Cumanız
Mübarek Olsun Aziz Müminler!
Sevgili
Peygamberimiz, kendisine bir hediye takdim edildiğinde onu yanında bulunanlarla
paylaşmayı ve ikrama sağdan başlamayı severdi. Bir gün ashabı ile otururken hediye
getirilen içeceği ikram etmek için sağına dönmüştü. Sağında henüz küçük bir
çocuk olan amcasının oğlu Abdullah b. Abbas’ın oturduğunu gördü. Solunda ise
ashâbın yaşlıları dizilmiş oturmaktaydı. Rahmet Peygamberi (s.a.s) çocuğun
hatırını kırmadı, sırasını atlamadı ve “İçeceği
önce bu yaşlılara vermeme izin verir misin?” diye sordu. Çocuğun cevabı ise
son derece akıllıcaydı. “Hayır! Vallahi senden gelen nasibim için kimseyi
kendime tercih edemem.” demişti. Bunun üzerine Peygamberimiz ikrama çocuktan
başladı.[1]
Aziz Müminler!
Çocuklara meclisinde
ve mescidinde daima yer ayıran Allah Resûlü (s.a.s), onlara değer vermiş, “geleceğin
yetişkini” gözüyle bakmış ve haklarını korumuştur. Zira çocuk, Kur’an’ın ifadesiyle “dünya hayatının süsü”[2],
Peygamber Efendimizin diliyle de, kişinin amel defterini açık tutacak iyilik
kaynağıdır.[3] Çocuk, evin bereketi, ailenin umudu, toplumun
geleceğidir. “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ihsan et.”[4]
diye edilen duaların cevabı, ilâhî ikramın adıdır.
Kardeşlerim!
Hepimizin
Rabbimize, birbirimize ve çevremize karşı sorumlulukları vardır. En önemli
sorumluluklarımızdan biri de çocuklarımıza karşı olandır. “Çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır.”[5] buyuran Allah Resulü
(s.a.s) bu hususa dikkat çekmiştir. Çünkü çocuk, kendisi küçük olsa da asla küçümsenemeyecek haklara sahiptir. Allah’ın
emaneti olan çocuğun haklarını korumak ise biz yetişkinlere düşmektedir.
Kız ya da erkek
olduğuna bakmaksızın, her çocuğun dünyaya gelişini
gönül rızası ile kabullenmek, onu sevgiyle ve dualarla karşılamak bizim
görevimizdir. Ona güzel bir isim koymak, hak ettiği ilgiyi ve şefkati göstermek,
kardeşleriyle arasında ayrım yapmadan adaleti gözetmek bizim sorumluluğumuzdur.
Yavrularımızı helâl ve sağlıklı gıdalarla büyütmeli, eğitimlerine
gereken hassasiyeti göstermeli, sadece maddî ihtiyaçlarını değil, manevî
ihtiyaçlarını da karşılamalıyız. Sosyal hayatı
tanımaları, kültürlerine aşina olmaları, örf ve adetlerini öğrenmeleri için çocuklarımıza
rehberlik etmeliyiz. Zira çocuğun sosyal ve kültürel gelişimi, bedensel ve
zihinsel eğitimi, dinî ve ahlâkî terbiyesi ailede başlar. Yarınlarımızın ümidi olan
hayırlı nesiller, bilinçli anne babaların eseri olacaktır. Unutmayalım ki,
hakları ihlal edilerek ezilen çocuk, adaletin değerini bilemez. Şiddete maruz
kalarak örselenen çocuk, merhametin anlamını çözemez. Kişiliği yok sayılarak
aşağılanan çocuk, geleceğini sağlıklı bir şekilde inşa edemez.
Muhterem
Müminler!
Çocuk eğitimi ve
çocukla iletişim konusunda en güzel rehberimiz Peygamberimizdir. O, çocukların bir
insan olarak taşıdığı onura saygı gösterirdi. Onlara değerli olduklarını hissettirir,
yanlarından geçerken selâm verip hatırlarını
sorar,[6] sorularını cevaplardı. Kimsenin kınamasına aldırmadan
onları öpüp kucaklar, bağrına basar, oyunlarına eşlik ederdi.
Allah Resûlü
(s.a.s) çocuklara kötü söz söylemeyi ve beddua etmeyi yasaklamıştı. Kendisi de
yanına gelen, kucağına verilen her çocuğa dua ederdi. Çocukların ibadet
eğitimine ayrı bir önem gösterir, gönlü camide
asılı kalan ve ibadetin tadına varan
nesiller yetiştirmek için onları asla mescidinden
uzaklaştırmazdı.
Aziz Müslümanlar!
“Hiçbir anne
baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[7] buyuran Sevgili Peygamberimize kulak verelim. Onu örnek alalım, onun
şefkat ve hakkaniyete, sabır ve hoşgörüye dayanan eğitim metotlarını
uygulayalım.
Çocuklarımız için hem dünya hem de ahirette huzur, başarı ve güzellik
kapılarının açılmasına vesile olalım.
Lokman
(a.s), evladına öğüt verirken şöyle diyordu: “Yavrucuğum, namazını
özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte
bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.”[8]
Biz de onun gibi, daima çocuklarımızın yanında olalım, ellerinden tutalım.
Hutbemi Kur’an’ın bize öğrettiği bir dua ile bitirmek
istiyorum: “Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”[9]
[1] Müslim, Eşribe, 127.
[2] Kehf, 18/46.
[3] Müslim, Vasiye, 14.
[4] Âl-i İmrân 3/38.
[5]
Müslim, Sıyâm, 183.
[6] Müslim, Selâm, 14.
[7] Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.
[8] Lokman, 31/17.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder