CENNET VESİLEMİZ, AİLE BÜYÜKLERİMİZ
Muhterem
Müslümanlar!
Mekke’nin fetih günüydü. Hasret bitmiş, vuslat gerçekleşmişti. Müminler âdeta bayram sevinci yaşıyor, hep birlikte Allah’a şükrediyorlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sadık dostu ve hicret arkadaşı Hz. Ebûbekir ise Mekke’ye girdiğinde doğruca babasının yanına gitti. Müslüman olmasını gönülden arzuladığı babasını Allah Resûlü (s.a.s)’in huzuruna getirdi.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) yürümekte zorluk çeken bu adamı karşısında görünce Hz. Ebûbekir’e şöyle dedi:
“Keşke bu yaşlı adamcağızı buraya kadar
yormasaydın da ben onun yanına gitseydim.” Bu nazik davranıştan sonra Hz. Ebûbekir’in babası Ebû Kuhâfe Müslüman
oldu.[i]
Aziz Müminler!
Başta anne babamız olmak üzere aile büyüklerimiz, bizi
Yüce Rabbimizin rızasına ulaştıran cennet anahtarımızdır. Onlar, rahmet ve
mağfiret vesilemizdir. Evlerimizin bereketidir, sohbetlerimizin neşesidir.
Varlıkları huzurun kaynağı, güvenin teminatıdır; yoklukları ise yürek yarası, gönül
sızısıdır. Onlar, ailemizi bir arada tutan müstesna şahsiyetlerdir. Ailelerimiz
ve toplumumuz onlarla daha da güçlüdür. Birlik ve beraberliğimiz onlarla daha
da kuvvetlidir. Ne kadar büyük olursa olsun, sorun ve sıkıntılarımızı onların destek
ve dualarıyla daha kolay aşarız.
Kıymetli
Müslümanlar!
Büyüklerimiz, bizleri yetiştirmek için nice
fedakarlıkta bulundular. Tecrübeleriyle bize her daim rehberlik ettiler. Sevgi
ve saygıyı, iyilik ve adaleti, hürmet ve muhabbeti onlardan öğrendik. Hayat
yolculuğumuzdaki sığınağımız ve dayanağımız onlar oldu. Milli ve manevi değerlerimizi
onlar bize aktardı. Onlar, yaşayan tarihimizdir, yerleri asla doldurulamayacak
olan hafızamızdır. Büyüklerimize saygı ve ilgi göstermek; geçmişimize sahip
çıkmak, geleceğimizden emin olmaktır.
Değerli Müminler!
Ne acıdır ki, her geçen
gün nice ulu çınarımız yalnızlığa terkediliyor. Nice büyüğümüz, dört duvar
arasında çocuklarını ve torunlarını görmeyi bekliyor. Bayramlarımız ve
tatillerimiz, büyüklerimizi ziyaret yerine oyun ve eğlence fırsatları gibi
görülmeye başlandı. Birçok insan, huzur ve mutluluğu bireysellikte arar hale
geldi. Oysaki bizler; aile fertlerimizle, büyüklerimizle
ve akrabalarımızla
ilgilenmeyi emreden bir dinin mensuplarıyız. Ailemizden koparak bireysel bir
hayatı tercih etmek, büyüklerimizden ve akrabalarımızdan uzaklaşarak kendi
dünyamıza hapsolmak bizlere asla yakışmaz. Nitekim Peygamber
Efendimiz (s.a.s), akrabalarımızla ilişkilerimiz ne kadar güçlü olursa
Rabbimizle aramızdaki bağın da o kadar kuvvetli olacağını haber vermiştir.[ii]
Ayrıca anne babasının sağlığına ulaşıp da onların gönlünü alamayan kişilere “Burnu yerde sürtünsün”[iii]
sözüyle uyarıda bulunmuştur.
Aziz
Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bugünün ihtiyarlarının dünün gençleri, bugünün gençlerinin de yarının ihtiyarları olacağını şöyle haber vermektedir:
“Sizi güçsüz yaratan, güçsüzlüğün ardından
kuvvet veren, kuvvetli halinizden sonra da güçsüz hale getiren ve yaşlandıran
Allah’tır. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.”[iv] O halde bugün bize düşen, büyüklerimize şefkat ve merhametle muamele etmektir. Onlara
gönül alıcı hoş sözler söylemek, kalplerini asla kırmamaktır.
Ziyaretlerimizle, ilgi ve alakamızla hayır dualarına mazhar olmaktır. Hayatlarını
kolaylaştırmak için atacağımız her bir adımın bizleri Rabbimizin rızasına ulaştıracağını
unutmamaktır. Değerlerine bağlı, anne
ve babasına saygılı, büyüklerine hürmetkâr, bütün insanlığa faydalı nesiller
yetiştirmenin gayretinde olmaktır.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum:
“Bir genç, bir ihtiyara hürmet ederse, Allah da ona
yaşlılığında hürmet edecek birisini hazırlar.”[v]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder