Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
“Oruçlu kötü söz söylemesin!
Oruçlu,kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene
iki kez “ben oruçluyum!”desin!.”
(Buhari, Savm. 8)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
“Oruçlu kötü söz söylemesin!
Oruçlu,kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene
iki kez “ben oruçluyum!”desin!.”
(Buhari, Savm. 8)
İnfak TOPLUMUN ŞİFASıDIR
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce
Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Herhangi birinize ölüm
gelip de, ‘Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip
iyilerden olsam!’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah
yolunda infak edin.”[1]
Okuduğum hadis-i kutsîde Resûl-i Ekrem (s.a.s),
Cenâb-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu bizlere haber veriyor: “Ey Âdemoğlu! İnfak et ki, ben de sana infak edeyim.”[2]
Aziz Müminler!
İnfak, Allah’ın bize emanet ettiği mal ve servetten, verdiği
nimetlerden başkalarına da ikram etmektir. İhtiyaç sahiplerini koruyup
gözetmek, onlara kol kanat germektir. Ailemize, akrabamıza, komşumuza, din
kardeşimize hâsılı tüm insanlığa faydalı olmak için çaba göstermektir.
Kıymetli Müslümanlar!
İnfak, beden ve ruhlara şifadır. Bizler, infakla
nefsimizi ve malımızı arındırırız. Üzüntü ve
kederi paylaşır, Rabbimizin hoşnutluğunu
kazanırız.
İnfak, toplumlara da şifadır. Kardeşlerimizle
aramızdaki ahenk, huzur, birlik ve beraberlik
infakla pekişir. Yardımlaşma ve dayanışma,
infakla yaygınlaşır. Ve nihayet müminler infakla
Cenâb-ı Hakk’ın nusretine nail olur. Nitekim
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”[3]
Değerli Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Allah’a karşı gelmekten sakınanların mallarında, muhtaç ve yoksullar
için bir hak vardır.”[4]
O halde, kardeşlerimizin üzerimizdeki haklarını
gönül huzuru içinde onlara ulaştıralım. Fakir ve yoksullara, yetim ve
kimsesizlere destek olalım. Fitre ve zekâtımızla
başta akraba ve komşularımız olmak üzere bütün ihtiyaç sahiplerinin dertlerine
derman olmaya çalışalım. Unutmayalım ki, sevdiğimiz şeylerden Allah yolunda
infak etmedikçe iyiliğe asla ulaşamayız.[5]
Aziz Müslümanlar!
Türkiye Diyanet Vakfımız, her
yıl olduğu gibi bu yıl da “Kardeşlerini
Unutma, Beklenen Sensin” şiarıyla hayır ve
hasenatımızı, fitre ve zekâtımızı ihtiyaç sahipleriyle buluşturmaya devam
ediyor. İl ve ilçe müftülüklerimiz aracılığıyla ya da vakfımızın kurumsal web sayfası
üzerinden bu yardım seferberliğimize katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca inşaatı
devam eden üniversite camilerimiz için Cuma namazı sonrası yardımlarınıza
başvuracağız. Yaptığımız ve yapacağımız bütün yardımların makbul olmasını Cenâb-ı
Hak’tan niyaz ediyorum.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى
وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى
سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ
وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır."
(Bakara,2/185)
Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):
el-CAMİ'
Allah'ın
en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Câmi’dir.
El-Câmi; “toplayan, bir araya
getiren, buluşturup birleştiren”,kıyamet günü hesaba çekmek için mahlukatı
toplaya”,“bütün övgü ve erdemleri zâtında toplayan” anlamlarına gelir.
El-Câmi; bütün mükemmellikleri zat, vasıf, fiil ve isim olarak kendinde
toplayandır.
El-Câmi; birbirlerine benzeyen varlıkları bir araya getirendir. İnsanları
yeryüzünde toplamıştır.
El-Câmi; birbirine zıt olan varlıkları bir araya getirendir. Soğukla sıcağı,
erkekle dişiyi, gece ile gündüzü, yaş ile kuruyu bir araya getirmiştir.
El-Câmi; birbirinden farklı varlıkları bir araya getirendir. Gökleri, ayı,
denizi, havayı, bitkileri, hayvanları, madenleri bir araya toplamıştır.
El-Câmi; ruh ve cesedi bir araya getirendir.
El-Câmî; kalpleri ve
dostları birleştirendir.
El-Câmi; cennette iman edenler ile onların zürriyetlerini birleştirendir.
El-Câmi; cennette bütün mü’minlerin kalplerini birleştirendir.
El-Câmi; mü’minleri Allah sevgisi ve Kur’an ile birleştirendir.
Kâinat birbirine benzeyen ve benzemeyen, hatta birbiriyle
çelişen birçok unsurun oluşturduğu tabii nesnelerden meydana gelmiştir. Bu
kadar farklı malzemeden tam bir âhenk ve nizam arzeden kâinat kompleksinin
meydana getirilişi (cem‘), Allah’ın câmi‘ isminin bir tecellisi olarak kabul
edilir.
Câmi‘ isminin dünya
hayatıyla ilgili bir tecellisi de Allah’ın gönülleri birleştirmesinde gözlenir.
Eşler, ebeveyn-evlât, kardeşler, meslektaşlar, arasında mevcut olan kalbî
bağlılık, câmi‘ isminin tecellileriyle gerçekleşen ilâhî lutuftan başka bir şey
değildir.
Cem‘ kavramını Allah’a nisbet eden âyetlerin çoğu bu ilâhî
fiilin âhiret âleminde gerçekleşeceğini ifade eder. Bu sebeple Kur’ân-ı
Kerîm’de âhiretten “toplanma günü” (yevmü’l-cem‘) diye de söz edilmiştir.
Yüce yaratıcı, ölüp yok olan ve maddî varlıkları gözle
görülemeyecek halde yok olan insanları âhiret hayatında, bedenlerinin temel
unsurlarını bir araya getirmek suretiyle yeniden canlandırır, hesaba çekmek ve
aralarındaki anlaşmazlıkları gidermek için toplar ve nihayet iyileri cennette,
kötüleri de cehennemde cem‘ eder.
Câmi‘ isminin âhiretle ilgili bu tecellisi, Kur’ân-ı Kerîm’de
yine “toplamak” mânasına gelen haşr kelimesiyle de ifade edilmiştir
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle
buyurmaktadır:
“Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar
günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun
kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları,
altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur. “
(Teğâbun Suresi 9. Ayet)
“De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli
bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.”( Vâkıa Suresi
49.-50.Ayetler)
“Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız
o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir
haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar. “(İsrâ Suresi
71. Ayet)
““Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde
insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah sözünden dönmez.” ( Âl-i İmrân
Sûresi,9. Ayet)
“…Doğrusu Allah münafıkları ve kafirlerin hepsini
cehennemde toplayacaktır.” ( Nisâ Suresi
140. Ayet)
“Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara
koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz,
Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Bakara Suresi 148. Ayet)
(Bu yazı, Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
“Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu (açlık
kokusu) Allah yanında misk kokusundan daha temizdir.”
(Buhari, Savm. 9,Müslim Sıyam 161,162)
Yetim: CENÂB-I HAKK’ın insanlığa emaneti
Muhterem
Müslümanlar!
Uhud savaşı sona ermiş, Müslümanlar Medine’ye
dönmüştü. Küçük bir çocuk Peygamberimize yaklaşarak “Babama ne oldu?” diye
sordu. Allah Resûlü’nün ağzından “Baban şehit oldu, Allah ona rahmet etsin”
sözleri dökülüverdi. Bunun üzerine çocuk ağlamaya başladı. Rahmet Elçisi
(s.a.s) bu duruma dayanamadı, çocuğu bağrına basıp “Ağlama” diye teselli
etti. Sonra da “Ben senin baban olayım, Âişe de senin annen olsun istemez
misin? buyurdu. Çocuğun yüzünde güller açmıştı. Sevinçle “Evet! Çok
isterim” dedi. Allah Resûlü (s.a.s), şehidin emanetini kucaklamış, ona
yalnızlığını ve yetim olduğunu unutturmuştu.[1]
Aziz
Müminler!
Yüce dinimiz İslam, yetimleri himaye etmeyi, koruyup gözetmeyi emreder. Onlara karşı duyarlı davranmayı, şefkat ve merhametle yaklaşmayı öğütler. Zira yetimler, Cenâb-ı Hakk’ın hepimize emanet ettiği masum kullarıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadis-i şeriflerinde bu gerçeğe şöyle işaret eder:
“Müslümanların evleri
arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu
evdir.”[2]
Kıymetli
Müslümanlar!
Yetimleri ihmal etmek, onları yalnız ve ilgisiz bırakmak büyük bir vebaldir. Yetimlerin haklarını çiğnemek, mallarına el uzatmak sorumluluğu ağır bir günahtır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle uyarır:
“Öyleyse sakın yetimi ezme! El açıp isteyeni de sakın
azarlama. Ve Rabbinin nimetini, minnet ve şükranla an.”[3] ᅠ
Değerli
Müminler!
Resûl-i Ekrem
(s.a.s), bir defasında işaret ve orta parmağını bir araya getirerek “Ben ve yetime kol kanat geren kimse,
cennette böyle yan yana olacağız”[4]
buyurmuştur.
Resûlüllah’a yürekten bağlı olan aziz milletimiz tarih
boyunca yetime, kimsesize, mağdura, mazluma kucak açmıştır. Bizler de bugün
aynı şuurla yetimlerimize gönüllerimizi açalım. Gözlerindeki ışıltıyı,
yüzlerindeki sevinci artırmak için çaba gösterelim. Güzel ahlaklı ve iyi
eğitimli bireyler olarak yetişmelerine katkı sunalım. Maddi ve manevi bakımdan yanlarında olup geleceklerine umut taşıyalım.
Unutmayalım ki yetime el uzatmak,
Rabbimizin rızasını kazanmaktır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun!
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 101. yıl dönümünü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
sevinç ve mutluluk içinde idrak ediyoruz.
Türk milletinin bağımsızlığının
sarsılmaz ifadesi olarak en önemli unsuru olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde,
çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş halidir.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini
temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının
egemenliğini ilân ettiği tarihtir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı
23 Nisan Cuma günü yapılmıştır.
Açılışın Cuma günü yapılması tesadüfi
değildir.
Asırlar önce de Büyük Selçuklu Hükümdarı
Alparslan Anadolu kapılarını Türklere açmak için, bir Cuma günü namazdan çıkıp
beyaz elbisesiyle atına binerek seferi başlatmıştır.
Tarihimizde bu olay Türk Milleti içim
büyük bir başlangıç olup, unutulmaz değerlerimizdendir.
İşte Mustafa Kemal ATATÜRK’te özellikle Cuma gününü seçmiştir.
Çünkü çok önemli bir kurumun açılışı
yapılacaktı.
Orada tüm dünyaya Türk Milletinin
Bağımsızlığı ve bütünlüğü ilan edilecekti.
Böylesi önemli bir günde Cuma namazı
sonrası dualarla açılan TBMM Milletin kalbi olmuştur.
Türk Milletinin bağımsızlığı ve varlığı
her şeyin üstündedir.
Bağımsızlık olmadan yapılan hiçbir şeyin
anlamı yoktur.
Tutsak olmak, zincire vurulmak ölmekten
beterdir.
Onun için önce bağımsızlık ve hatta tam
bağımsızlık.
Bağımsızlık ve özgürlük yoksa bir yerde
Cuma namazı kılınmaz diyerek milleti bağımsızlık ve milli mücadeleye davet eden
Maraşlı Sütçü İmam’ı da dile getirmek lazım.
Bağımsızlığımıza ulaşmak adına mücadele
eden herkese minnettarız.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’ün, Büyük Millet Meclisinin açılışı ile beraber Türk çocuklarına
armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1921'de
Milli Bayram olarak kutlanmaya başladı.
23 Nisan Ulusal
Egemenlik Ve Çocuk Bayramını idrak ettiğimiz bu kutlu günde;
Çocuklar ve
gençler yarının büyükleri olarak idealleriniz ve ideallerimiz kısaca şunlar olmalıdır:
Biz büyük
bir milletin çocuklarıyız. Bunu hepimiz çok iyi bilmeliyiz.
Kendimizi
hiçbir zaman küçük görmemeliyiz.
Bizler çok çalışıp, çok okuyup, çok
düşünmeliyiz. Bilimsel çalışmalara önem vermeliyiz. Teknolojik olarak çok
ilerlemeliyiz.
Kendi
teknolojimizi kurmalıyız.
Kendi
savaş donanımımızı oluşturmalıyız.
Savunmamızı
çok güçlü bir hale getirmeliyiz. En güçlü orduya sahip olmalıyız.
Bunun için
ekonomimizin iyi olması lazım. Hep beraber ülke ekonomisine katkı sağlamalıyız.
Hepimiz
tasarrufa önem vermeliyiz. Lüks tüketimden uzak durmalıyız.
Devlet
malını kullanırken bir toplu iğnenin dahi hesabını Allah’a vereceğimizi
unutmamalıyız.
Herkese
hoşgörülü olmalıyız.
Elimizden geldiğince herkese yardım etmeliyiz.
Yardım sever olmalıyız.
Hep birlikte
daha güzel günlere inşallah....
Efkan VURAL
Bu Yazı Aşağıdaki Web
Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا
Şüphesiz
müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar,
itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar,
sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler,
Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren
kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan
erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça
anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat
hazırlamıştır.
Hadis-i Şerifler aydınlatıyor-7
Ramazanda Cennet kapıları açılır...
Dinimizde üç aylar olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan aylarının
fazileti çok büyüktür. Bu aylardaki dini ve manevi atmosfer inananları bir çok
nimete kavuşturur.
Bu aylara mahsus maneviyatı yüksek gece ve anlar vardır.
Bu aylar Müslümanlar için ganimet aylarıdır.
Üç ayların en önemlisi olan Ramazan ayının faziletine ulaşabilmek için Recep ve Şaban aylarının feyiz ve manevi
iklimini iyi değerlendirmemiz lazım.
Bu manevi iklimle Ramazana ulaşarak, Ramazanın feyiz ve rahmet deryasına
girmiş oluruz.
Ramazanın fazileti çok büyük olmasının bir takım sebepleri vardır.
Ramazan ayında oruç ibadeti vardır. Orucun fazileti ve insana
kazandırdıkları çok önemlidir.
Tüm insanlığın kurtuluşunu sağlayan Kur’an-ı Kerim bu ayda Kadir
gecesinde inmeye başlamıştır.
Bu ayda iyilikler yapılarak zekat ve fitrelerin verilmesiyle elde edilen
manevi haz ile huzur ve mutluluğun yolu açılmış olur.
Bu ayda manevi atmosfer öylesine yüksek olur ki, Cennet kapıları açılır
,cehennem kapıları kapanır ve aynı zamanda şeytan bağlanır.
Bu konuda sevgili Peygamberimiz bir hadisinde bizi şöyle aydınlatır.
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ramazan
girdiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, bütün şeytanlar
da zincire vurulur.”
(Sahih-i Buhari,Muhtasarı Tecrid-i Sarih
Terc.,Cilt:6 Sh.252 D.İ.B.Yay.7.Baskı )
Ramazan ayında Allah’ın rahmeti ve merhameti
her yeri kaplar. Her isteyen cennete girebilsin diye Allah Ramazanda cennetin
kapılarını sonuna kadar açar.
Cennetin kapılarının açılmasından kasıt, bu
ayda cennetlik olabilmek ve cennete girebilmek daha kolay olur. Çünkü Ramazanı
gereği gibi oruçlu olarak geçirenler kendilerini kötülüklerden korumuş olur ve
böylelikle cennet yolu açılmış olur.
Yine bu ayda cehennem kapıları kapanır ve şeytan
zincirle bağlanır.
Bundan da kasıt şudur:
Ramazanı samimi bir şekilde oruçlu olarak geçiren biri her an ibadet halinde olduğu
için şeytanın tuzağına düşmez ve bu şekilde cehennemden uzak olur.
Bu ayı iyi değerlendirenler için kurtuluş yolu
açılır, kötü ve çirkin yönelişler son bulur. Bu durumda Şeytan etkisiz hale
gelir.
Oruçlu olan bir Müslümanın hali şu şekilde olur:
1-Her an ibadet halinde olduğu bilinciyle
hareket eder.
2-Yüce Allah’ın kendisini her zaman ve her
yerde gördüğünü bilir.
3-Bir gün Allah’a döndürüleceğini ve
yaptıklarının hesabını vereceğini aklından hiç çıkarmaz.
4-Yalan,iftira,gıybet, dedi kodu, yolsuzluk, rüşvet,
kul hakkı, kamu malına zarar, kamu malını kendi menfaatine kullanma gibi kötü
davranışlarda bulunmaz.
5-Düşkünlere,yoksullara kimsesizlere yardım
etme gibi güzel davranışlar gösterir.
Oruçlu olan bir kimse nefsinin arzu ve
isteklerini kontrol altına alır. Böyle bir durumda oruçlu maneviyatını artırır
ve ibadetini çoğaltır. Kur’an okuyarak ve Türkçe anlamını düşünerek cennet
yolunu görür. Şeytanın tuzaklarını görür ve cehennem yolundan kendini uzak
tutar.
Bu şekilde Allah’ın rahmeti ile kurtuluşa ermiş
olur.
“Oruç bir kalkandır.”
(Buhari, Savm. 2)
ŞİFA AYI RAMAZAN
Muhterem
Müslümanlar!
Sahurla berekete, oruçla sıhhate, Kur’an’la şifaya, teravihle
huzura, zekâtla kardeşlerimize, itikâfla özümüze
eriştiğimiz bir Ramazan ayına daha kavuştuk
elhamdülillah.
Aziz Müminler!
Ramazan, sabır ve irademizle bizi takvaya eriştiren
oruç ayıdır. Oruç, Rabbimizin bize bağışladığı kutlu bir nimet ve
emanettir. Her yıl bize gelen bir
medeniyet, bir diriliş mucizesidir. Vücudumuz, duygularımız, beynimiz ve
kalbimiz oruçla yenilenir. Bedenimiz oruçla sıhhat bulur. Kişiliğimiz oruçla
mayalanır. Nefsimiz oruçla terbiye olur. Ruhumuz oruçla temizlenir. Nitekim
Resûl-i Ekrem (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurur: “Kim inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan orucunu
tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[1]
Kıymetli Müslümanlar!
Ramazan, varlık âlemine eşsiz bir ufuk sunan Kur’an-ı
Kerim’in indirildiği ve en çok okunduğu aydır. O Kur’an ki
hayat ışığımız, gören gözümüz, çalışan kalbimizdir. Kur’an
insana şifa, toplumlara şifa, medeniyetlere şifadır. O
halde, Kur’an’la şifa bulalım. Yuvalarımızı ve gönüllerimizi
Kur’an’la buluşturalım. Rabbimizin kelamını özenle
okumaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım.
Mukabelelerimizle Peygamberimizin sünnetini ihya edelim.
İhya edelim ki Kur’an ruhumuza işlesin, Kur’an’ın aydınlığı
yüzümüzü kaplasın.
Değerli Müminler!
Ramazan, dinimizin direği olan namazla huzur bulduğumuz
aydır. Öyleyse zikrimizi, şükrümüzü, tefekkürümüzü, dua
ve niyazımızı namazla artıralım. Her türlü kötülükten,
hayâsızlık ve fenalıktan namazla korunalım. Yorulan
ruhlarımızı,
teravihle sükûnete erdirelim.
Aziz Müslümanlar!
Ramazan, yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Geliniz, infak
ve sadakamızla, hayır ve hasenatımızla malımızı
bereketlendirelim. Zekât ve fitremizle kardeşlerimizin
derdine derman olalım. Hüzünlerini dindirip sevinçlerini
çoğaltalım.
Yüce Rabbim hepimize Kur’an’la, oruçla ve namazla
dirilmeyi nasip eylesin. Hutbemi Cenâb-ı Hakkın şu emriyle bitiriyorum: “Ey
iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki
kurtuluşa eresiniz.”[2]