MEVLİD-İ NEBİ
Muhterem Müslümanlar!
Yarın akşam, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber
Efendimiz (s.a.s.)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümünü idrak edeceğiz
inşallah. Bizleri bir kez daha Mevlid-i Nebi’ye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz
hamdüsena, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed
Mustafa’ya salat ve selam olsun.
Aziz Müminler!
Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta
bulunmuştur. O Peygamber ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları günahlardan
arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir…”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana
isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur.”[2]
Değerli Müslümanlar!
Allah Resûlü (s.a.s) yüce
bir ahlak üzere yaratılmıştır. O, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son
peygamberdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), iman, amel ve ahlâkın birbirinden
ayrılamayacağını; güzel ahlakın, hayatın her alanını kapsaması gerektiğini
vurgulamıştır. İnsanın ancak ahlâkı ölçüsünde dindar ve iyi bir kul
olabileceğini belirtmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s),
tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimize, kendimize ve çevremize karşı
sorumluluklarımızı o hatırlatmıştır. Ailemize Allah’ın bir emaneti olarak sahip
çıkmamız gerektiğini o öğütlemiştir. Erdemli, ahlaklı ve onurlu bir hayatın
yollarını o göstermiştir. Hak ve hakikati, adalet ve merhameti o öğretmiştir. Kadınlar
ve yaşlılar hak ettikleri gerçek saygınlığa onunla ulaşmıştır. Yetim ve
öksüzlerin yüzü onunla gülmüştür. Diri diri toprağa gömülen, hor ve hakir
görülen kız çocukları onunla hayat bulmuştur.
Kıymetli Müminler!
Ne hazindir ki her geçen gün,
insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca
katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Kalpleri
kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenler
oluyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in sadece mevlidini
anmak ve hatırasını yâd etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş
olamayız.
Bugün bize düşen; Allah Resûlü
(s.a.s)’e hakkıyla tabi olmak, bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı
Kerim’e ve sünnetine sımsıkı sarılmaktır. Başka Narinler’in canice
katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların canlarına
kıyılmaması için Peygamberimiz (s.a.s)’in güzel ahlakını ve çağlar üstü
mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Barış dini İslam’ın, hayat rehberi
Kur’an-ı Kerim’in, rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in, insanlığın
sığınabileceği tek liman olduğunu ısrarla anlatmaktır. Dinimizi ve dini
değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. O kutlu Nebî’nin sünnet-i
seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu
olduğunu unutmamaktır. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar
güven içinde kardeşçe bir arada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına,
namus ve iffetine zarar veremeyecek, masum canlar hayatlarının baharında
solmayacaktır.
Aziz
Müslümanlar!
Her yıl olduğu gibi bu yıl
da Mevlid Gecesi’ni içine alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak
kutlayacağız. Başkanlığımız bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz
ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlemiştir. Hafta
boyunca gerçekleştireceğimiz programlarla Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek
hayatını anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Toplumumuzun her kesimine yönelik
yapacağımız programlara sizleri bekliyoruz. Bu vesileyle Mevlid-i Nebi
Haftamızın aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı olmasını
Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Hutbemi Âl-i İmrân sûresi otuz birinci ayetin mealiyle bitiriyorum:
“Habibim! De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki,
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”[3]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder