ANNE BABA:
CENNETİ KAZANMA VESİLESİ
Muhterem Müslümanlar!
Medine’ye bir genç gelmişti. Uzun ve meşakkatli bir yoldan geldiği belliydi. Doğruca Allah Resûlü (s.a.s)’in yanına koştu ve “Anne babamı ardımdan ağlar halde bırakıp sana geldim Yâ Resûlallah!” dedi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Anne babanın
yanına geri dön ve her ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür!”[1]
Aziz
Müminler!
Anne babamız, kendilerine iyilik yapmamızı en çok hak eden
kişilerdir. Zira onlar, bu dünyaya gelme vesilemizdir. Kimi
zaman gözyaşı ve duayla, kimi zaman da göz nuru ve alın teriyle
bizleri bu günlere onlar taşıdı. İlgi ve destekleriyle hayata
tutunduk. Sevgiyi, şefkati ve merhameti ilk onlarda gördük.
Sabır ve fedâkârlığın zirvesini onlardan öğrendik. Hangi yaşta
olursak olalım hayat yolculuğumuzdaki en büyük sığınağımız ve
dayanağımız hep anne babamız oldu.
Kıymetli
Müslümanlar!
Anne babamıza iyilikle muamele etmek yüce
dinimizin emridir. İslam, anne baba hakkını gözetmeyi ve onların gönüllerini hoş
tutmayı tavsiye eder. Bilhassa yaşlandıklarında yanlarında olmanın, sevgi ve
merhametle ihtiyaçlarını karşılamanın bir vefa borcu olduğunu bildirir. Onları
ihmal etmeyi ve incitmeyi ise yasaklar. Nitekim hutbemin başında okuduğum ayet-i
kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara
öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar
nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara
merhamet göster’ diyerek dua et.”[2]
Değerli
Müminler!
Resûl-i Ekrem (s.a.s), şöyle buyurur:
رِضَا الرَّبِّ فِى رِضَا
الْوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ فِى سَخَطِ الْوَالِدِ “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna,
Rabbin öfkesi de, anne babanın öfkesine bağlıdır.”[3]
O halde geliniz, her birimiz şu soruları kendimize soralım. Anne babamıza iyilik etmeyi Rabbimize kulluğun bir
gereği olarak görüyor muyuz? Onların rızasını kazanmak ve yüzlerini
güldürmek için çaba gösteriyor muyuz? Gönüllerimizde ve hanelerimizde onlara
yer açıyor muyuz? Aile olmanın sıcaklığını ve huzurunu anne babamıza
hissettirebiliyor muyuz? Yanlarında olmaya, uzakta olduğumuzda ise hal ve
hatırlarını sorup ihtiyaçlarını gidermeye gayret ediyor muyuz? Yoksa çeşitli
bahanelerin ardına sığınıp onları ilgi ve sevgimizden mahrum mu bırakıyoruz?
Aziz
Müslümanlar!
Ana baba hakkına riayet edelim. Onların gönlünü
yapmanın ve hayır dualarını almanın gayretinde olalım. Anne baba rızasını
kazanmayı dünyada en büyük bahtiyarlık, ahirette ise kurtuluş vesilemiz olarak
görelim. İyilik ve ihsanımızı, tatlı dilimizi ve güler yüzümüzü, saygı ve hoşgörümüzü,
anne babamızdan asla esirgemeyelim. Dâr-ı bekâya göçmüş olan anne babalarımızı
duasız, Fatihasız bırakmayalım. Amel defterlerini kapattırmayan salih
evlatlardan olalım.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle
bitiriyorum: “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile
olacak en yüce kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını
kaybetmek ya da değerlendirmek
artık sana kalmıştır!”[4]
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder