ZARÛRâT-I HAMSEYİ MUHAFAZA EDELİM
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler!
Hepiniz topluca barış ve esenlik dini İslam’a girin. Şeytanın adımlarını
izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”[i]
Okuduğum
hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu
kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı
emniyet hissettikleri kişidir.”[ii]
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz
İslam’ın gönderiliş hikmetlerinden biri de hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet
ve iyiliğin, merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmektir. İslam dini, böyle bir toplumu
inşa etmenin yolunu bizlere öğretmiştir. Bu yol; yaratılmışların en değerlisi
olan insanın canını, dinini, malını, aklını ve neslini korumaktan geçer. Zarûrât-ı hamse olarak adlandırılan
bu beş temel hakka sahip çıkmak farz, hangi sebeple olursa olsun bunlara zarar
vermek ise haramdır.
Değerli Müslümanlar!
Yüce Rabbimizin gönderdiği bütün peygamberlerin ortak amacı;
canın, dinin, malın, aklın ve neslin emniyetini sağlamaktır. Rahmet elçileri,
hayatları boyunca gönüllerin imanla buluştuğu, zihinlerin ilimle donatıldığı,
hiçbir cana kıyılmadığı, hiçbir mala zarar verilmediği, nesillerin ifsat
edilmediği bir medeniyet inşa etmek için çalışmışlardır. Âlemlere rahmet olarak
gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in hayatı da böyle
bir medeniyeti oluşturmakla geçmiştir. Allah Resûlü (s.a.s), güvenilir bir
insan olmanın ve insanlarla güzel geçinmenin yollarını bizlere göstermiştir.
Sevgi ve saygı, adalet ve merhamet, iyilik ve muhabbet, hoşgörü ve nezaket gibi
değerleri her daim bizlere hatırlatmıştır. Çevremize huzur ve güven vermemizi, toplumu
ifsat eden her türlü söz ve davranıştan uzak durmamızı tavsiye etmiştir. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s), bu hususta bizleri şöyle uyarmıştır: “Mümin,
bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep
güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne
kırar, ne de ifsat eder.”[iii]
Aziz Müslümanlar!
Bizler, zarûrât-ı hamseyi yani korunması gereken beş temel hakkı muhafaza ettiğimizde Rabbimizin rızasına nail oluruz. Dünyada huzur ve güven hâkim olur. Ahiretimiz ebedi mutluluk yurduna dönüşür. Bu haklara gerektiği gibi sahip çıkamaz isek toplumda kavga ve kargaşa, kin ve husumet ortaya çıkar.
Hüzün ve keder, acı ve ıstırap etrafımızı kuşatır.
Nitekim Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarır:
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ
“Sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayıp herkese sirayet edecek olan azaptan sakının.”[iv]
O halde, insanın
insana, komşunun komşuya, herkesin birbirine güvendiği bir toplum inşa etmenin
gayretinde olalım. Sevgi, şefkat ve merhametle birbirimize muamele edelim. Kalp
kırmayalım, gönül incitmeyelim. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim.
Değerli Müminler!
Önümüzdeki
Pazar, Muharrem ayının ilk günü. 1446. Hicri yıla kavuşacağız inşallah. Allah Resûlü (s.a.s), Muharrem ayını “hürmete layık”[v] olarak nitelemiş, Ramazandan sonra en
faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu bizlere haber vermiştir.[vi]
Hicri yeni yılımızın; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin
pekişmesine, insanlığın huzur ve iyiliğine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz
ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder