ALLAH’IN DİNİNİ YÜCELTME GAYRETİ
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Hoşunuza gidecek bir şey
daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi, müminleri müjdele.”[1]
Okuduğum
hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim, Allah’ın
sözü yücelip hâkim olsun diye savaşırsa o, Allah yolundadır.”[2]
Aziz Müminler!
Ağustos
ayı, Anadolu’nun kapılarını barışa ve adalete açan şanlı milletimizin, hakkı
hâkim kılma yolunda kazandığı nice zafere şahittir. İmanımız ve istiklâlimiz,
vatanımız ve istikbâlimiz için nice zor zamanları göğüsledik. Sabrettik, canla
başla mücadele ettik ama hiçbir zaman yılmadık, yıkılmadık, ümitsizliğe
kapılmadık. Allah’a güvendik ve O’nun yardımıyla Malazgirt’ten Mohaç’a,
Sakarya’dan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne kadar şan ve şerefle dolu nice
sayfayı tarihimize ekledik.
Kıymetli Müslümanlar!
Vatan,
Cenâb-ı Hakk’ın insana bahşettiği en değerli nimetlerden biridir. Çünkü vatan,
güvendir, huzurdur, umuttur, namustur. Bu aziz vatan, Allah’a verdiği ahdi
tutup canından vazgeçen şehitlerimizin, cepheden cepheye koşan gazilerimizin
mukaddes emanetidir. İstiklal Marşımız, bu gerçeği şöyle anlatır:
Bastığın yerleri
“Toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
O
halde, her akşam bağrında güvenle uyuduğumuz, her sabah seherinde özgürlüğe
uyandığımız bu cennet vatanın kıymetini bilelim. Vatan sevgimizden aldığımız
güçle, gece gündüz demeden milletimizin iyiliği, mutluluğu, refahı için
çalışalım. Birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi her türlü menfaatin
üstünde tutarak koruyalım. Vatanımızın her karış toprağını ve milletimizin her
bir ferdini korumanın boynumuzun borcu olduğunu unutmayalım.
Değerli Müminler!
Geçen hafta yeni bir hicri yıla girdik. Yarın ise 10 Muharrem Âşûrâ gününü idrak edeceğiz. Peygamber Efendimiz,
“Âşûrâ günü tutulan orucun, bir önceki yılın
günahlarına kefaret olmasını Allah’tan ümit ediyorum.”[3] buyurmuştur.
Muharrem’in dokuzuncu veya on birinci gününü de Âşûrâ gününe ekleyerek iki gün
oruç tutmayı müminlere tavsiye etmiştir.[4]
Âşûrâ
günü, aynı zamanda Şehitlerin Efendisi Hz. Hüseyin’in ve beraberindeki Ehl-i
Beyt-i Mustafa’dan yetmiş küsur kişinin Kerbelâ’da şehadete yürüdüğü gündür. Bu
elim ve hazin hadise, Peygamber aşkıyla yanan bütün mümin yüreklerin yarasıdır.
Bugün Kerbelâ’ya benzer ağır yaralar almamak için bize düşen vazife, bilgili
olmak ve bilinçli davranmaktır. Hz. Hüseyin gibi, son nefesimize kadar Kur’an-ı
Kerim’in rehberliğine ve Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesine bağlı
kalmaktır.
Unutmayalım
ki, şu fani dünyanın hiçbir menfaati, iman kardeşliği ile gelen bereket ve
rahmetten daha üstün olamaz. Mal, mülk, makam ya da şöhret, hiçbir zaman bir
müminin duasını almaktan, bir gönüle şifa olmaktan, aynı yüce ideal uğrunda
fedakârlık yapmaktan daha değerli olamaz.
Bu vesile ile başta
Hz. Hüseyin Efendimiz olmak üzere, Kerbelâ şühedasını rahmetle anıyorum. Bu
vatanın aziz şehitlerini, hassaten 30 Ağustos günü milletçe zafere ulaştığımız
Kurtuluş Savaşımızda canlarını feda eden yiğit askerlerimizi, gazilerimizi ve ordularımızı
yöneten kahraman kumandanlarımızı rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder