27 Eylül 2021 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

 Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

تَرَى الظَّالِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ف۪ي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِۚ لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُ


Sen, zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur.

                                (Şûrâ Sûresi(42) 22. Ayet)

26 Eylül 2021 Pazar

İslam Öğretisi-20

                        İslam Öğretisi

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-16

Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz ismini açıklamaya devam ediyoruz.

80-TEVVÂB

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de et-Tevvâb’dır.            

Sözlükte “geri dönmek, rücû etmek” anlamındaki tevb (tevbe, metâb) kökünden türeyen tevvâb “dönüş yapan, bu eylemi nicelik ve nitelik açısından çokça gerçekleştiren” manasına gelir. Terim olarak tevvâb insan için kullanıldığında “çok tövbe eden”, Allah’a nispet edildiğinde “tövbeleri çok kabul eden” demektir.                                  Et Tevvab; kullarının yönelişlerini kabul edendir.   

Et Tevvab; kendisine dönen kullarına af ve bağış kapılarını açandır.   Et Tevvab; Kullarının tövbesini kabul eden, günahları bağışlayandır.

Et Tevvab; Kullarına tövbe kapılarını açan, onları tövbeye sevk edecek sebepler yaratan.  Tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı verendir. Samimi olarak günahlardan dönüp tövbe edenleri bağışlayandır.                                                                                        Et- Tevvab; Kullarını cezalandırmayıp mağfiret eden. Tevbe edeni hiç günah yapmamış gibi afv u rahmeti ile bahtiyar eder.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

Allah'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?” (Tevbe Suresi 104. Ayet)           

   “Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Mâide Suresi 39. Ayet)         

   “Doğrusu Ben, tevbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gireni bağışlarım”( Tâ-Hâ Sûresi,82. Ayet)

Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.”( Furkân Suresi 70. Ayet)                                        

  “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” (Bakara Sûresi128.Ayet)                              

  “Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.”( Bakara Suresi 160.Ayet)                                                                                                Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v. )şöyle buyurur:

“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3.)                    Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Kul tevbe edince Allah Azze ve Celle birinizin kaybolan hayvanını bulduğu andaki duyduğu sevinçten daha çok sevinir.” 

( İbni Mace/Kitabu’z-Zühd 4247.)

81-MÜNTEKIM

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Müntekım’dır.                             

   El-Müntekim: Suçlulara cezalarını verir, mağdurların intikamını alır.

El-Müntekim: Asilerden intika                               El-Müntekim: Suçluları adaletiyle cezalandıran O'dur.

 El-Müntakim; Suçluları, adaleti ile hak ettikleri cezaya çarptıran, kendisine isyan edenleri, asileri, canileri, azgınları şiddetle cezalandıran. Kulun hak ettiği ceza ne ise onun cezasını tam olarak veren demektir. Zarar verenin yaptığının karşılığıyla ödeştiren.             

Zalimleri ahiret gününde  calandıran:                         Cennet, Allah'a, peygamberlere ve ahiret gününe iman edip salih amel işleyen kullar için yaratıldı. Allah'a şirk koşan, kul hakkı yiyen ve büyük günahları işlemekte ısrarcı olanlar ise cehenneme gidecektir.

 Kuranı Kerimde cehennem ateşinin çok şiddetli ve azaplı olduğu yazılıdır. Oraya girenler ebediyen orada kalacak ve yaptıklarının cezasını çekecektir. Cehennem 7 kattan oluşur ve en aşağı katı Esfel-i Safilin olarak bilinir. Orada münafıklar ve şirk günahını işleyenler kalacaktır. Şiddetle cezalandırıp intikam alan:                                                                                      

Allah'ın emir ve yasaklarını uymayan, yoksul ve yetimi itip kakan, zekat vermek yerine mallarını biriktirip yığanlar, Allah tarafından şiddetle cezalandırılacaktır. Allah, mazlumların intikamını zalimlerden alacağını ''bekleyin, biz de sizinle birlikte bekliyoruz'' ayetiyle bildirmiştir. Bu dünyada iki tarafın anlaşamadığı konular da Allah katında sonuca bağlanacaktır.               

     Allah, mümin kullarına dünya hayatında sabretmelerini, zulmeden zalimlerin yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını buyurur. Başta Hz. Muhammed olmak üzere tüm peygamberler de kavimleri tarafından zulme uğramıştır. Peygamberler sabrederek ve cezalandırmayı Allah'a bırakarak takva sahibi kullara örnek olmuştur.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.” (A'râf Sûresi,136. Ayet)                                                             

  “Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalimdir? Şüphesiz ki biz suçlulardan intikam alıcıyız.” (Secde Sûresi,22. Ayet)                

Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer.” (Rûm Suresi 47.Ayet)                            Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.” (Duhân Sûresi,16. Ayet)                                         “Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?” (Zuhruf Sûresi,25. Ayet) “İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir.”( Enfâl Sûresi,51. Ayet

82-AFÜV  

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Afüv’dür.

Rabbimizin el-Afüvv ismi; yok etmek, silip süpürmek, gidermek, anlamlarına gelmektedir.   

   El Afüvv; günahları bağışlayandır.                             El Afüvv; kolaylıkla affedendir.                                 El-Afüvv; cezaları kaldırandır.                                   El Afüvv; ayıpları ve kusurları örtendir. 

  El Afüvv; günahların yazılı olduğu kayıtları silendir.                  

El Afüvv; ahirette kullarına günahlarını unutturandır.                           El-Afüvv; cezadan sonra affedendir.                                                  Afüvv; hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir.                               

   Allah, günahları kökünden kazıyıp tamamen yok eder. Hatırlayıp mahçup olmasınlar diye kullarına işledikleri günahları da unutturur. Bu isimden nasip alan kul, bir taraftan devamlı Allah’tan af diler, diğer taraftan ümitsizliğe kapılmaz. Kullara karşı da çok affedici olur.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“İşte bunları da Allah’ın af etmesi umulur; zira Allah, ‘Afuv (çok affedici)dir, Gafûr (çok bağışlayıcı)dır.” (Nisâ,99.ayet)                       “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer Suresi 53. Ayet)                                                                         

      “Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Nisa suresi 149. Ayet)                                              “(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’râf Suresi 199. Ayet) “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisâ Suresi 48. Ayet)     “Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.” (Şûrâ Suresi 40. Ayet)

83-RAÛF

 Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de er-Raûfdur.

Sözlükte “şefkat ve merhamet etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi “kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demektir.

Raûf ;Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan.

Allah, bütün insanları kuşatan lütfu, onları şuurlu birer canlı olarak yaratıp yetenekler vermesi, Allah’a karşı işledikleri suçlardan dolayı hemen cezalandırmayıp tövbe etmelerine fırsat tanımasıdır.

 Allah mümin kullarının kusurlarını bağışlaması ve işledikleri iyi amellere fazlasıyla mükâfat vermesidir

Bazı esmâ-i hüsnâ âlimlerinin raûf isminin muhtevasını incelerken kullandıkları üslûp, annenin evlâdına karşı taşıdığı derin şefkat duygusu arasında paralellik kurduklarını göstermektedir. Anne yüreği evlâdına ağır bir işin yüklenmesine ve onun tahammülü güç bir sıkıntıya mâruz bırakılmasına nasıl rıza göstermezse Allah’ta  şefkate lâyık olan insanların maddî ve mânevî sıkıntılara uğramasına müsaade etmez.

Raûf, kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına kaldıramayacakları ibadetler ve yükler yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık ve zayıflık gibi hallerde onları birçok ibadetlerden muaf tutmuştur.

Allah'ın yarattığı tüm canlılar kusursuz, üstün bir yaratılış ve kompleks bir yapı sayesinde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu, O'nun merhametinin ve rahmetinin bir delilidir. Çünkü hiçbir canlı kendisi için en uygun, en elverişli şekilde yaşamak için güç sarfetmemiş, sadece Allah'ın üstün aklına teslim olmuştur.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

"…O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir." (Tevbe, suresi,117.ayet.)                         

       "…Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir." (Bakara suresi, 43.ayet)                     

  “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara Suresi 207. Ayet)

Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu? (Nûr Sûresi,20. Ayet)

“Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir.” (Âl-i İmrân Suresi 30. Ayet)

“O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu (Muhammed’e)  apaçık ayetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.”( (Hadid Sûresi,9. Ayet)

84-MȂLİKÜ’L-MÜLK

Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Mâlikü’l-Mülk’tür.

Sözlükte “güç yetirmek, hâkimiyet kurmak, sahip olmak, tasarrufta bulunmak” manasındaki mülk (melk, milk) mastarı Kur’an’da isim olarak “duyular âlemindeki bütün cisimleri kuşatan varlık alanı ve bunlar üzerindeki hükümranlık” anlamında kullanılır. Sözlükte “mâlik ve sahip olmak, elinin altında bulundurup tek başına tasarruf etmek” manasındaki mülk (melk, milk) kökünden türemiş bir sıfat olan melik “görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi” demektir.        Malikü’l Mülk, mülkün sahibi demektir.                                               Mülkün ebedi ve tek sahibi. Mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, dilediğini öldüren, dilediğini yaşatan, dilediği gibi var eden, dilediğini yok eden; iradesine hiç bir şeyin ve hiç bir kimsenin müdahalesi söz konusu olmayan.                                Allah Teâlâ, bütün kâinatın tek sâhibi ve mâlikidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Dilediğine mülk verir, dilediğine vermez. Dilediğine az verir, dilediğine çok verir. Mutlak hükümranlık O’na aittir. Bu isimden nasip alan kulda mal ve mülkün emânet olduğu şuuru yerleşir. Mal ve mülkü nasıl kullanacağını bilir; israf ve cimrilikten uzak durur. Nimet verene şükrünü tam yapar.

Her şeyin gerçek sahibi Allah’tır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." (Ali İmran suresi 26. Ayet)

“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”( Âl-i İmrân Sûresi,189. Ayet)”                        “(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah´ındır? Sizin için Allah´tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara Suresi 107.Ayet)     

   “ De ki: “Biliyorsanız söyleyin, bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?” “Allah’a” diyecekler. “O halde düşünmez misiniz?” de. “Peki yedi göğün rabbi, yüce arşın rabbi kimdir?” diye sor. “Bunların rabbi Allah’tır” diyecekler. “O halde Allah’a saygınız yok mu?” de. “Biliyorsanız söyleyin, bütünüyle varlığın yönetimi elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir?” de. “Hepsi Allah’a aittir” diyecekler. “O zaman nasıl olup da böyle büyülenmiş gibi davranıyorsunuz?” de. Doğrusu biz onlara hakkı bildirdik, onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.( Mü'minûn Suresi - 84-90 . Ayetler)                                       

    “Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir.” (Mü’minûn Suresi 116. Ayet)           “Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.” (Kamer Suresi 54 ve 55. Ayetler)

(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

 

24 Eylül 2021 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:

اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ  الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ


(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.

(Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144).


Diyanet İşleri Başkanlığının 24.09.2021 Tarihli Cuma Hutbesi:TAKVA: RABBİMİZİN RIZASINI DİRİ TUTMA BİLİNCİ

 TAKVA: 

RABBİMİZİN RIZASINI DİRİ TUTMA BİLİNCİ




Muhterem Müslümanlar!


Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir defasında ashabına, “Öyle bir ayet biliyorum ki, eğer insanlar ona sarılsalar, hepsine yeter.” buyurdu. Ardından şu ayet-i kerimeyi okudu: 

“Kim Allah’a karşı takva bilinci içerisinde olursa Allah da ona bir çıkış yolu ihsan eder.”[i]

Allah Resûlü (s.a.s), bu sözüyle her türlü sıkıntı ve zorluktan kurtulmanın, dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmanın yolunu bizlere öğretmiştir ki o yol, takvadır.


Aziz Müminler!


Takva, Rabbimizin rızasını diri tutma bilincidir. Sevgisine talip olma arzusudur. Hoşnutluğunu kaybetme kaygısıdır. Sorumluluklarımızın idrakinde bir ömür geçirme gayretidir. Takvalı olmak, tıpkı dikenli bir yolda yürürken vücudumuzun zarar görmemesi için gösterdiğimiz hassasiyete benzer.  Böyle bir yolda bedenimizin zarar görmemesi için hassas davrandığımız gibi hayatımızda da günah ve haramlara bulaşmamak için çırpınışımızın adıdır takva.


Kıymetli Müslümanlar!


Takvanın ilk derecesi, İslam’ın özü olan kelime-i tevhiddir. 

Yani لَا اِلَهَ اِلَّا اللّٰهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ

Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed, Allah’ın Resûlüdür.” demektir. Takva sahibi her mümin, bu sözü kalp ile tasdik dil ile ikrar eder. Kendisini yoktan var eden Rabbine, dinini öğreten Peygamberine gönülden iman eder. Allah ve Resûlünü herkesten ve her şeyden daha çok sever.

Takvanın ikinci derecesi Allah ve Resûlüne itaattir. Kur’an-ı Kerim’de buyrulduğu üzere, Allah katında en değerli olan, O’na itaatsizlikten en çok sakınandır.[ii] İtaat, takva elbisesine bürünmekle olur. Takvayı kuşanan mümin, İslam’ın bütün gereklerini yerine getirme azmindedir; namazını huşû içinde ve dosdoğru kılar, kendisine verilen rızıktan Allah yolunda harcar. Adaleti ayakta tutar, verdiği söze riayet eder. Kul ve kamu hakkını gözetir. Anne babasına, akraba ve komşusuna, tanıdığına ve tanımadığına iyi davranır. Kazancının helal ve temiz olmasına dikkat eder.  Elini, dilini, gözünü ve gönlünü hep Allah’ın razı olacağı işlerde kullanır.

Takvanın zirvesi ise kalbimizden mâsivâyı yani Allah’tan gayrısını söküp atmaktır. 

Resûl-i Ekrem (s.a.s) eliyle göğsünü işaret ederek üç defa,

“İşte takva buradadır.”[iii] buyurmuştur. 

Takva ehli mümin, kalbini kirleten kötü duygulardan, fena huylardan, kaba davranışlardan sakınır. Kalbi karartan büyük günahları işlemeyi, küçük günahlarda ısrar etmeyi ateşten bir kor parçası gibi görür.


Değerli Müminler!


Peygamberimiz (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlar nazarında kişiyi yücelten malı ise de Allah katında onu yücelten takvasıdır.”[iv]

Öyleyse geliniz, Allah katındaki değerimizi artıracak, dünya ve ahirette yüzümüzü ağartacak olan takva elbisesine bürünelim. Rabbimize asi olmaktan, azabını gerektirecek işler yapmaktan, hesap günü huzuruna yüzü kara çıkmaktan sakınalım. Unutmayalım ki Cenâb-ı Hak, takva ehlini dostu olarak görüyor. Muttakilere, korku ve hüzünle karşılaşmayacaklarını müjdeliyor.[v]



[i] Dârimî, Rikâk, 16; Talâk, 65/2.

[ii] Hucurât, 49/13.

[iii] Müslim, Birr, 32.

[iv] Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 49.

[v] Yûnus, 10/62-63. 

    Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

KAYNAK:


23 Eylül 2021 Perşembe

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):90-MȂNİ

 Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):

                                        el- MȂNİ


Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Mâni’dır.

Sözlükte “mahrum etmek, vermemek, engel olmak” manasındaki men kökünden türemiş bir sıfat olup “kötü şeylere engel olan, bunların gerçekleşmesine müsaade etmeyen” anlamında Allah’ın isimlerinden biridir.

El-Mani; dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan demektir.                                                                                                            

El-Mani; kötülüklere engel olandır.

El-Mani; hikmetine binaen dilemediği şeylerin gerçekleşmesine izin vermeyendir.

El-Mani; dostlarına gelecek zararlara mani olan ve onlara yardım edendir.

El-Mani; koruma yollarını ve çarelerini yaratmak suretiyle kullarını beden, namus, fikir, inanç, şeref, aile bakımından eksikliklerden, tehlikelerden ve helakten koruyandır.

Allah Teâlâ, bazı isteklerin gerçekleşmesine müsaade etmez. Bütün isteklerimiz, Allah’ın dilemesi ve takdiriyle gerçekleşir. O’nun dilemediği bir şey olmaz. Dilediği şey de olur. Allah Teâlâ, sevdiği kullarının bazı kötü isteklerine engel olmak suretiyle onları zarardan korur.

Mâni‘ ismi müelliflerce “yaratıklardan dilediğine dilediği şeyi vermeyen, istediğine de istediğini veren” şeklinde geniş çerçevede açıklanmıştır. Bunun yanında daha belirgin anlamlar da verilmiştir. Allah lâyık olanlardan lütfunu esirgemeyen, olmayanlara da lütufta bulunmayandır

O, dostlarını onların düşmanlarından koruyup kendilerine gelebilecek kötülüklere engel olandır.

Allah dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir, fakat dostu olmayan bir kulun kalbini aykırı davranışlardan korumaz.



Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir…” (En’âm Suresi 61. Ayet)

“Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.” (İsrâ Sûresi,20.Ayet)

Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.” (Yunus Sûresi,107.Ayet)

“Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fâtır Sûresi,2.Ayet) 

“Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.” (Yâsîn Suresi 9. Ayet)

(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

 (Devam edecek)

Efkan VURAL