CENAZE ÂDÂBI: AHİRET YOLCUSUNA SON VAZİFELER
Cumanız
Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
buyuruyor: “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s)
şöyle buyuruyor: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmını
almak, hastalandığında ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icabet etmek
ve aksırdığında ona rahmet dilemek.” [2]
Aziz Müminler!
Hayat, ilahi bir lütuf olduğu gibi ölüm de kaçınılmaz
bir hakikattir. Dünyaya gelen her insan kendisine takdir edilen ömrü yaşayacak
ve sonunda mutlaka ölecektir. İnsan nerede olursa olsun, ne kadar kaçarsa
kaçsın, ne kadar çare ararsa arasın, ölüm onu muhakkak yakalayacaktır.[3]
Dünyadan, anadan, babadan, yardan, evlattan ayrılış gibi görünse de aslında
ölüm, mümin kulların Cenab-ı Hakkın huzurunda sevdikleriyle yeniden
buluşmalarının adıdır. Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirenler için
huzur ve mutlulukla dolu yeni ve ebedî bir hayatın başlangıcıdır.
Kıymetli Müslümanlar!
Mümin olarak kardeşlerimizi ahiret hayatına
uğurlarken yapmamız gereken dini ve insani birtakım sorumluluklarımız vardır. Bunların
başında, ölüm döşeğinde olan kardeşimizi yalnız bırakmamak, son nefesine kadar
ona yarenlik etmek, duyacağı şekilde kelime-i tevhid getirerek bu ikrar ile
ruhunu teslim etmesine yardımcı olmak gelir. Allah Resûlü (s.a.s) bir
hadislerinde “Ölmek üzere olanlarınıza
‘Allah’tan
başka ilah yoktur’ sözünü telkin ediniz”[4] buyurmuştur.
Aziz Müminler!
Sevdiğini kaybedenin kalbinde hüzün, gözünde yaş olur.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz de henüz bebek olan oğlu İbrahim’i kaybettiğinde
gözyaşı dökmüştür. Ama ölümün ibret dolu gerçekliğiyle karşılaştığı o anda
Peygamber Efendimizin dilinden şu sözler dökülmüştür: “Göz
yaşarır, kalp mahzun olur. Fakat biz Rabbimizin razı olacağı şeylerden
başkasını söylemeyiz. Vallahi, Ey İbrâhim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten
üzgünüz.”[5]
Ölümü de hayatı da yaratan Allah’tır. Mümine düşen
acısı ne kadar taze ve büyük olursa olsun feryat, figan, isyan etmeden, bir gün
inşallah cennette buluşmak ümidiyle Allah’ın emrine rıza göstermek, O’ndan sabr-ı
cemil niyaz etmektir. Yüce Rabbimizin
“Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz”[6] ilahi hitabına olan inanç, gönüllerin acısına merhem, kalplerin hasretine ilaçtır.
“Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz”[6] ilahi hitabına olan inanç, gönüllerin acısına merhem, kalplerin hasretine ilaçtır.
Muhterem Müslümanlar!
Ölenin ardından yapılması gereken vazifelerden biri
de onun teçhiz ve tekfinidir. Bir kişi öldüğünde yakınları, dostları, komşuları
ve diğer Müslümanlar haberdar edilir. Cenazesi mahremiyete dikkat edilerek özenle
yıkanır ve kefenlenir. Cenazeyi en yakın akrabası veya onun görevlendireceği
ehil kişiler yıkar. Ölenin borcu varsa mümkünse namazı kılınmadan önce geride
bıraktığı mallardan ödenir, vasiyeti varsa bekletilmeden en kısa zamanda yerine
getirilir.
Aziz Müminler!
Ölen kardeşimizin cenaze namazına katılmak, fâni
dünyadan ebedi hayata uğurlarken Rabbimizden onu bağışlamasını dilemek, yerine
getirmemiz gereken bir diğer dini vecibemizdir. Allah Resûlü (s.a.s), “Cenaze
namazı kıldığınız zaman ölen kimseye samimiyetle dua ediniz”[7] buyurmuştur.
Hüzünler
paylaşıldıkça azalır. Ölenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır ve metanet
dilemek iman kardeşliğinin bir gereğidir. Taziye geciktirilmemeli, başsağlığı
dilerken ölenin yakınlarını üzecek söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde “Ölülerinizin iyiliklerini
anınız, kötülüklerini zikretmekten kaçınınız”[8]
buyurmuştur.
Muhterem Müminler!
Hüzün
ve kayıp yaşayan cenaze sahiplerinin, ayrıca telaşa ve zahmete girerek taziye
için gelenlere yemek hazırlayıp sunması uygun değildir. Akraba ve komşuların
cenaze sahiplerine ve misafirlere ikramda bulunmaları ise sünnettir. Nitekim Mûte savaşında amcasının oğlu Câfer’in şehit
olduğu haberi gelince Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “Câfer’in ailesi
için yemek hazırlayın, çünkü başlarına kendilerini meşgul edecek bir hâl geldi”[9] buyurmuştur.
Kıymetli Müslümanlar!
Resûl-i Ekrem (s.a.s) “Lezzetleri yok edeni, yani
ölümü çokça hatırlayın”[10] buyurur. O halde
ölümün vaaz veren, nasihat eden ve uyaran bir dili vardır. Cenaze merasimleri,
ölene dua etmemize vesile olduğu kadar, kendimize bakmamıza ve hayatımızı
gözden geçirmemize de imkân tanır. Bir gün gelecek ömür sermayemiz tükenecek,
zerre miktarı da olsa her amelimiz karşılığını görecektir.
Müminler olarak
bizler, Rabbimize karşı daima hüsn-i zanda bulunuruz. O’nun affını, mağfiretini
ve merhametini bekleriz. Ölümün imanlı gönüllerimize ebedi baharın umudunu
bırakacağına inanırız. Ancak bununla beraber İslam’ın dosdoğru yolundan
ayrılmamak, hayatımızı istikamet üzere yaşamak için gayret sarf ederiz. İşte o zaman ölüm bize Allah’tan gelen bir
vuslat selamı ve sonsuz barış yurduna açılan kapı olur.
[1] Ankebût, 29/57.
[2] Buhârî, Cenâiz, 2.
[3] Nisa,
4/78; Cum’a, 62/8.
[4] Müslim, Cenâiz, 2.
[5] Müslim, Fedâil, 62.
[6] Bakara, 2/156.
[7] Ebû Dâvûd, Cenâiz, 54, 56; İbn Mâce,
Cenâiz, 23.
[8] Ebû Dâvûd, Edeb, 42; Tirmizî, Cenâiz, 34.
[9] Tirmizî, Cenâiz, 21.
[10] Nesâî, Cenâiz, 3.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder