SADAKA-İ CÂRİYE
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle
sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, verdikleri
onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.”[1]
Okuduğum hadis-i
şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet günü müminin gölgeliği, onun verdiği sadakadır.”[2]
Aziz Kardeşlerim!
Sahip olduğumuz bütün
nimetler, Allah’ın bizlere ikramıdır. Rabbimizin emanetidir. Bu nimetler,
hepimiz için aynı zamanda birer imtihan vesilesidir. Rabbimizin bizler için var
ettiği nimeti O’nun rızası doğrultusunda kullanmak mümin olmanın[3] ve takva
bilincini kuşanmanın[4] bir gereğidir. İyiliğe
ulaşmanın olmazsa olmaz şartıdır. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususta şöyle
buyurmaktadır: “Sevdiğiniz şeylerden
Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu
hakkıyla bilir.”[5]
Kıymetli
Müminler!
Sadaka-i câriye; ardından
nesiller boyunca istifade edilecek bir hayır bırakmaktır. Rabbimizin lütfu olan
mal ve serveti ibadete dönüştürmektir. Bencilliği ve dünya hırsını bir kenara
bırakarak cömertliği ve ihsanı tercih etmektir. Sahip olduklarımızı sadece
kendimiz için harcayıp tüketmek yerine toplumun faydası için de kullanma
erdemini göstermektir. Geçici dünya nimetlerini ebedi hayatı kazanmak için bir vesile
kılmaktır. İyiliğimizin, infakımızın ve yardımlarımızın
kalıcı olmasını, sevaplarının sürekli hale gelmesini sağlamaktır. Bu yönüyle
aslında sadaka-i câriye, bugün olduğu kadar gelecekte de kendimize iyilik
etmektir.
Yüce Rabbimiz
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz
içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır
olarak her ne harcarsanız hiç hakkınız yenmeden karşılığı size tastamam ödenir.”[6] O halde geleceği inşa eden her türlü
iyilik hareketi, bu dünyaya olduğu kadar ahirete de yatırım yapmak anlamına
gelir.
Aziz Kardeşlerim!
Sadaka-i câriye,
zaman ve mekânla sınırlı olmaksızın hayır işleme gayretidir. Sadaka-i câriye, öldükten sonra bile amel
defterini kapatmama arzusudur. Allah Resûlü
(s.a.s) bu durumu şöyle dile getirmiştir: “İnsan
ölünce üç şey dışında ameli kesilir. Sadaka-i câriye yani faydası kesintisiz devam
eden hayır, kendisinden faydalanılan
ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.”[7]
Kardeşlerim!
İslam
medeniyeti asırlardır hayır ve hasenatın, iyilik ve ihsanın öncülüğünü yapmıştır. Ecdadımızın
sadaka-i câriye niyetiyle inşa ettiği nice cami, çeşme, hastane, kütüphane,
köprü ve okul bugün bizim hayatımızda iyiliği yaşatmaya devam etmektedir. Allah’a
hamdolsun ki milletimiz bir yandan ecdat yadigârını korumanın diğer yandan da yarınlara
kalıcı eserler bırakmanın idraki içindedir. Sadakati, samimiyeti, mutedil ve
ferasetli bir harcamayı temsil eden sadaka-i câriye hususunda, insanımız daima
duyarlı davranmıştır. Bu aziz milletin fedakâr ve cömert eli, sadece ülkemizde
değil, dünyanın dört bir köşesinde iyilik dağıtmaktadır. İslam’ın şiarı olan
ezanların yeryüzüne dalga dalga yayıldığı, ümmetin aynı kubbe altında, aynı
safta omuz omuza namaza durduğu binlerce cami, milletimizin gayretiyle inşa
edilmiştir. Sadakanın ve infakın bereketine gönülden inanan milletimiz, ne
zaman dara düşse, bu camilerden yükselen dualarla desteklenmiştir.
Kıymetli
Müslümanlar!
Birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi
pekiştiren camilerimiz, iyi günde olduğu kadar zor zamanda da bizleri
buluşturan, yüreğimize iman, şehrimize eman dağıtan mübarek mekânlardır. Tarihi
boyunca Allah’ın mescitlerini imar etmeyi şeref bilen milletimiz için camisiz,
ezansız, vatansız ve bayraksız kalmamak en büyük niyazdır. Bugün de sizlerin, yurt
içinde ve yurtdışında yapımı devam eden camilerimizi yardımsız
bırakmayacağınıza olan inancımız tamdır. Umudumuz Peygamber Efendimizin
müjdesine nail olmaktır: “Kim Allah rızası için bir mescit yapar veya
yaptırırsa Allah da onun için cennette benzeri bir ev yapacaktır.”[8]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder