MÜSLÜMAN’IN MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKLARI
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Rabbimize hamd ü sena olsun ki böylesine güzel bir
Kurban Bayramını daha idrak ediyoruz. Birlik ve beraberliğimizi perçinlediğimiz
bayram namazımızı eda ettik. İslam’ın nişanelerinden biri olan kurbanlarımızı
Cenâb-ı Mevla’mıza takdim ettik. Rabbim kabul buyursun.
Bayramlar, bir yandan Rabbimize kulluğumuzu arz etme, diğer
yandan da birbirimizin gönlünü kazanma, kardeşliğimizi pekiştirme günleridir. Geliniz, bu Cuma günü Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in
asırlar öncesinden tarif ettiği kardeşlik ahlakına kulak verelim.
Aziz Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Müslümanları birbirlerine
bağlayan ve muhabbete dayalı ilişkiler kurmalarına vesile olan güzellikleri
şöyle haber vermiştir: “Müslüman’ın
Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye
katılmak, davete icabet etmek ve aksırana dua etmek.”[1]
Evet, Peygamberimiz (s.a.s)’in
öğütlediği ilk görev, Müslümanların birbirlerine selam vermesidir. Selam;
gönülden gönüle muhabbet köprüsü kurmaya vesile olur. Güven ve huzuru
gerçekleştirmenin, dostluk ve kardeşliği pekiştirmenin yoludur. İmanın gereği,
güvenin teminatı ve sevginin kemalidir selam.
Kıymetli Müslümanlar!
Allah Resûlü (s.a.s)’in öğütlediği
ikinci görev, hasta ziyaretidir. Sağlığımızı her an kaybedebileceğimizi ve
birbirimize muhtaç olduğumuzu hatırlatan bu ziyaret, Yüce Rabbimizin sonsuz
rahmetine ulaşmaya vesiledir. Allah rızası için hasta ziyaretinde bulunan
müminler için melekler şöyle dua ederler: “Ne iyi ettin! Attığın
adımlar hayırlı olsun, cennette bir yerin yuvan olsun.”[2]
Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in
öğütlediği üçüncü görev, cenazeye iştirak etmektir. Kardeşimizin cenaze
namazını kılmak, onun için hüsn-i şehadette bulunmak, defnetmek ve yakınlarına
taziyede bulunmak hem dini hem de insani bir vazifedir. Ancak, bu vazifeyi
yerine getirirken de günümüz şartlarının gerektirdiği sosyal mesafe ve maske
gibi tedbirlere uymak, hem kendimiz, hem de çevremizdekilerin sağlığı açısından
önem arz etmektedir. Her zaman olduğu gibi hüzünlü gününde de mümin, Rahman
olan Rabbine sığınır. Yüce Allah’ı hoşnut eden şu ilâhi kelamla teselli bulur: اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Şüphesiz
biz Allah’a aitiz ve muhakkak ki O’na döneceğiz.”[3]
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimizin öğütlediği
dördüncü görev, davete icabet etmektir. Bir Müslümanın, şartlar ve imkânlar
ölçüsünde davet edildiği yere icabet edip kardeşinin gönlünü kazanması
Peygamber ahlakındandır.
Sevgili Peygamberimizin
öğütlediği beşinci görev ise, aksırdığında kardeşimize dua etmektir. Nitekim
Allah Resûlü (s.a.s), aksıran bir mümin ile ona şahit olan diğer müminin
karşılıklı olarak birbirleri hakkında sıhhat ve hidayet temennilerinde bulunmalarını
şöyle öğütlemiştir: “Biriniz aksırdığı zaman اَلْحَمْدُ لِلَّهِ desin. Mümin kardeşi da ona يَرْحَمُكَ اللَّهُ ‘Allah sana merhamet etsin’ diyerek
karşılık versin. Aksıran, bu defaيَهْدِيكُمُ اللَّهُ وَيُصْلِحُ بَالَكُمْ
‘Allah sizlere hidayet eylesin ve hâlinizi, işinizi de iyileştirsin’
desin.”[4]
Değerli Müminler!
Elbette kardeşlik hukukumuz bu
beş görevle sınırlı değildir. Ailemize, komşumuza, akrabamıza iyilikte
bulunmak, yetimlere kol kanat germek, ihtiyaç sahiplerini gözetmek gibi
sorumluluklarımız da bulunmaktadır.
O halde geliniz, birbirimizden
sevgimizi, şefkatimizi ve merhametimizi esirgemeyelim. Kardeşlerimizin
sevinçlerini paylaşalım, hüzünlerine ortak olalım. Son nefesimize kadar
kardeşlik ahlakına ve hukukuna riayet etmeye gayret gösterelim.
Hutbemi Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bize öğrettiği şu dua ile bitiriyorum:
“Rabbimiz, bizi ve
bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman edenlere
karşı hiçbir kin tutturma. Şüphesiz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”[5]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder