TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-1
İbadetleri iki kısma ayırır: Birincisi; bilinen namaz, oruç,dua gibi ibadetler. İkincisi;hastalık ve musibetler vasıtasıyla Allah’a çok içten yalvarmakmış. Ömrü hastalıklarla geçen bir müslüman, halini Allah’a şikayet etmezse, o zaman sabrettiği her bir dakika birer saat ibadet hükmündedir.
Sizlere “Tüm Hastalara Deva
Kitabı”nı tanıtmak istiyorum.
Kitap Celal ÇELİK tarafından
hazırlanmıştır. Egemen yayınları kültür serisinin 15. Kitabı olarak Fahrettin
YÜKSEL tarafından yayına hazırlanarak Şubat 2018 tarihinde basılmıştır.
Kitap 159 sayfadan ibaret
olup,4 bölümden oluşmaktadır.
Celal ÇELİK,20 yaşında yakalandığı hastalığı olan Friedreich
Ataksisi (FA) hastalığına yakalanır,
yaşamını yürüme engelli biri olarak sürdürür. Engelli olmayı Allah’ın hediyesi
olarak görür.Yaşama arzusunu her zaman devam ettirir.
Hayattan hiçbir zaman kopmayan
Celal ÇELİK önce,”İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı ilk eserini yazar. Ardından
tanıtmaya çalıştığımız “Tüm Hastalara Deva Kitabını” hazırlar.
Kitap 4 bölümden oluşmaktadır:
1.Bölüm:
Bu bölümde yazar kendisinden
kısa bir şekilde bahseder. Kitap hakkında genel bir bilgi sunar. Bu bölümde
kitabı niçin yazdığını söyler.
Yazar genç yaşta yakalandığı
Friedreich Ataksisi (FA) rahatsızlığı ile tekerlekli sandalyede hayatını
sürdürür. Hidayete ererek namaza başladığını ve internette dini yazılar
okuduğunu,sohbetler dinlediğini söyler.
Bediüzzaman Said Nursi külliyatını
okurken,”Hastalar Risalesi” dikkatini çeker,kendisi de Friedreich Ataksisi (FA)
hastası olduğu için bu risaleyi okur.
İlk defa risaleyi okurken,
anlayamadığı kelimeler yüzünden çok zorlanır. Ve hatta risaleyi yarıda bırakır.
Ama yazar,bu risaleyi merak ettiği için onu okuyup anlamak ister. Sonunda
risaleyi çözer, defalarca okur. Yazar risaleyi okudukça kendisini tüm hastalar gibi risalede görür.
Kendisine verilen
rahatsızlığının, aslında hastalıktan çok bir ödül olduğunu anlar.
Okuyarak çok etkilendiği bu
risaleyi, kendisi gibi diğer yüzlerce hastalar için açıklamalı olarak ve
anlaşılır bir biçimde kitabı yeniden inceleyerek tüm okurların hizmetine sunar.
Kitabı hazırlarken kendisinin çok katkısının olmadığını ancak iyi bir aktarıcı
olduğunu söyler.
Kitabı açıklarken kendisinden
ve yaşadıklarından küçük örnekler vererek kitabın daha iyi anlaşılmasını sağlar.
2.Bölüm:
Yazar bu bölümde “Hastalar
Risalesi” nin müellifi Bediüzzaman Said Nursinin hayatı hakkında bilgi verir.
Kısaca şu bilgilere yer
verilir:Said Nursi,1878 tarihide doğdu.1982 yılında henüz on dört yaşında iken
icazet aldı.Yüzü aşkın kitabı üç ayda mütalaa etti. Medreselerde din ilimleri
yanında diğer ilimlerinde okunmasını savundu. Medrese ile üniversiteyi
birleştirmek istedi.
Hayatı sıkıntılarla dolu geçti.
İlim tahsilinden sonra çeşitli medreselerde talebelerine dersler verdi.
Hürriyet ve meşrutiyet fikrinin yönetime yerleşmesi için çalıştı.
31 Mart vak’ası ile
irtibatlandırılarak tutuklandı,ancak müdafaasını yaptıktan sonra beraat eti.
1.Dünya savaşına bazı öğrencileriyle birlikte katıldı.
Şeyh Said isyanı çıkınca bu
isyanla irtibatlandırılarak,sürgüne gönderilir.Çeşitli sebeplerle bir çok
öğrencisiyle sürgüne gönderilmiş.Hapishane ve mahkemelerle ömür geçirmiş.
Sürgünler esnasında Risale-i Nur adını verdiği eserlerini yazdı.
Ağır hasta olduğu halde kendi
isteği ile sürgün olduğu Emirdağ’dan Urfa’ya nakledildi ve 23 Mart 1960
tarihinde vefat etti. Urfa’daki mezarına halkın yoğun ilgisi dolayısıyla
endişelenen dönemin yönetimi tarafından cesedi bilinmeyen bir yere nakledildi.
3.Bölüm:
Bu bölümde yazar Sevgili Celal
ÇELİK,kendi hayatını kısa ve
ana hatlarıyla anlatmaktadır. Yazarın hayatı hakkında geniş bilgiyi, kendisinin
yazdığı “İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı romanından öğrenebiliriz.
4.Bölüm:
Yazar, tüm hastalara deva olan Bediüzzaman
Said Nursi’nin engelli ve hastalara büyük moral ve teselli veren “Hastalar
Risalesi” isimli eserinde 25 devanın daha kolay anlaşılması için açıklamaya
çalışmıştır.
Yazar, önce orijinal yazıyı
almış,sonra kelimenin anlamını parantez
içinde vermiş.Daha sonra da devaları kendisinden örnekler vererek açıklamaya
çalışmış. Önemli bulduğu cümleleri büyük harflerle yazdığını görmekteyiz.
Bediüzzaman,yazdığı risalenin
önsözünde şöyle der:
Yirmi beş devadır; hastalara
bir merhem,bir teselli,manevi bir reçete,hastayı ziyaret ve geçmiş olsun
makamındadır.
Bediüzzaman,orijinal risaleyi
4-5 saatte yazdığını ifade eder. Risaleyi ilk yazdığı şekliyle oluşturmuş.Yeni
bir incelemeden geçirmeden risaleye son şeklini vermiş.Bundan dolayı risaleyi
okuyanların, özellikle hastaların hoşlanmayacağı ibareler ve ağır kelimelerden
sıkılıp gücenmesinler,bana dua etsinler ,demektedir.
Bediüzzaman,risalenin ön sözünde
şu iki ayete yer verir:
Yüce Allah şöyle buyurur:
“O kimseler ki, başlarına bir
musibet geldiğinde ‘Biz Allah’ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır’
derler.” (Bakara Sûresi,156.ayet)
“Beni yediren ve içiren Odur.
Hastalandığımda bana şifa veren de Odur.” Şuarâ Sûresi,79-80.ayetler)
Kitapta 25 deva teker teker
açıklanmakta ve önemi vurgulanmaktadır. Bu devaları sırasıyla ele alıp kısaca
sizlere özetlemeye çalışacağız:
BİRİNCİ DEVA
Ey çaresiz hasta sabret! Bu
hastalık sana dert değil aslında dermandır. Allah insanları imtihan için
dünyaya gönderirken eline verdiği tek sermaye ömür dakikalarıdır.
İnsanın bir derdi olmadığında
gaflete dalar,kıymetli ömür sermayesini eritir. İnsan en çok çaresiz olduğunda,
hastalık zamanında Allah’ı hatırlar.
Hastalığa sabretmek İnsana
sevap kazandırır.
İKİNCİ DEVA
Ey sabırsız hasta sabret ve
şükret! Çünkü bu hastalık senin ömrünün her bir dakikasını, sanki bir saat ibadet yapmış gibi sevap kazandırır.
İbadetleri iki kısma ayırır: Birincisi; bilinen namaz, oruç,dua gibi ibadetler. İkincisi;hastalık ve musibetler vasıtasıyla Allah’a çok içten yalvarmakmış. Ömrü hastalıklarla geçen bir müslüman, halini Allah’a şikayet etmezse, o zaman sabrettiği her bir dakika birer saat ibadet hükmündedir.
Senin bir dakika ömrünü bin
dakika hükmüne getirip ömrünü uzun tuttuğu için şikayet değil,teşekkür
et,diyor.
Bundan dolayı yazar Celal ÇELİK
şöyle der: Milyonlarca sağlıklı insanlar içerisinden seçip, bana bu canım
Friedreich Ataksisi (FA) hastalığını veren Allah’a binlerce hamd olsun.
ÜÇÜNCÜ DEVA
Bu deva’da, insanın bu dünyaya
keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediği belirtilir. Her şeyin gelip geçici
olduğu, gençlerin yaşlanması gibi her maddi lezzet gelip geçicidir.
Bu deva’da,Bediüzzaman,hastanın
hastalandığına neden tahammül edemediğini açıklayıp çözüm yolunu bildirir.
Hasta geçmişteki zevkli günleri
düşünürse ve sürekli gelecekteki zor
günleri düşünürse mükemmel yaratılışını basitliğe düşürmüş olur.
İnsan bu dünyaya yalnız sefa
sürmek için gelmemiştir. Elindeki “ömür” sermayesi ile ticaret yaparak sonsuz cenneti
kazanabilir.
Eğer hastalık olmazsa insan nefis
rüzgarına kapılıp ömür sermayesini boşa harcar.
Hastalık insanın gözünü
açtırır,başı boş olmadığını,bir vazifesinin olduğunu, yaratanı düşünüp kabre
gireceğini bil! Buna göre hazırlan,gururu bırak.
Hasta olan hasta oldum diye
sızlanmasın;hastalık onun için bir nasihatçi ve yol gösterici bir rehber olur.
Bunun için teşekkür etmek gerekir. Milyonlarca sağlıklı insan içinden kendisini
seçip hastalık verdiği için Allah’a teşekkür etsin,diyor.
DÖRDÜNCÜ DEVA
Ey şikayetçi hasta sabret ve
şükret! Çünkü sen bedenin sahibi değilsin. Organlarını sen mi yaptın,onları bir
yerden mi satın aldın ki, hastalandığında şikayet ediyorsun. Onların sahibi
olan Allah onlara istediğini yapar.
İşinde uzman bir terzi
değerli kumaşlardan diktiği
elbiseyi üzerinde provalar yapmak için
fakir bir adama ücret karşılığında mankenlik yaptırıyor. Terzi,elbise adamın
üzerindeyken, elbiseyi kesse,dikse,kısaltsa,değiştirse,eklese adam kızabilir
mi? Adam terziye bir şey diyemez çünkü ücretini alacak.
Biz engellilerde Allah’a
şikayet etmemeliyiz. Buna hakkımız yok. Çünkü organlarımız bizim değil. Onların
gerçek sahibi Allah’tır. Onları istediği gibi değiştirir. Allah yaptığı bu
değiştirmelerle isimlerinin nakışlarını göstermek içindir. Rızık veren ismini
“Rezzak”ı tanıdığın gibi,şifa veren ismini “Şafi”i de hastalığında bil. Onu
anla.
Hasta hastalığına sabrederse
Allah ona mükafatını verecektir. Hastalık perdesinin arkasında güzel ve sevimli manalar vardır. Ve mükafatı
çoktur.
BEŞİNCİ DEVA
Ey hastalığına tutulmuş müptela
hasta?Hastalık bazılarına ilahi bir ihsan ve Allah’ın hediyesidir. Hastalığa
tutulmuş müptela demek,şeker hastası,diyaliz hastası gibi hastalıklardır.
Hasta gençlerde gençlik
sarhoşluğu yoktur, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinde onlar dünyayı
kalben terk edip ahireti düşünmeye başlıyorlar.
Sağlıklı gençler ise sağlıklarına güvenip kolayca gaflete düşüyor, nefislerine yenik
düşüyorlar. Ama hastalar böyle değil...
Bediüzzaman’dan dua isteyen
hasta gençlere şöyle derdi: Sana acımıyorum ki sana dua edeyim. Bu hastalık
seni gafletten uyandıracak ,hastalığın vazifesi var,sabret,çalış,hastalığın
vazifesi bitince Allah inşallah şifa verir.
Çoğu sağlıklı genç namazı terk
edip, ölümü düşünmeyip,Allah’ı unutup,sonsuz bir cennet hayatını sarsar,zedeler
ve hatta kaybeder.
Genç yaşta olan hasta
kişi,kabri ölümü ve sonrasındaki ahiret hayatı için azık biriktirip sevap
kazanır.
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Milliyet Blog:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder