BİR
MUKADDES YOLCULUK: HAC
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “İnsanlar için
yapılmış ilk ev, Mekke’de inşa edilen, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olan
Kâbe’dir. Orada apaçık deliller, İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren
emniyette olur. Gitmeye gücü yetenin Kâbe’yi haccetmesi, Allah’ın insanlar
üzerinde bir hakkıdır. Kim bunu inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün
âlemlerden müstağnidir.”[1]
Aziz Müminler!
Hac,
Peygamber Efendimizin ifadesiyle, İslam binasının üzerine oturduğu beş temel
esastan biridir. Hac, Rabbimizin rızasını kazanmak için Kâbe’yi tavaf etmek,
Arafat’ta vakfeye durmaktır. Mübarek bir yolculukla dünyanın dört bir yanından
Mekke’ye gelen müminlerin, uzaklarda iken günde beş vakit yöneldikleri Kâbe’nin
gölgesinde buluşmalarıdır. Allah’ın evini ziyaret için yola çıkan bu müminlere
Kur’an-ı Kerim’de şöyle seslenilir:
“Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca karar
verip niyet ederse, bilsin ki hac sırasında cinsel davranışlarda bulunmak,
günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir.
Ahiret için azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl
sahipleri, bana karşı gelmekten sakının!”[2]
Kıymetli Müslümanlar!
Hacca niyet edip yola düşen Müslüman, bedeniyle
ihrama, ruhuyla takva elbisesine bürünür. Allah ve Resûlü’nün emirlerine tabi
olacağına, her türlü günah, kötülük ve çirkinlikten uzak duracağına söz verir.
Renkleri, dilleri, ülkeleri farklı ama gayeleri aynı olan mümin kardeşleriyle
birlikte telbiye getirerek şöyle niyazda bulunur:
Peygamberimiz,
“müminin telbiye getiren sesine taşların, ağaçların hatta toprağın eşlik
ettiğini” söyler.[4]
Muhteşem bir kâinat
korosu hacı adayıyla beraber duaya durur.
Muhterem Müminler!
Resûl-i Ekrem Efendimizin müjdesi, adım adım haccı yaşayan her
Müslüman’ın yüreğinde karşılık bulur:
“Allah tarafından kabul
edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.”[5]
Bu müjdeye nail olmak isteyen
hacı adayları Arafat’a çıkar, mahşerin provasını yapar. Arafat, hakikati
bilmek, marifete ermek, ölmeden önce kendini hesaba çekmektir.
Arafat
vakfesinden sonra bir sel gibi akarak Müzdelife’ye gelen hacılar, buradan
Mina’ya geçer. Müzdelife, ikinci kez Allah’ın huzurunda vakfeye durarak
bilinçlenmek; Mina ise dünyalık sevgileri aşıp sadece Allah’ın rızasını temenni
etmektir.
Cemeratta
şeytan taşlayan mümin, aslında şeytanla beraber kendisini günaha davet eden
nefsini, hırsını, tutkularını da bir bir taşa tutar. Sonra ziyaret tavafını
yapmak üzere Kâbe’ye yönelir. Bakışlarını Kâbe’ye, gönlünü Hakk’a çevirir.
Hac esnasında
kesilen kurbanlar ise Allah’ın nişaneleridir. Ancak kesilen hayvanların ne
etleri, ne de kanları Rabbimize ulaşacaktır. O’na ulaşacak olan yalnızca
takvamızdır.
Aziz Müslümanlar!
Hac, mümin için
tam manasıyla bir dönüm noktasıdır. Hacılar Hz. İbrahim’in vefasını, Hz.
İsmail’in teslimiyetini, Hz. Hacer’in tevekkülünü kuşanır. Onlar gibi Hak
yoluna canını kurban etmeye adanır. Peygamberimizin ayak izlerinin olduğu
yerlerde dolaşan her hacı, sabrı, şükrü, dirilişi ve huzuru bir arada yaşar. Bu
kutsal yolculuk için heybesini takva azığıyla dolduran mümin, azığını
tüketmemek adına her türlü kötü söz ve olumsuz davranıştan uzak durmalıdır. Hac
ibadetini yaparken hiçbir canlıyı incitmemeli ve tabiata asla zarar
vermemelidir. O güne kadar yaptığı hataları ve işlediği günahları arkasında
bırakarak mübarek beldelerden ayrılan hacı, kalan hayatında bir daha bu
yanlışlara dönmemelidir.
Bu
vesile ile cemaatimizden hacca gidecek olan bütün kardeşlerimizin haclarının
mebrur olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Hutbemi Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in
şu hadisiyle bitiriyorum:
“Hacca gidenler ile umreye gidenler, Allah’ın
elçileridir. Allah’a dua ederlerse, Allah onların dualarını kabul eder ve
Allah’tan günahlarının bağışlanmasını isterlerse Allah onların günahlarını
bağışlar.”[6]
[1] Âl-i İmrân, 3/96,97.
[2] Bakara, 2/197.
[3]
Müslim, Hac, 19,21.
[4] Tirmizî, Hac, 14.
[5]
Buhârî, Umre, 1.
[6] İbn
Mâce, Menâsik, 5.
KAYNAK:
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder