MÜMİNLERİN EBEDİ
YURDU: CENNET
Muhterem Müslümanlar!
Dünya fanidir, hayat gelip geçicidir. Gün gelir; ömür biter, vade dolar.
Her şeyin son bulduğu bu anda, ebedi ahiret hayatı başlar. İnsanı iki akıbetten
biri bekler: Ya sonsuz nimetlerle donatılmış cennet; ya da azap diyarı
cehennem. Biz müminlerin bu dünyadaki en büyük arzusu ve gayesi ise Allah’ın rızasına nail olup mükâfat yurdu cennete girebilmektir.
Aziz
Müminler!
Cennet, hiçbir gözün
görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, akla hayale gelmeyen nimetlerin müminlere
ikram edileceği esenlik yurdudur. Dünya imtihanlarını
sabırla aşanları bekleyen huzur yeridir. Başta
Peygamber Efendimiz (s.a.s) olmak üzere, Allah’ın sadık kulları, şehitler ve
salihlerle buluşacağımız mutluluk diyarıdır.
Değerli Müslümanlar!
Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“İman edip salih amel işleyenler, Firdevs
cennetlerinde ağırlanacaktır. Onlar, orada ebedi kalacaklar ve hiç ayrılmak
istemeyeceklerdir.”[i] Evet, cennet, Rabbimizin biz
müminlere vaadidir. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in
buyurduğu üzere, “Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a ve peygamber olarak Muhammed
Mustafa (s.a.s)’e gönülden iman edenler muhakkak cennete gireceklerdir.”[ii] İmanını ibadetlerle mamur edip hayatını güzel ahlakla
süsleyenler, Allah’ın rahmetiyle cennete kavuşacaklardır. Her şart ve durumda doğru
söyleyen, sözünü yerine getiren, emanete riayet eden, iffetini koruyan,
haramdan kaçınan, kötülüklerden uzak duran müminler, cennetteki ikramlara
mazhar olacaklardır. Öfkenin yerine sevgiyi, düşmanlığın yerine barışı,
kötülüğün yerine iyiliği hâkim kılan, her daim zalimin karşısında mazlumun
yanında duran müminler, cennette ağırlanacaklardır. Cömertliğiyle muhtaçları
güldüren, merhametiyle kırık gönülleri tamir eden, güzel bir söz tatlı bir
tebessümle etrafına huzur veren müminler, cennet nimetlerine nail olacaklardır.
Kıymetli Müminler!
Cennete
giden yol, bazen bir garibin gönlünden geçer; o gönüle girmek gerekir. Bazen bir
yetimin sevincinde gizlidir; o yetimi bulmak gerekir. Bazen bir mazlumun
duasında saklıdır cennet; o duaya tutunmak gerekir. Bazen anne ve babamızın,
eşimiz ve çocuklarımızın, akraba ve komşularımızın hoşnutluğundadır; onu
kazanmak gerekir. Bazen bir bitkiye bir damla su vererek, bazen bir hayvana
şefkat göstererek girilir cennete; hiçbir iyiliği küçümsememek gerekir. Bazen
insanların kusurlarını bağışlayıp ayıplarını örtmektir cennetin anahtarı; affı
ve müsamahayı ihmal etmemek gerekir. Bazen de bir selam ile müminin dilinden
kardeşinin gönlüne giden yoldur cennet; bu yolda sabırla yürümek gerekir.
Aziz Müslümanlar!
Elhamdülillah, mademki cennet var, öyleyse boşuna
değildir hayatımızdaki sıkıntılar. Mademki cennet var, öyleyse her imtihanın
sonsuz mükâfatı var. Mademki cennet var, öyleyse ebediyen
gülecek, şu fani dünyada ağlatılanlar. Ne mutlu, Rabbi kendisinden, kendisi de
Rabbinden razı olarak cennete girecek olanlara. Ne mutlu, Rabbine karşı gelmekten
sakınanlar için hazırlanan, uçsuz bucaksız cennete koşanlara.
Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum:
اَللَّهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَمَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أَوْ عَمَلٍ
“Allah’ım!
Senden cenneti ve beni cennete yaklaştıracak olan söz ve amelleri istiyorum.”[iii]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder