Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm
Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva
açıklanmaktadır. Bugün sizlere 14.deva’dan
19. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.
ON DÖRDÜNCÜ
DEVA
Bu deva’da Bediüzzaman, Allah’a
inanan görme engellilere sesleniyor. Ve onlara diyor ki: Gözüne gelen perdenin
altında nasıl bir nur ve manevi bir göz olduğunu bilsen, yüz bin şükür edersin,
Rahim olan Allah’a...
Saliha bir kadının gözleri
kapandı. Saliha kadın gözlerinin açılması için, Bediüzzaman’dan kendisine dua
etmesini istedi. Bediüzzaman kadın için dua etti. İkinci gün bir göz hekimi
geldi,gözünü açtı. Kadının gözleri 40 gün sonra tekrar kapandı. Bediüzzaman çok
üzüldü.Ve çok dua yaptı. Kadın 40 gün sonra vefat etti. Bediüzzaman dualarının
öteki alem için kabul olacağını ümit etti.
Evet bir gözü görmeyen mü’min
kabre girdiği vakit, derecesine göre orada diğer kimselerden çok daha fazla
görecektir. Kabirlerinden cennet bahçelerine
dürbünlerle bakarlar. Cennet bağlarını sinema gibi seyrederler.
Görme engelliler, şükür ve
sabırla cenneti görecek ve seyredecekler. Perdeyi senin gözünden kaldıracak ve
o gözle seni baktıracak göz hekimi Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur’an’a uyanların gözü, öteki
alemde her daim açık tutulacaktır.
ON BEŞİNCİ
DEVA
Ey ah çekip inleyen hasta!
Hastalığın dış görünüşüne bakıp da üzülme. Hastalığın derin anlamına bak da oh
de. Eğer hastalığın manası güzel olmasaydı; Allah’ın en sevdiği kullarına
hastalık vermezdi.
Peygamberimiz bir hadis-i
şerifte: “En fazla musibet ve meşakkate düşenler, insanların en iyisi ve en
kamilleridir. (Buhari,merda,3. Tirmizi,zühd,57.)
Hz. Eyyüp (A.S.), peygamberler,
evliyalar, dindar kullar çektikleri hastalıklara ibadet etmek ve Allah’ın
hediyesi olarak bakmışlardır, şükretmişlerdir. Hastalıkları Allah’tan gelen bir
cerrahi ameliyat gibi görmüşlerdir.
Ey oh çekip ağlayan hasta! Bu güzel nurani kafileye katılmak istersen, sabır içinde
şükret.
Eğer şikayet edersen onlar seni
kafilelerine almayacaklar. Sonra gafil avlanır, çukurlara düşersin, karanlık
bir yolda yürürsün.
Bazı hastalıklar yüzünden
ölenler manevi şehitlik rütbesine ulaşırlar. Bazı hastalıklar var ki,
sabredenleri velayet derecesine ulaştırır.
Hastalık dünya aşkını ve
sevgisini hafifletir. Bazı insanlar çok iyi kalplidir. Fakat dünya malı, evlat,
bağ, bahçe, vb. şeylerle dünyaya dalar ahireti unuturlar. Allah onlara iyi
kalpli oldukları için hastalık gönderir
ki, dünya sevgisi hafiflesin de ahireti düşünsünler.
ON ALTINCI
DEVA
Ey sıkıntıdan şikayet eden
hasta!
Hastalık insanın şefkat ve
saygı duygularını ortaya çıkarır. Çünkü insan toplumda hürmetsizliğe ve merhametsizliğe
sevk eden, kendisini yeterli görüp hiçbir şeye ihtiyaç duymamasıdır. Hastalık
ise, insanı bu duygudan kurtarır.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Şüphesiz
ki insan, kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir." Alâk Sûresi,6-7.ayetler)
Sağlığı yerinde olan insanların
nefsi kendi sağlığına güvenip şımarır,azar ve merhamet duygusunu yitirir.
Şefkat ve merhamete muhtaç olan hastalara acımaz, onları düşünmez, merhameti
yok olur.
Sağlıklı insan ne zaman hasta
olursa nefsinin azgınlığından kurtulur, empati yaparak merhamete ihtiyacı
olanlara hürmet eder. Ziyaretine gelen ve ona yardım eden mü’min kardeşlerine
karşı saygılı olur.
İnsanlar kendi gibi olanlara
acır, şefkat eder ve yardım eder. Müslüman, sıkıntıda olan bir kişiye şefkat
hissetmesi ve yardım etmesi gerekir. Hiç olmazsa onun durumunu sormak için
ziyarete gider, ona dua eder.
Yazar Celal ÇELİK der ki; 2012 yılında yatalak bir engelli dostumu
ziyaret etmiştik.Annem ve babam beni tekerlekli sandalyemle götürdü. Dostum çok
sevindi ve içten dualar etti.
ON YEDİNCİ
DEVA
Ey hastalık sebebiyle iyilik
yapamamaktan şikayet eden hasta! Bil ki, iyiliklerin en güzelinin kapısını açan
hastalıktır. Bunun için şükret.
Hastalık, sürekli hastaya Allah
rızası için bakanlara sevap kazandırır. Hastalık duanın kabul edilmesi için en mühim
bir vesiledir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; Hastalıktan şikayet etme, Allah seni
seviyor ki sana hastalık verdi, şükretmelisin, diyor. Çünkü hastalık insana
iyilikler kazandıran bir sevap makinesidir ve ayrıca şanstır. Çünkü hastanın
duası kabul edilir.
Hastalara bakanlar ve onlara
hizmet edenler önemli bir sevap alırlar. Hastaları ziyaret etmek, hal ve hatır
sormakta Peygamber efendimizin sünnetlerindendir.
Hastaları ziyaret ederek
onların duaları alınmalıdır. Çünkü, hastaların duası kabul edilir.
Özellikle hasta anne,baba ve
diğer yakınlarımız da olsa onlara hizmet etmek çok önemli bir iş ve ve çok
önemli bir ibadettir. Bu ibadetin de elbette sevabı çok büyüktür.
Hastaları hoşnut etmek,onları
teselli etmek sadaka hükmündedir. Hastalık ve yaşlılıkta anne ve babasının
kalbini memnun edip dualarını alanlar bahtiyardır.
Anne ve babasına hastalık anında samimiyetle hizmet eden
evlatlar toplumda takdir görür. Hatta melekler bile bu vefalı tablo karşısında
Maşallah! Diyerek alkış tutarlar.
Hastalık zamanında, hastaya
etrafından gelen şefkat ve merhametlerden dolayı lezzetler vardır.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Hastaya gelen şefkat ve merhametler
hastalığın acısını unuttururmuş. 2011’de hastaneden çıkıp eve geldik ve hala
ağrılar vardı. Bütün komşular ziyarete geldi, şefkat, merhamet gösterdiler, o
an acı aklıma gelmedi.”
Bediüzzaman der ki;” Ben otuz
kırk seneden beri bendeki kulunç denilen bir hastalıktan şifa için dua ederdim.
Ben anladım ki, hastalık dua için verilmiş. Dua ile duayı, yani, dua kendi kendini kaldırmadığından, anladım ki,
duanın neticesi ahirette verilecektir.”
Hastalık aczini anlayıp, Yüce
Allah’a sığınmak içindir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Rabbim bana bu hastalığı vermiş ki, her
namazımda şifa için dua ediyorum. Çünkü acizliğimizi, fakirliğimizi,
güçsüzlüğümüzü fark ettiren hastalıktır ve bunu itiraf ederek yüce dergaha el
açıyoruz. Dua etmek ibadeti çok sevaptır. Rabbimiz her duayı kabul ediyor ve
sevap veriyor. Mahşerde bakacağız ki, gemilerle sevap geliyor. Kul utanacak,
Rabbim benim bu kadar ibadetim yok, diyecek.”
Hastalık dua yapmanın
zamanıdır. Hastalıkta ilk yapılan şey şifa için duadır. Şifa verilmese bile
duaya ısrarla devam etmelisin. Belki Allah fazlından şifa verebilir.
Her dua kabul edilir. Ama
istediğimiz her şeyin olması Allah’ın hikmetine bağlıdır. Dualarımız karşılıksız
kalmaz. Allah isteklerimizi ahirette de verebilir.
Hastalık insana zayıflık,
acizlik, ve kalbe yumuşaklık verir. Bu şekilde yapılan dua kabule çok yakındır.
Hem dindar olan hasta, hemde hastaya bakan mü’minler de bu duadan istifade
etmelidirler.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Bendenizde yıllardır hem kendime hem anne,
babama, kardeşlerime, yeğenlerime, dost, komşu ve akrabalarıma her gün BAKLAVALI DUALAR ediyorum
elhamdülillah. (Ağlamak bana baklava gibi lezzet veriyor)”
ON SEKİZİNCİ
DEVA
Ey şükrü bırakıp şikayet eden
hasta! Hakkın yenmemiş ki, niye şikayet ediyorsun. Sen daha üzerine borç olan
şükür'u ödemedin.
Sen kendinden daha yukarıda olan
sağlıklı kimselere bakıp şikayet edemezsin. Belki sen kendinden sağlık
bakımından daha aşağıdakilere bakıp şükretmelisin. Mesela elin kırık
ise,kesilmiş ellere bak ki şükredesin.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “2012’de boyundan aşağı hiçbir kası çalışmayan
kas hastası dostumu ziyaret etmiştik. Onu görünce halime çok şükretmiştim. Ben
kendi başıma tuvalete gidebilecek sağlık için hayaller kuruyordum. O ise, Celal
abisi gibi eliyle bardağı tutup kaldırıp çay içebilmeyi… Annesi içiriyordu
çünkü.”
Nimette yukarı bakıp, şikayet
etmeye kimsenin hakkı yoktur. Musibette daha yukarıya (daha kötüsüne) bakmak
gerekir ki,şükredesin.
İnsan, bir minare misali her
basamakta çeşitli hediyeler var, en üste de en büyük hediye konuyor. Her
basamaktaki hediyeleri unutup, teşekkür etmeden en yukarıya bakar. “Keşke bu
minare daha yüksek olsa” der. Niye bu minare diğerleri gibi yüksek değil,deyip
şikayete başlarsa nankörlük ve haksızlık yapmış olur.
Yazar Celal ÇELİK der ki;” Allah, ömrümüzün her anında bizi türlü
nimetlere boğuyor. Ama bırakın şükrederek teşekkür etmeyi, günah işleyerek O’na
küfür etmiş oluruz.”
İnsan şikayetten önce
düşünmeli,ben taş,bitki, hayvan değilde insan olarak yaratıldım. Müslümanım
imanım var,türlü türlü nimetlere sahibim, demesi gerekir.
Sağlığını sonradan zedeleyen
kimse, şikayet etmek, sabırsızlık göstermek, Aman ne yaptım da başıma böyle
geldi, diye Allah’ı eleştirmek gibi bir ruhi hali maddi hastalıktan daha kötü
manevi bir hastalıktır. Bu kırılmış elle dövüş yapmak gibidir. Şikayetiyle
hastalığını artırır.
Âkıl (akıllı kişi) odur ki,
"O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde 'Biz Allah'ın kullarıyız;
dönüşümüz de ancak Onadır' derler." Bakara Sûresi,56.ayet)
Akıllı kişi bu ayet gereği, Bu
da geçer Ya Hu (Bu da geçer Ey Allah’ım) , diyerek sabreder ve hastalığın
vazifesi bitince Allah ona şifa verir,
ON DOKUZUNCU
DEVA
Yüce Allah’ın bütün isimleri
“Esmaü’-Hüsna” güzeldir. Allah her insanı güzel isimlerine birer ayna olarak
yaratmıştır.
Her insanda Allah’ın pek çok
güzel isimlerinin yansıması vardır. Allah’ın güzel isimlerinin yansıdığı ayna
hayattır.
Burada Allah’ın isimlerinin
yansıdığı ayna olan Hayat’ın, ne zaman sıkıcı olacağını açıklıyor. Sürekli
sağlık ve afiyette olan bir hayat eksiktir, insana sıkıntı verir, hayattan
lezzet alamaz, diyor. Çünkü hayatı daima sağlıkla, yani monoton geçen insan,
yokluğu, hiçliği hisseder, yani yaşamadığını hisseder ve hayattan lezzet yerine
sıkıntı duyarmış. Bunun içinde bir an önce şu ömür bitsin diye eğlenceye ve
zevklere atılırmış.
Hayatta hareketli olmak. Farklı
farklı şeylerle meşgul olmak yaşama kıymet vermektir. Meşekkat ve musibette
dahi olsa ömrün geçmesini istemiyor.
Yazar Celal ÇELİK der ki;” Evet hareketlilik ise ömrün değerini
artırıyor. Bu anlatılanlar kalp atış grafiğine benziyor. Ekranda kalbi zikzak
çizgilerle atan insan, yaşıyordur, düz çizgi olursa ölmüştür. Zikzak
çizgilerle, yani bela sıkıntılarla insan yaşadığını hisseder, mücadele eder,
hayatından lezzet alır. Zaman geçmiyor diye şikayet etmez.”
İnsan meşakkat ve çalışmakla
ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sağlıklı durmak
monoton bir hayat sıkıcı geliyor ve ömrün hemen geçmesi isteniyor.
Hastalık senin vücuduna misafir
olarak gönderilmiştir. İnşallah vazifesini çabuk bitirir, gider.
Ve afiyete (sağlıklı olmaya)
“sen gel,benim yerimde daima kal. Vazifeni gör.
Bu yer senindir, afiyetle
kal...
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder