BİR ÖMRÜ RAMAZAN GİBİ YAŞAMAK
Muhterem Müslümanlar!
Yüce
Rabbimizin, müminlere lütfu olan Ramazan; bereketiyle, esenliğiyle, rahmetiyle
bir ay boyunca bizi kuşattı. İlâhi tedrisatıyla eğitti. Edâ edilen ibadetlerle,
kulluğun zirvesine eriştirdi. Ötelerden haber verdiği muştularla,
gönüllerimizde ümidi yeşertti. Şimdi ise getirdiği müjdelerle bizi sevindiren rahmet
ayına veda etmenin hüznü içerisindeyiz.
Ramazan-ı şerif’in bu son günlerinde her birimizin niyazı,
bağışlanmış bir kul olarak Rabbimizin rızasına nail olmaktır. Bu ayda kazandığımız
tüm güzel hasletleri bir ömür muhafaza ederek, istikamet üzere hayatımızı idâme
ettirmektir. Zira Allah’a kulluk vazifemiz, “Sana
ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[1] ayetinde buyurulduğu üzere son nefesimize kadar bir ömrü Ramazan
gibi yaşamaktır.
Aziz Müminler!
Kur’ân
ayı Ramazan’da, hayat rehberimiz Kitâbullâh’ı okumaya ve anlamaya her
zamankinden daha fazla gayret gösterdik. Hak ve bâtılın ayrımını daha çok idrâk
ettik. Gönül ve zihin dünyamızı Kur’ân’ın nuruyla aydınlattık. Onun uyarılarıyla
dünya ve ahiret sorumluklarımızı yeniden hatırladık. Kelâmullâh’ın sadrâ şifa,
gönüllere rahmet olduğunu en derinden hissettik. Kurân ahlâkını kuşanmanın ne yüce
bir mertebe olduğunu anladık.
O
halde geliniz! Kur’ân’ın bize öğrettiği değerleri bir ömür yaşayalım, yaşatalım.
Ramazan’dan sonra da Yüce Kitabımızla irtibatımızı koparmayalım. Her gün bir
miktar okuyalım. Öğütlerine kulak verelim. Hayatımızı onun ilkeleri
doğrultusunda inşa edelim.
Kıymetli Müslümanlar!
Bir
ay boyunca tuttuğumuz oruçla irade eğitimi ve sabır imtihanından geçtik.
Orucumuzu nefsimizin heva ve heveslerine kalkan eyledik. Her türlü kötülüğe
karşı Sevgili Peygamberimizin tavsiyesiyle “Ben oruçluyum”[2] dedik. Kendimizi tutarak elimize, dilimize, kalbimize hâkim
olduk. Oruç tutmanın rikkatiyle sevgiyi, şefkâti, merhameti kuşandık. Rabbimizin
bize bahşettiği sayısız nimetlere karşı şükrümüzü artırdık.
Öyleyse geliniz! Orucun eğittiği iradelerimizin
değerini bilelim. Nefsimizin arzu ve isteklerine
karşı kendimizi tutalım. Dilimizi
yalan, iftira gıybet, koğuculuk gibi çirkin sözlerden uzak kılalım. Kalbimizi her türlü kin, haset, nefret,
bencillik, öfke gibi kötü duygulardan arındıralım. Ailemize, çevremize ve tüm
mahlûkâta şiddetle değil, merhametle yaklaşalım. Zihnimizi hakikat, gönlümüzü
muhabbet üzere tutalım.
Değerli Müminler!
Ramazan’da
can u gönülden edâ ettiğimiz ibadetlerle Cenâb-ı Hakk’a olan kurbiyyetimizi artırmaya
çalıştık. Bu ibadetlerden birisi de “Secde et ve Rabbine yaklaş.”[3] ayetinde buyurulduğu üzere namazdır. Bu sene camilerimizde terâvih
namazlarını birlikte edâ edememenin üzüntüsü içerisindeydik. Fakat evlerimizde
aile fertlerimizle cemaat oluşturarak hanelerimizi mescide çevirmenin sevincini
ve coşkusunu yaşadık. Ailece kıldığımız namazlarla çocuklarımızda namaz bilinci
oluşturduk. Namazın, Rabbimizle buluşma anı olduğunu kalben hissettik.
Şimdi
geliniz! Yüce Rabbimizin “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.[4] emri gereği aile fertlerimizle birlikte
“dinimizin direği” olan namazlarımızı kılmaya özen gösterelim. Gözümüzün nuru,
gönlümüzün süruru olan namazı, günlük telaşlarımız arasına sıkıştırmayalım.
Aksine tüm bu hengâmeden kaçmak için ona sığınalım. Namazı, zikir ve şükür vesilesi
kılalım.
Aziz Müslümanlar!
Hayır hasenatı çoğaltma mevsimi olan rahmet ayında,
Allah’ın bize ihsan ettiği maddî mânevî nimetlerden, ihtiyacı olan
kardeşlerimize ikrâm ettik. İnfakla iyilikleri çoğalttık, kalplerimizi birleştirdik. İnfakın verdikçe bereketlenen bir
iyilik damarı olduğunu gördük. Daha çok biriktirme ve tüketme hırsımıza, infakla
dur dedik. Allah Resûlü (s.a.s)’in, “Her iyilik bir sadakadır.”[5] hadis-i şerifini
ilke edinerek, nice iyilikler biriktirdik.
Geliniz! Malımızı, ilmimizi,
sevgimizi, şefkatimizi, tecrübemizi, emeğimizi kardeşlerimizle paylaşmayı
sürdürelim. Tüm hayatımızı, infak bilinciyle yaşayalım. Mümin kardeşimizin
derdiyle dertlenip, hayır duasını alalım. Sadakalarımızla kazalardan,
belalardan, hastalıklardan korunalım. İnfak anlayışıyla güzîde vatanımızın dört bucağından, yedi
kıtaya uzanan gönül köprüleri kuralım.
Şu
fânî dünyada yaptığımız iyiliklerle kubbede
hoş bir sadâ bırakalım.
Muhterem Müminler!
Mağfiret ayında merhametlilerin en merhametlisi olan
Yüce Allah’a iltica ettik. İşlediğimiz günahlardan pişman olup, Gaffâr olan
Rabbimizden af diledik. Settâr ismiyle ayıplarımızı, kusurlarımızı örtmesini
niyaz ettik. Rahmân’ın katında affa mazhar olmanın, O’nun kullarını affetmekten
geçtiğini öğrendik. Dargın olduğumuz mümin kardeşimizi bağışlayarak, affetmenin
şerefine nail olduk.
O halde, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in, “Bir daha dönmemek
üzere günahı terk etmek”[6] olarak
nitelendirdiği nasuh tevbemizi bozmayalım. Tevbeyle yeni açtığımız tertemiz
sayfamızı salih amellerle süsleyelim. Cenab-ı Hakk’ın kıyamet gününde kusurlarımızı
örtmesini istiyorsak öncelikle biz birbirimizin kusurlarını örtelim. Mümin
kardeşlerimizi en güzel üslupla ve özel olarak uyarıp günahlarını asla ortaya
dökmeyelim. Hataları affederek, aramızdaki gönül mesafelerini kaldıralım.
Değerli Müslümanlar!
Ramazan ayında manevî duygularımız yoğunlaştı.
İbadetlerimiz, hayır hasenatımız arttı, hamdolsun! Ancak kulluk vazifemiz sadece
bu mübarek ayla sınırlı değildir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s),
“Allah’a en sevimli gelen amel, az da olsa
devamlı olanıdır.”[7]
buyurmaktadır.
Kulluk sorumluluğumuzun bir ömür devam
ettiğini unutmayalım. Takva bilinciyle her an kendimizi Allah’ın huzurunda hissederek
davranışlarımıza yön verelim. O’nun emir ve yasaklarına riayet ederek dünyada mutluluğa, ahirette
kurtuluşa erelim. “Ey iman edenler! Allah için takva sahibi olun. Herkes yarın için ne
hazırladığına baksın!”[8] ayetine kulak verip, ebedi hayatımız
için bugünden hazırlık yapalım.
Kıymetli Müminler!
Onbir ayın sultanı Ramazan’da edâ
ettiğimiz ibadetlerle, Cenâb-ı Hakk’a yakınlığımızı artırdık. Bu yakınlığı
kaybetmeyelim. Rahmet ayında tattığımız kulluk lezzetini, gönül huzurunu, bir
ömre yayalım. İşte o zaman dünya hayatımız Ramazan, ahiretimiz de bayram
olacaktır.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Her işimin koruyucusu olan dinim ile beni ıslah
eyle, kurtuluşa erdir. İçinde yaşadığım, geçimimi sağladığım dünyamı benim için
ıslah eyle, hayırlı kıl. Gidip ebedî yaşayacağım ahiret hayatımı benim için
hayırlı eyle. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ömrümü de her
türlü şerlerden muhafaza eyle.”[9]
[1] Hicr, 15/99.
[2] Buhârî,
Savm, 2.
[3] Alak, 96/15.
[4] Tâhâ, 20/132.
[5] Buhârî, Edeb, 33.
[6] İbn Hanbel, I, 446.
[7] Buhârî, Libâs, 43.
[8] Haşr, 59/18.
[9] Müslim, Dua, 71.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder