HİCRETİMİZ RABBİMİZE OLSUN
Muhterem
Müslümanlar!
Allah Resûlü
(s.a.s) Rabbinden aldığı emirle insanları bir olan Allah’a inanmaya ve yalnızca
O’na ibadet etmeye davet ediyordu. Ne var ki kulluk bilincinden ve ahlaki
erdemlerden yoksun olan Mekkeli müşrikler bu çağrıya kulak vermediler.
Müminlere her türlü baskı, zulüm ve işkenceyi reva gördüler. Öyle ki âlemlere
rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in hayatına kastedecek
kadar ileri gittiler. Artık Mekke’de İslam’ı özgürce yaşama imkânı kalmamıştı.
Bunun üzerine önce sahabe-i kiram sonra da Resûl-i Ekrem (s.a.s) vefâkar
insanların şehri Yesrib’e hicret etti.
Aziz Müminler!
Hicretle birlikte
Yesrib, Medine-i Münevvere’ye dönüştü. Medeniyet güneşi oradan doğdu bütün
yeryüzüne. Aydınlanmış şehir oldu Yesrib. Peygamber Mescidi, ilim ve irfan yuvası
oldu. Mescid içinde kurulan mektep Suffe’de yetişen ashab ile hem Medine’nin
hem de Medine dışındaki belde ve şehirlerin aydınlanma süreci hızlandı. Hak,
adalet, sevgi, merhamet ve kardeşlik gibi İslam’ın
yüce değerleri oradan yayıldı dünyanın dört bir köşesine.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ
“Gerçek muhacir,
Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.”[1]
Evet! Hicret sadece bir mekândan
diğerine yapılan fiziki bir yolculuk değildir. Zorluk ve sıkıntılardan rahatlık
ve kolaylığa bir kaçış asla değildir. Hicret inanç ve idealler uğrunda yeni
ufuklara doğru zorlu bir yolculuktur. Hicret, Allah’a imanın, sadakat ve
teslimiyetin, sabır ve sebatın göstergesidir. Tevhide sarılıp şirkten kaçınma iradesidir.
Batıldan uzaklaşıp hakka ve hakikate yönelmenin nişanesidir. Yardımlaşma ve dayanışmanın,
dostluk ve kardeşliğin destanıdır. Muhacir ise nefsinin
heva ve arzularının tuzağına düşmeyen, şeytanın aldatmasına kanmayan, ulvi
gayeleri, süfli tutkulara feda etmeyendir. Bir ömür helallerle yetinen,
haramlardan uzak durandır. Her daim hayra koşan, Hakkın rızasını arayandır.
Değerli Müminler!
Yarın yeni bir hicri yıla
giriyoruz. Hicretin gerçekleştiği yıl aynı zamanda hicri takvimin de başlangıç
yılıdır. O halde geliniz, geçen bir yılın, geride bırakılan bir ömrün
muhasebesini yapalım. Allah ile misakımızı, Resûlüllah ile biatımızı yenileyelim.
Haramlardan ve günahlardan, helal ve tertemiz bir hayata hicret için bugünü
milat kabul edelim.
Bu vesileyle yeni yılımızı tebrik ediyor, hicrî 1444 senesinin ülkemiz,
milletimiz ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz
ediyorum.
Hutbemi Yüce
Rabbimizin şu müjdesiyle bitiriyorum: “İnanan, hicret
eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katındaki
mertebeleri pek büyüktür. Muradına erecek olanlar da onlardır”[2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder