İSRAF, DİNÎ VE AHLAKÎ BİR İFLASTIR
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Medine’de
sıcağın ve kıtlığın yaşandığı günlerden biriydi. Peygamberimiz (s.a.s), Hz. Ebû
Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte sahabeden birini ziyarete gitmişti. Sahabî, bu
değerli misafirlerin ziyaretinden son derece mutlu olmuştu. Zira Resûlullah’ın,
hanesini ve bahçesini teşrif etmesi,
onun için bir rahmet ve bereket vesilesiydi. Bir ağacın altına oturan misafirlerine
o anda elindeki en güzel nimetler olan taze hurma ve soğuk su ikram etti. Rahmet
Elçisi, hurmayı yiyip suyu içtikten sonra Allah’a şükretti ve şöyle buyurdu: “Serin
bir gölge, lezzetli bir hurma ve soğuk bir su… Allah’a yemin ederim ki, kıyamet
günü bütün bu nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”[1]
Aziz Müminler!
Peygamberimiz
(s.a.s), yokluğun kol gezdiği bir zamanda bile nimetlerin hesabını hatırlıyor
ve hatırlatıyordu. O, darlıkta da
bollukta da her bir nimetin kıymetini bilmeyi ve israftan kaçınmayı
öğretiyordu. Zira dinimizde israf haramdır. İsraf, nimetin sahibi olan Yüce
Allah’ın er-Rezzâk ismine saygısızlıktır. Bu yüzdendir ki Rabbimiz, Kur’an-ı
Kerim’de müminleri bize anlatırken “Onlar, harcama yaptıklarında ne israf
ederler, ne de cimri davranırlar. Bu ikisi arasında bir yol tutarlar.”[2]
buyurmuştur. Peygamberimiz de “Kibre kapılmadan ve israfa kaçmadan
yiyiniz, içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz.”[3] hadisiyle
tüketimin de bir ahlakı olduğunu dile getirmiştir.
Kıymetli Kardeşlerim!
İsraf, sahip
olduğumuz nimet ve imkânları ölçüsüzce kullanmaktır. Har vurup, harman
savurmaktır. Hiç tükenmeyecek gibi bilinçsizce harcamaktır. Allah Teâlâ’nın bahşettiği
nimetlere karşı bir nankörlüktür İsraf. Ve israf, sadece sofralarımıza
hasredilemeyecek kadar kapsamlı bir kavramdır.
Mesela akıl
nimetini iman ve hikmetle buluşturamaması, insan için en büyük israftır. Şu
kısacık ömrümüzün dünya ve âhiretimize faydası olmayan beyhude meşgalelerle heba
edilmesi, zamanın israfıdır. Zararlı alışkanlıklarla zihnin ve bedenin tehlikeye
atılması, sağlığın israfıdır. Sahip olduğumuz ilmi ve tecrübeyi insanlığın
hayrına kullanmamak, bilginin israfıdır.
Kendisinden
yaratılıp beslendiğimiz toprağın, hayat kaynağımız olan suyun, her bir
nefesimizde muhtaç olduğumuz havanın hoyratça kirletilmesi, tabiatın israfıdır.
Gelecek nesillere
mamur ve yaşanılır bir çevre bırakmamız gerekirken, bize emanet edilen
yeryüzünü kötülüklerin esiri haline getirmek, yaşadığımız kâinatın israfıdır.
Kıymetli Müslümanlar!
Üzülerek
belirtelim ki; günümüzde tam anlamıyla bir israf dünyasında yaşıyoruz.
Savurganlık hayatımızın hemen her anını kuşatmış durumda. İnsanlık, daha çok
kazanıp daha çok tüketmeye teşvik ediliyor. Harcamanın, hayatın anlamı gibi
yansıtıldığı bir dünyada elbette bizim tüketim anlayışımız da hızla yara
alıyor. Bir somun ekmek ile karnımızı bir gün doyurabilecekken ülkemizde her
gün yaklaşık 5 milyon ekmek çöpe atılıyor. Yılda 18 milyon ton meyve ve sebzenin
israfıyla devasa çöp yığınları oluşuyor. Bütün bunlar neticesinde sadece yıllık
214 milyar Liramız değil, aynı zamanda alın terimiz, servetimiz, dahası geleceğimiz heba oluyor.
Oysa dünyada
yiyecek bir dilim ekmek, içecek bir damla su bulamadığı için yılda on milyona
yakın insan hayatını kaybediyor. Bu durumda mahrumun, mağdurun, yoksulun ümidi
olan bizlere israfla mücadele konusunda büyük sorumluluk düşüyor. Ülkemizde
başlatılan israfla mücadele seferberliğine hep birlikte destek vermemiz
gerekiyor.
Kardeşlerim!
Allah’ın
bize verdiği her nimetin, hem imtihan vesilesi, hem de emanet olduğunu unutmayalım.
Nimetin bizi dünya ve âhiret mutluluğuna eriştirmesi için özen gösterelim. Her
işimizde insaflı, dengeli ve tutarlı davranalım. Yeme içmemizde, giyim
kuşamımızda, harcamalarımızda ihtiyaç fazlası ve lüksten kaçınalım. Savurganlığın,
her geçen gün kişiyi iflasa sürüklediğini ve Allah’ın rızasından uzaklaştırdığını
aklımızdan çıkarmayalım.
Kıymetli Kardeşlerim!
Hutbemizi
Peygamberimiz (s.a.s)’in öğrettiği şu dua ile bitirelim: “Rabbimiz! Bütün
işlerimizdeki israfımızı, ölçüsüzlüğümüzü, cahilliğimizi, hatalarımızı ve bizden
daha iyi bildiğin her türlü kusurumuzu bağışla! Ya Rabbi! Ciddi ve şaka yollu
yaptığımız yanlışlarımızı, bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızı
affeyle!”[4]
[1]
Tirmizî, Zühd, 39.
[2] Furkân, 25/67.
[3]
Buhârî, Libâs, 1; Nesâî, Zekât, 66.
[4] Müslim,
Zikir, 70.
Hazırlayan:
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
KAYNAK:
KAYNAK:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder