KUL VE KAMU HAKKI
Muhterem
Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı
gözetmeksizin bütün insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul eder. Her
alanda ve her şartta adaletli olmayı, hakkı üstün tutmayı, helal-haram
hassasiyeti gözetmeyi emreder. Kul ve kamu hakkına riayet etmeyi, haksızlığın
ve zulmün karşısında yer almayı öğütler.
Aziz
Müminler!
Hayatımızın
tamamını kuşatan sorumlulukların başında kul hakkı gelir. Kul hakkına riayet
etmek, Cenâb-ı Hakk’a olan imanımızın gereğidir.
Müslüman,
kul hakkı konusunda son derece hassastır. İnsanların canına kast etmenin,
namusuna, şeref ve haysiyetine dil uzatmanın kul hakkı ihlali olduğunun
bilincindedir.
Müslüman,
gerek gerçek hayatta gerekse dijital mecralarda gıybet etmez, laf taşımaz,
dedikodu yapmaz, yalan söylemez, iftira atmaz. İnsan onurunu rencide edecek,
yuvalar yıkacak her türlü söz ve davranıştan sakınır. Hakkında kesin bilgiye
sahip olmadığı konularda konuşmaz.
Hak
duyarlılığı Müslüman’ın en temel özelliğidir. O, ana-baba hakkını gözetir.
Eşine ve çocuklarına iyilikle muamele eder. Akraba ve komşularının hukukuna
riayet eder.
Saygıdeğer Müslümanlar!
Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle
buyuruyor: مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ
مِنَّا “Bizi aldatan,
bizden değildir!”[1] Peygamberimizi örnek alan bir mümin, ticaretini
aldatma üzerine kurmaz. Alırken de satarken de dürüst davranır. Ölçüyü ve
tartıyı eksik yapmaz. Fırsatçılık yaparak kazancına haram bulaştırmaz. O, ne
bir başkasının malına göz diker, ne de insanları aldatarak mallarını gasp eder.
Müslüman,
daima hakkı ayakta tutar. O, işçinin hakkını gözetir; ücretini alın teri
kurumadan öder. O, işinin de hakkını verir; aldığı ücretin helal olması için
var gücüyle gayret gösterir. Rızkını temin ettiği yere asla zarar vermez.
Değerli Müminler!
Kul
hakkının toplumun bütün kesimlerini ilgilendirdiği alan ise kamu hakkıdır. Kamu
hakkı, sadece hayatta olanların değil, henüz dünyaya gelmemiş çocuklarımızın,
tüyü bitmemiş yetimlerin, muhtaç, garip ve kimsesizlerin de hakkıdır.
Kamu
hakkını ihlal etmek, çok büyük bir vebaldir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de
şöyle buyurmaktadır: وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ “Kim devlet malına hıyanet
ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir.”[2] Müslüman, her
alanda kamu hakkına riayet eder. Rüşvet, stokçuluk ve karaborsacılıktan uzak
durur. Müslüman, kamu hizmetini sorumluluğu ağır bir emanet olarak görür. O,
işine özen gösterir, devlet malını gözü gibi korur, asla israf etmez ve devlet
malını gasp etmez. Hizmet sunduğu insanlara karşı anlayışlı ve sabırlı
davranır. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına asla yapmaz.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde bizleri
şöyle uyarıyor: “Kimse
hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde
Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.”[3] O halde hiçbir ayrıcalığın olmadığı, haklı ve haksızın mutlaka
ortaya çıkarılacağı, herkese hakkının tam olarak ödeneceği mahşer gününde
mahcup olmamak için kul ve kamu hakkını ihlal etmekten şiddetle sakınalım.
Herhangi bir hak ihlalinde bulunmuşsak hak sahipleriyle mutlaka helalleşelim.
Unutmayalım ki, kul ve kamu haklarını ihlal edenleri, hak sahipleri
bağışlamadıkça Allah Teâlâ da bağışlamayacaktır.
Hutbemi bir
ayet-i kerime ile bitiriyorum: “Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a
döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı tastamam
verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.”[4]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder