Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı
tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere
20.deva’dan 25. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.
Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık
iki kısımdır.
Bir kısmı asıl gerçek,bir kısmı kuruntu ve hayal. Şafi
olan (şifa veren) Allah her derde bir deva vermiştir.
Tedavi olmak maksadıyla ilaç kullanmak uygun olan bir
davranıştır. Fakat tesiri ve şifayı
Cenab-ı Haktan bilmek gerekir. Derdi o verdiği gibi şifayı da o veriyor.
Uzman mütedeyyin bir doktorun tavsiyelerini yerine
getirmeli. Birde genel olarak beslenmeye,perhize dikkat etmek gerekir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “...Mütedeyyin
hekimin meşru dairedeki tavsiyeleri, helaldir. Dindar olmayan doktor, demek meşru
daire dışında da tavsiyede bulunuyormuş. Nitekim TV’de görmüştüm, bir doktor
her akşam yemekte bir bardak şarap içmek kalbe iyi gelir, dedi. Halbuki spor
yapın, yürüyüş yap, müzik dinle, vs. diyebilirdi.”
Hastalığın ikinci kısmı olan vesvese
hastalığının en etkili ilacı önemsememektir. Çünkü vesveseye önem verdikçe
büyür, önemsenmez ve üzerinde durulmazsa küçülerek dağılır.
Nasıl ki, arılar iliştikçe insanın başına
üşüşürler, onlara aldırmazsan dağılırlar. Vesvese de böyle bir şey.
Aşırı vesvese insanın psikolojisini bozar.
Bunun içinde uzman bir hekime görünmek gerekir. Eğer yarım hekim veya insafsıza
rast gelinirse evham daha da artar. Zengin ise malı gider; yoksa aklı gider
veya sağlığı gider.
YİRMİ BİRİNCİ DEVA
Ey hasta kardeş! Sizin bedeninize acı
var. Fakat kalbinizi bir lezzet kuşatıyor.
Etrafında bulunan kişiler,hastalık nedeniyle sana
şefkat gösteriyorlar, sana sevgiyle bakıyorlar. Elbette onlara karşı senin bu
acı ve sızı pek ucuz düşer.
Hastalığından dolayı senin hizmet etmen
gereken kişiler (anne-baba-abi-abla) şimdi sana hizmet ediyorlar. Efendilerine
efendi oldun.
Hastalık sayesinde bir de insanların şefkatiyle bir çok dost ve
arkadaş edindin.
Yazar Celal ÇELİK der ki;“Hastalığım ilerledikçe bunu
daha yakından hissediyorum. Annem babam kardeşlerim bana hastalığımı
unutturuyorlar. Annem yattığım yerde çorba içiriyor. Babam tuvalete götürüyor.
Kardeşim her hafta gelip banyo yaptırıyor. Yeğenlerim etrafımda koşturuyorlar.
Dostlarım sık sık hediyelerle ziyaret ediyorlar. Bu güzel sevgiyi sağlayan şey
hastalıktır. Bu sevgi ve ilginin yanında, hastalığın verdiği sıkıntı çok hafif
kalıyor.”
Hem çok meşakkatli işlerden, hastalık nedeniyle paydos emri aldın,
istirahat ediyorsun. Elbette senin elemin bu manevi lezzetlere karşı şikayete
değil, teşekkür etmeye sevk etmelidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Nitekim tekerlekli sandalyede
çalışırken çok yoruluyor, izin alamıyordum. Hastalığım sebebiyle 1999’da yirmi
gün babamla hastanede yatmıştık ve böylece dinlenmiş oldum ve bu açıdan
hastalanmama sevinmiştim.”
YİRMİ İKİNCİ DEVA
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Acizane bendenizi en çok vuran bu
Devadır. Bu devada Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri benim gibi yatalak
hastalara çok güzel bir moral veriyor ve mü’min için nüzul mübarek sayılıyor,
diyor...”
Ey nüzul (felç) gibi ağır bir hastalığa müptela olan kardeş!
Önce sana müjde ediyorum ki, Mü’min için nuzül (felç) mübarek
sayılıyor. Bunu bir çok Allah dostlarından işitiyordum.
Allah dostları, Allah’a ulaşmak için şu iki önemli şeyi yaparlar:
Birincisi: Ölümü düşünmektir. Allah dostları, dünya fani olduğu
gibi kendilerinin de vazifeli bir misafir olduğunu düşünerek ebedi bir hayat
için çalışırlar.
İkincisi:Nefsin kötülüğünden kurtulmak için, çilelerle ve nefis terbiyesi ile nefsi emmarenin (kötülüğü
emreden istek ve arzu) öldürülmesine çalışırlar.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Allah bizi bu dünyada imtihan etmek
için yaratmıştır. Neyle imtihan olacağız? İçimizdeki nefis denen düşmanla
mücadele ederek. Nefis sürekli zevk ister. Yat, uyu, ye, iç, eğlen, gez, …,
şehvet ister, bizi asla ibadet ettirmek istemez.”
Ey sağlığının çoğunu kaybetmiş hastalar!
Allah size kendi isteğiniz dışında
evliyanın Allah’a ulaştığı iki esası verdi. Bununla rezil heveslerden ve
nefsi arzulardan uzak durdunuz.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “En
başta demiştim, fakiri en çok vuran bu devadır diye. Bu paragrafta nedeni
yazıyor. Bu iki şey olan ölümü düşünmek ve riyazet hali bana istemeden
verilmiş. Yani sürekli yatakta yatıyorum ve her an ölüm gelebilir diye ölümü
hiç aklımdan çıkarmıyorum. Böylece bu hastalık beni sürekli gaflete karşı
uyanık tutuyor. Elhamdülillah.”
Ve yine Celal ÇELİK açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Bayramda
ziyaretime gelen misafirlerden ilahiyatçı komşumuz, Hastalığına sakın üzülme,
Celal sana özeniyorum, dedi. AVM’lerde, iş yerlerinde, caddede vs. artık haram
ve günahlar sel gibi akıyor. Allah seni sevmiş, adeta korumaya almış. Ahlaksız
konuşmaları duymuyorsun, dekolte görüntüleri mecburen görmüyorsun, dedi.
İnşallah bu hastalığınla ibadet yapmış oluyorsun, dedi. Zaten namazımı
kılıyorum, dedim. Celal, ibadet sadece namaz, oruç, zekat değildir. İbadet iki
türlüdür. Allah’ın yap dediğini yapmak ve yapma dediğini yapmamaktadır. Sen,
Allah‘ın ‘Namaz kıl‘ emrine, aynı zamanda ’Gözünüzü haramdan koruyun‘ emrine de
uyuyorsun. İkisinden de çok sevap alıyorsun, dedi. Yani, HARAMA BAKMAYARAK namaz kılmış gibi sevap alıyorum, dedim. Aynen öyle Celal
kardeşim, dedi.
İşte ağır nuzül (felç) hastalığıyla az bir zamanda Allah’ın veli
dostlarının çileleri gibi, hastalıktan istifade edilebilir. O vakit o ağır
hastalık çok ucuz düşer.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ DEVA
Ey kimsesiz, garip ve çaresiz hasta!
Senin bu halini gören en katı
kalplilerin bile gözleri yaşarıyor ve şefkatle bakıyorlar. İşte senin mahsun
halin, en katı kalplileri bile yumuşatıyorsa, Rahmanür Rahim olan Allah nasıl
şefkat etmesin. Elbette eder. Ve sen imanından gelen teslimiyetin ve bu
hastalığının verdiği güçsüzlüğünle, her halini bilen merhametlilerin en
merhametlisi olan Allah’ın merhametli bakışını çekersin. O rahmet ki, bir
parıltısı ile bütün anneler yavrularına şefkat gösterir. O rahmetin küçük bir
yansıması ki, her bahar yeryüzünü nimetler ve çiçeklerle donatır. Bu ise yani Allah’ın
merhametli bakışını çekmek; her şeye bedeldir.
Sen böyle bir merhametli Allah’ın
rahmetini kendine çekiyorsun. Üzülme, Allah var, gam yok, diyor. Asıl acınması
gereken garip, inançsız, imansız olandır; veya imanı olsa da namaz, oruç,
zekat, sadaka, gibi ibadetlerin yapılması konusuna önem vermeyendir.
YİRMİ DÖRDÜNCÜ DEVA
Ey, hasta çocuklara ve yaşlı ihtiyarlara
hizmet eden hasta bakıcıları!
Sizin önünüzde çok önemli bir ahiret
ticareti var. İsteyerek ve azmederek o
ticareti kazanın.
Çocukların hastalıkları, onlara dünyada
ileride sıkıntılara dayanabilmek için bir şırınga misali Allah’ın terbiyesidir.
Bu hastalıklardan dolayı çocuklar büyüdüklerinde günahlarına kefaret
olacaktır. Ahirette de yükselişlerine sebep olacaktır.
Çocukların bu hastalıkları sebebiyle anne
ve babalarının amel defterlerine sevap yazılacaktır. Bilhassa çocuğunun sağlığını
kendi sağlığına tercih eden annenin amel defterine sevap yazılacağı hakikat
ehli evliyalarca bildirilmiştir.
Hasta yaşlılara bakmak çok büyük
sevaptır.
Yaşlıların ve bilhassa anne babanın dualarını
almak ve kalplerini hoşnut etmek, onlara karşılıksız hizmet etmek hem bu
dünyadaki mutluluğa ve hemde ahiretteki mutluluğa kavuşturacağı hadislerle
sabittir.
Yaşlı anne ve babasına itaat eden
bahtiyar bir evlat, kendi evladından da aynı vazifeyi görür.
Bedbaht bir evlat eğer, anne babasının
kalbini kırıp üzse, ahiretteki azaptan başka, dünyada da çok felaketlerle cezasını
gördüğü bilinmektedir.
Evet, ihtiyarlara, çocuklara,akrabaya
bakmak ne kadar mecbursa; her hangi bir din kardeşimizde bakıma muhtaçsa onlara da
hizmet etmek dinimizin gereğidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Sadece yaşlı akrabaya değil, muhtaç
hastalara da büyük bir şevkle hizmet edin, diyor. Çünkü ayetle sabit, müminler
kardeştir.”
YİRMİ BEŞİNCİ DEVA
Bediüzzaman, 25.deva’da tüm hastalara sesleniyor. (Tabii ki, hasta olan
ve hasta olmayan herkese sesleniyor)
Ey hasta kardeşler!
Her derde deva olan, hakiki kutsal ilaç isterseniz; imanınızı
ortaya çıkarıp geliştiriniz. Yani tövbe istiğfar ile namaz ve kullukla, iman ve
imadan gelen ilacı kullanınız. Bu iman ilacı herkes için geçerlidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Kulluktan maksat
ibadettir. İbadet sadece namaz, zekat, oruç, hac değildir. Sadaka vermek, bir
gönlü hoş etmek, fakiri yedirmek, hasta ziyareti, insanlarla iyi geçinmek,
hatta tebessüm etmek vs. de ibadettir.”
Dünyanın geçici zevklerine ilgi gösterip,
gaflete dalanlar dünya gibi büyük manevi hastalıklı bir vücuda sahiptirler.
İman ilacı ile dünya gibi yara bere içinde
olan manevi vucüduna, birden şifa verip yaralardan kurtarıp hakiki şifa verdiğini
pek çok risalede ispat etmişizdir.
İman ilacı Allah’ın yapılmasını emrettiği
farz olan ibadetleri mümkün oldukça
yerine getirmekle tesirini göstermektedir.
Gaflet, nefsi arzular, meşru olmayan şeyler
iman ilacının tesirini engeller.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Yatalak
engelliyim. Yattığım yerde teyemmümle sadece farz değil, sünnet ve nafile
namazları da kılıyorum. Şeker hastasıyım. FA ve şeker zorlasa da farz ve nafile
oruçları tutuyorum. Elimden geldiğince sadaka veriyorum. Bu ibadetler ile imanım
öyle arttı ki, hastalığımı hiç kafama takmıyorum. Bu da geçer Ya HU! , diyorum.
Bu kısacık dünya hayatım hastalıkla geçiyor ama inşallah cenneti kazanırsam
çektiklerimin mükafatını alacağım, ve inşallah Allah’ın Cemalini göreceğim diyerek moral buluyorum. Yani iman ilacım
tesir ediyor. Eğer insan gaflete, zevk ve eğlenceye, nefsi arzuların peşine
takılırsa iman ilacı tesir etmezmiş.
Hastalık gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, haram ve
günah olan şeylere gitmeye engel oluyor,ondan istifade ediniz.
Hakiki imanın kudsi ilaçlarını ve nurlarını tevbe ve istiğfarla, dua ve
niyazla kullanınız
Yazar Celal ÇELİK der ki;Benim
Friedreich Ataksisi (FA) hastalığım 100 binde bir görülen bir hastalıktır.
Allah’a binlerce hamdolsun. Yüz bin insanın içinden beni seçti. Bu hastalığım
sayesinde bu imana kavuştum. Gafletten uyandım, sabır, şükür ve ibadet ederek
cennetteki derecemi yükseltmeye çalışıyorum, çünkü orada 70-80 yıl değil,
sonsuza dek kalacağız inşallah. Sürekli tövbe, istiğfar ederek ve baklavalı
dualar ederek yani iman ilacını kullanarak inşallah derecemi yükseltiyorum.(Ağlamak
bana baklava gibi lezzet veriyor)
Bediüzzaman Said Nursi,
risalesini şu cümle ile tamamlar:
Cenâb-ı
Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub (günahlarınızı
affettiren kefaret) yapsın. Âmin, âmin, âmin.
Yazar Celal ÇELİK de: AMİN, amin,
amin inşallah! Der.
Bediüzzaman Said Nursi Risaleyi şu ayetle noktalar:
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Dediler:
Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz
kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı
getirdiler." A'râf Sûresi,43.ayet)
Yazar Sevgili Celal ÇELİK, kitabını şu cümleyle bitirir:
Evet hastalık
vererek beni gafletten uyandırıp imanla şereflendiren Allah’a sonsuz hamdolsun.
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder