Kur’an-ı Kerim’de
Allah’ın Öğretisi-12
Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel
İsimler)-8
Allah’ın en
güzel isimleri olan doksan dokuz ismini açıklamaya devam
ediyoruz.
39- HÂFID
Allah’ın
isimlerinden biri de el-Hafid’dir.
El-Hafid,
alçaltan zillete düşüren demektir.
Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan… Allah Teâlâ, istediği
kulunu yukarıdan aşağı indirir. Şan ve
şeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bunu çok defa, kendisini tanımayan,
emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyip büyüklük taslayanlar ve hak,
hukuk tanımayan zâlim zorbalar hakkında tecellî ettirir, Yüce yaratanımız…
Allah, bu dünyada ve ahirette mü’min kullarını yükselten,
inkarcı ve münafıkları da alçaltandır. Allah, dilediği kulunu indirir,
dilediğini de yükseltir. Kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi ve
yoksullaşması Allah’ın elindedir. Bil ki, asıl alçaltılmış kimse; ilâhi başarı
ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan,
nefsinin isteklerine yenilen, Rabbinden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb’ine
dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu
kimse terk edilmişlikle karşılık bulmuştur.
Kul daima meşgul ve sıkıntı içinde yaşar.
Allah Teâlâ, kâfirleri, zâlimleri, zorbaları,zalimleri
alçaltır; mü’minleri,iyilik yapanları yükseltir. İstediği kulunu yukarıdan
aşağıya indiriverir. En yüksek mertebelerden en aşağı mertebelere indiriverir.
Allah’ın düşürdüğünü hiç kimse yükseltemez, yükselttiğini de hiç kimse
alçaltamaz.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“O, alçaltır,
yükseltir.” (Vâkıa Suresi,3. Ayet)
Bu ayette,kıyametin hem alçaltıcı hem de yükseltici olduğu
(hâfıda, râfia) ifade edilmektedir. Müfessir Taberî, buradaki alçaltma ve
yükseltme kavramlarının, “dünyada böbürlenerek gerçeği kabul etmeyenleri
cehenneme düşürme, hakkı benimseyenleri de Allah’ın rahmetine ve cennetine
yüceltme” manasına geldiğini söyler.
40- MUKÎT
Allah’ın
isimlerinden biri de el-Mukit’dir.
El- Mukît, Her yaratılmışın rızkını ihsan eden. Bedenlerin ve ruhların
gıdasını yaratıp veren, gücü yeten ve koruyan anlamındadır.
Gıdalandıran, besleyen, bakıp
gözeten, muktedir olan, her şeyin karşılığını veren, gözetici ve şahit.
Allah Teâlâ, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp
verendir. Yarattığı bütün canlılara ne kadar ömür takdir etmişse ona göre
rızıklarını da tayin ve takdir etmiştir.
El- Mukît rızıkları
yaratan ve bedenlere ulaştıran demektir. El- Mukît ismi, er-Rezzak ismi şerifine benzer. Ancak arada şöyle bir fark
vardır: er-Rezzak ismi, sadece maddi rızıkları içine alırken; el-
Mukît ismi maddi rızıklarla birlikte; iman, muhabbet,güzel ahlak
ve marifet gibi manevi rızıkları da içine almaktadır. Bu durumda, el-Mukit
ismi, er-Rezzak isminden daha kapsamlıdır.
Allah el-Mukît ismiyle bedenleri rızıklandırdığı gibi
kalpleri de rızıklandırır. Ruh ve bedenden meydana gelen insan, maddi ve manevi
rızkı isteyen duygularla donanımlıdır. Her birinin rızkı farklıdır. Mideyi
doyuran yiyecekler manevi duyguları doyuramaz. Çünkü onların rızkı da
manevidir. Mesela aklın gıdası ilim, tefekkür, marifetullah; kalbin gıdası
iman, takva, ibadet, zikir, muhabbetullahtır ki, Kur'an-ı Kerim’de Yüce
Allah bu gerçeği bize şöyle ifade
etmektedir;
“Kalpler ancak
Allah'ın zikriyle mutmain olur”.
(Rad Suresi ,28.ayet)
Tüm yaratıkların ihtiyacını Allah karşılar. Her canlıya nimet
veren, azık ve rızık veren Allah’tır.
İnsan çalışır Allah’ta bunun karşılığını verir.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın! Biz
onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir
günahtır.” (İsrâ Suresi,31 ayet)
“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.
Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı?
O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan
döndürülüyorsunuz?”( Fâtır Suresi 3. ayet)
“Kim güzel bir işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay
vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay
vardır. Allah’ın her şey üzerine Mukit’tir (her şeyi gözetip karşılığını
verir)“ (Nisa sûresi, 85)
“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık
istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah'a karşı sorumluluk
bilinciyle yaşayan kimselerin olacaktır.”( Tâ-Hâ Suresi 132. Ayet)
41-HASÎB
Allah’ın
isimlerinden biri de el-Hasîb’dir.
El-Hasîb,kullarına
yeten,onları hesaba çeken, her şeye gücü yeten
anlamına gelmektedir.
Herkesin yaptığı işlerin hesabını bilen ve bu hesabı görecek olan Allah’tır. Ahirette Yaratanımız bizleri
yaptıklarımızdan hesaba çekecektir. Ceza
ve mükafat veren ve kendisine tevekkül eden kullarına yeten, onlara yardım eden
Yüce Rabbımızdır.
Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerini, bütün ayrıntılarıyla hesabını
iyi bilen; Her şey’e ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen yaratıcımız
Allah’tır.
Allah herkesin yaptığı işlerin hesabını bilen. Ahirette
onları hesaba çeken. Ceza ve mükafat veren ve kendisine tevekkül eden kullarına
yeten, onlara yardım edendir.
Allah bir çok ayette şöyle der: Dost olarak Allah yeter…
Yardımcı olarak Allah yeter… Her şeyi bilen olarak Allah yeter… Şahit olarak
Allah yeter… Vekil olarak Allah yeter… Günahlarını bilici ve görücü olarak
Allah yeter…
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
“Allah, sizin
düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı
olarak da yeter.” (Nisâ Suresi 45. ayet)
“Allah, kuluna
yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah,
kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.” (Zümer Suresi 36.
ayet)
“Kıyamet günü
için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar
zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu
getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiyâ Suresi 47.
ayet)
“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları
bağışla.”
(İbrahim Suresi 41. ayet)
“...Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Nisâ
Suresi 6.ayet)
“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla
karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”
(Nisâ Suresi 86. Ayet)
“İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz)
Allah'ın hesabı çok süratlidir.”
(Bakara Suresi 202. ayet)
42-CELÎL
Allah’ın
isimlerinden biri de el-Celîl’dir.
El-Celîl,
azamet sahibi demektir.
El-Celîl : Sıfatları sonsuz kemalde bulunan. Celal ve
azamet sahibi.
El-Celîl : Ululuk, celâlet ve büyüklük sahibi.
El-Celîl : Şanına
yakışmayan şeylerden uzak. Zatı ve sıfatları pek büyük ve ulu.
Allah'ın
doksan dokuz isminden birisi olan el-Celîl¸ O'nu büyüklenmeyi ifade eden daima
galip ve azamet sahibi manasına gelen "azze
ve celle"; "azameti büyük manasına gelen "celle celâluhû"; "şânı
yüce" manasına gelen "celle
şânühû" ve "ulu olan" manasına gelen "celle ve alâ" gibi kalıplarla
O'nu ta'zim için kullanılır. Bütün bu kalıplar¸ Yüce Allah'ın ululuğunu ve
büyüklüğünü ifade eder.
Celalet ve ululuk ancak Allah’a mahsustur. Her yerde, her zaman hazır ve
nazır olan Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmaktadır.
Her büyük O’nun büyüklüğünün yanında hiç bir anlam ifade etmez. Allah
Teâlâ, bütün sınırlama ve benzerlikleri aşan bir yüceliğe sahiptir. Değer ve
mertebece en yüce olandır. Mü’minleri yücelten, amellerini kabul edip
mükâfâtlarını artırandır. O, zât, sıfat ve fiilleri itibariyle en büyüktür.
O’nun büyüklüğü hacim itibariyle değildir; şân, şeref ve yücelik itibariyledir.
Yüce
Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
“Azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir.”
(Rahmân Suresi 78. ayet)
“Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. And olsun ki, sizden
önce Kitap verilenlere ve size, Allah'tan sakınmanızı tavsiye ettik. İnkar
ederseniz bilin ki, göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır.” (Nisâ
Suresi 131.ayet)
“Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan
Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.” (Tâ-Hâ Suresi 98. Ayet)
“Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.” ( Rahmân Suresi 27. Ayet)
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz
biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf Suresi 16. Ayet)
“Ey iman edenler! Allah'ın size
olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı
bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok
iyi görmekteydi.” (Ahzâb Suresi 9. ayet)
43-KERÎM
Allah’ın
isimlerinden biri de el-Kerîm’dir.
El-Kerim Çok
cömert, hudutsuz ikram sahibi.
El-Kerim Keremi,
lütuf ve ihsânı bol. Allah vaat ettiği
zaman sözünü yerine getirir, verdiği zaman çok
bol verir, cömerttir.
Allah'ın keremi ve cömertliği nihayetsiz
derecede boldur. Kullarına istemeden ve karşılıksız olarak verendir.İyilik ve
ikramı bol olandır.
Allah Teâlâ, her
türlü faziletin sahibidir. Hiç bir karşılık beklemeden verendir. Yardımı ve
ikrâmı sonsuz ve sınırsızdır. Muktedirken, affedendir. Va’dini yerine
getirendir. Kendisine sığınanı yüz üstü bırakmayandır. Az da olsa işlenen iyi
ameli kabul eden, karşılığını fazlasıyla verendir. Bu isimden nasip alan kul,
cimriliğin her çeşidinden kurtulur. Allah’ın kendisine verdiği nimetleri diğer
kullarıyla paylaşmasını bilir. Şahsiyetini zedeleyecek her türlü rezillikten
kurtulur.
"Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve
denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve
onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık." (İsrâ Suresi 70. ayet)
"Oku! Senin Rabbin en cömert olandır." (Alak Suresi
3.ayet)
"Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan
nedir?" (İnfitâr Suresi 6. ayet)
"...Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur.
Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir,
cömerttir.”
(Neml Suresi 40. ayet)
"Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç
ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir." (Mü’minûn Suresi
116.ayet)
"Kuşkusuz o, değeri çok yüce Kur’an’dır." (Vâkıa
Suresi,77.ayet)
"Sen ancak, Kuran'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan
kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir
ecirle müjdele." (Yâsîn Suresi 11.ayet)
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden
yararlanarak hazırlanmıştır.)
(Devam
edecek)
Efkan VURAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder