MİRAÇ KANDİLİ: KULUN ALLAH’A
YAKIN OLMA ÇABASI
Cumanız Mübarek Olsun Aziz
Kardeşlerim!
Bu akşam, hep birlikte mübarek
Mirâç Kandilini idrak edeceğiz inşallah. Bizleri rahmet ve mağfiret kapılarının
sonuna kadar açıldığı bu geceye eriştiren Yüce Rabbimize hamdü senalar olsun.
Mirâç geceniz mübarek olsun. Memleketimiz ve tüm dünya Müslümanları için
hayırlara, huzura ve berekete vesile olsun.
Aziz
Müminler!
Mekke’de
müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları zulüm ve şiddet tahammül sınırlarını
aşmıştı. Müslümanlar üç yıl boyunca her türlü insani ve ticari ilişkiyi ortadan
kaldıran büyük bir boykota maruz bırakılmışlardı. Boykotun sona erdiği günlerde
Resûlullah Efendimiz (s.a.s.), önce kendisini daima destekleyen amcası Ebû Tâlib’i,
sonra da çok sevdiği hanımı Hz. Hatice’yi kaybetmişti. Hüznün gönülleri
kuşattığı, ümitlerin tükenme noktasına geldiği bugünlerde Yüce Allah, habibi
Muhammed Mustafa’yı huzuruna kabul ederek İsrâ ve Mirâç
ile şereflendirdi.
Muhterem Müslümanlar!
Resûl-i Ekrem (s.a.s) gecenin
bir anında Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya yolculuk etmiş, “İsrâ” adı
verilen bu yolculuk, hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede şöyle ifade
edilmiştir: “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulu
Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i
Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir,
hakkıyla görendir.”[1]
Mirâç ise, rahmet ve hikmet
dolu bu gecede, Peygamberimizin Mescid-i Aksâ’dan göklere yükselip Yüce Allah’tan
vahiy almasıdır.[2]
Aziz
Müminler!
Mirâç, Cenab-ı Hak’tan gelen
davete icabet ederek kulluğun gereklerini yerine getirerek, her adımda O’na
yaklaşmaktır. Mirâç, maddeden uzaklaşarak manaya ulaşmak; fânî olandan vazgeçip
bâkî olana yönelmektir. Mirâç, gönül dünyamıza yaptığımız yolculukla imanımızı
güçlendirmek ve sıdk makamına erişmektir.
Mirâç, tıpkı Peygamberimizin
mübarek yolculuğunda olduğu gibi, Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes bağı
korumaktır. Zira Kudüs, bizim
gözbebeğimizdir, dilimizdeki dua, yüreğimizdeki yaradır. Kudüs ve Mescid-i Aksâ,
bize Peygamberimizin emanetidir. Bizler biliriz ki, mümin mirâçsız, mirâç
da Mescid-i Aksâ’sız olmaz.
Peygamberimizi derin bir
üzüntüden kurtarıp teselli veren mirâç, elemi, kederi, çaresizliği ve
ümitsizliği bir kenara bırakarak yeniden yola koyulmayı anlatır. Her zorlukla
beraber bir kolaylığın olduğuna inanmayı, Rabbimizin rahmetinden ümidi kesmemeyi
öğretir. Mirâcı anlayan mümin, zamanın ve mekânın yegâne sahibi olan Yüce
Allah’ın birliğine, büyüklüğüne ve sonsuzluğuna şahitlik eder. Mirâcı model
alan toplum, hak, adalet, dürüstlük, merhamet, kardeşlik ve fedakârlık gibi
erdemlerle yücelir.
Kardeşlerim!
Rabbimiz, İsrâ Sûresinde
koyduğu ilahî ilkelerle hem iman hem de ahlâk bakımından kemale ermemizi murat
eder. İsrâ suresi bize, Allah’a ortak koşmamayı, yalnız O’na ibadet edip yalnız
O’ndan yardım istemeyi, anne ve babaya hürmet etmeyi, güzel davranmayı ve
onların dualarını almayı öğütler. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışlara iyilik
etmeyi, cimrilik yapmamayı, müsrif ve savurgan da olmamayı tavsiye eder. Bu
surede anlatıldığına göre, bir mümini mirâç misali yüceltecek olan, geçim
kaygısıyla çocuklarını öldürmemektir. Zinaya yaklaşmamaktır. Kimsenin canına
kıymamaktır. Yetimin malına el uzatmamaktır. Verdiği sözü yerine getirmektir.
Ölçü ve tartıda eksiklik ve noksanlık yapmamaktır. Doğruluk üzere olmaktır.
Bilmediği bir şeyin ardından körü körüne gitmemek, kesin bilgi sahibi olmadan
hüküm vermemektir. Yeryüzünde böbürlenerek yürümemektir. Kibirlenmemek ve
gururlanmamaktır. Çünkü bütün bunlar Rabbimizin sevmediği şeylerdir.[3]
Muhterem
Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) mirâçtan bize
hediyelerle dönmüştür.[4]
“Gözümün nuru”[5]
diye nitelediği beş vakit namaz, mirâç hediyelerinin ilkidir. Namaz bizim mirâcımızdır. Namaz bizim dirilişimizdir. Namaz
bizim kurtuluşumuzdur. Bizler namazla arınır, her türlü kötülükten korunur,
mescitlerde buluşuruz. Vaktinde kıldığımız namazlarımız, en hayırlı amelimizdir.[6] Nitekim Süleyman Çelebi,
Mevlidinde namazın müminin mirâcı olduğunu şu dizlerle dile getirmiştir:
Sen ki mirâc eyleyip ettin niyâz,
Ümmetin mirâcını kıldım namaz,
Miracın ikinci hediyesi, Allah’a ortak koşmayan kimselerin günahlarının bağışlanacağı
ve sonunda cennete girecekleri müjdesidir.
Miracın üçüncü hediyesi ise, “Âmenerrasulü” diye başlayan Bakara
suresinin son iki ayetidir.
Bizler her gün yatsı namazından sonra bu ayetleri okur, imanımızı dile
getiririz. Rabbimizin bize öğrettiği dualarla O’na yalvarır ve teslimiyetimizi
ifade ederiz.
Hutbeme, mirâç
hediyesi olan bu ayetlerde geçen dualarla son vermek istiyorum: “Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi
sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük
yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet,
bizi bağışla ve bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı
bize yardım et.”[7]
[1] İsrâ, 17/1.
[2] Necm, 53/1-18.
[3] İsrâ,
17/22-40.
[4] Müslim, Îmân,
279.
[5] Nesâî,
Işratü’n-nisâ’, 1.
[6] Buhari, Tevhid, 48.
[7] Bakara, 2/286.
Din
Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder