Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
Bedeninin, senin üzerinde hakkı var!
(Müslim, "Sıyâm", 182)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
Bedeninin, senin üzerinde hakkı var!
(Müslim, "Sıyâm", 182)
SADAKAT VE TESLİMİYETİN NİŞANESİ: KURBAN
Muhterem
Müslümanlar!
Bir Kurban Bayramına daha yaklaşıyoruz. İslam’ın şiârı;
birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin nişanesi olan kurban ibadetini eda
etmemize sayılı günler kaldı. Kurbanlıklar alınmaya başlandı. Yüce Rabbim
sağlık ve afiyet içerisinde Kurban Bayramına ulaşmayı hepimize nasip eylesin.
Aziz Müminler!
Kurban;
akıllı, buluğ çağına ermiş ve dinen zengin sayılan bir Müslümanın, bayram
günlerinde, şartlarını taşıyan hayvanları, Allah rızası için kurban etmesidir. İnsanlık
tarihi ile yaşıt bir ibadet olan kurban;
Cenâb-ı
Hakk’ın, bizlere bahşettiği nimetlere karşı
şükrümüzün ifadesidir. O’na duyduğumuz muhabbetin bütün sevgilerin üstünde
olduğunun ilanıdır. O’nun rızasını her şeyden üstün tuttuğumuzun göstergesidir. Hâsılı kurban; malımızı, canımızı ve
sahip olduğumuz her şeyi Yüce Rabbimizin yolunda seve seve feda edebileceğimizin
sembolüdür.
Kıymetli
Müslümanlar!
Kurban,
bir hayvanı kesmekten ve onun etinden istifade etmekten çok daha derin mana ve
hikmetler barındırmaktadır.
Kurban
takvadır; Rabbimizin bütün
emirlerine gönülden teslim olmaktır. Nefsimizin cimriliğinden,
dünyanın geçici heveslerinden, Allah’ın rızasına ulaşmamıza engel olan günahlardan
uzak durmaktır. Cenâb-ı Hak, لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا
دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ “Kurbanların
etleri de, kanları da Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan sadece sizin
takvanızdır...”[i] buyurarak bu hakikati bizlere hatırlatmaktadır.
Kurban
vahdettir; renk, dil ve coğrafya ayrımı gözetmeksizin ümmet-i Muhammed olarak
bir araya gelebilmek, sevinçleri ve hüzünleri paylaşmaktır. Merhamet ve
muhabbeti evimizden başlayarak sokağımıza, şehrimize ve tüm dünyaya hâkim
kılmaya gayret göstermektir.
Kurban
duadır; yetimlerin, öksüzlerin,
kimsesizlerin yüzlerinde tebessüm olmaktır. İhtiyaç sahiplerinin hanesine
mutluluk ve muhabbet taşımak; sevindirirken sevinmek, paylaşırken huzur
bulmaktır.
Değerli
Müminler!
İbadetler, Allah’ın
emrettiği ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in tatbik ettiği şekliyle yerine
getirilir. Dolayısıyla kurban kesmek
yerine bedelinin muhtaç kişilere ya da yardım kuruluşlarına verilmesi ile
kurban ibadeti
eda edilmiş olmaz.
Bir küçükbaş hayvan tek kişi tarafından
kesilebilir. Bir büyükbaş hayvan ise; tamamı kurban kesme niyetini taşıyan en
fazla yedi kişi tarafından kurban edilebilir. Her bir büyükbaş kurban, kendi
içinde hisselere ayrılmalıdır. Bu sebepledir ki, bir hisseye birden fazla kişi
ortak olamaz. Bazı organizasyonlarda olduğu gibi kurbanların kesilerek etlerinin
birbirine karıştırılması, sonra da hisse sahiplerine kilo ile verilmesi caiz
değildir.
Kurban kesim işlemleri mutlaka bayram
namazından sonra yapılmalıdır. Bayram namazından önce kesilen kurbanlar, kurban
ibadeti yerine geçmez. Ayrıca bir hisseye birden fazla kişiden bağış toplanarak
Peygamber Efendimiz (s.a.s) adına kurban kesilmesi gibi bir uygulama dinimizde
yoktur. Bu bir bidattir, dinimizi ve ibadetlerimizi istismar etmektir.
Aziz
Müslümanlar!
Kurban ibadetinde esas olan; kişinin, kurbanını bulunduğu yerde kendisinin
kesmesi ya da kestirmesidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), kurban emri
geldikten sonra her yıl kurbanını kesmiş,[ii]
ümmetini de kurban kesmeye şöyle teşvik etmiştir: “Âdemoğlu kurban bayramı günü, Allah katında,
kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapamaz…”[iii]
Bununla birlikte kurbanını
bulunduğu yerde kendisi kesme imkânı bulamayan veya ikinci bir kurban kesmek isteyenler,
yurt içinde ya da yurt dışında vekâlet yoluyla kurbanlarını kestirebilirler.
Kıymetli
Müminler!
Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, dün olduğu
gibi bugün de alicenap milletimizin emanet ettiği kurbanları, ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmak isteyen nice hayır kuruluşumuz hizmetlerine devam
etmektedir. Türkiye Diyanet Vakfımız da bu hayır kuruluşlarından biridir. Geçen
yıl, vakfımız marifetiyle yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere milyonlarca
kişiye kurban etlerini ulaştırdık elhamdülillah. Bu yıl da vekâlet yoluyla
kurban kestirmek isteyen kardeşlerimize; ibadet bilinciyle, şeffaf ve hesap
verilebilir bir şekilde rehberlik etmeye ve başta Gazze olmak üzere
ulaşabildiğimiz bütün mazlum ve muhtaçların duasını almaya devam edeceğiz
inşallah. Bu
vesileyle sizleri; din görevlilerimiz ve müftülüklerimiz aracılığıyla bu iyilik
seferberliğine katılmaya davet ediyorum.
İbadet
ve taatlerimizin Yüce Rabbimiz katında makbul olmasını niyaz ediyor; hutbemi, Hac sûresi
otuz dördüncü ayetin mealiyle bitiriyorum: “Biz her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık ki
kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını
ansınlar. İlahınız tek bir ilahtır. O’na teslim olun. Allah’a teslim olan
kimseleri müjdele.”[iv]
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
"Allah; yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan tutun da ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her ..."
(Buhârî, "Merdâ", 1)
AİLE: GÜVEN, SADAKAT VE MERHAMET YUVASI
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimetlerden biri de ailedir. Aile; birbiriyle evlenmesi meşru olan bir kadın ve bir erkek tarafından, Allah’ın emri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti üzere kurulan, çocukların çokluğuyla bereketlenen; dede, nine ve torunlarla büyüyen güven ve sadakat yuvasıdır. Aile;
“İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler
yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının
delillerindendir. Bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”[i] ayetinde buyrulduğu üzere, şefkat ve merhamet ocağıdır. Aile; alternatifi olmayan, yeri asla doldurulamayacak yegâne
kurumdur.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz,
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا
“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûnet
yeri kıldı…”[ii] buyurarak ailenin esenlik kaynağı
olduğunu haber vermektedir. Huzurlu bir aile ortamının sağlanmasında ise anne
de baba da önemlidir. Çocuklar, annenin şefkat ve merhametine ihtiyaç duyduğu
kadar babanın da otoritesine ve disiplinine muhtaçtır. Dolayısıyla çocukları eğitme ve terbiye etme, iyi bir insan olarak yetiştirme sorumluluğu; sadece bakıcılara,
okullara, televizyonlara, tabletlere ve bilgisayarlara bırakılmamalıdır. Zira
şefkat ve merhameti anne ve babasında bulamayan çocuklar; güven, sevgi ve muhabbeti
başka yerlerde aramakta, bu da onların fıtratlarının bozulmasına sebep
olmaktadır.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsan fıtratının
korunması, ancak bilinçli aileler aracılığıyla sağlanır. Milli ve manevi
değerlerine bağlı nesiller, inançlı bir aile ortamında yetişir. Güçlü bir
toplum, huzurlu aileler eliyle inşa edilir. Bu sebepledir ki, aile içinde yeri ve konumu ne
olursa olsun hiç kimse, ailenin huzurunu bozacak, annenin ve babanın
saygınlığını yok edecek sözler söylememeli, tutum ve davranışlarda
bulunmamalıdır.
Kadın-erkek,
küçük-büyük herkes; şiddetin hiçbir çeşidini birbirine asla reva görmemelidir.
Gerekçesi ne olursa olsun, Allah’ın
dokunulmasını haram kıldığı canı hayattan koparamayacağının idrakinde
olmalıdır. Dünyada bir sektör haline gelen çocukların cinsel istismarı başta
olmak üzere, istismarın her çeşidinin lanetli ve ahlaksız bir davranış
olduğunu, hiçbir çocuğun mahremiyetine asla göz dikilemeyeceğini bilmelidir.
Değerli
Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “…Evlenmek, gözü haramdan korumak, iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur…”[iii] buyurmaktadır.
Evet, evlilik; insan fıtratının bir gereğidir. Dünyada huzur ve mutluluğa, ahirette ebedi cennete ulaştıran mukaddes bir başlangıçtır. Evlilik; insanın hürmet ve saygınlığını muhafaza eden, onu kötülüklerden ve günahlardan koruyan güvenli bir limandır. Nefsimizin ve neslimizin emniyet altına alınmasına, temiz ve sağlıklı bir toplumun inşa edilmesine vesile olan en güvenli yoldur. Bu sebepledir ki, gençlerimizin evlenme çağına geldiklerinde, gösteriş ve israftan uzak, mütevazı ve sade bir şekilde aile yuvası kurmalarına yardımcı olmak; dini, ahlaki ve toplumsal bir sorumluluktur.
Allah Resûlü (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır:
إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً
“En
bereketli nikâh, zorluğu ve külfeti en az olandır.”[iv]
Aziz Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’in, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı
olanınızdır…”[v] hadisini kendimize şiar edinelim. Sevgi ve muhabbeti, nezaket ve zarafeti ailemizde hâkim
kılalım. Aile yapımızı tehdit
eden, geleceğimizi karartan zararlı akımlara karşı daha dikkatli olalım. El
ele, gönül gönüle vererek aile saadetimizin; birlik, beraberlik ve
kardeşliğimizin önündeki tüm engelleri kaldıralım. Unutmayalım ki, fıtratın korunması ve ailenin güçlendirilmesi yalnızca anne ve
babanın sorumluluğunda değildir. Bu hususta sorumluluk sahibi herkes, bütün
kurum ve kuruluşlar görevlerini hakkıyla yerine getirmenin daha fazla gayretinde olmalıdır.
Sözümüzün sonu Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu uyarısı
olsun:
كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يَقُوتُ
“Ailesine
karşı sorumluklarını ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.”[vi]
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَؕ قُلْ مَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَبٖينَ وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَابْنِ السَّبٖيلِؕ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ