29 Mayıs 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 29.05.2020 Tarihli Cuma Hutbesi:HAMDOLSUN RABBİMİZE



HAMDOLSUN RABBİMİZE



Muhterem Müslümanlar!

Cumanız mübarek olsun. Bu icabet vaktinde, gönlünüz, hâneniz, ömrünüz ve rızkınız cumanın bereketiyle dolsun. Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı günde, bizleri saf saf huzuruna kabul eden, cemaat olma coşkusunu yeniden yaşatan Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun. 
“Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.”[1]
Ümmetine temizliği ve tezkiyeyi, maddi ve manevi her türlü kirden ve kirli işten uzak durmayı öğreten Habîb-i Kibriyâ Muhammed Mustafa Efendimize salât ve selâm olsun. 

Aziz Müminler!

Cuma günü müminlerin bayramıdır ve bu bayram Asr-ı Saadetten bugüne en güzel hâliyle camilerde, cemaatle kutlanır. Yeryüzünde Allah’ın mescitlerindeki huzur ve güveni başka hangi mekân sağlayabilir? Tevhidle çarpan yürekler vahdetle secdeye varırken, bu kardeşliğin sevinci başka nerede yaşanabilir? Umut ve inanç, teselli ve teslimiyet, muhabbet ve samimiyet başka hangi ortamda böylesine güçlenebilir? Camiden ilim ve hikmet alınır; edeb ve ihsan yayılır. Ezan-ı şerifler yediden yetmişe müminleri birlik ve beraberliğe çağırır. Şükürler olsun bu çağrıya uyduk. Özlemle, hasretle bugünü bekliyorduk. Şimdi vuslat zamanı. Hislerimizi anlatmaya kelimeler kâfi değil! Vakit, Rabbimize kulluğumuzu, şükrümüzü, duamızı ve niyazımızı arz etme vaktidir.

Kardeşlerim!

Aziz İstanbul’un kapıları 29 Mayıs 1453 günü muazzam bir fetihle İslam’a ve şanlı medeniyetimize açılmıştı. Ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz. Salgın hastalık sebebiyle bir süredir kapalı olan camilerimizin kapıları da yine bugün aziz milletimize ve değerli cemaatimize açılıyor. Fethin coşkusu ile camilerimize kavuşmanın sevincini bir arada yaşıyoruz. Bu büyük nimetin kıymetini bilelim. Sorumluluğumuzu unutmayalım. Tedbirlere hassasiyetle uyalım.

Şimdi inşallah Cuma namazının farzını kılacağız. Ardından birbirimizle musafaha etmeden, fizikî mesafeye dikkat ederek ve görevlilerimizin yönlendirmelerine uyarak buradan ayrılacağız. Cuma namazının sünnetini evlerimizde kılacağız. Cenâb-ı Hak ibadetlerimizi kabul buyursun. Bizleri bu salgın hastalıktan en kısa zamanda kurtarsın. Hutbemi Peygamber Efendimizin şu duasıyla bitiriyorum: 

“Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım eyle!”[2]




[1] Fâtır, 35/34.
[2]  Ebû Dâvûd Vitr 26; Nesâî, Sehiv, 60.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:

Fetih Gibi Cuma Namazı


Fetih Gibi Cuma Namazı

Haftalar sonra 29 Mayıs Fetih günü,Cuma namazını eda edebildik.

Korona Virüs salgınına karşı alınan önlemler kapsamında 16 Mart'tan bu yana ibadete kapalı olan camilerde normalleşme sürecinin başlamasının ardından  29 Mayıs 2020 tarihinde ilk kez Cuma günü Cuma namazı camilerde cemaatle kılındı.

11 hafta sonra Yüce Allah’ın emri olan Cuma namazını İstanbul’un fetih günü olan 29 Mayıs’ta eda ettik. Uzun aradan sonra kılınan Cuma namazı  fetih edasıyla kılınmış gibi oldu.



Bağımsızlığa kavuşanların bağımsızlık sevinç ve heyecanına benzer bir şekilde  Cuma namazını eda etmek herkesi sevindirdi.

29 Mayıs İstanbul'un fethi  günü Cuma namazına izin verilmesiyle akla ilk gelen mahzun Ayasofya olmuştur. Ayasofya yıllardır namazlara hasret kalmıştır. Yakın zamanda  İnşallah Ayasofya’da Cuma namazına izin verilerek, Ayasofya’nın bağımsızlığa kavuştuğunu  görmek her zaman hayalimiz olmuştur. Bu hayalimiz yakın bir zamanda  elbette gerçekleşecektir. 

 Ayasofya Camii bağımsızlığına kavuşması için çok bekledi. Artık sabrı kalmamıştır. Bu durum ülkemiz ve milletimiz için çök önemlidir.

Uzun süredir Müslümanlar hasretle Cuma namazını kılacağı günü bekliyordu. 11 haftalık sabır sonunda Virüsle verilen mücadele sonucunda özgürlüğümüze kavuşarak hayatımızı normalleştirmeye başladık.

Nasıl ki normalleşme sürecinde adım adım ilerliyoruz. Önce namazı açık havada daha sonra cami içlerinde ve sosyal mesafeye uyarak bunu yapacağız.

Ayasoyfa Camisinin de ibadete açılması adım adım olacak gibi. 29 Mayıs 2020 tarihinde Ayasofya’da Fetih suresi okundu. Bu durum  Ayasofya’nın da normalleşmeye doğru gittiği görülmektedir.  İnşallah en yakın zamanda Ayasofya ibadete açılarak özgürlüğüne kavuşacaktır.

Korona tedbirlerine sabırla devam ettiğimiz gibi Ayasofya’nın da ibadete açılmasını sabırla bekliyoruz. Ayasofya’da fetih suresini okunmasıyla başlayan normalleşme sürecinin  başlaması bizi ümitlendirmiştir.

Fetih gibi Cuma namazı başlığını şunun için kullandık. Çünkü Cuma namazı bağımsız ve özgür bir  ülkede kılınır. Hür olmak Cuma namazının farz olabilmesinin  ana şartlarındandır.  
Maraş düşman işgalinde olup kalede Fransız bayrağı vardı. Cuma namazı kılmak isteyen halka Sütçü İmam,
“Kalesinde düşman bayrağı asılı olan yerde Cuma namazı kılınamaz” sözüyle herkesin düşmana karşı mücadele vermesi gerektiğini belirtmiştir. Verilen mücadele ile  hürriyet ve bağımsızlık direnişi başlar. Düşman bertaraf edilerek yeniden fetih ile Cuma namazı kılınır.

Her durum ve her şeyde tam bağımsızlık şarttır. Hür olmayanlar köledir. Köleler efendisine bağlıdır. Efendilerinin izni olmadan köleler hiçbir şey  yapamazlar. Gözümüzle göremediğimiz bir virüs bizi esir alıyor ve tüm hayatımızı esaret altına alıyor…

Tedbirlere sarılarak vereceğimiz mücadele ile bu esaretten kurtulabileceğiz.

En güzel şey bağımsızlık ve özgürlük….

En güzel şey sağlıklı ve mutlu olabilmek….

En güzel şey Yaratıcının gücü ve kudretini bilmek ve O’na kulluk edebilmek…

En güzel şey sahip olduğumuz nimetlerin farkında olmak ve Allah’a şükretmek….

Aklımızı ve bilgimizi kullanarak her konuda  önce tedbir almak sonrasını Allah’ın takdirine bırakmak prensibimiz olmalıdır.

Önce tedbir sonra takdir.

Çalışmak, gayret etmek, tedbir almak ve sabretmek önceliklerimiz olmalıdır.

Her zaman huzur, güven ve sağlık!

Efkan VURAL

Bu yazı aşağıdaki web sitelerinde yayınlanmıştır:

MİLLİYET BLOG

EFKAN CORDANOĞLU WEB SİTESİ


26 Mayıs 2020 Salı

Şehit Eren BÜLBÜL’ün Annesiyle Bayramlaşan Güzel İnsan



Eren BÜLBÜL’ün Annesine jest





Şehit Eren BÜLBÜL’ün Annesiyle Bayramlaşan Güzel İnsan


Sosyal medyadan  takip ettiğim bir öğrencimin yapmış olduğu güzel ve örnek davranışını gördüğüm zaman, buruk bayram sevincime sevinç kattım. Donuk geçen bayram günlerime  heyecan ve mutluluk geldi.

İmam Hatip Lisesi ilk öğrencilerimden Çankırılı Ayhan ÇAVUŞ’un Şehit Eren BÜLBÜL'ün annesiyle telefonla bayramlaşması beni çok duygulandırdı. Böyle nadir rastlanan  bu örnek davranışı dile getirmek istedim.

Çünkü Ayhan,hiçbirimizin yapmadığı veya yapamadığı bir şey yaptı. Ta dağın başında yaşayan ve sokağa çıkma kısıtlamasından dolayı kimsenin uğrayamadığı şehidimiz Eren BÜLBÜL’ün annesini telefonla arayıp bir evlat gibi bayramlaşıyor, hal hatır soruyor,uzaktan da olsa ellerinden öpüyor.


İşte ben de  bunu dile getirmek suretiyle  Ayhan ve Ayhan gibileri yürekten kutluyor ve en içten sevgilerimi sunuyorum.
Böyle gençlerimiz olduğu müddetçe Millet olarak bizim birlik ve beraberliğimizi bozacak hiçbir kimse olamaz.

Ayhan, Ankara - Solfasol  İmam Hatip lisesinden öğrencimdir. Şuan sosyal medya hesaplarıyla birbirimizi takip ediyoruz.
 Ayhan bir  yıl önce Ankara’dan  Trabzon’a giderek oradan da Maçka’daki bir dağ köyünde bulunan Şehit Eren BÜLBÜL’ün kabrini ve annesini ziyaret etmek için yola koyuluyor.

Medyadan çok duymuşuzdur Şehit Eren BÜLBÜL’ü .  Şehit yavrumuz teröristlerin  bulunduğu yeri güvenlik güçlerimize haber veriyor. Teröristlerin yerini askerlerimize göstermek için onlarla beraber gidiyor.
 Orada çatışma çıktığı için,15 yaşındaki Eren BÜLBÜL ve bir askerimiz şehit oluyor.

Şehit Eren BÜLBÜL’ ün kabri , evlerinin önünde babasının kabrinin yanında yer almaktadır.

Onun yaşamış olduğu  köyü  görenimiz azdır.

Eren’in evi Maçka’dan bayağı yukarıda bir dağın tepesine yakın ormanın bitişiğinde yalnız başına bir yerdedir. Eren orada yaşardı. Ev çarşıya ve okula çok uzak, yol var ama yol yokuş ve virajı bol. Gerçi yolun bir kısmı asfalt bir kısmı beton…

Trabzon belediyesi tarafından Eren BÜLBÜLÜN şehadetinden sonra yolun asfalt dışındaki kısmı beton döküldü.  Bunun için Trabzon belediyemize ayrıca teşekkür ederiz.

Bu bölgeyi bilmeyenler için, buralara gitmek cesaret ister… Çünkü oralarda  duman,sis  ve yağmur  eksik olmaz. Belki, İyi hava şansınıza olabilir…

Şehidin kabrini ziyarete giden sayısız insan vardır elbette. Ama Ayhan farklıydı, o Eren’in annesini gerçek annesi yerine koyarak ona bir evlat edasıyla telefon numarasını  istiyor. Her bayram iyi bir evlat gibi oda şehidimizin eli öpülesi annesiyle telefonla bayramlaşıyor, duasını alıyor.

Ayhan’ın her bayram yaptığı bu güzel davranış, bu bayram için çok  daha kıymetli olmuştur. Çünkü korona virüsü kısıtlaması nedeniyle böyle bir görüşme gerçeğini aratmazdı.
Ayhan şehidimizin annesiyle telefonla görüşmek suretiyle tüm şehit annelerine şu mesajı vermiş oldu.

Erenler ölmedi…Binlerce Eren var. Ben de bir Eren'im dedi ve annesini  telefonla arayarak ellerini öptü, duasını aldı.
Bu bayram kimse annesine gidemedi. Herkes anneleriyle telefonla bayramlaştı. Ayhan  ÇAVUŞ, çok önemli bir davranışta bulundu.Eren BÜLBÜL’ün yerine, kendi annesi gibi  telefonla bayramlaştı…

Sen ve senin gibileri yürekten kutluyorum.

İyi ki,  Eren BÜLBÜL’leri  ve annelerini unutmayanlar vardır.

Bunlardan birisi de değerli  Ayhan ÇAVUŞ olmuştur.

 İyi ki, varsın Eren.

İyi ki, varsın öğrencim Ayhan.

Öğrencilerimin hep böyle güzel örnek davranışlarda bulunmalarını ve iyi bir vatansever olmalarını  Yüce Allah’tan diliyorum.

Tüm öğrencilerime anlatacağım seni Ayhan ÇAVUŞ...

Efkan VURAL

Bu yazı aşağıdaki web sitelerinde yayınlanmıştır:


MİLLİYET BLOG

EFKAN CORDANOĞLU WEB SİTESİ
                                                                               

24 Mayıs 2020 Pazar

Diyanetin 24/05/2020 Tarihli Ramazan Bayramı Hutbesi:Ramazan Bayramı: Neşe ve Huzur İklimi


Ramazan Bayramı: Neşe ve Huzur İklimi

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi bir Ramazan-ı şerifi daha uğurlamanın hüznünü yaşıyoruz. Aynı zamanda neşe ve huzur iklimi Ramazan Bayramına kavuşmanın da sevincini idrak ediyoruz. Bizleri bayram sabahına ulaştıran Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senalar olsun. Bayramları nasıl ihya edeceğimizi bize öğreten Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.
Aziz Müminler!
İslam’ın müminlere hediye ettiği iki büyük bayram vardır. Bunlardan biri şu anda içinde bulunduğumuz Ramazan bayramı, diğeri ise inşallah yakın zamanda idrak edeceğimiz Kurban bayramıdır. Bizler Ramazan ayı boyunca bayram için hazırlandık. Rabbimize itaat edip sadece O’nun rızası için oruç tuttuk. Beş vakit namazlarımızla birlikte gecelerimizi de teravihle nurlandırmaya çalıştık. Okuyup tefekkür ettiğimiz Kur’an ile ruhlarımızı arındırdık. Tövbe ve istiğfar ile günahlarımızın yükünden kurtulduk. Zekât ve fitrelerimizle malımızın şükrünü eda ettik, ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin yanında olduk. Ramazan’ın son günlerinde ise Yüce Rabbimizin bin aydan daha hayırlı kıldığı Kadir Gecesini ihya edip bayrama kavuştuk Elhamdülillah!
Kıymetli Müslümanlar!
Bayramlar, dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları ve kültürleri farklı olsa da inancı, ibadeti ve duası bir olan Müslümanların aynı hissiyatı yaşadığı mübarek günlerdir. İyilik ve mutluluğun, sevgi ve esenliğin dalga dalga yayıldığı, dayanışma ruhunun güçlendiği, kardeşlik bağlarının kuvvetlendiği nadide vakitlerdir. Geçen ömrümüzü muhasebe etmeyi, özümüze ve fıtratımıza yeniden yönelmeyi hatırlatan müstesna zamanlardır.
Değerli Kardeşlerim!
Bir yandan sayısız güzelliği ve hikmeti ile âlemi kuşatan Ramazan Bayramı’nı ihya ederken diğer yandan insanlığın yaşadığı büyük krizler hepimizi derinden düşündürmektedir. Zira bugün küresel boyutta bir israf, bencillik ve sosyal problemler hayatı çepeçevre kuşatmıştır. Maalesef son bir asırdır sorumsuzca bir yaklaşımla hava, su, toprak, çevre kirletilmiş ve adeta küresel bir fesat ortaya çıkmıştır. Hukuk ve merhamet hiçe sayılarak savaş, sömürü ve işgallerle dünyanın yarısı zor şartlarda yaşamaya ve çaresizliğe terk edilmiştir. Yardımlaşma ve dayanışma ihmal edilerek milyonlarca insan açlık, yoksulluk ve sefalete mahkûm edilmiştir. Savaşlar, terör örgütleri ve işgaller milyonlarca insanı kan, gözyaşı ve umutsuzluk girdabına sürüklemiştir. Esasında insanlık, birey, toplum, ekonomi, teknoloji ve tabiatla ilişkisinde sorumluluk, hukuk ve güzel ahlakı ihmal etmenin bedelini ödemektedir.
Dolayısıyla bugün hepimize düşen en büyük görev, İslâm’ın hak ve adalet anlayışını, Peygamber Efendimizin çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlaki vasıflarını insanlık ailesinin her ferdine güzel bir örneklik ve hikmetli bir üslupla sunmak için var gücümüzle çalışmaktır.
Kardeşlerim!
Biz biliyoruz ki yüce dinimiz İslam’ın asıl hedefi, merhamet ve adaletle yeryüzünde iyiliği yaymak; günah olarak isimlendirdiği her türlü kötülüğü, çirkinliği ve düşmanlığı da ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bütün ibadetlerin en temel amaçlarından ve hikmetlerinden biri de insanları ahlaklı, duyarlı, sorumlu bireyler yapmak ve ibadetin kazandırdığı güzellikleri toplumsal hayatın merkezi haline getirmektir.
Aziz müminler!
Yüce dinimiz İslam dünya ve ahiret huzurumuz için bizleri her daim iyiliğe, ihsan ahlakını kuşanmaya, yardımlaşmaya, paylaşmaya, cömertliğe, adalete, merhamete, kul hakkı yememeye, başta faiz olmak üzere haksız kazanca sebep olan her türlü uygulamadan uzak durmaya davet etmektedir. Zira müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya, Âlemlerin rabbine “inanmak” ve “iyi işler yapmak” için gelen bir yolcudur.
İyilik çalışmalarının iki boyutu vardır; Birincisi, iyi ve güzel olanı yaygınlaştırmak, ikincisi de kötülüğün ortadan kalkması için mücadele etmektir.
Bu anlamda iyilik adına, barışı, sevgiyi, adaleti, merhameti, paylaşmayı, yardımlaşmayı tercih ederek bu değerlerin yaygınlaşması için gayret etmeye muhtacız.
Diğer yandan kötülüğün, ifsadın, zulmün, fitnenin, ayrımcılığın, ötekileştirmenin, haksızlığın, şiddetin önüne geçmek için çaba göstermeye de mecburuz. Kur’an-ı Kerim’deki en açık ve kapsamlı ifadesi “emr-i bil-ma’ruf ve nehyi ani-l münker” olan bu vazifemizi hep birlikte yapmaya çalışmaktır. Bunun içindir ki, elimizle, dilimizle ve kalbimizle iyiliğin yaygınlaşması için çalışmak ve aynı şekilde kötülük karşısında duruş sergilemek imanımızın gereğidir.
Kıymetli Müminler!
Cenab-ı Hak, bizleri ilahi bir fermanla birbirimize kardeş kılmıştır. O’nun son Resûlü Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) de Müslümanları bir bedenin organlarına benzeterek bir müminin acısını ve derdini bütün müminlerin hissedeceğini ifade buyurmuştur.
Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen bir Müslüman’ın kâmil bir mümin olamayacağını ifade etmiştir. Komşusu açken tok yatan bizden değildir, buyurmuştur.
Bütün bu düsturlar, birbirimizi daha iyi tanımayı ve kardeşliğimizi güçlendirmeyi vazgeçilmez bir sorumluluk olarak bizlere yüklemektedir. İşte bayramlar, aramızdaki sevgi ve muhabbeti artıran, beraberlik ve kardeşlik duygularını pekiştiren en güzel vesilelerdir.
Değerli Müminler!
Maalesef bu yıl, salgın hastalık sebebiyle buruk bir bayram sabahına uyandık. Geçmiş yıllarda olduğu gibi millet olarak coşkuyla camilere koşup saf tutamadık. Sosyal mesafeyi korumak, virüs bulaştırıp kul hakkına girmemek için bayram ziyaretleri yapamayacağız. Musafaha edip birbirimizle kucaklaşamayacağız. Çocuk, yaşlı, genç bütün yakınlarımızla aynı sofra etrafında toplanamayacağız. Ancak şu hususa inancımız tamdır ki kalplerimiz aynı heyecanla attığı müddetçe mesafelerin hiçbir önemi yoktur. Aynı duyguları yaşadığımız, aynı hisleri paylaştığımız sürece uzakta olmak yârenliğimize engel değildir. Yeter ki gönül hanemizde sevdiklerimizi ağırlayalım. Onlara sevgimizi, şefkatimizi, muhabbetimizi ikram edelim. Cenâb-ı Hakkın şu tavsiyesine uygun nezih bir hayat sürelim. Rabbimiz buyuruyor ki; “Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve rasülüne itaat ederler. İşte onları Allah merhameti ile kuşatacaktır. Şüphesiz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.”
Aziz Müslümanlar!
Ailemiz en kıymetli hazinemizdir. Eşimiz en büyük dayanağımızdır. Çocuklarımız göz aydınlığımızdır. Bütün müminler kardeşimizdir. Uzakta olsalar dahi ana babamızın, akrabalarımızın ve kardeşlerimizin varlığı bize güven verir, huzur telkin eder. Onların bir selamını aldığımızda dünyalar bizim olur. Sevincimiz ve neşemiz katbekat artar.
Öyleyse bayram günlerinin manevi hazzını bütün benliğimizde hissetmek için aile olmanın huzur ve mutluluğunu idrak edelim. Ana babamızı, akrabalarımızı, kardeşlerimizi arayalım, hal ve hatırlarını soralım. Kendilerine dua edip onların hayır duasını alalım. Unutmayalım ki gönülden yapacağımız dualar, hem mümin kardeşlerimizle bizi yakınlaştıracak hem de niyazlarımızın kabulüne vesile olacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği dua makbuldür. O kişinin başucunda, duasına âmîn diyen bir melek bulunur. Kardeşine hayır dua ettikçe melek: ‘Âmîn! Kardeşin için istediğin hayrın bir misli senin için de olsun.’ der.”
Kıymetli Müminler!
Bayramlar, hürmete layık günlerdir. O halde bu günler hürmetine küskünlükleri ve dargınlıkları sonlandıralım. Kardeşliğimizi zedeleyecek davranışlardan ve ahlaki zaaflardan uzak duralım. Bir milletin, toplumun en önemli zenginliklerinden birisi farklı inançtan, farklı etnik kökenden, farklı mezhep ve meşrepten insanların barış ve huzur içerisinde bir arada yaşama anlayışına sahip olmasıdır. Farklılıklarını zenginlik kabul ederek birlik ve beraberliğe zarar verecek her türlü davranıştan uzak durmasıdır. Ötekinin farklılığına saygı göstermesi, özellikle inanç değerlerine saygıda zerrece kusur etmemesidir. Bu vesileyle Peygamber Efendimizin şu uyarısını bayram günü yeniden hatırlayalım: “Birbirinizin eksiğini bulmaya çalışmayın, özel ve mahrem hayatını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin, küsüp de sırtınızı dönmeyin, kin ve nefret beslemeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”
Aziz Müminler!
İbadet ve taatimizle zihin ve gönül dünyamızı arındırdığımız bir Ramazan-ı şerif’i daha geride bıraktık. Ancak biz biliyoruz ki Rabbimize karşı sorumluluğumuz, ölüm bize gelinceye kadar devam etmektedir. Önemli olan Ramazan’da kazandığımız kulluk şuurunu ömrümüzün tamamına yayabilmektir.
Malumunuz, salgın hastalıkla mücadele tedbirleri kapsamında bir süredir camilerimizde cemaatle ibadete ara vermiştik. İnşallah 29 Mayıs günü, Cuma namazıyla birlikte camilerimiz kademeli olarak cemaatle ibadete açılacaktır.
Elbette bugünlere kolay gelmedik. Bütün dünyayı saran salgın hastalığa karşı büyük bir mücadele örneği gösterdik. Ümitsizliğe kapılmadan milletçe el ele verdik. Gece gündüz demeden çalışıp çabaladık, alınan tedbirlere uyduk. Fiilî dualara kavlî dualarımızla destek olduk. Niyazlarımızla Cenâb-ı Hakka iltica ettik, O’na sığındık, O’na güvendik. Özlemle, hasretle camilerimizde cemaatle namaz kılabilme nimetini bize lütfetmesini diledik. Tedbirlerimiz sonuç verdi, tevekkül ve dualarımız Rabbimiz katında kabul olmuştur İnşaAllah. Camilerimizde ve cemaatle namaz kılacağımız günler yaklaştı. Bizleri bu günlere kavuşturan Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun.
Aziz Kardeşlerim!
Camilerimiz cemaatle ibadete açıldıktan sonra da aynı kararlılıkla, aynı titizlikle salgın hastalıkla mücadele tedbirlerine uymak öncelikli görevimizdir. Bu süreçte, sadece öğle ve ikindi vakitlerinde,  camilerimizde cemaatle namazlarımızı eda edeceğiz. Cuma namazlarını ise risk azalıncaya kadar camilerimizin avlularında ve açık alanlarda kılacağız. Ancak kronik hasta, 65 yaş üzeri büyüklerimiz ve 20 yaş altı kardeşlerimiz ile hastalık belirtisi taşıyanlar biraz daha sabredecekler ve namazlarını evlerinde kılmaya devam edecekler. Cami şadırvanları kapalı olacağından, öncesinde abdestimizi alarak camiye gelelim. Kişisel seccadelerimizi yanımızda getirelim. Cami içinde işaretle belirlenmiş yerlere seccademizi serip namazımızı orada kılalım. Camiye gelirken maskemizi takalım ve evlerimize dönünceye kadar çıkarmayalım. Her yönden sosyal mesafe kuralına riayet edelim. Musafahalarımızı belli bir mesafeden gönül selamıyla yapalım. Cami görevlilerimizin uyarı ve yönlendirmelerine sabırla ve hassasiyetle riayet edelim. Ta ki özlem duyduğumuz, hasretini çektiğimiz günlere bir an evvel kavuşalım inşallah.
Hutbemi bitirirken, başta aziz milletimiz olmak üzere bütün İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Yüce Rabbim, içinde bulunduğumuz salgın hastalıktan biran önce kurtulmayı bizlere nasip eylesin. Geçmişlerimize rahmet, hastalarımıza şifalar ihsan eylesin. Bayramımız mübarek olsun.
KAYNAK:

Bayramın Bayramsa Mübarek Olsun


Bayramın Bayramsa Mübarek Olsun

Bu gün günlerden 2020 Ramazan Bayramı günü. Bayramın bayramsa mübarek Olsun.
Ramazan bayramının birinci gününü yaşıyoruz. Bu günün bayram olduğunu sadece takvimde ve ekranlarda fark ediyoruz.
Yeme içme dışında bayrama dair hiçbir emare yok…  Bayram akşamında içimizde hiçbir heyecan duymadık.
Sabah erken kalkıp cami veya mescitlere koşmak yok. Önceki bayramlarda geceden namaza uyanamayıp ta  gidememe endişesi sarardı.
İnsanlar camide yer almak için adeta yarışırlardı. Caminin dışına kalmamak için erkenden yola koyululardı.
Şimdi ise camiye gidememe veya camide  yer bulamama korkusu ve endişesi yok.
Bu korku ve endişe bile insana bir heyecan ve sevinç veriyordu.
Daha neler yok ki, camideki kalabalık coşkusu ve hep birlikte söylenen tekbir ve tahliller.
Namaz sonrası komşu, dost ve akrabalarla bayramlaşma ve musafaha yok…
Artık musafaha şimdilik tarihe karıştı.
Kabir ziyaretleri yok.
Bayram için hiçbir hazırlık yok. Tatlı,şeker ve çikolata yok. Bayramda ikram edebileceğin kimse yok.
Kapımızı çalan şekerci, cıvıl cıvıl çocuklar Yok… Yok… Yok….
İşte  korona virüsü yüzünden bayramımız  mahzun geçmektedir.
 2020 Ramazan bayramı bana yıllar öncesini hatırlattı.
1992-1995 yılları arasında  Bosnalılara uygulanan  “Sırp zulmü” ile nice Bosnalı Müslüman zulüm ve işkenceye uğramıştır. Özellikle 1995 yılında Sırplar Srebrenitsa kasabasında binlerce Bosnalıyı katlederek soykırımı yapmıştır. Bu yıllarda Bosnalılar zulüm altında Bayram yaparken bizler mutluluk içinde bayramlar yapardık.
Bosna zulmü zamanlarında bir kutsal bayram gününde radyodan okunan ilahiye benzeyen bir ağıt dinlemiştim. O gün, bu gün her bayram bu ilahinin  ilk cümlesini unutamam. Bu cümle yazının başlığını oluşturmaktadır.
Her bayram günü ” Bayramın Bayramsa Mübarek Olsun” sözünü birkaç defa  okur Bosnalıların ve dünyada başka zulme uğrayanların yaşadıklarını içimden empati ederim.
Şimdi de Korana virüsü tüm dünyayı kuşatma altına almak suretiyle herkese eziyet vermektedir. Bu durum bayramı da vurdu. Bayram mı? Bayram değil mi? Bilemedik. İletişim araçları ve sosyal medya da olmasaydı bayramdan haberimiz olmayacaktı.
Evet,  Bayramın Bayramsa Mübarek Olsun!
Dünyanın bir çok yerinde hala bayramlar bayram gibi değil. Şimdi koronalı günlerde bunu daha iyi anlamış olduk.
Suriye’de,Yemen’de, Doğu Türkistan’da , Afganistan’da Hindistan’da  Arakan’da, Filistin’de Irak’ta, Afrika’da  dünyanın bir çok yerinde bayramlar bayram gibi kutlanamamaktadır. Bunların durumunu şimdi daha iyi anlamaktayız. 
Bir çok Müslüman din kardeşimiz yıllarca bayramlarını sevinç içinde ve özgürce kutlama fırsatı bulamadılar. Bayramlarını burukluk içinde geçidiler. Durumları hala aynı şekildedir. Bizler ise bu yıl hariç bayramlarımızı sevinç ve mutluluk içinde geçiriyorduk. Çok şükretmeliyiz. Dua etmeliyiz.
Zulüm ve işkence altında milyonlarca Müslüman bayramlarını ağız tadıyla yapamıyorlar. Biz özgür Müslümanlar bu duruma hep kalak kapatarak bayramlarımızı kutlardık. Ama şimdi bir arsız virüs olan “covid-19 “ korona virüsü herkesi dize getirerek bayramımızı da işgal ederek mahvetti.
Aslında bu virüs her bakımdan bağımsızlığın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.  Özgürlük ve bağımsızlığın çok kapsamlı olduğunu da anlamış olduk.  Sağlıklı olmak ve sağlıklı yaşama özgürlüğü de en önemli bir hürriyet olduğunu anladık artık.
Bağımsız olmayan bir vatanda Cuma namazının kılınamayacağını söyleyen Kahramanmaraşlı Sütçü İmam, “Kalesinde Fransız düşman bayrağı varken, Cuma namazı kılınmaz” diyerek  önce bağımsızlığa kavuşmak gerektiğini  ve bunu için de  düşmanı kovmanın şart olduğunu söylemiştir.
Bugün de bizler evlerimize kalmak suretiyle  “Korona Virüsü”nu   yenerek , İnşallah  güzel günlere ve güzel bayramlara kavuşuruz.
Önce  tam bağımsızlık. Her türlü bağımsızlık artık. Sonra yaşama sevinci, bayramlar ve güzel günler.  İnşallah!
Biraz daha sabır! Kurallara dikkat etmek şart!
Bu gün bayram, “Bayramın Bayramsa Mübarek Olsun”.
Hayırlı bayramlar…


22 Mayıs 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 22.05.2020 Tarihli Cuma Hutbesi:BİR ÖMRÜ RAMAZAN GİBİ YAŞAMAK


BİR ÖMRÜ RAMAZAN GİBİ YAŞAMAK




Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin, müminlere lütfu olan Ramazan; bereketiyle, esenliğiyle, rahmetiyle bir ay boyunca bizi kuşattı. İlâhi tedrisatıyla eğitti. Edâ edilen ibadetlerle, kulluğun zirvesine eriştirdi. Ötelerden haber verdiği muştularla, gönüllerimizde ümidi yeşertti. Şimdi ise getirdiği müjdelerle bizi sevindiren rahmet ayına veda etmenin hüznü içerisindeyiz.
Ramazan-ı şerif’in bu son günlerinde her birimizin niyazı, bağışlanmış bir kul olarak Rabbimizin rızasına nail olmaktır. Bu ayda kazandığımız tüm güzel hasletleri bir ömür muhafaza ederek, istikamet üzere hayatımızı idâme ettirmektir. Zira Allah’a kulluk vazifemiz, “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[1] ayetinde buyurulduğu üzere son nefesimize kadar bir ömrü Ramazan gibi yaşamaktır.

Aziz Müminler!

Kur’ân ayı Ramazan’da, hayat rehberimiz Kitâbullâh’ı okumaya ve anlamaya her zamankinden daha fazla gayret gösterdik. Hak ve bâtılın ayrımını daha çok idrâk ettik. Gönül ve zihin dünyamızı Kur’ân’ın nuruyla aydınlattık. Onun uyarılarıyla dünya ve ahiret sorumluklarımızı yeniden hatırladık. Kelâmullâh’ın sadrâ şifa, gönüllere rahmet olduğunu en derinden hissettik. Kurân ahlâkını kuşanmanın ne yüce bir mertebe olduğunu anladık.
O halde geliniz! Kur’ân’ın bize öğrettiği değerleri bir ömür yaşayalım, yaşatalım. Ramazan’dan sonra da Yüce Kitabımızla irtibatımızı koparmayalım. Her gün bir miktar okuyalım. Öğütlerine kulak verelim. Hayatımızı onun ilkeleri doğrultusunda inşa edelim.

Kıymetli Müslümanlar!

Bir ay boyunca tuttuğumuz oruçla irade eğitimi ve sabır imtihanından geçtik. Orucumuzu nefsimizin heva ve heveslerine kalkan eyledik. Her türlü kötülüğe karşı Sevgili Peygamberimizin tavsiyesiyle “Ben oruçluyum”[2] dedik. Kendimizi tutarak elimize, dilimize, kalbimize hâkim olduk. Oruç tutmanın rikkatiyle sevgiyi, şefkâti, merhameti kuşandık. Rabbimizin bize bahşettiği sayısız nimetlere karşı şükrümüzü artırdık.
Öyleyse geliniz! Orucun eğittiği iradelerimizin değerini bilelim. Nefsimizin arzu ve isteklerine karşı kendimizi tutalım. Dilimizi yalan, iftira gıybet, koğuculuk gibi çirkin sözlerden uzak kılalım. Kalbimizi her türlü kin, haset, nefret, bencillik, öfke gibi kötü duygulardan arındıralım. Ailemize, çevremize ve tüm mahlûkâta şiddetle değil, merhametle yaklaşalım. Zihnimizi hakikat, gönlümüzü muhabbet üzere tutalım.

Değerli Müminler!

Ramazan’da can u gönülden edâ ettiğimiz ibadetlerle Cenâb-ı Hakk’a olan kurbiyyetimizi artırmaya çalıştık. Bu ibadetlerden birisi de “Secde et ve Rabbine yaklaş.”[3] ayetinde buyurulduğu üzere namazdır. Bu sene camilerimizde terâvih namazlarını birlikte edâ edememenin üzüntüsü içerisindeydik. Fakat evlerimizde aile fertlerimizle cemaat oluşturarak hanelerimizi mescide çevirmenin sevincini ve coşkusunu yaşadık. Ailece kıldığımız namazlarla çocuklarımızda namaz bilinci oluşturduk. Namazın, Rabbimizle buluşma anı olduğunu kalben hissettik.
Şimdi geliniz! Yüce Rabbimizin “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.[4] emri gereği aile fertlerimizle birlikte “dinimizin direği” olan namazlarımızı kılmaya özen gösterelim. Gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru olan namazı, günlük telaşlarımız arasına sıkıştırmayalım. Aksine tüm bu hengâmeden kaçmak için ona sığınalım. Namazı, zikir ve şükür vesilesi kılalım.

Aziz Müslümanlar!

Hayır hasenatı çoğaltma mevsimi olan rahmet ayında, Allah’ın bize ihsan ettiği maddî mânevî nimetlerden, ihtiyacı olan kardeşlerimize ikrâm ettik. İnfakla iyilikleri çoğalttık, kalplerimizi birleştirdik. İnfakın verdikçe bereketlenen bir iyilik damarı olduğunu gördük. Daha çok biriktirme ve tüketme hırsımıza, infakla dur dedik. Allah Resûlü (s.a.s)’in, Her iyilik bir sadakadır.”[5] hadis-i şerifini ilke edinerek, nice iyilikler biriktirdik.
Geliniz! Malımızı, ilmimizi, sevgimizi, şefkatimizi, tecrübemizi, emeğimizi kardeşlerimizle paylaşmayı sürdürelim. Tüm hayatımızı, infak bilinciyle yaşayalım. Mümin kardeşimizin derdiyle dertlenip, hayır duasını alalım. Sadakalarımızla kazalardan, belalardan, hastalıklardan korunalım. İnfak anlayışıyla güzîde vatanımızın dört bucağından, yedi kıtaya uzanan gönül köprüleri kuralım. Şu fânî dünyada yaptığımız iyiliklerle kubbede hoş bir sadâ bırakalım.

Muhterem Müminler!

Mağfiret ayında merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah’a iltica ettik. İşlediğimiz günahlardan pişman olup, Gaffâr olan Rabbimizden af diledik. Settâr ismiyle ayıplarımızı, kusurlarımızı örtmesini niyaz ettik. Rahmân’ın katında affa mazhar olmanın, O’nun kullarını affetmekten geçtiğini öğrendik. Dargın olduğumuz mümin kardeşimizi bağışlayarak, affetmenin şerefine nail olduk.
O halde, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in, “Bir daha dönmemek üzere günahı terk etmek”[6] olarak nitelendirdiği nasuh tevbemizi bozmayalım. Tevbeyle yeni açtığımız tertemiz sayfamızı salih amellerle süsleyelim. Cenab-ı Hakk’ın kıyamet gününde kusurlarımızı örtmesini istiyorsak öncelikle biz birbirimizin kusurlarını örtelim. Mümin kardeşlerimizi en güzel üslupla ve özel olarak uyarıp günahlarını asla ortaya dökmeyelim. Hataları affederek, aramızdaki gönül mesafelerini kaldıralım.

Değerli Müslümanlar!

Ramazan ayında manevî duygularımız yoğunlaştı. İbadetlerimiz, hayır hasenatımız arttı, hamdolsun! Ancak kulluk vazifemiz sadece bu mübarek ayla sınırlı değildir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Allah’a en sevimli gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır.”[7] buyurmaktadır.
Kulluk sorumluluğumuzun bir ömür devam ettiğini unutmayalım. Takva bilinciyle her an kendimizi Allah’ın huzurunda hissederek davranışlarımıza yön verelim. O’nun emir ve yasaklarına riayet ederek dünyada mutluluğa, ahirette kurtuluşa erelim. “Ey iman edenler! Allah için takva sahibi olun. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!”[8] ayetine kulak verip, ebedi hayatımız için bugünden hazırlık yapalım.

Kıymetli Müminler!

Onbir ayın sultanı Ramazan’da edâ ettiğimiz ibadetlerle, Cenâb-ı Hakk’a yakınlığımızı artırdık. Bu yakınlığı kaybetmeyelim. Rahmet ayında tattığımız kulluk lezzetini, gönül huzurunu, bir ömre yayalım. İşte o zaman dünya hayatımız Ramazan, ahiretimiz de bayram olacaktır.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Her işimin koruyucusu olan dinim ile beni ıslah eyle, kurtuluşa erdir. İçinde yaşadığım, geçimimi sağladığım dünyamı benim için ıslah eyle, hayırlı kıl. Gidip ebedî yaşayacağım ahiret hayatımı benim için hayırlı eyle. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ömrümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle.”[9]




[1] Hicr, 15/99.
[2] Buhârî, Savm, 2.
[3] Alak, 96/15.
[4] Tâhâ, 20/132.
[5] Buhârî, Edeb, 33.
[6] İbn Hanbel, I, 446.
[7] Buhârî, Libâs, 43.
[8] Haşr, 59/18.
[9] Müslim, Dua, 71.
KAYNAK: 
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü