KALPLER ALLAH’I ZİKRETMEKLE HUZURA KAVUŞUR
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz idrak sahibi müminleri şöyle tanıtıyor:
“Onlar ayakta
dururken, otururken, yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını
tefekkür eder, düşünürler…”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Rabbini
zikreden ile zikretmeyenin durumu, diri ile ölünün durumu gibidir.”[2]
Aziz Müminler!
Zikir, Rabbimize kulluğumuzun ve sadakatimizin ifadesidir. Manevî berekete
açılan kapıdır. Gönüllerin huzur kaynağıdır. Kalbimizin gıdası, derdimizin
devasıdır. Zikir, Rabbimizin her zaman ve her yerde bizi gördüğünü, işittiğini
ve koruduğunu unutmamaktır. Bizler, Rabbimizin rahmet ve inayetine zikirle kavuşuruz.
O’nun muhabbetine zikirle mazhar oluruz. Gafletten zikirle uyanır,
vesveselerden zikirle kurtuluruz. Dünya ve ahiret selametine zikirle ulaşırız.
Kıymetli Müslümanlar!
Mümin, kalbini zikirle Rabbine açar.
فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ
“Siz beni anın ki ben de sizi anayım.”[3] ayetine bütün benliğiyle icabet eder. Zikirle Allah’ın
varlığını, birliğini ve kudretini tefekkür eder. Rabbinin gözetiminde olduğu bilinciyle bir ömür sürer. Her daim iyiliklere
ulaşmanın kötülüklerden uzaklaşmanın gayretinde olur.
Müminin gönlü zikirle ferahlar.
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
“Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle
huzura kavuşur.”[4] ayeti gereğince müminin ruhu zikirle sekinete erer. Yuvası zikirle huzura
kavuşur.
Değerli Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“Ey iman
edenler! Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.”[5] Bu ayeti kendine düstur
edinen Peygamber Efendimiz (s.a.s), her işine Allah’ın adıyla başlardı. Elbisesini
giyerken, evine girerken, evinden çıkarken, bineğine binerken Allah’ı anardı.
Yemeğe başlarken besmele çeker, sonunda da elhamdülillah derdi. Uyumadan önce
de uyandıktan sonra da Allah’ı zikrederdi.
Aziz Müslümanlar!
Zikir, Allah’ı zihinde tutmak, dil ile belirli kelimeleri tekrar etmekle birlikte,
söz, tutum ve davranışlarımızla Allah’ın rızasını kazanma çabasıdır. Nefsimizi
ıslah etme, iyilik ve hayır yolunda olma, huzur ve mutluluğa ulaşma gayretidir.
Zikrin gerçek anlamını idrak eden bir mümin, Kur’an ve sünnete uygun bir hayat
sürer. Kardeşlik hukukunu korur. Toplumda birlik ve beraberliği pekiştirmek
için çaba gösterir. Zikri kendine şiar edinen bir mümin, yaratılış gayesini
unutmaz. Hak duyarlılığını kaybetmez.
Değerli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizleri şöyle uyarmaktadır:
“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.”[6]
Bu ayet-i kerime rızkımızı
kazanırken, işimizi yaparken, sorumluluklarımızı yerine getirirken her an Allah’ı
hatırlamamız gerektiğini bizlere emrediyor. Varlıkta ve yoklukta, rahatlıkta ve
zorlukta Rabbimize kulluk etmeye, O’nu anmaya
ve O’ndan yardım istemeye bizleri çağırıyor.
Öyleyse Aziz Müminler!
Yüce Rabbimizin rızasını, yardımını ve affını umarak
her daim O’nu zikredelim. Esmâ-i Hüsnâ’sından güzel isimlerinden olan ya Allah,
ya Rahmân, ya Rahîm, ya Selâm isimlerini dilimize tesbih ederek zikrimizi eda
edelim. Zikrin en büyüğü olan namazlarımızı ihmal etmeyelim. Bir ismi de
“Zikir” olan Kur’an-ı Kerim’i okuyalım, anlayalım ve yaşayalım.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bize öğrettiği şu dua ile bitiriyorum:
اَللَّهُمَّ أَعِنَّا عَلَى شُكْرِكَ وَذِكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
“Allah’ım! Sana şükretmek, seni zikretmek ve sana güzelce ibadet etmekte bize yardım et.”[7]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder