt
edebilecek izan ve şuuru sana veren O’dur. Huzur ve mutluluğun yollarını sana gösteren
kitaplar gönderen, peygamberleri senin için rehber kılan O’dur. Tüm bunlara
rağmen, “Ey insan! Kerim olan Yüce Rabbine
karşı seni yanıltıp aldatan nedir?”[i]
Seni Allah’a kul olmaktan alıkoyan nedir? Emrettiklerini yapmaya, yasaklarından
kaçınmaya engel olan nedir?
Değerli Müslümanlar!
Bugün maalesef birçok zıtlığı daha fazla bir arada yaşamaktayız. Bir yanda;
kendisi, ailesi, milleti ve tüm insanlık için dünyayı cennet kılmaya uğraşanlar
varken, diğer yanda mazlum ve masumlara zulmederek yeryüzünü cehenneme çevirmek
isteyenler var. Bir yanda karıncayı dahi incitmeyen nezaket ve zarafet sahibi
insanlar varken, öte yanda kibir ve gururla yürüdüğü yolları, geçtiği diyarları
yakıp yıkanlar var. Bir yanda iyilik ve merhametin hayat bulması için çabalayanlar
varken, diğer yanda yaptıkları kötülüklerle insanlığı zifiri karanlığa mahkûm
bırakmak isteyenler var. Peygamber Efendimiz (s.a.s), hadis-i
şeriflerinde bu ikilemi şöyle ifade etmektedir: “Mümin aziz ve cömerttir.
Fâcir ise saygısız ve cimridir.”[ii]
Muhterem Müminler!
Her şey akar, su, tarih,
yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden
nur akar; birinden kir.
Evet, hem nurun hem de kirin aynı anda aktığı bu dünyada biz müminlere düşen;
bulunduğumuz
her yeri imanımızla güven yurduna, ibadetlerimizle huzur ve mutluluk diyarına,
güzel ahlakımızla ülfet ve muhabbet ortamına dönüştürmektir. Kötülüğe ve
haksızlığa geçit vermemek; sevgiyi ve muhabbeti hayatımızın her alanına hâkim
kılmaktır.
Hutbemizi,
Allah Resûlü (s.a.s)’in şu hadis-i şerifleriyle bitirmek istiyorum: “Öyle insanlar vardır ki âdeta hayrın
anahtarları, şerrin kilitleri gibidir. Öyleleri de vardır ki, şerrin
anahtarları, hayrın kilitleri gibidir. Ne mutlu! Yüce Allah’ın, hayrın
anahtarlarını kendilerine verdiği kimselere…”[iii]