KİTAP: İçimdeki Bitmeyen Özlem-3
Celal ÇELİK’in yazdığı kitabı sizlere tanıtmaya devam
etmek istiyorum.
Kitabına şöyle devam eder;
Fantastik bir soru sorar. Bebeği engelli doğacak
kişilerin bebeğini kürtajla aldırması uygun mu? Diye sorar. Ve der ki, engelli
doğacak olan bebeğin nasıl bir insan
olacağını biz asla bilemeyiz...
Celal,engelli olmanın kendisi için bir piyango olduğunu
söyler. Çünkü bu dünyada bu hastalığa sabreder,isyan etmez ve ibadet
ederse,sonsuz olan ahirette, Cennete gireceğine ve sonsuza dek mutlu olacağına
inanır. Ve engelliler için bu durumun bir piyango olacağını dile getirir.
Kendisinde bulunan “Friedreich Ataksisi” hastalığını hem
nimet ve hemde şifa olarak görürür.
Her insanın bir derdi vardır. Dertsiz insan yoktur,der.
Kendisinin engelli olmasıyla belki de, çok daha acı şeylerle
karşılaşabileceğini söyler.
Celal,engelli olmasının ve “Friedreich Ataksisi”
hastalığının Allah’tan kendisine verilen bir ödül olarak görür.
Allah insanı imtihana tabi tutar. Dünya bizim için bir
imtihandır,der. Hastalıklar,belalar,sıkıntılar ve bütün nimetler imtihanımız
içindir.
Celal bol bol Türk sanat müziğini dinlediğini
anlatır.Çünkü Türk sanat müziğini dinleyerek ruhunun huzura kavuştuğunu ve
kalbinin yumuşadığını hissediyor...
Babası Celal’i kendi arabasıyla işe getiri,götürür.
Tekerlekli sandalyede olduğu halde işini yürütür. Gün boyu sandalyede
oturur,uzanıp dinlenemez.
İşyerinde, Patronu,müdürü ve diğer çalışanlar Celal’e
ilgilerini hiç eksik etmezler.
Evde yaşamı kolaylaştırmak için, babası bir çok yenilik
yaptı. Tuvalete gidişi,vinç yardımıyla klozete oturması,vs.bir çok şeyi
düşünerek yaptıklarını ve diğer engellilerle paylaştıklarını anlatır.
Maddi aşkın ilahi aşka dönüşmesini açıklayan Celal
ÇELİK,kendisinin de “Gönül” ’ün yüzüne baktğında aslında gördüğünün Cenab-ı Hakk’ın
Cemali olduğunu fark ederek, ilahi aşk denizinin kıyısına ulaştığını söyler.
Celal, emekli olamayacağını düşünüyordu. Hastalığından
dolayı okadar yorgun düşüyor du ki, sabahları işe gitmek için, babası
tarafından zorla kaldırılıyor. Yorgun argın tekerlekli sandalye ile arabanın
bagajında işe gidip geliyor. Çok yorulduğu için de istifa ederek işten ayrılmak
istiyordu. Babası, Celal’e bir kaç yıl daha dayanmasını ve sonra emekli
olmasını söylüyordu.
Celal, “Friedreich Ataksisi” hastalığı ile ilgili bir takım bilgiler
vermektedir. İstatistiklere göre bu hastaların 30,35,45,50,bazı ülkelerde 60
yaşına kadar yaşayan hastaların olduğunu belirtir.
Celal ÇELİK, genelde Allah’a vuslatı (kavuşmayı) çok arzu
eder. Ancak Allah’ın takdirini bilmediğimiz için, bize düşenin O’na sabırla kulluk etmek olduğunu söyler.
Öiümü temenni etmemeliyiz ölümü istemek Allah’ın işine karışmak demektir, der.
Allah’ın takdiri gelincede ölümden korkulmaz. Celal,
ölümle beraber bütün sevdiklerimize kavuşacağımızı söyler.
Celal,nihayet 2010 yılında emekli olur. Emeklilite
kendine blog sayfalar açar. Blog sayfalarında günlük ve haftalık yazılar yazar.
Bu kitabıda yazarak emeklilik günlerini değerlendirir.
Celal, kitabında sülalelerinde tek engellinin kendisinin
olduğu düşünürdü. Halbuki sülalenin tek engellisinin kendisinin olmadığını anlatır. Kendisinden
başka engellilerin de var oduğunu ve bunlardan
bir tanesini kitabında konu eder.
Celal ÇELİK, emekli olduktan sonra yazları Konya-
Ereğli’de kalırlar. Ereğli’ye giderken yolda mola verirler. Mola yerinde,
tekerlekli sandalye arabanın asansöründen aşağıya düşer ve Celal’ın üstü başı
çamur olur. Celal’in yüzü yaralanır. Çok acı ve sızı çeker. Orada biraz
dinlendikten sonra,yorucu ve eziyetli bir yolculuktan sonra Ereğli’ye giderler.
Daha sonra Eylül ayında Celal, Ankara’ya döner. Ağır bir
şeker komasına girer. Babası onu hastaneye götürür.Hemen yoğun bakıma alınır.
Yoğun bakımda 20 gün kalır. Celal,yoğun bakımda zor ve sıkıntılı günler
geçirdiğini dile getirir. Celal bu zor günlerde “Buda geçer Ya Hu! “diyerek, sabreder...
Yoğun bakımdan sonra hastanenin servis bölümüne alınır.
Gördüğü tedavi sonrası nihayet eve döner. Evde de hastane de olduğu gibi
ilaç,tedavi ve beslenme düzenli bir şekilde devam eder.
Evdeki tedavi süresince babası,annesi,kız kardeşi
Celal’in etrafında pervane gibi dönerler.
Yapılan tüm mücadele ile Celal’in sabrı ve inancı ile
hastalıklardan temizlenir.
Celal ÇELİK,iyileştikten sonra yine yaz aylarında Konya-
Ereğliye giderler. Tüm aile Ereğli’de toplanır. Celal,Ereğli’de çok güzel
günler geçirdi.
Günler geçtikten sonra oradada idrar yollarından
rahatsızlanan Celal,hastalıklardan yine kurtulamaz. Hastaneye götürülür,idrar
yollarından kapalı bir ameliyat olur. 20 günlük bir tedavi sonrası rahatlar.
Her Cuma ,Ereğli’de bulunan Selçuklu eserlerinden tarihi
Ulu Camide namaz kılar. Orada çeşitli kişilerle tanışır,onlarla konuşur ve
sohbet eder.
Celal, Konya –Ereğli’de unutulmaz günler geçirdiğini dile
getirir...
(Devam edecek)
Efkan VURAL
NOT:
Merak edenler olursa kitabı Hepsiburada dan sipariş edebilirsiniz
http://www.hepsiburada.com/icimdeki-bitmeyen-ozlem-pm-HB000006COTF
Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Milliyet Blog:
Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Milliyet Blog:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder